30/04/2025 | Yazar: Selma Koçak
Aramızda Derneği, DEMOS ve İnsan Hakları Okulu’nun düzenlediği “Hepimiz Hedefteyiz” forumunda akademisyenler ve sivil toplum temsilcileri LGBTİ+ karşıtı kanun teklifine karşı bir araya geldi.

Aramızda Toplumsal Cinsiyet Araştırmaları Derneği, DEMOS Araştırma Kolektifi ve İnsan Hakları Okulu Derneği tarafından Medeni Kanun ve Ceza Kanunu’nda değişiklik yapılmasını öngören yasa taslağını tartışmak ve buna karşı ses yükseltmek üzere 26 Nisan’da “Hepimiz Hedefteyiz: Ayrımcılık ve Nefret Yasasına Karşı Bir Araya Geliyoruz” başlıklı forum düzenlendi.
Foruma çok sayıda akademisyen ve hak örgütlerinden temsilciler katıldı. Ankara özelinde insan hakları, hayvan hakları alanında çalışan pek çok STK’nın ve üniversitelerden pek çok akademisyenin bir araya geldiği forumda yasa taslağının hukuki boyutu, STK’lar, akademi ve hepimizin gündelik hayatına etki edecek olası tehlikeleri tartışıldı.
Çağrıcı örgütlerin temsilcileri yaptıkları açış konuşmasında, LGBTİ+ örgütlerinin bu konuda ortak ses çıkarmaya dair tüm toplum kesimlerine, akademiye, insan hakları çalışanlarına yaptıkları çağrıya kulak vererek bu forumu düzenlediklerini ifade ettiler. İnsan Hakları Okulu, DEMOS Araştırma Kolektifi ve Aramızda Toplumsal Cinsiyet Araştırmaları Derneği bu forumun, birlikte eylem yapmaya duyulan ihtiyacın bir sonucu olduğunu vurguladılar. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması sürecinde ve sonrasında yürütülen toplumsal cinsiyet eşitliği karşıtı politikaların, özellikle feminist hareket ve LGBTİ+ hareketinin gücünü bölmeye, insan hakları hareketlerini ayrıştırmaya yönelik olduğunun altını çizdiler. Bunun yanı sıra 2025 yılının “Aile Yılı” ilan edilmesinin de bu politikaların bir parçası olduğuna dikkat çekerek şu tespitleri yaptılar:
“Aile politikaları demek sadece LGBTİ+’lara saldırmak demek değil, nafaka ve kürtaj hakkımıza da bir saldırı söz konusu. Erken evlilik teşvik edilirken doğum yöntemlerine kadar tüm canlıların bedenlerine bir saldırı var. Tehdit çok ciddi ve küresel olarak örgütleniyorlar. ABD’den Trump ve Erdoğan birbirlerine göz kırpıyor ve küresel olarak birbirlerini destekliyorlar. Ama küresel kötülüğe karşı biz daha kalabalığız.”
Açış konuşmasının ardından Kaos GL’den Avukat Hayriye Kara LGBTİ+ karşıtı yasa taslağının hukuki boyutu konusunda bilgi aktarımı yaptı. Özellikle LGBTİ+’lara yönelik özel hayata müdahale olarak nitelenebilecek pek çok düzenlemenin yapılmaya çalışıldığını anlatan Kara, yasa taslağında yer alan “teşvik edici”, “özendirici” gibi muğlak ifadelerin risklerine dikkat çekti. Tehdidin yalnızca LGBTİ+’lara yönelik olmadığını, hak alanında çalışan tüm sivil toplum kuruluşlarını, bu konuda bilimsel çalışma yapan akademisyenleri, öğrencileri hedeflediğini vurguladı. Akademisyenlerin ve öğrencilerin bilimsel çalışmalarının bu bağlamda “teşvik edici” ya da “özendirici” olarak değerlendirilebileceğini, STK’larda çalışma ve ifade alanının daralacağını, “Bir kişinin kendi cinselliği üzerindeki tasarrufu kendisine aittir” demenin bile suç kapsamına alınabileceği, derneklerin kayyum atama, kapatma gibi tehditlerle karşı karşıya kalabilecekleri bir uygulamanın getirilmeye çalışıldığına dikkat çekti.
Sadece kişilerin cinsiyet kimlikleri ve yaşantıları değil, bu alanda çalışan sağlık personelinin de büyük bir tehditle karşı karşıya olduğunu belirten Kara şöyle konuştu:
“Ameliyat izni olmadan operasyon geçirilemiyor ve ameliyat izni alabilmek için üreme yeteneğinden sürekli yoksunluk şartı getiriliyor. Bu rapor, sadece Sağlık Bakanlığı’nın onayını alan hastanelerden verilebilecek. Mahkeme izni olmadan herhangi bir müdahale yaptıran kişiye hapis cezası öngörülüyor. Medikal müdahalede bulunan sağlıkçıların cezalandırılması öngörülüyor. Bu da ciddi bir hak ihlali silsilesi oluyor.”
“Ağzımızdan çıkan her cümleyi tartıyoruz”
Forumun ikinci kısmında katılımcı hak örgütleri ve akademisyenler kendi çalışma alanlarındaki risklerden söz ettiler. Herkesin nefes alacak alanlarının daraldığını ve bu yasa taslağı nedeniyle daha da daralmasının muhtemel olduğunu belirten akademisyenler, üniversitelerde en büyük sorunun yaşanan kaygı nedeniyle uygulanan otosansür olduğunu vurguladılar. Öne çıkan sorunlar ve deneyimler şunlar oldu:
“Herkes bir sansür uygulaması gerektiğinin farkında. Dolayısıyla ağzımızdan çıkan her cümleyi tartıyoruz. Çok rahatsızlık hissediyorum kendi adıma. Toplumsal cinsiyet kavramını kullanmadan sosyal bilimleri anlatmanın mümkün olmadığını düşünüyorum. ”
“Otosansür çok önemli bir sorun. Öğrencinin bir ajan haline dönüşmesi söz konusu. Not alamadığı için hocayı sıkıştırmaya çalışıyor. Neredeyse bir KPSS dershanesi gibi dersleri organize etmemize neden olabiliyor.”
Derslerin ve tezlerin başlıklarından “toplumsal cinsiyet”, “LGBTİ+” gibi kavramların kaldırılmak zorunda kalındığını anlatan akademisyenler, bu yasa taslağının kabul edilmesi halinde bu konuda yapılan bilimsel çalışmaların, tezlerin suça dönüşebileceğine dikkat çektiler.
Barolardan, sendikalardan, LGBTİ+ örgütlerinden, hak örgütlerinden, hayvan hakları konusunda çalışan örgütlerden temsilciler de kendi çalışma alanlarındaki risklerden ve zorluklardan söz ettiler. Forumda yasa taslağını engellemek için yapılması gerekenler de tartışıldı.
Bu süreçte tüm hak örgütlerinin birlikte hareket etmesinin, yan yana durmasının önemli olduğunun altını çizen katılımcı örgütler, dayanışmanın ve yasa taslağına güçlü bir ses çıkarmanın elzem olduğunu belirttiler. Forum sonunda ortak bir bildiri hazırlandı ve metin imzaya açıldı. Bildiri, 5 Mayıs’ta örgütlerin imzasıyla yayınlanacak.
Etiketler: insan hakları, eğitim, aile, siyaset