23/12/2014 | Yazar: Kaos GL

Türkiye Sözleşmeyi çekincesiz onaylamıştır. Bu nedenle, sözleşmenin tüm hükümleri idare ve yargı açısından bağlayıcıdır.

Avrupa Konseyi Kadına Yönelik Şiddet Sözleşmesi Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Türkiye Sözleşmeyi çekincesiz onaylamıştır. Bu nedenle, sözleşmenin tüm hükümleri idare ve yargı açısından bağlayıcıdır.

Av. Hülya Gülbahar, Güncel Hukuk Dergisinde yazdı

Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi (*) Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi, 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girdi. Müzakereleri yaklaşık üç yıl süren sözleşme, kadın hakları ve kadına karşı şiddet konusunda Avrupa’daki en önemli hukuki düzenleme olarak kabul ediliyor. İstanbul’da imzaya açıldığı için de, aynı zamanda “İstanbul Sözleşmesi” olarak anılıyor. İstanbul Sözleşmesi, uluslararası hukukta kadına yönelik şiddet konusunda yaptırım gücü olan ilk sözleşme olma özelliğini de taşıyor. Sözleşme, Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin kabulü halinde, Konsey üyesi olmayan ülkelerin katılımına da olanak sağlıyor.

Sözleşme ile kamusal ya da özel alanda kadına yönelik şiddet, “insan hakkı ihlali” ve “ayrımcılık” olarak tanımlanıyor. Sözleşme, “kadınlara yönelik şiddetin, erkekler ve kadınlar arasındaki eşitlikçi olmayan güç ilişkilerinin tarihsel bir tezahürü olduğunu ve bu güç ilişkisinin erkekler tarafından kadınlar üzerinde tahakküm kurulmasına ve kadınlara yönelik ayrımcılık yapılmasına yol açtığını ve kadınların ilerlemelerinin önünde engel olduğunu” ve kadınlara yönelik şiddetin, “kadın ve erkek arasında yasal ve fiili eşitliğin gerçekleşmesi” ile önlenebileceğini vurguluyor. 
 
Türkiye Sözleşme’yi 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaladı. 24.11.2011 tarih ve 6251 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunduktan sonra; 8.3.2014 tarihinde 2012/2816 Karar Sayısı ile Resmi Gazete’de milletlerarası sözleşme olarak Bakanlar Kurulu onayı yayınlandı. 
 
Sözleşmenin getirdiği düzenlemeler, Anayasa 90. maddesi uyarınca artık Türkiye iç hukukunun bir parçası olmuştur. Dolayısıyla yürürlükteki yasalarla sözleşme hükümleri arasında çıkabilecek uyuşmazlıklarda sözleşmedeki kuralların uygulanması gerekmektedir. 
 
Bilindiği gibi, uluslararası sözleşmelerin iç hukukta doğrudan doğruya uygulanması için bununla ilgili bir kanun değişikliğine ihtiyaç olup olmadığı konusunda hukukçular arasındaki tartışmaya geçtiğimiz yıl Anayasa Mahkemesi açıklık getirmişti. Anayasa Mahkemesi, evli kadının, eşinin soyadını kullanma zorunluluğu ile ilgili olarak 19.12.2013 tarihinde oybirliği ile verdiği 2013/2187 sayılı kararıyla, idare ve mahkemelerce, soyadı konusunda TMK 187 hükmünün değil; uluslararası sözleşmelerdeki hükümlerin uygulanması gerektiğine karar vermişti.  
 
