08/11/2006 | Yazar: KAOS GL

Toplantıdaki sunumların başlıkları şunlardı: Çalışma Hayatı ve Eşcinsellik, Eğitim ve Eşcinsellik (Liseler, Kampus Grupları), Lezbiyenlik ve Feminizm, Kaos GL Dergisi, Eşcinsellik ve İltica, Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar ve korunma yolları..

Toplantıdaki sunumların başlıkları şunlardı: Çalışma Hayatı ve Eşcinsellik, Eğitim ve Eşcinsellik (Liseler, Kampus Grupları), Lezbiyenlik ve Feminizm, Kaos GL Dergisi, Eşcinsellik ve İltica, Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar ve korunma yolları..

KAOS GL

Kampus Grupları

Türkiye’deki eşcinsel gruplaşmalara dâhil olan kişilerin çoğu halen öğrenci veya hayatlarının büyük bir bölümünü eğitim kurumlarında geçirmiş bireylerden oluşmakta. Bu gerçeklik farkında olmasak da eğitim sürecine özel bir önem vermemiz gerektiğini ortaya çıkarmaktadır. Çünkü gençken ve gençliğin getirdiği bir takım zorluklarla eğitim sürecinden geçiyoruz. Yani 6 yaşından 20’li yaşların ortasına kadar zorunlu olarak tabi tutulduğumuz eğitim cenderesi bizi her yönden, özellikle de, kendi kimliğimizi oluşturmada baskıcı bir rol üsleniyor. Sistem, milliyet olarak Türk, dinsel olarak Sünni Müslüman olmaya zorlarken bireylerin cinsel kimliklerini de kendi doğru saydığı şekilde biçimlendirmeyi bunun dışında tutamazdı. Oysa 1739 sayılı M.E. temel kanundaki Türk Eğitim Sisteminin temel ilkelerinde yer alan Genellik ve Eşitlik ilkesi ‘Eğitim kurumları dil, din, ırk ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin herkese açıktır. Eğitimde hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınmaz’ demektedir. Evet, açıktır ama Türk, Müslüman ve Heteroseksüelsen. Ayrıca sınıflı toplum yapısının devamını hedef alan bu sistemin kimseye imtiyaz tanımadığı tam bir yalandır.

Sırasıyla geçtiğimiz ilk, orta, lise ve üniversite eğitim kurumlarının kendine özgü koşullarının bilincinde olarak biz üniversiteli Kaos eşcinselleri kendi okullarımızda Kaos eşcinsel grubunun cesaretlendirmesiyle bağımsız bir eşcinsel varoluşu için çalışmalar gerçekleştirdik. Biliyoruz ki üniversitelerin diğer eğitim kurumlarından görece farklı bir yeri vardır. Yani yapabileceklerimiz ve bitmek bilmeyen hayallerimizi hayata geçirerek yaşam alanlarımızı genişletebilir, varoluşumuzu üniversite içerisinde duyurabiliriz. Üniversitelerde İlk ve orta dereceli okullardaki gibi sıkı disiplin yönetmelikleri, veli toplantıları, öğretmenlerin sürekli gözetimi yoktur. Ya da daha ortak kaygılara sahip öğrencileri bir araya getiren topluluk ve kulüp gibi öğrenci örgütlülükleri de mevcuttur. Özellikle, ODTÜ ve Hacettepe’de yaygınlık kazanan öğrenci kulüpleri bizim, yani lezbiyen ve geylerin kampus gruplarını oluşturmada ve etkinlik düzenlemede faydalanabileceğimiz yapılardır. Zaten dönem dönem var olan H. Ü. ve ODTÜ gey ve lezbiyen kampus grupları bu klüplerden yararlanmıştır. Her iki topluluk da farklı bir kulübün altında çalışmalarını yürüttü. Ayrıca aynı okulda bizim gibi insanların olması ve birtakım etkinlikler yapmamız bizleri motive etti. Üniversiteye gelen her birey gibi bizler de devletin dayattığı harç ve vergileri öderken eğitim sisteminde göz ardı edilmemizin ve yok sayılmamızın doğru olmadığını, kendi okulumuzda misafir öğrenciler değil tıpkı diğer öğrenciler gibi her türlü hakka sahip olduğumuzu düşünüyor ve ortaya çıkarak gerçekleştirdiğimiz etkinliklerle hem bizim gibi olan insanlara ulaştığımızı hem de eşcinsellerin sadece şarkıcı ve modacılardan oluşmadığını dosta düşmana göstermiş oluyorduk.

