13/02/2007 | Yazar: Kaos GL
‘Yanımdaki adamın bakışları o kadar sıcak ki sanırım yaşadığı aşklarını içtenlikle gösteriyor. O beni sever miydi yoksa her geçen gün sevgisi azalır mıydı? O mutlu olduğunda ben mutsuz olmak isterdim, o mutsuzsa ben içimden katıla katıla gülmeliydim. Onunlayken başka erkeklerle yatmalıyım, o yokken ona sadakat için yeminler etmeliydim ve günlerce ağlamalıydım.’
‘Yanımdaki adamın bakışları o kadar sıcak ki sanırım yaşadığı aşklarını içtenlikle gösteriyor. O beni sever miydi yoksa her geçen gün sevgisi azalır mıydı? O mutlu olduğunda ben mutsuz olmak isterdim, o mutsuzsa ben içimden katıla katıla gülmeliydim. Onunlayken başka erkeklerle yatmalıyım, o yokken ona sadakat için yeminler etmeliydim ve günlerce ağlamalıydım.’KAOS GL
Cengiz
Gerçekte arzuladığım şey karşımda mıydı bilemiyorum ama içimdeki tutkuyu paylaşmak zorundaydım. O sakallarıyla omuzlarımda ve göğsümde daireler çiziyor bense duvara dayadığım bacaklarımı gererek onun altından gelişimi kolaylaştırıyorum. Gözlerine bakıyorum onun, küçümsenmiş sevgilerin bu kadar şehvetli olabileceğine inanamıyorum. Gözlerimi kapattım, başımın ağrısı azalmaya başladı. Düşlerimde sürünerek bir yerlerden geçiyorum. Beynimden parça parça görüntüler geçiyor. Karnım aç. Yakında yerde yatan bir adamı fark ediyorum. Kim bu yatan? Uyuyor mu yoksa ölü mü! Adam beni görünce birden ayağa kalktı, etrafımda dönüp durmaya başladı. ‘Hey kimsin sen? Başımı döndürdün’.
‘Tanımadın mı beni? Ha! Ha! Ha! Birazdan anlayacaksın kim olduğumu. Burada ne yapıyorsun? Tüm ganimetleri parçalamak isteyen bir korkaksın. Sen başka ne yapabilirdin ki?’
Gözümü açtığımda ondan kurtuldum. Camiden ezan sesi geliyor. Caminin kalabalığı bahçeye dek taşmış. İçimdeki bilinmezlik beni bir kayıp dünyaya getirdi. Bahçede namaz kılan insanların arasına giriyorum. Değersiz olmak ve sonsuzluk bu arayışımı güçlendiriyor. Tutkulu bir âşık olamadım bugüne dek, emek bile vermedim ki sevdiğimi ya da nefret ettiğimi belirteyim. Namaz kılmak istiyorum ama gözlerimi her kapatışımda o anlayamadığım yaratık etrafımda dönmeye başlıyor. Bir ışık görmek istiyorum. ‘Elini çabuk tut be adam, bu karanlık yerden gitmeliyim. Sohbet edilmez mi hem senle?’ Ellerim kulaklarımın arkasında ve sonra yere eğiliyorum. Başımı bir bu yana, bir o yana çeviriyorum. Dualar aralıksız dudaklarımdan çıkıyor. Yanımdaki adamı bir yerlerden çıkartıyorum. Evet. Onunla otobüste tanışmıştım! Çamlıca yokuşunun olduğu durakta hep aynı saatte binerdi otobüse. Gözlerimi kapattığım an o yaratık yine karşıma dikildi. ‘Benim yaşadıklarım seni ilgilendirmez. Sen tüylü, buruşuk suratlı ve şişman birisin ama sana benzetiyorum kendimi’. Senden kurtulmanın yolu yok mu? Deniz yolculuğuna çıkmalıyım hemen, hayır denize atlayıp yüzebilirim. Ruhum üstümü çıkarıp soymalı beni. Etrafımdaki yüzlerce adam ibadetlerini bitirip, tutkularının doruklarında boşalacaklar. Spermleri damla damla yağıp beni serinletecek.
Yanımdaki adamın bakışları o kadar sıcak ki sanırım yaşadığı aşklarını içtenlikle gösteriyor. O beni sever miydi yoksa her geçen gün sevgisi azalır mıydı? O mutlu olduğunda ben mutsuz olmak isterdim, o mutsuzsa ben içimden katıla katıla gülmeliydim. Onunlayken başka erkeklerle yatmalıyım, o yokken ona sadakat için yeminler etmeliydim ve günlerce ağlamalıydım. Beni fazla tanımamalıydı, aramızda mesafe bırakmalıydım. Vücudumuzu dişleyerek sevişmeli, uygarlıkları olduğu yerde bırakmalıydık. Başımın ağrısı devam ediyor. İmamın bağırarak konuşması beynimde zonkluyor. Yanımdaki beni fark edip konuşmaya başlıyor. Seni daha önce gördüm mü bilemiyorum. Hayır, seni yeni tanıdım. Ama Seviyorum. İğrenç soytarı yine bizi gözlüyor. Gözlerimi açık tutup onu yok etmeliyim.
‘Kaçamazsın. Sen her şeyin bedelini ödemelisin. Sen kimseyi bu zaman dek sevmedin. O adamı da sevemezsin. Çabuk ayrıl buradan. Onca yer varken, niye burayı seçtin? Kendi mekânından çıkma, sıçan gibi orada takıl kal!’
Onunla yürümeye başladığımdan beri vücudumun tümünü bir ateş sardı, güneşten korunmalıyım. Nereye doğru gittiğimin farkında değilim. Başımın ağrısı geçmedi. Yüzümü yıkamak için oraya gidiyoruz. Ellerimle saçlarıma şekil veriyorum. Aynalardan onunla bakışınca nefesim sıklaştı. Girdiğim yerden imamın konuşmasını duyabiliyorum. Göz göze geldiğim bu adamla içgüdülerimin amacını gerçekleştirmeliyim. Güçlü ve cüsseli vücudu beni sarıyor. Yaşamı daha katlanabilir bir duruma sokmak için, mırıltıyla konuşuyoruz.
‘Yakalayacaklar seni, git buradan. Hesap soracaklar senden!’
Fırtına mı kaplıyor. Işığa yaklaşmalıyım. Yolumu bulamadım. Allah’ım sen benim yakınımda değil misin? Ya ruhum, sen nerdesin beni kollamıyor musun? Ruhum içime sığmıyor, bedenimi savuruyor. Vahşi bir at gibiyim. Yavaşlayıp inmek istiyorum. İmamın konuşmasını artık duymuyorum, tüm ilahi güç bende. Her şeyi ben yönetiyorum.
Kaynak: Kaos GL, Aralık 1996, Sayı 28
Etiketler: