29/01/2019 | Yazar:

Türk Psikologlar Derneği ve Türkiye Psikiyatri Derneği’nin birlikte düzenlediği “Ruh sağlığı çalışanlarına yönelik cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği” atölyeleri başladı!

“Ayrımcılığın ideolojisi aynı, bahanesi değişiyor” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Türk Psikologlar Derneği ve Türkiye Psikiyatri Derneği’nin birlikte düzenlediği “Ruh sağlığı çalışanlarına yönelik cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği” atölyeleri başladı!

Türk Psikologlar Derneği ve Türkiye Psikiyatri Derneği’nin birlikte düzenlediği “Ruh Sağlığı Çalışanlarına Yönelik Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği” atölyelerinin ilki 27 Ocak Pazar günü, Ankara’daki Türk Psikologlar Derneği’nde gerçekleşti.

Atölyeye farklı kurumlarda çalışan psikolog, psikolojik danışman, psikiyatr, psikiyatri hemşiresi ve sosyal hizmet uzmanı katıldı.

İlk atölyede cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğiyle ilgili kavramlar, toplumsal cinsiyet, ayrımcılık-damgalanma ve cinsel yönelim-cinsiyet kimliğine dair önyargı ve stereotipler konuşuldu.

“Cinsellik ne için var’dan ‘ikili cinsiyet düzeni’ne”

İlk oturumda bilimin dinamiklerini ve sınırlarını anlatarak başlayan Doç. Dr. Koray Başar, cinsel kimliğin bileşenlerini, doğumda tayin edilen cinsiyeti ve cinsel yönelim-cinsiyet kimliği gibi terimleri açıkladı.

“Gruba cinsellik ne için var” sorusunu yönelten Başar, gelen cevaplar üzerinden dogmaları ve bu dogmalar temelinde oluşabilecek yargılar üzerinden tartışmalar yürüttü.

“Ayrımcılık farklı koşullardakilere aynı davranmayı da kapsıyor”

Psikolog Zehra Tosun oturumuna cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin herkesi ilgilendirdiğini ifade ederek başladı. Toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığın insanları nasıl kategorize ettiğine değinen Tosun söz konusu ayrımcılığın hayatın her alanını işgal ettiğinden bahsetti. Tosun, “Ayrımcılık sadece aynı koşullardakilere farklı davranmayı değil, farklı koşullardakilere aynı davranmayı da kapsıyor” dedi ve konuşmasına toplumsal cinsiyet eşitsizliğin sonuçlarıyla devam etti.

Kadına ‘güçsüzlük’ titriyle yöneltilen saldırıların altında yatan sebepleri ve bu ayrımcılığın aslında toplumun nasıl ikiyüzlü konumda olduğunu gösterdiğini Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) verilerini kullanarak açıkladı. Kadının görünmeyen fiziksel emeğinin yanı sıra zamanının çoğunu kaplayan zihinsel emeğinden bahseden Tosun, bu görünmeyen emeğin kadının üretmeye vaktinin kalmamasına neden olduğunun ve aslında kadının güçlü olacak vaktinin kalmadığının altını çizdi. Oturumda son olarak LGBTİ+’ların insan haklarının nasıl ihlal edildiği ve bunun artık normalleştirilmeye çalışıldğı tartışıldı.

“Ayrımcılığın ideolojisi aynı, coğrafyaya göre bahanesi değişiyor”

Üçüncü oturumda Prof. Dr. Melek Göregenli, ayrımcılığa uğrayan gruplar üzerinden ayrımcılığın türlerini tanımladı. Ayrımcılık türlerinin altında yatan ideolojilerin neler olabileceği üzerine katılımcıların fikir sunmalarını istedi.

Bu tartışmadan sonra ideolojilerin insanların ayrımcılığa yönelik düşüncelerini meşrulaştırmak üzere kurulduğunu söyleyen Göregenli, bir dönemde ayrımcılığa maruz bırakılan kişinin başka bir zaman ayrımcılığın faili olabileceğini; ayrımcılığın çıkar temelli bir olgu olduğuna değindi. Ayrımcılık yapmış kişilere uygulanan çalışmalardan ve bu çalışmaların sonuçların bahsetti ve daha sonrasında ayrımcılığa getirilebilecek çözümleri, en güzel çözümün de “temas” olduğunu aktardı.

Göregenli, “Ayrımcılığın ideolojisi aynı kalıyor, coğrafyaya göre bahanesi değişiyor” dedi.

Son oturumda toplumda yaygın olan stereotipler üzerinden rol-play çalışmaları gerçekleştirildi. Bu stereotiplerin nasıl dönüştürebileceği üzerine beyin fırtınası yapıldı.

İlgili haber:

Ruh sağlığı çalışanlarına cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği atölyeleri başlıyor


Etiketler: insan hakları
2024