13/02/2007 | Yazar: Kaos GL
‘Nasıl mı öldü? Hemen anlatayım. Dün gece şu her zaman gittiğimiz gey barda öldürdük. Birkaç arkadaş bir araya geldik, yüklendik biraz. Zor olmadı. Zaten pek halsiz ve güçsüzdü. Çok yıpranmış görünüyordu. Tanıyamadık bile ilkönce. Arkadaşlardan yaşlı bir tanesi fark etti. "Aaa, şu Aşk değil mi? Ne kadar değişmiş, çökmüş!" Birileri itiraz etti "hadi canım, aşkın bu et pazarında ne işi var!"’
‘Nasıl mı öldü? Hemen anlatayım. Dün gece şu her zaman gittiğimiz gey barda öldürdük. Birkaç arkadaş bir araya geldik, yüklendik biraz. Zor olmadı. Zaten pek halsiz ve güçsüzdü. Çok yıpranmış görünüyordu. Tanıyamadık bile ilkönce. Arkadaşlardan yaşlı bir tanesi fark etti. "Aaa, şu Aşk değil mi? Ne kadar değişmiş, çökmüş!" Birileri itiraz etti "hadi canım, aşkın bu et pazarında ne işi var!"’KAOS GL
Uğur Alper
Sonunda aşkı da öldürdük. Hayırlı uğurlu olsun. Zaten ilkel bir duyguydu. Bakışmalar, gülümsemeler, uzun uzun konuşmalar... Bunların hepsi aşkın bize getirdiği zorunluluklardı, birer vakit kaybıydı. Tüm isteği bir parça et, bir gecelik dokunmalar olan bizler için ağır geliyordu açıkçası. Kendimizi sevmeye anca fırsat bulabiliyorken başka birini sevmekle uğraşmak, onun gözlerine bakmak zorunda olmak... Şimdi düşününce iyi ki öldürdük şu aşkı diyorum.
Nasıl mı öldü? Hemen anlatayım. Dün gece şu her zaman gittiğimiz gey barda öldürdük. Birkaç arkadaş bir araya geldik, yüklendik biraz. Zor olmadı. Zaten pek halsiz ve güçsüzdü. Çok yıpranmış görünüyordu. Tanıyamadık bile ilkönce. Arkadaşlardan yaşlı bir tanesi fark etti. "Aaa, şu Aşk değil mi? Ne kadar değişmiş, çökmüş!" Birileri itiraz etti "hadi canım, aşkın bu et pazarında ne işi var!" Ama gelmişti işte, kim bilir neden düştü yolu. Kimse söylemedi mi acaba orasının onun için tehlikeli bir yer, bu insanların aşk şarkıları eşliğinde sallanmalarının sadece birer aldatmaca olduğunu.
Neyse, zavallı Aşk eline tutuşturulmuş bir duble votka portakalla köşeye sinmişti. "Zavallı" diyorum, ben bile acımıştım. Galiba son bir umutla bu mekânın kapısından girmişti ve etrafta kendine ihtiyacı olan birilerini arıyordu. O da belki "geylerin çok duyarlı ve duygusal insanlar olduğu" masalına inanıp gelmişti. Evet, ben de kanmıştım bir zamanlar. Ben de o mekâna o yüzden gelmiştim ilk. Bizim gözlerimizde korkuyla karışık parıltılar vardı. Sonunda aşkı bulmuştuk ve bizi sonsuza kadar rahat bırakmasını garantileyebilirdik. Eşcinsel tarihe isimlerimiz kahraman olarak yazılacaktı. Heyecanlanmıştık. İşte aşkı köşeye kıstırıp öldürmeyi başaran adamlar! Nasıl yaptınız? Zor oldu mu? Acı var mıydı? Muhtemelen bir iki eski kafalı romantik çıkıp yaptığımızın ne kadar kötü bir şey olduğunu söyleyecek ve ufak tefek protesto gösterileri olacak. Amaaan, sanki umurumuzdaydı.
