08/11/2006 | Yazar: KAOS GL

‘Yedi İstanbullu ve onları uğurlamak üzere orada bulunan 15 Ankaralı'nın oluşturduğu eşcinsel kalabalık Metro otobüs şirketinin önünde duygusal zamanlar geçiriyorduk. Üç harika günün sonuna gelmiştik ve gideceğimize hala inanamıyorduk. O güzel insanlarla sanki 40 yıldır dosttuk.’ BaharANKARA’ya katılanların güncelerinden…

‘Yedi İstanbullu ve onları uğurlamak üzere orada bulunan 15 Ankaralı'nın oluşturduğu eşcinsel kalabalık Metro otobüs şirketinin önünde duygusal zamanlar geçiriyorduk. Üç harika günün sonuna gelmiştik ve gideceğimize hala inanamıyorduk. O güzel insanlarla sanki 40 yıldır dosttuk.’ BaharANKARA’ya katılanların güncelerinden…

KAOS GL

*Uğur ALPER, İstanbul

22 Nisan Perşembe 22:00: Haydarpaşa Garı'nda ufak çaplı da olsa bir hareket var. Koşuşturan insanların arasında tamamı erkeklerden oluşan bir grup dikkat çekiyor. İşte o dikkat çeken grup bizdik. Lambda İstanbul'dan on eşcinsel erkek 23 Nisan Çocuk Bayramı'nı kutlamak üzere Ankara'ya hareket etmek üzere olan Anadolu Ekspresi'ne bindik.

23 Nisan Cuma 01:00: Trende tüm dikkatleri üzerimize çekmek uzun zaman almamıştı. Başka vagonlardan insanlar üşenmeden bizi görmeye gelip "bakın burada ibneler var" türünden cümleler kuruyorlardı. Bu ilgi bizi memnun etti ve her geçene gülümsemeyle karşılık verdik. Hatta bazı arkadaşlarımız işi genç delikanlıları kompartımanımızda misafir etmeye kadar götürdü. Bu arada Çocuk Bayramı çoktan başlamıştı.

23 Nisan Cuma 07:15: Ankara Garı'na indiğimizde ellerinde bayraklarla TRT çocuk korosunu beklerken Kaos'tan Atilla'yı karizmatik güneş gözlüğü ve kıyafetleriyle karşımızda gördük. Hemen boynuna atılıp tanıdık bir yüz görmenin mutluluğuyla yakınlaştım. Sonra "toplum henüz buna hazır değil" diyerek geri çekildim. Atilla kusursuz bir rehber olarak hepimizi dağıtım merkezi diyebileceğimiz Kızılay'da bir muhallebiciye götürdü.

23 Nisan Cuma 8:30: Dağıtım ve ayarlama işleri muhallebici romantizmi yaşamaya çalışan birkaç hetero çiftin arasında halledildi. Bu arada Lambda ve Kaos elemanları tanıştılar, kaynaştılar. Misafirler ve ev sahipleri olarak eşleştik ve dinlenmek üzere evlere dağıldık. Ben ve Öner çok az tanımamıza rağmen hakkında çok şey duyduğumuz Atilla'ya gittik.

23 Nisan Cuma. 9:00: Atilla'nın evi bir eşcinsel sığınma eviydi. Biz de oraya sığındık. Adını vermezsem ölürüm, Akif'in hazırladığı kahvaltı bizi Ankara'ya karşı daha sıcak hissettirdi. Akif zaten kusursuz bir aşçı ve ev erkeğiydi. BaharAnkara'nın geri kalan günlerinde sürekli İstanbullu geylerden evlenme teklifi aldı. Valla sevgilisi izin verse alıp İstanbul'a getirecektik.

23 Nisan Cuma 13:00: Saat 15:00'deki toplantıya dinç gidebilmek için uyumamız gerekiyordu. Ama biz uyuyarak vakit kaybetmedik ve birbirimizi tanımaya devam ettik. Atilla'nın evine zaten sürekli tanıyacak yeni birileri geliyordu. Atilla hakkındaki hayallerimiz sevgilisi olduğunu duyana kadar sürdü. Ama bu sefer sevgilisi gelince onu da beğendik ve hayallerimizin boyutunu değiştirdik, onu da dahil ettik.

23 Nisan Cuma 15:15: Tabii ki Coming Out Workshop'ına (workshop kaçınılmaz olarak tartışma toplantısına dönüştü) biraz geç gittik. BaharAnkara boyunca bu böyle oldu zaten, hep geciktik. Toplantı Kabare Sanat Merkezi adında, diskotek tadında bir mekândaydı. Bir an kendimi coming out toplantısında değil de, dans yarışmasında hissettim. Rahatlama açısından bu fikir iyiydi. Ali (sakallı olan) sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel ve sosyo-seksüel bir açılış konuşması yaptı. Ali'den de en az Atilla kadar etkilendik. Toplantıda söz alıp konuşan herkesten, daha doğrusu çoğunluktan çok güzel fikirler dökülüyordu ve herkes birbirini anlamak için çaba sarf ediyordu. Bu geyler arasında pek sık rastlanan bir şey değildi. İnsanlar arasında karşılıklı fikir teatisi şeklinde gelişen bu başlangıç toplantısı, BaharAnkara'nın geri kalanı için çok güçlü umut sinyalleri veriyordu.

23 Nisan Cuma 21:00: Atilla'nın evinde, yani evimizdeyiz. Yemek yiyip yatacağız. Ertesi gün erkenden uyanıp pikniğe yetişmek zorundayız.

24 Nisan Cumartesi 03:00: Daha yeni yatabiliyoruz. Ev o kadar şenlikli ki kimsenin canı uyumak istemiyor. Zaten o kadar kişi nasıl yatay vaziyette o eve sığabilirdi ki. Neyse, bir şekilde sığdık ve yattık. Henüz Atilla ve sevgilisiyle ilgili fantezilerimizi gerçekleştirememiştik.

24 Nisan Cumartesi 07:30: Kalktık. Ama tam uyanıp uyanmadığımızdan emin değildik. Akif'in insanüstü çabalarıyla ve geylerin vazgeçemediği kadın Begüm'ün yardımlarıyla hazırlanan piknik yemekleri ve içecekler paketlendi. Büyükçe bir grup olarak yola çıkıldı. Ve tabii ki otobüse geç kalındı. Çok şükür tek geç kalan biz değildik. İstanbul'dan gelen lezbiyen grup (buna o gün için Yeşim de dâhildi, o da İstanbul'dan geliyordu) gecikmişti. Bu arada Lambda'dan 6 kişi daha aramıza katılmıştı.

24 Nisan Cumartesi 8:45: Otobüsler anca hareket etti. Daha sonra öğrendik ki 111 kişiymişiz. Adana'dan, İzmir'den, Edirne'den ve Kayseri'den dünya tatlısı insanlar vardı. Otobüste kaynaştık. Kaynaşma işi çok hoşumuza gitmişti.

24 Nisan Cumartesi 12:00: Işık Dağı'na anca vardık ama kimsenin bu gecikmeden şikayeti yoktu. Sanki dağda otobüste eğleneceğimizden fazla mı eğlenecektik. Atilla bizim otobüsümüzü organize ediyordu, bunda da çok başarılıydı. Ona olan hayranlığımız katlanarak artıyordu.

25 Nisan Cumartesi 18:00: Lambda'dan esmer güzeli, yakışıklı arkadaşımız Bora'nın gür sesli uyarısıyla, yağmur yağmadan önce toparlanmak üzere koşuşturduk. O saate kadar çok iyi vakit geçirmiştik. Ben insanları o güzel doğanın içinde yatırıp kişilik tahlilleri yaptım, hepsi eşcinsel çıktı. Kaos'un en beğendiğim elemanlarından Güneş de bize psikolojik oyunlar oynattı ama yağmur yüzünden yarıda kaldı. Bu arada ne yazık ki Güneş'in de sevgilisi vardı, hem de çok hoştu. Kimi beğensek başı bağlıydı. Daha sonra öğrendik ki son zamanlarda Ankara gey ortamında sevgili sahibi olmak çok modaymış. Darısı başımıza, "gözümüz yok" dedik biz de.

26 Nisan Cumartesi 20:00: Ankara'ya sağ salim ve mutlu bir şekilde dönmüştük. Çok kirlendiklerini hisseden arkadaşlarımız hamama gitti. Piknikte, uzaktaki ağaçların arasında en çok vakit geçiren arkadaşların hamama gitmekte sabırsızlandıkları hiç de gözden kaçmadı. Biz ev ahalisi olarak bir fireyle hamama gitmeden eve geldik. Atilla bize evde kese yapmaya söz vermişti.

26 Nisan Cumartesi 24:00: Atilla'nın sevgilisi ona kese konusunda izin vermeyince başımızın çaresine baktık. Temiz ve pak bir şekilde gündüz tarifesi açtıracak bir taksi bulmak umuduyla kendimizi sokağa attık. Ankara'nın güzide gey barı Graffiti'ye ulaştık. Halk arasında "Graf" diye bilinen bu mekanda da eşcinsel eğilimli arkadaşlarla kaynaştık. Toplantılara katılan herkes oradaydı. Koskoca bir aile gibiydik. Birtakım arkadaşlarımızın bu aileye çocuk kazandırma isteğiyle denemelerde bulunduğunu gördük ve onlara bazı biyolojik gerçeklerden söz etmek zorunda kaldık. Bu arada Atilla altın sarısı gömleğiyle organizasyonun aksamaması için canla başla dans ediyor, balkona bile çıkıp enerjisini bizimle paylaşıyordu. Atilla'ya karşı hayranlık duygularımız artık ifade edilemeyecek boyutlara gelmişti.

27 Nisan Pazar 05:00: Graf'dan ayrılıp eve geldik. Akif bize yataklarımızı hazırlamıştı. Uzun, yorucu ama eğlenceli bir gecenin ardından ilk kez evimizde o kadar kısa sürede yatmaya hazırlandık. Eve dönüşte sayımızın arttığını fark ettik. Galiba birileri bizle gelmişti. Yatak sorununu halletmek için bizle gelen arkadaşları yataklarımıza paylaştırdık. Zorlu ve sıkıntılı olsa da sığmayı başardık. Bu konuda ise en rahatsız olan Öner'di çünkü daha o gece tanıştığı bir yabancıyla aynı yatakta yatmak zorunda kalmıştı.

27 Nisan Pazar 14:00: Uyandığımızda bir önceki geceye dair hiçbir şey hatırlamıyorduk. Kim bilir başımıza neler gelmişti. Ama kesin mutlu bir şey gelmişti çünkü trenden indiğimizden beri dudaklarımızdan eksik olmayan gülümseme daha da büyümüştü.

27 Nisan Pazar 16:00: Güzel evimize Güneş güneş gibi doğdu, nurlu ışığıyla bizi aydınlattı. Bilgeliğin verdiği ağırbaşlılıkla bizi selamladı. Sırayla hepimiz önünde eğildik. Sonra ev ahalisine piknikte yarım kalan psikodrama oyunları oynattı. Güneş'in Kaosçulardan bir grup kurup psikodrama yaptırması gerektiğini düşündük. Herkesin kişisel gelişimi için çok yararlı olabilir. Mutlu birer eşcinsel olmanın yolu Güneş'in terapilerinden geçiyor sevgili Ankaralılar.

27 Nisan Pazar 19:00: Sunumların yapılacağı mekana geldik. Herkesin göğsüne ismi ve nereden geldiği yazan kâğıtlar iğnelendi. Ama biz zaten çoktan birbirimizi tanımıştık. Kaynaşa kaynaşa bir hal olmuştuk.

27 Nisan Pazar 20:00: Yemeklerin ve alkollü içkilerin havasına kendimizi kaptırmıştık. Tam birkaçımız masalara çıkıp oynamak üzereydik ki. Ali tekrar sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel bir konuşma yaptı. Utandık ve sustuk. Zaten bir yandan da sunumlar devam ediyordu. Yapılan sunumlarda birkaç Kaosçunun "ya biz bunları zaten aylardır konuşuyoruz" dediğini duymama rağmen özellikle "eşcinsel öğrenci ağı" ve "liselerde eşcinsellik" konulu sunumları tüm dikkatimle dinledim. Liseyle ilgili sunumda "Liseli çıtırlar nasıl tavlanır, İstanbul'daki en yakışıklı çocukların olduğu liseler" gibi yararlı bilgiler almayı bekliyordum. Bunları öğrenemedim ama en azından bir fikir edindim.

27 Nisan Pazar 22:00: Yeşim'in sunumu ortalığı hareketlendirdi. Yeşim enerjisiyle herkesi büyüledi ve sempatikliğiyle sevgisini kazandı. Onu zaten çok seviyorduk, daha bir kendimize yakın hissettik. Ona "anne" demek istedik. Sonuçta Yeşim'le de kaynaşmıştık. O ve birkaç lezbiyen arkadaşımız, dışarıdan bakıldığında birbirine çok yakın gibi gözükmeyen geyler ve lezbiyenler arasında bir köprü oldular ve bizi birbirimize yakınlaştırdılar. Bu arada, unutmadan, Atilla her zamanki gibi çok yakışıklıydı. Kerem'in "Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar" sunumu ise yemeğin üzerine çok iyi gitti. Biz slayt makinesini görünce, eğlenceli şeyler izleyeceğimizi sandık ama yaşamın acı gerçekleriyle karşılaştık. Kerem'in BaharAnkara'nın başından beri yaptığı anketlerin sonucu ise bence vahimdi. Ben geylerin daha bilinçli olduğunu sanıyordum. Zaten anketin sonucu herhalde Kaos'ta da yayınlanır.

27 Nisan Pazar 23:00: Toplantı bitti ama kimse ayrılmak istemiyordu. Saat 1:00'de otobüsü olan bizler otobüsü kaçırma planları yapıyorduk. Lambda'dan arkadaşımız Öner ise geceyi parkta geçirmek istiyordu. Atilla yüce duyarlılığıyla Öner'in hamam ve barı hallettiğini, bir de parkın tadına vararak üçgeni tamamlamak istediğini çözümledi. Ama bir de eksik kalan sinema vardı bence. İnşallah bir dahaki Ankara seferine D'önercim.

28 Nisan Pazartesi 00:15: Yedi İstanbullu ve onları uğurlamak üzere orada bulunan 15 Ankaralı'nın oluşturduğu eşcinsel kalabalık Metro otobüs şirketinin önünde duygusal zamanlar geçiriyorduk. Üç harika günün sonuna gelmiştik ve gideceğimize hala inanamıyorduk. O güzel insanlarla sanki 40 yıldır dosttuk. Atilla'ya hatta 50–60 yıldır dosttuk. Herkesle tek tek sarıldık. Ben beğendiklerime ikişer kere sarıldım, hatta çok yakından "kaynaştım". Servis minibüsüne bindiğimizde Kadir bizi küfrederek uğurladı. Bu onun bize çok değer verdiğinin işaretiydi. Gözlerimiz bu davranışı karşısında dolu dolu oldu... Bunun orada kalmayacağını, bitmeyeceğini biliyorduk. Bir yarımız Ankara'da kalmıştı ama çok şükür telefon, e-mail gibi teknoloji destekleri vardı. Otobüs hareket ederken son bir kez Ankara'ya bakmak istedim. O hiç hoşlanmadığım şehir şimdi içindeki insanlar sayesinde bir şehirden çok daha fazlasını ifade eder olmuştu. Yaşadığım bu harika şeylerin eşcinsel olmanın bir nimeti olduğunu düşündüm. İyi ki geyim, iyi ki Ankara'ya gittim.


*KAANGİR, İstanbul

22 Nisan ‘Günlük’

‘Evde duramadım saat 15:40 ve ben Kadıköy vapurundayım.
İçimde inanılmaz bir sevinç ve bu sevincin getirdiği coşkulu bir heyecan var. Benim gibi benden, ben olan insanlarla inanılmaz olacağına inandığım üç gün geçiricem. Yanında kalacağım insanları, insanı çok merak ediyorum…
Can dostum Kadir’le Tuzla’da vedalaştım. Şimdi Haydarpaşa’ya dönüyorum…’
Heyecanımı anlamanız için günlüğümden kısa bir alıntı yaptım. Evet, tam anlamıyla inanılmazdı…
Öncelikle BaharANKARA katılımcılarına sonsuz teşekkürler… Bana ve katılımcılarına böylesi güzel bir duyguyu yaşatan KAOS GL’ye, Atilla’ya, Ahmet’e, Ali Ferhat’a (Arap) ve ismini bilmediğim ama yüreklerini tanıdığım bütün katılımcılara sonsuz kez teşekkürler, hepinizi sonsuz kez muckluyorum!!!
Bu buluşmayı anlatacak kelimeler, cümleler ve tamlamaları bulmak çok zor… Literatürdeki bir kelime; sadece bir kelime tam anlamıyla olmasa da yaşananları özetleyebilir. MÜKEMMEL…

22 Nisan Perşembe saat 21:30 İSTANBULDAYIZ

Danışmanın önünde diğer katılımcılarla buluştuk. Ben, Alkan, Murat, Öner, Uğur Alper, Arif, Cenk, İbrahim, Buğra ve Yüksel’den oluşan grubumuz bizi Ankara’ya ulaştıracak trenciğimize doğru ilerledik… Dağınık kompartımanlardan bilet bulabilmiştik ama büyük bir çabayla sıkışarak da olsa iki kompartımana sığdık… Tren bir gullüm bir gullüm sormayın ayol… Herkes yerleştikten sonra av başladı… Ne avı mı? Manti avı ayol! Bazılarımız gelene geçene süzüm süzüm süzülürkene, bazılarımız birinin peşine takılıp vagonlarda seyri âleme daldılar… Ama içimizden birisi iffeti namusunu evde bırakarak gelmiş; hemen bir vagondan bir manti bulup kompartımana atmış… Olanlardan 10 dakika sonra haberimiz oldu… Topluca yan kompartımana yani Önerlerin kompartımanına gittik ve kompartımanımızın şeref ve haysiyetini kurtaralım diyerekten (kesinlikle kıskançlık yok canım…) çocuğu naşlattık… Tabi bu 10 dakikada neler oldu bilinmez… İbrahim’den aldığımız duyumlara göre trendeki son vagondan ilk vagona adımız çıkmış. Eee İbrahim, sen el âlemin mantisini alırsan kompartımana adımız da çıkar canımız da ayol…
Şaka maka, trende acayip bir potansiyel vardı. Her yan cıvıl cıvıl manti anacım, ahlana vahlana Ankara’ya ulaştık.

23 Nisan Cuma, Saat 07:10 ANKARADAYIZ

Tüm gece uyumadım… Uyunur mu ayol 20 yılda ilk kez yaşıyorum böyle bir güzelliği… Neyse, uykulu gözlerle Kaos’tan gelecek arkadaşa bakınıyoruz… Ve beklenen an; adının Atilla olduğunu öğrendiğim arkadaş hepimizi öptü, tanıştık ve bizi misafir edecek arkadaşlarla buluşacağımız Akman Pastanesine gitmek için taksilere bindik.

On dakikalık bir yoldan sonra bizleri ağırlamak üzere pastaneye gelen insanlarla tanışmaya başladık. Birer ikişer, bazıları üçer olaraktan bir eve misafir edildik. Eminim her arkadaşımızı Kaosçular çok iyi ağırlamıştır ama Ahmet-Ali Ferhat bir başkaydı. Yani yaşamak lazımdı. Misafir olduğumuz sürece resmen ev bizimdi. Ne dersek o oluyor, son kararlar hep bize bırakılıyordu.
Bana, Buğra’ya, Yüksel’e yabancılık çektirmeyen, birbirinden güzel iki şekeri öpüyorum sağolun… Tanıdığım için de ayrı bir sevinç duyuyorum.

Evimizde biraz dinlendikten sonra 14:30 sularında Kabare’ye gitmek üzere evden çıktık... KAOS GL’nin hazırladığı ve Kerem arkadaşımızın yönlendirdiği Coming-Out konulu Workshopa katıldık… 15:00’de başlayıp 19:00’a kadar süren toplantıda coming-out nedir- gerekli midir, ailelere coming-out yapmak gereklidir-gereksizdir gibi konularda hemen hemen herkes fikrini beyan etti. Uzun zamandır böyle hoş bir tartışma ortamı görmemiştim, büyük haz aldım.
Workshop bitiminden sonra Ali Ferhat bizleri KAOS’un toplantılarını yaptığı Sakal Cafe’ye götürdü, orada bir şeyler içtik ve eve dönme kararı almıştık ki Buğra’nın aşkı depreşti ve bir arkadaşını görmeye gitmek istedi. Ali Ferhat nasıl dilerseniz diyerekten kalktı… Ve Cinnah Caddesine geldik. Buğra bacım ‘biraz kalalım’ dedi. Gittiğimiz yer bir restoranttı, ‘seni burada bırakalım’ dedik. Buğra’yı orada bırakıp eve geldik… Hemen uyudum çok yorgundum. Ahmet ve Ali Ferhat sabaha kadar piknik için börek yaptılar, canlarım sağ olun…

24 Nisan Cumartesi, PİKNİKTEYİZ

Sabah zar zor kalktık. İki otobüs bizi beklemiş. Hemen yerleştik yerlerimize. Işık Dağına gidilecekmiş. 2 saat kadar, sanırım zamanın tam farkına varamadım. Otobüs bir gullüm bir gullüm sormayın. Beni tanıyanlar bilirler, bir iki ibne görsem başlarım gullüme. Ayol 100 küsur ibne, rekor ayol. Ben nasıl durayım, tabi kabak çiçeği gibi açıldım. Tanıyım, tanımayayım herkesle gullüm geçiyorum… İnşallah rahatsız olmamıştır kimse. Rahatsız olanlar varsa… Bilemiyorum artıkın!!! Tabii şaka canım, herkes gullümdü piknikte…

Piknik mükemmeldi. Çocukken yaptığım ama sen kız mısın diyerekten ayıplandığım herşeyi bu sefer onur ve gururla yaptım. İp atladım, yakan top oynadım, bağırdım, çağırdım ama ben olarak yaptım tüm bunları. Cinsel kimliğimle rahatça katıldığım ilk piknikti. İlk kez bu kadar çok insanla benim gibi düşünen, seven, yaşayan insanlarla aynı havayı teneffüs edebilmenin onurunu ve mutluluğunu yaşadım.

Bu arada orada çok insan vardı, ama ben birisinden çok hoşlandım. Ona açılamadım ama… KAOS sayesinde açılıyorum. İsmi mühim değil ona bir öpücük borcum vardı hem de dudaklarından, ona bu satırlardan faiziyle ödüyorum MUCK!!! MUCK!!! MUCK!!! Ben ona TEA MAN dedim. TEA MAN seni çook çooook sevdim, oralarda iyi bak kendine MUCK!!!
Her güzel olayın bir sonu vardır. Nihayetinde piknik de bitti. Ama yeni bir güzellik vardı sırada… Hamama gidilecekti. Hamama herkes gelmedi, zaten gelseydi sığamazdık çok küçüktü hamam. İstanbul’un hamamları nerde anacım... Çük kadar yerde yıkandık pek gullüm değildi, bir iki uyuz balamoz vardı ortalıkta gezinen, rahatsız oldum… Hamamı beğenmedim, çok güzeldi demek isterdim ama hayır çok küçük, dar, koli imkansız, anca masum masum öpüşler olabilir, tabi yanımda partnerim olsaydı olurdu ama yoktu ki!!!

Hamamdan sonra evlere dağıldık. Sırada bar vardı. Ankara’da barlar az ama öz. Graffity Bar ve Blue Bar… Blue’ya gitme fırsatım olmadı ama Graffity çok hoş, kalite bir mekândı. Ve barı geyler doldurmuştu, yani İstanbul’daki gibi, köyden ineğini, davarını satıp şehre inen ayılar yoktu. Graffity’yi çok sevdim, tek olumsuzluk benim gibi genç ve güzel bir kadının kapıda dakikalarca bekletilmesiydi. İstanbul’da olmayan bir olay daha var. Düşünsenize bara gideceksiniz ve şehrin merkezinden bir servise biniyorsunuz, barın kapısında iniyorsunuz. Bardan çıkıp servisle eve dönüyorsunuz. Böyle mükemmel bir olayı gerçekleştirmeyi başaran tüm insanları kutluyorum. Bardan çıktık, tabii çok yorgunduk. Kimse durmadan dans etti. Yorgun ve bitap olarak saat 6 civarlarında eve geldik ve uyumaya başladık…

25 Nisan Pazar SON GÜN

Saat 13:00 kalktık ve son gece için kokteyle hazırlık yaptık. Ahmet’e beni sinemaya götürmesini rica ettim, orospuluğum tuttu ne yapayım? Gittim… Ayol ne hoş bir yer, lubunyalar pek gullüm, pek sıcakkanlı ama salon hetero dolu, gey aradım ama nakka, hep hetero. Ama insanlar çok rahat, İstanbul’da bu rahatlık yok. 18’e kadar sinemadaydık ama valla bir şey yapmadım. İnanmadığınızı biliyorum ama cenabım Allah biliyor ki 2 saat boyunca namusuma ve ırzıma mukayyet oldum.

Saat 19:00 gibi kokteylde olduk. Ali, Ali Ferhat, Yeşim ve ismini hatırlayamadığım arkadaşlar, lezbiyenlik, geylik ve iş hayatı, Kaosun Tarihi ve Kerem arkadaşımızın sunduğu cinsel hastalık konulu sunumları dinledik. Ve ayrılık vakti… Saat 23 gibi kokteyl bitti. Ev sahipleri konuklarını otobüslerin acentelerine kadar uğurladı.

Otobüse gitmek için servise binince bir garip oldum, olduk. Çok kısa sürdü. Ama güzel şeyler hep kısa sürmez mi, her insanı tek tek kucaklamak isterdim ama olmadı. Kendimi, insanları, şu an bu satırları okumayı başaran ve eşcinsel hareketin içinde olan her insanı seviyorum. İyi ki eşcinseliz, iyi ki ibneyiz ve iyi ki varız!!! Hepinizi öpüyorum. Sevgiler MUCK!!!!!!!!

*NECATİ, Adana

Şu ana kadar dergiye hiçbir konuda yazmayı düşünmemiştim. Ama şu andan itibaren bir şeyler yazmamın gerektiğini hatta farz olduğunu anladım. En azından bir teşekkür mektubu.
Daha önce Aralık 98’de Ankara’ya gelip toplantınıza katılmıştım. Bir günlük bir Ankara gezisiydi. Pek bir şey anladığımı söyleyemem. Fakat şimdi çok daha farklı düşünüyorum. Nedeni!!

Hafta sonu oradaydım. BaharANKARA toplantısı için. Hem de iki gün üst üste. Gelecek ay 27 yaşında olacağım. Ve bu yaşıma kadar bu kadar geyi bir arada ve en önemlisi böyle uyum içinde görmemiştim. Herkes birbirine çok yakın davranıyordu.

Ankara KAOS GL grubu olarak çok güzel bir ev sahipliği yaptınız. Tebrik ediyorum.
Hayatımın en hareketli, en güzel hafta sonuydu diyebilirim. Demek istediğim şu; istenilince her şey yapılabiliyormuş. Organizasyon çok güzeldi, ev sahipliği çok güzeldi, en önemlisi dayanışma çok güzeldi.

Ve bize gösterdiniz ki, el ele verirsek her şeyin üstesinden gelebiliriz. Sizlerle sürekli olarak iletişim içinde olmaktan mutluluk duyarım. Her türlü yardıma hazır olduğumu söylemek isterim.
Tekrar KAOS GL grubuna çok teşekkür ediyor, iyi çalışmalar diliyor, sevgilerimi sunuyorum.

*Yüksel, İstanbul

Ne iyi ettik de Ankara’ya geldik!

Ben ilk kez Ankara’ya gittim. Unutamadığım ve asla unutamayacağım bir şeyler var. Ankaralıların dostluğu, sevgisi, sıcaklığı her şeye değer.

Coming-Out toplantısından, muhteşem pikniğe, sonrasında hamam-bar-ortak toplantıya ve vedalaşmaya daha iyisini düşünemiyorum.

*ÖNER, İstanbul

Sevgili arkadaşlar, Uğur'un benden önce davranıp e-mail atması benim için bir şanssızlık, adam İngiliz edebiyatı okumuş, kesin Shekspir'in en az bilinen eserlerinden arak yapmıştır, ruhumuz bile duymamıştır!

Neyse, ben çok uykusuzum ama kısıtlı vaktimizi uyumakla harcayamazdık, değil mi? Hiç pişman değilim. Bütün gün arkadaşlarıma, büyülü Ankara gezisini yazdım e-maillerimde. Güneş, büyülü istekler dükkânını şimdi yapsan, ne isteyeceğimi biliyorum, Ankara'da sonsuz bir hafta sonu! Ben durumu, her ne kadar bu yaz orada olmamış olsam da, duyduğum kadarıyla, Amsterdam Gay Games'in ufak bir modeli diye özetliyorum. Bunu etkinlikler anlamında değil (ki o anlamda da belki ufak bir modeli sayılabilir), daha çok duygu anlamında söylüyorum. Bir arkadaşıma yazarken de, ortasında, aslında oradaki atmosferi ve duygu yoğunluğunu dile getirmede sözlerin çok yetersiz, hatta ilgisiz kaldığını fark ettim, çünkü ben olayları yazıyordum sırayla ve bu da çok bir şey ifade etmiyor. Oradaki ruh hâlimizi, o sıcaklığı ve yakınlığı, o kaynaşmayı, güven duygusunu, korkusuzluğu, vs. orada olmayan bir insana anlatmam çok zor ama sizler beni anlıyorsunuz. Bence tüm bu olayın önemi de burada saklıydı. Tabii ki toplantılar, etkinlikler de hem öğretici hem de eğlenceli oldu ama bunlar sanki bizi birbirimize yaklaştırmada bir araçtı sanki. Yani bazen teorik olarak saatlerce, ya da sayfalarca tek başımıza yanıt aradığımız sorunları çözmede bize bir ipucu, hatta bir başlangıçtı. Şimdi bir kez tadını alınca, insan hep sürsün istiyor. Daha doyamamıştık ki birbirimize! O yüzden, bulduğumuz her fırsatta birbirimizi arayacağız, Ankara'ya gideceğiz, İstanbul'a geleceğiz, workshop'lar yapacağız, Olimpos'a gidip çifte büyü yaşayacağız. Kendimi o kadar rahatlamış ve farklı hissediyorum ki! Uğur'un İstanbul'da aldığı workshop konusunda yaptığı gibi (hani şu doğa manzarası meselesini öğrendiği yer!) abartıp, B.Ö., B.S. (Baharankara'dan önce, Baharankara'dan sonra) diyecek değilim, ama yine de en azından farklı, daha umutlu, daha cesur ve kararlı, daha iyimser ve güler yüzlü bir ruh hali içindeyim ve bugün öğle yemeğinde, bir yıldan fazladır birlikte çalıştığım, evli ve heteroseksüel (galiba) bir erkek arkadaşımla yemek yerken, hafta sonu Ankara'da ne yaptığımı sorunca, gayet sakin (tabii biraz öncesinden planlamıştım) "Türkiyeli eşcinsellerin buluşmasına gittim, üç günlük bir etkinlikti ve harikaydı" dedim. Belki bunu aşırı bir rahatlık ve vurdumduymazlık içinde söylemedim, ama bu benim için çok cesur bir adımdı, ilk defa iş ortamımla uzaktan yakından ilgili birine açıldım ve daha önce hiç yapamayıp da Ankara'dan döndüğün gün yapmam tesadüf değil. Giderek şu coming-out işine bulduğumuz bahanelerin işleyiş surecini daha iyi kavrıyorum ve Baharankara bu yönde bir itici güç oldu, bunu hepimize borçluyum. Ha, işin daha ilginci, arkadaşımın tepkisi: "Ha, evet, o buluşmayı duymuştum." Tabii ben biraz gergin olduğum için, "Aa, sahi mi, nerden duymuştun?" diyemedim ama bir ara diyeceğim. Sizce de ilginç değil mi? Neyse, aslında saatlerce yazabilirim ama nasılsa yakında İstanbul'da görüşeceğiz. 19–23 Mayıs bir fırsat olabilir mi? Benim evimde üç kişilik daha yer var ama sizin için yer yataklarıyla falan çok daha fazlaya çıkabilir bu sayı, yeter ki gelin! Sizleri çok seviyorum.

Kaynak: Kaos GL, Mayıs 1999, Sayı 57

Etiketler:
İstihdam