Anılan Anayasa Mahkemesi kararı 44. paragrafında da belirtildiği gibi, yasa hükmü ile sözleşmeler çatıştığında, yasayı “zımnen ilga eden” sözleşme hükmü doğrudan uygulanmalıdır:
 
“44. Anayasa’nın 90. maddenin beşinci fıkrası uyarınca, söz­leşmeler hukuk sistemimizin bir parçası olup, kanunlar gibi uygulanma özelliğine sahiptir. Yine aynı fıkraya göre, uygulamada bir kanun hükmü ile temel hak ve özgürlüklere ilişkin olan sözleşme hükümleri arasında bir uyuşmazlığın bulunması halinde, sözleşme hükümlerinin esas alınması zorunludur. Bu kural bir zımni ilga kuralı olup, temel hak ve özgürlüklere ilişkin sözleşme hükümleriyle çatışan kanun hükümlerinin uygulanma kabiliyetini ortadan kaldırmaktadır”
 
Kaldı ki, 20 Mart 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6284 sayılı Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un “Amaç, kapsam ve temel ilkeler”i düzenleyen 1. maddesinin 2/a fıkrasında; “Kanunun uygulanmasında ve gereken hizmetlerin sunulmasında… Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ve yürürlükteki diğer kanuni düzenlemeler esas alınır.” hükmü ile yasanın uygulanmasında sözleşme hükümlerinin esas alınacağını açıkça belirtmektedir.
 
Kadın örgütlerinin çabaları sayesinde, Türkiye Sözleşmeyi çekincesiz onaylamıştır. Bu nedenle, sözleşmenin tüm hükümleri idare ve yargı açısından bağlayıcıdır.
 
Sözleşmenin getirdikleri
 
Sözleşmede kadına karşı şiddetle mücadelede kapsamlı bir hukuki çerçeve oluşturmak üzere önleme (prevention), koruma (protection), kovuşturma (prosecution) ve mağdur destek mekanizmaları oluşturma politikaları (policy) konularına yer verilmiştir. 
 
İstanbul Sözleşmesi’nin en önemli özelliği şiddetin önlenmesi ve şiddetle mücadele alanında devletin kurumsal mekanizmalar oluşturmasını zorunlu kılmasıdır. Sözleşme, tüm şiddet mağdurlarının “yeterli sayıda, uygun ve kolayca erişebileceği” ve buralarda kendi “anlayabileceği dilde” (md. 19) hizmet alabileceği kadın danışma merkezleri, sığınaklar (md. 23), ülke çapında 24 saat kesintisiz, ücretsiz telefon destek hattı (md. 24) ve mağdurlara yönelik tıbbi ve adli muayene, travma desteği ve danışmanlık sağlamak üzere, tecavüz veya cinsel şiddet kriz merkezleri (md. 25) oluşturulmasını gerektirmektedir.  
 
Sözleşme gereği, şiddet mağdurlarına ücretsiz hukuksal destek sağlanmalı ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ile ilişkili iltica talepleri ve geri göndermeme ilkesi uygulanmalıdır. 
 
Devletlere ayrıca, ayrımcılık yapmama (md. 4), devlet yetkililerinin, görevlilerinin, organlarının, kurumlarının ve devlet adına hareket eden diğer aktörlerin şiddet uygulamamasını sağlama (md. 5/1), devlet dışı aktörlerin şiddetinin etkin soruşturulması, cezalandırılması, zararların tazmin edilmesi için tedbir alma (md. 5/2), toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının güçlendirilmesi politikalarını yaygınlaştırma (md. 6), devletin tüm kurum ve kuruluşları ile STK’ların katılacağı kapsayıcı ve eşgüdümlü politikalar üretme (md. 7), devlet dışı aktörler ile STK’ları uygun finansal ve insan kaynakları ile destekleme (md. 8,9), çalışmaların eşgüdümünü sağlayacak özel bir birim oluşturma (md. 10), veri toplama ve araştırma (md. 11), kadın-erkek eşitliği, kadına yönelik şiddet konularını eğitimin her düzeyinde müfredata ekleme, özel sektör ve medyanın katılımını sağlama vb. görevler verilmektedir. 
 
Türk Ceza Yasası ve 6284 sayılı yasa olmak üzere, çeşitli yasa ve uygulamalar açısından Sözleşme’nin getirdiği başlıca kurallar şöyle özetlenebilir: 
 
-Sözleşmede şiddet, fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik boyutlarını da içerecek şekilde tanımlamaktadır.
 
-Sözleşme’den şiddet mağduru kadınlar ve çocukların yanı sıra, ev içi şiddet mağduru erkekler de yararlanacaktır. Kadın kelimesi 18 yaştan küçük kız çocuklarını da kapsamaktadır.
 