Ağır adımlarla yaklaştık Aşk’a. İlk başta biraz ürkektik, acaba hâlâ bizi etkileyebilir mi düşüncesiyle temkinli yaklaşıyorduk. Tehlike olmadığını anlayınca tüm hainliğimizle çevresini sardık ve onu bıçaklarcasına süzdük baştan aşağıya. Kafasını kaldırıp bize bakamıyordu. Önce ben başladım:
Biliyor musun, dün gece adını bile bilmediğim bir adamla yattım, saatlerce çılgınlar gibi seviştik ama tek bir kelime etmedik, sabah da yine yüzlerimize bile bakmadan ayrıldık. Ha ha ha!
Bir başkası atıldı:
Hey, Sayın Aşk, ben bu bardakilerin yarısıyla yattım ama çoğuna selam bile vermiyorum, isimlerini ise sadece mastürbasyon yaparken hatırlıyorum.
Biri elindeki sigarayı Aşk’a doğru sallayıp yüzüne dumanı üfledikten sonra:
Senin yüzünden birine aşık olmuştum, deli gibi seviyordum... Ne demekse! Sonra bir gün burayı keşfettim, arkasından parkları, ucuz şarap ve dışkı kokan arka sokakları. Buraları daha çok sevdim. Seks uyuşturucu gibi bir şey, anlıyor musun? En ucuzu da burada. Bak şöyle bir etrafına, tek amaç etrafında toplanmış bir sürü erkek. Bu güdü o kadar güçlü ki! Başka ne böyle büyük bir birlik yaratabilir?
Zavallı Aşk bunları duydukça sindiği köşesine daha da bir saklanıyor, ezilip büzülüyordu. Gözlerindeki yaşlara aldırmadan hunharca devam ediyorduk, bundan da büyük bir zevk alıyorduk:
Hani şu 9 yıl önce birleştirdiğin bir çift vardı, hep övünürdün. Ayrıldılar biliyor musun?
Ayrılıklarını da gelip burada kutladılar ve ikisi de ayrı insanların evine gitti gecenin sonunda. Biz de onların bu alternatif gerdek gecelerini kutlayıp sabaha dek eğlendik.
Duyduğuma göre seni hayal kırıklığına uğratan sadece geyler değilmiş ha! Heterolar da evlilik kurumunu kaldırıyorlarmış artık işlevini yitirdi diye. Zaten evliliğin aşkla ne alakası var diye hep merak etmişimdir. Ama sen buna da üzülmüşündür. Adın artık sadece don markası olarak kalacak!
Aşk bunları duydukça sarsılmaya, titremeye başladı. Elindeki votka portakal bardağı yere düştü. Kahkahalar arasında hıçkırıkları duyulmuyordu. Bizse çok ama çok eğleniyorduk. Arada da mekânımıza yeni düşenleri kesmeyi ihmal etmiyorduk. O büyük Aşk gözlerimizin önünde küçüldü, küçüldü ve neredeyse kayboldu. Biri nabzına bakıp galiba öldü dedi. Biz de zafer çığlıklarıyla kadehlerimizi tokuşturduk ve kahkahalar attık. Makyajlarımızı tazeledikten sonra da kendimizi tekrar müziğin ritmine bıraktık ve "Aşkın Kanunu" isimli güzide şarkıyı hep bir ağızdan söyledik.
O gece Aşk’ın Taksim Hastanesi’nin acil servisine kaldırıldığı gibi bir söylenti var. Bir hayırsever kaldırıp götürmüş olsa gerek. Ama bence öldü, kesin hastanenin morgundadır. Eğer kazara ölmemişse ve bir yerlerde görürseniz en kısa zamanda bizim bara tekrar gelmesini söyleyin lütfen. Ama yok canım, biz öldürdük onu...
Kaynak: Kaos GL, Haziran 1999, Sayı 58
Etiketler: