03/11/2015 | Yazar: Kaos GL

Gizli gizli aşkımızı yaşıyorduk. Ta ki Leyla’yı evlendirmeye karar verdikleri güne kadar…

Aşkbozumu Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Venüs’ün kızı rumuzuyla yazılan 10. Kadın Kadına Öykü Yarışması’nda yer alan öykü: Gizli gizli aşkımızı yaşıyorduk. Ta ki Leyla’yı evlendirmeye karar verdikleri güne kadar…

Ucu bucağı görünmez bir ormanda buldum kendimi. Her yer mavi ve pembe ağaçlarla doluydu alabildiğince. Mavi ağaçlar pembeleri sarmaya çalışıyordu sıkıca. Bazıları mutluydu bu sarılmalardan. Dallarını birbirlerinin dallarına dolamış keyifle bekliyorlardı. Bazıları ise bu mavi ağaçlardan bunalmış, dallarını yere doğru sarkıtmış, bazıları ise kurumuş gitmişti. Bazı mavi ağaçlar pembe ağacın üzerine oturmuş keyif yapıyorlardı, dalları kırılan pembe ağaçları umursamadan. Çok üzüldüm bu ormanda. İçim sıkılmaya başladı. Sağıma soluma baktım bir çıkış yolu bulmak için ama her taraf sadece ağaç doluydu. Birden arkamda bir şey hissettim. Dönüp bakmaya fırsat bulamadan mavi dallar dolanmaya başladı belime. O kadar ani ve sertti ki bu sarılma ne olduğumu şaşırdım. Nefesim kesiliyor, dallarım kırılıyordu. İşte o zaman fark ettim pembeliğimi. Az önce üzüldüğüm pembe ağaçların yerinde ben vardım şimdi. Hırıltılar duyuyordum arkamda ve keskin, pis bir koku. Canım giderek daha çok acıyordu. “Yapma” diye bağırmak istiyordum ama sesim çıkmıyordu çünkü ağzımı kapatmıştı mavi dallar. Kırıldım, biraz daha kırıldım, sonra biraz daha. Her yer maviye döndü. Son bir çıtırtı geldi derinden kusar gibi. Gövdemden bir mavilik aktı köklerime. Bir kez daha tiksindim maviden ve uyandım.

Kesik kesik soluyordum soğuk bir yatakta. Çırılçıplaktım. Yatağın yarısında başka biri vardı biliyordum ama dönüp bakmak istemiyordum. O mavi ağaç olduğunu biliyordum çünkü. Arsızca, hiç düşünmeden çekmişti yorganı boğazına kadar. İlk kocalık gecesini zaferle bitirmenin gururuyla yatıyordu kendi yatağında, kendi maviliğinde. Bana ister misin diye sormamıştı. Bir anda arkamdan sarılıp saldırmıştı sorgusuz sualsiz. Gelinliğim, duvağım bir yerde ben bir yerde biçare kalmıştık. Zaten bana en başından beri kimse bir şey sormamıştı. Evlenmek ister misin dememişlerdi. Bu adamla evlenmek ister misin dememişlerdi. En vahimi de bir adamla evlenmek ister misin dememişlerdi. İstemezdim. Sorsalardı istemezdim der miydim bilmiyorum o zaman. Ama bu geceki acıdan haberim olsaydı derdim. Ben pembe olmak istemiyorum ben mor olmak istiyorum derdim. Bıktım sizin mavinizden, pembenizden çıkın hayatımdan derdim. Ben morları seviyorum derdim. O zaman ilk aklıma düşen mahallenin en güzeli olan komşu kızı Leyla olurdu. Bukle bukle saçları gelirdi aklıma önce. Hani o mis kokulu, omuzlarına dökülen bukle bukle kuzguni siyah saçları. Bembeyaz teniyle uyumlu badem gözleri gelirdi aklıma sonrasında. İçimi huzur kaplardı. Ona dokunabilmek için verdiğim çabalar gelirdi aklıma. Nefesini biraz daha içime çekmek için, korkusuzca yanaşmalarım gelirdi. Ama bunların hiçbiri gelmedi aklıma. Çünkü mor seviyorum diyemedim. Çünkü hiç sormadılar ne seversin diye. Bir eşya kadar bile değerim yoktu gözlerinde. Ben de cesaret edemedim söylemeye. Yasak dediler, günah dediler, ayıp dediler, cehennemde yanar bunlar dediler. Söylesem öldürürler dedim. Bu gece, bu yatakta yaşarken öleceğimi bilsem söylerdim belki. Hiç bilmiyorum.

Bunları düşünürken hala yatağın içindeydim çırılçıplak ve üşümüş bir halde. Doğrulmaya gayret ettim ama çok acıyordu canım. İçimdeki sızı tarif edilemezdi. Daha da kötüsü ruhumdaki sızıydı. Komodine çevirdim başımı. Hafif bir kan kokusu geldi burnuma. İşte o zaman zihnimde canlandı hatıralar. Acı içinde bağırırken bacak aramdan sızan o kanı hatırladım ve bir de elime tutuşturulan bezi. İleride benim ve kocamın gurur kaynağı olacak olan o iğrenç bez parçasına bulamıştım genç kızlık hayallerimi kendi ellerimle. İlk gecemi hiç böyle hayal etmemiştim. Aslında Leyla vardı ilk gecemin içinde. O olsaydı yanımda saçlarımı koklaya koklaya okşardı. Canımı yakmadan öperdi beni yumuşak kıpkırmızı dudaklarıyla. İçim giderdi. Nefesini yakalar ciğerlerime çekerdim. Saatlerce sevmeye doyamazdık birbirimizi.

Saat kaç olmuştu bilmiyorum. Bu ıssız odada zaman kavramını yitirmiş gibiydim. Bana kocam olduğunu söyledikleri adamın horultusundan başka ses duymuyordum. Her yer kapkaraydı zaten. Bir saat varsa bile göremiyordum. Odayı hatta bu evi annem, kardeşlerim ve kocamın ailesiyle beraber hazırlamıştık. Hiçbir eşyayı kendi rızamla almamış, kendi istediğim yere koymamıştım. O yüzden bilmiyordum neyin nerde olduğunu ya da var olup olmadığını. Benim olduğu söylenen ama asla bana ait olmayan bu evde gecenin ya da sabahın bir saatinde karanlığı izliyordum. Keşke bir atım olsaydı dedim. Sırtına atlasak, yelesini savura savura koşsak birlikte mavi gökyüzüne doğru. Arkamdan belime sarılan da Leyla olsa. Atın yelesinden uzun bukle bukle saçları karışsa gökyüzünün rengine. Mavi rengini tekrar sevsem bulutların arasında. Kaybettirsek izimizi. Yok olup gittiler bir anda deseler arkamızdakiler. Olmazdı hiçbiri. Mucize bekliyordum hayattan ama mucizeler yalnızca masallarda olurdu. Ben işte o masalı bekliyordum.

Zaman ilerledikçe Leyla daha çok beliriyordu zihnimde. Birlikte uyuduğumuz o geceler düştü aklıma. Koşa koşa gelirdi bizim eve güzel Leyla’m. Bir bahane bulup ikna ederdi annesini bizde kalmak için. Sıcaklığıyla uyumayı çok severdim. O gecelerin birinde ansızın dudaklarıma dudaklarını konduruşu geldi. Önce uykusunda yanlışlıkla oldu sanmıştım. Nefesim kesilecek gibi olmuştu, kalbim göğsümü yırtıp çıkmak ister gibi atmıştı. Sonra aralanan gözlerini ve titreyen vücudunu fark ettim. Elim ayağım birbirine dolandı o gerçekliğin içinde. İlk defa biriyle öpüşüyordum. İlk defa sevdiğim birinin nefesine karışıyordu nefesim. İmkansız değildi artık benim için aşk. O geceden sonra her şey bambaşka olmuştu bizim için. Gizli gizli aşkımızı yaşıyorduk. Ta ki Leyla’yı evlendirmeye karar verdikleri güne kadar… O geceden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Tatlı öpüşmelerin yerini gözlerden akan oluk oluk yaşlar aldı. Giderek azaldı birlikte uyumalarımız.  Sonra bir acı Cuma gününde evlendirdiler oldu. Öldüm de bu dünyada bedenim cezalı kaldı gibi hissettin o gün kendimi. Midemi bir ateş kapladı. Cayır cayır yandım. O gelinlik giymiş gidiyorken yapabileceğim hiçbir şey yoktu çünkü biliyordum aynı acıyı yaşayacağımı. Biliyordum acımasız, bencil insanların kudretini.

Nasıl olduysa bir an yalnız kaldık Leyla ile bir odada. Yeni süsleyip püslemişlerdi sevgilimi. Birbirimizin gözlerine bakamıyorduk. Baksaydık belki de kaçar giderdik bu saçmalığın içinden. En büyük pişmanlığın ne diye sorsalar bunu derdim zaten. Hiç konuşamadık o odada o gün. Sadece nefeslerimizi dinledik. Konuşmadan af diliyorduk birbirimizden. Yeterince güçlü olamadığımız için bağışlanmak istiyorduk. Yanına gidip ellerini öptüm. Ağlamamalıyım dedim. Dışarıdan davul zurna sesleri geliyordu bense onun kınalı ellerini kokluyordum. Ne kadar aptalmışım o zamanlar. Çok mu zordu gitmek? Bunca acıya değer miydi? Bize izin vermelerini mi bekliyorduk? Oysa kimse rıza göstermezdi ilişkimize. En azından bu memlekette… Kaçıp gitmeliydik böyle soğuk yataklara düşeceğimize. Ömrümüzü feda etmemeliydik.

Yüreğimin muhakemesi sürerken biraz daha zaman geçti soğuk odanın içinde. Gök gürültüsünden ibaret olduğunu düşündüğüm kocam denilen adam durmadan horulduyordu. Bir kuvvet doğrulup oturdum yatakta. Yine sızladı kadınlığım. Önce yatak odasının kapısına ilişti gözüm. Çıkıp yıkansam biraz arınır mıyım kirlerimden dedim. Sonra bir ses duydum derinden. Biri adımı çağırıyordu sanki. Bana gel diyordu. Bir an titredim. Leyla’nın sesiydi bu. Acımı unutarak fırladım yataktan balkona doğru. Hava ayazdı ama üşümüyordum. Çıplak ayaklarım soğuk betondan ürkmüyordu. Alev sarmıştı bedenimi Leyla’nın sesini duyunca. Sokağı taradı gözlerim hemen. Yaşlı bir sarhoş sallana sallana ilerliyordu amaçsızca. Bir kedi sürtünüyordu kaldırım taşına. Çöp kutusundan taşan çöpler etrafa saçılmıştı. Rüzgarla dans ediyordu poşetler. Garip bir huzur vardı sokakta. Leyla’nın sesi hala beni çağırıyordu. Her milimetreye baktığım halde göremiyordum onu. Balkon demirlerine tutunup gözlerimi kapattım. “Neredesin Leyla?” dedim, ses gelmedi. O zaman anladım ki o kafamın içindeydi. Nereye gitsem benimleydi. Derin bir nefes aldım uzun zaman sonra. Ciğerlerim yandı. Ölmelisin dedim. Bu hayatta daha fazla acı çekmeden bu bedenin cezasını bitirmelisin. Yeterince yüksektesin, kurtulma şansın yok dedim. Zihnimden iflah olmaz bir delilik geçiyordu. Sonsuzluk çok yakınımdaydı. Kararımı vermiştim. En azından buna cesaret göstermeliydim. Gözlerimi sımsıkı yumdum ve dua ettim Leyla’nın mutluluğu için. Etraftaki sesler kesildi. Kendimi boşluğa bırakmak için hazırdım. Kalbimin atışını duymuyordum artık. İşte tam o an duydum bülbül gibi şakıyan o kadın sesini. İçli içli bir şakı söylüyordu. “Belki bir acı bin acının üstünü örter. Yaşanırken anlaşılmaz acılar deler geçer. İçin için yanarsın kavrulur her yerin. Küllerin soğuyunca başlar ümitlerin” diyordu tatlı bir ezgiyle. Külleri soğuyunca başlar mıydı ümitler hakikaten? Ayaklarım üşümeye başlamıştı. Kollarıma çarpan rüzgar canımı acıtıyordu. Balkon demirleri buz gibiydi. Hemen çektim ellerimi. Gözlerimi açtım. Çok yakından geliyordu ses. İçeri gidip üzerime bir sabahlık aldım. Yaşadığımı hissediyordum. Isınmak ne güzeldi üşüyen için. Geri döndüm balkona. Şarkıyı dinlemeye devam ettim. Aynı nakaratı tekrarladı bir iki kez. Yan komşudan geliyordu ses emindim. Işığı da yanıyordu. Balkon kapısını kapattım horultulu adam beni duymasın diye. “Bir kez daha söyler misiniz?” dedim sesimi sadece komşunun duyabileceği kadar yükselterek. Pencereye çıktı hemen. Masmavi gözleri sokak lambasının etkisiyle çok parlak göründü gözüme. “Sabahın dördünde bu soğukta beni mi dinliyorsun?” dedi gülerek. İntihar etmek için buraya çıktım ama sizin sesinizi duyunca birden kendime geldim, vazgeçtim diyemezdim elbette. Boş boş baktım yüzüne. “Sen yeni gelin değil misin? Halaylar zurnalar geldiniz saat bir gibi. Deli misin sen bu saatte ne şarkısı? Mırıldanayım dedim kendi kendime uyku tutmayınca.” dedi şaşkın bir ifadeyle. “Sanırım dünyanın en mutsuz geliniyim ben. Hayatımı yanlışlar üzerine inşa ettim. Bir süre sonra o yanlışlar tepeme yıkıldı, altında kaldım. Savaşmam gerekirdi çarpık düzenle. Bir şeyleri değiştirebilirdim belki ama denemedim. Neden bilmiyorum ama şarkınız umut verdi bana. Kabusumdan uyandırdınız beni.” dedim genç kadının gözlerinin içine bakarak. Bir an derin derin düşündü o da. Kim bilir neler geçiyordu aklından. Belki de geçmişini sorguluyordu. “Hala savaşabilirsin güzel gelin. Nefes aldığımız her an çok kıymetli. Hepimiz bir sürü acı tecrübe ediniyoruz. Mücadelemiz hiç bitmiyor. Kendine güven ve kalbinin sesini dinle.” dedi tüm kalbimi titreten bir inançla. Sevgiyle baktı bana ve içeri girdi.

Sarsılmıştım. İlk kez birine içimi dökmüştüm. İlk kez aklımdan geçenler cümlelere dökülmüştü. İlk kez biri gerçekten dinlemişti ve umut vermişti. Kalbim heyecanla çarpıyordu. Kalbimdeki sese gitmemi söyleyen kadın çok haklıydı, gitmeliydim. Zordu ama başarabilirdim. İstemediğim bu hayatı yaşamak zorunda kalmayacaktım. Hemen üzerimi değiştirdim ve sessizce çıktım evden. Yanıma sadece birkaç özel eşyamı ve umutlarımı aldım. Hiçbir şekilde uyanmamıştı kocam olduğu söylenen adam. Horultusu hiç kesilmemişti. Uyanmayarak dünyanın en büyük iyiliğini yapıyordu bana. Kim bilir rüyasında neler görüyordu? Kimse mutsuz olmasın umuduyla çıktım apartman kapısından sokağa. Kedi bir oyuncak bulmuştu kendine ve neşe içinde oynuyordu. Yanına gidip okşadım kediciği. Tıpkı benim gibi o da sevgiye muhtaçtı. “Bana şans dile güzel kedicik. Kalbimin sesine gidiyorum. Leyla’mın sesine…”

O geceden beş yıl sonra yani bugün Leyla’m ile mutlu hayatımızdan söz edebilirim gönül rahatlığıyla. Her hatayı telafi ettiğimiz, her zorluğun üstesinden geldiğimiz, birbirimizi sevgiyle büyüttüğümüz yıllar geçirdik. Kolay olmadı elbette ama başardık. Aşk için ölmedik, aşk için yeniden doğduk. Kendi şarkımızı yazdık. “Sen yokken de vardı bu gökyüzü ama şimdi çok daha parlak, çok daha ışıltılı. Sağanak yağmurlardan, fırtınalardan sonra çıkan gökkuşağımsın sen.”

*Siz de öykü, yazı ve deneyimlerinizle KaosGL.org’un kadın sayfasında yer almak isterseniz kadin@kaosgl.org adresine mail atabilirsiniz.


Etiketler: kadın
İstihdam