-Sözleşme, diğer konuların yanı sıra ulusal azınlık ile ilişkilenme, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, yaş, sağlık durumu, sakatlık, medeni hal, göçmen veya mülteci olma durumu ya da benzeri herhangi bir temelde ayrım gözetmeksizin uygulanacaktır.
 
-Alınacak tüm tedbirlerin merkezinde “mağdurun hakları ve güvenliği” yer alacaktır.
 
-Tüm hizmetler, mağdurun şikâyette bulunmasına veya faile karşı tanıklık etmesine bağlanmaksızın sağlanacaktır (md. 18/4).
 
-Ciddi bedensel hasar gören ya da sağlıkları ciddi bir şekilde zarar gören ve uğradıkları zarar fail, sigorta ya da Devlete ait sağlık ve sosyal yardım hizmetleri gibi diğer kaynaklardan karşılanmayan kişilere Devlet tarafından (makul bir süre içerisinde) yeterli tazminat ödenecektir (md. 30).
 
-Velayet ya da görüş hakkının kullanılmasının mağdurun veya çocukların haklarını ve güvenliğini tehlikeye düşürmemesi sağlanacaktır (md. 31).
 
-Cinsel şiddette “rıza” kavramı, çevreleyen koşullar bağlamında değerlendirilerek kişilerin özgür iradelerinin sonucunda gönüllü olarak gösterilmiş olmasına bağlı olarak yorumlanacaktır (md. 36/2).
 
-Haksız tahrik maddesinin yorumunda Sözleşme’deki yeni kriterler uygulanacaktır. Sözleşmedeki suçlarla ilgili cezai işlemlerde kültür, örf ve adet, gelenek veya sözde “namus” bir gerekçe olarak kabul edilemeyecektir. Bunlara, mağdurun, kültürel, dinî, toplumsal ya da geleneksel olarak kabul gören uygun davranış normlarını ve âdetlerini ihlal ettiği iddiaları da dâhildir (md. 42).
 
-Sözleşme tanımlanan suçlara ilişkin yaptırımlar, mağdur ile failin arasındaki ilişkinin niteliğine bakılmaksızın uygulanacaktır (md. 43).
 
-Sözleşmede tanımlanan suçlar bağlamında verilecek cezayı ağırlaştırıcı koşullar olarak aşağıdaki durumlar kabul edilecektir (md. 46):
 
o suç iç hukuk tarafından tanınan eski veya şimdiki eş ya da partnere karşı ailenin bir ferdi, mağdurla evlilik dışı ilişki yaşayan veya kendi otoritesini kötüye kullanan bir kişi tarafından işlenmişse;
o suç veya ilgili suçlar mükerreren işlenmişse;
o suç, çeşitli şartlar nedeniyle savunmasız durumdaki bir kişiye karşı işlenmişse;
o suç, bir çocuğa karşı veya bir çocuğun önünde işlenmişse;
o suç, iki ya da daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmişse;
o suç işlenmeden önce ya da suç esnasında aşırı düzeyde şiddet uygulanmışsa;
o suç, silah kullanılarak veya silahla tehdit ederek işlenmişse;
o suç mağdur için ağır fiziksel veya psikolojik hasarla sonuçlanmışsa;
o fail, aynı nitelikteki suçlar nedeniyle daha öncesinde mahkum edilmişse.
 
-Sözleşme’nin kapsamına giren bütün şiddet biçimleriyle ilgili olarak, arabuluculuk ve uzlaştırma da dâhil olmak üzere zorunlu alternatif çatışma çözüm süreçlerini yasaklanacaktır (md. 48/1). 
 
-Faile para cezası verileceği durumlarda, mağdura karşı mâli yükümlülüklerini yerine getirip getiremeyeceğini göz önünde bulundurulacaktır (md. 48/2). 
 
-Koruma kararlarında şu kurallara dikkat edilecektir (md. 53): Acil koruma sağlamaya yönelik olması ve mağdura gereksiz mali veya idari külfet doğurmaması; belirli bir süre için ya da değiştirilene ya da kaldırılana kadar geçerli olması; gerekli olduğunda hemen etki yaratacak şekilde nizasız (ex parte) alınması. 
 
-Herhangi bir hukuk veya cezai davada mağdurun cinsel geçmişi ve davranışıyla ilgili var olan kanıtlara yalnızca davayla ilgili ve gerekliyse izin verilecektir (md. 54). 
 
-Sözleşmenin 56. maddesindeki koruma önlemleri bağlamında örneğin;  
 
o Mağduru, kendisinin veya ailesinin tehlikede olabileceği durumlarda, failin kaçtığı ya da geçici veya kesin olarak serbest bırakıldığı hakkında bilgilendirmek;
o Mağdurun iç hukuk kurallarının usulüne uygun olarak sesinin duyulmasını, kanıt temin etmesini ve kendi görüş, ihtiyaç ve kaygılarını doğrudan veya bir aracıyla sunmasını ve bunların dikkate alınmasını sağlamak;
o Mağdurun özel yaşantısı ve görüntüsünü korumak için tedbirler almak;
o Kollukta ve mahkemelerde, mağdur ve failler arasındaki iletişimi mümkün olduğu ölçüde önlemek;
o Davaya taraf olarak katılan ya da kanıt sunan mağdurlara bağımsız ve yetkin çevirmenler sağlamak;
o Uygun iletişim teknolojilerinden yararlanarak mağdurun mahkeme salonuna gitmeden ya da en azından fail olduğu iddia edilen kişinin mahkeme salonunda bulunmadığı bir ortamda ifade vermesini sağlamak…
 
-Mağdurların iç hukuk kurallarının öngördüğü koşullar altında hukuki yardım ve ücretsiz adli yardım alma hakkı temin edilecektir (md. 57). 
 
-İkametgâh durumu iç hukuk tarafından tanınan eş veya partnere bağlı olan mağdurlara, evliliğin veya ilişkinin bozulması durumunda özellikle zor koşullarda, başvuru üzerine, evliliğin ya da ilişkinin süresini dikkate almaksızın özerk oturma izninin verilecektir. (md. 59).
 
Denetim Mekanizması

Sözleşmenin en önemli yanlarından biri de, getirdiği denetim mekanizmasıdır (md. 66). Buna göre, Sözleşmenin Taraf Devletlerce etkili bir şekilde uygulanmasını sağlamak üzere, Avrupa Konseyi bünyesinde, 10 ila 15 uzmandan oluşacak “Kadına Yönelik ve Aile İçi Şiddete Karşı Mücadelede Uzmanlar Grubu” (GREVIO) adı altında bir denetim mekanizması oluşturulmaktadır. GREVIO, taraf devletler hakkında düzenli denetim raporları hazırlayacak, raporlarda üye devletlere kadına yönelik ve aile içi şiddetle mücadelede önerilerde bulunulacak, bu önerilerin yerine getirildiği getirilmediği takip edilecek, bu raporlarla bir yandan Avrupa genelinde kadın-erkek eşitliği ve kadına yönelik şiddetle mücadelede ortak normlar yaratılmasına, bir yandan da taraf devletlerde bu alanlarda ilerleme sağlanmasına ortam yaratılacaktır.
 
Sözleşmeyi yazan Komite tarafından Sözleşme metni ile birlikte ’açıklayıcı kitapçık’ (Explanatory Report) hazırlanmış ve Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulunca da kabul edilmiştir. Sözleşme gibi hukuki bağlayıcılığı olmayan bu kitapçıkta, Sözleşme hükümlerinin yorumlanması ve uygulama ile ilgili örnekler verilmektedir.
 
(*) Sözleşmenin orijinal isminde “ev içi (domestic/domestique) şiddet” kavramı kullanılmakla birlikte, Türkçe’ye “aile içi şiddet” olarak çevrilmiştir.
 
Av. Hülya Gülbahar, Güncel Hukuk Dergisi, Eylül 2014 sayısı

Etiketler: kadın
İstihdam