Artık heteroseksüel düzenin çarklarından geçmiş ODTÜ ve H. Ü. öğrencileri kendi okullarında yani yanı başlarında eşcinsellerin olduğunu bilmekteler. Kimisi herkesten şüphelenirken kimilerinin de hayatları boyunca düşünmeyi akıllarına bile getirmedikleri heteroseksüelliklerini düşünmeye başladıklarını görüyoruz. H. Ü. ve ODTÜ’de, bir zamanlar oluşturulması hayal olan, kampus grupları dönem dönem varlıklarını göstererek imkânsızı gerçekleştirmiştir. Bu oluşumlar Türkiye Eşcinsel Hareketinin önünü açacak olan kendi yerelliğinde var olma deneyimidir. Bir tür toplu açılma girişimidir. Biliyoruz ki Türkiye’deki her üniversitede eşcinseller yaşamaktadır ve her üniversitenin kendine özgü koşulları vardır. Bu özgün koşulları kullanarak üniversitedeki eşcinsel öğrenciler de bir araya gelip varoluşlarını ortaya koyarak üniversite içerisinde açık ya da kapalı var olan koşulu zorlayan ya da bunu hedefleyen çalışmalar yürütebilirler. Üniversiteli eşcinsellerin verecekleri mücadeleyi eşgüdümleyecek karşılıklı görüş ve deneyim aktarımı sağlayacak bir ağ örgütlemesi önümüzü açacaktır. Bu ağda karşılıklı iletişimle gerçekleşecektir. Süreç içerisinde de bu iletişim yıl içerisinde yapılacak Üniversiteli Eşcinsel Öğrencilerin dönemsel toplantısıyla gerçekleşecektir.

Eşcinsellik Ve İltica

İltica; sözlük anlamı ile sığınma, güvenilir bir yere sığınma.
Bilinen anlamıyla da kişinin vatandaşı olduğu ve yaşadığı ülkede yaşam hakkının ciddi tehlike ve tehdit altında olması nedeniyle başka bir ülkeye sığınmasıdır.

Ülkeler uluslararası antlaşmalar ve kendi yasaları çerçevesinde kimlere sığınma hakkı tanıyacaklarını belirlemişlerdir. İltica talebinde bulunanların bu şartlara uygunluğunu çeşitli belgelerle kanıtlama zorunluluğu vardır. Bunu kanıtlayanların da iltica talebinin kabul edilmesi garanti değildir.

Hollanda, Danimarka başta olmak üzere kimi ülkeler eşcinselliği iltica talebi olarak kabul etmektedir. Ancak bu, talebin kabul edilmesi anlamına gelmemektedir.

Günümüzde insanların daha iyi bir yaşam süreceği umudu ve beklentisiyle yurtdışına yerleşme istekleri herkes tarafından bilinmektedir. Nitekim yakın zamanda gazetelerde yer alan bir araştırmaya göre Türk gençlerinin büyük bir çoğunluğu, şansları olsa Amerika’da doğmak/yaşamak istediklerini belirtmişlerdir.

İşte bu istek ve beklentiler kişileri iltica ederek, yurtdışından birisiyle evlenerek vb. yollarla yurtdışına yerleşmenin olanaklarını aramaya itmektedir. Bunun farkında olan ülkeler de artık bırakın iltica taleplerini kabul etmeyi, kimi ülke vatandaşlarının turistik gezi için vize başvurularını bile oldukça zor şartlara bağlamaktadırlar.

Yurtdışında yaşamak isteyenlerin bunu başardıkları noktada yaşadıklarına bakacak olursak;
Bugün yurtdışına kapağı atmış olup da güllük-gülistanlık bir hayat yaşayana rastlamak pek mümkün değil. Geçmişte taşı-toprağı altın şehir İstanbul’a göç edenlerin yaşadığı hayal kırıklığı, uğradığı yıkım yurtdışında daha iyi bir hayat düşleyenleri de beklemektedir.
Neden yıkım ve hayal kırıklığı sorusu, sanırım sorulması gereken ve beni bu sunumu hazırlamaya iten bir soru.

Öncelikle daha iyi bir yaşam nedir, kime göre, kimin hayatı daha iyidir, iyi bir yaşamın kriterleri nedir gibi sorular akla geliyor. Bu soruların yanıtlanmasının ardından kişinin kendi hayatını değiştirmeye, hayatına müdahale hakkının ne kadarını kullandığına bakması gerekir.
Mücadele gerekliliği hayatımız boyunca karşımıza çıkar. En basit sorundan en karmaşık durumlara kadar içinden çıkmak için bizleri kişi olarak zorluklar beklemektedir. Elbette mücadele zorlu bir yoldur. İnsanı yorar, yıpratır ve zorlar. Amaç daha iyiyi, daha güzeli, özgürlüğü yakalamak ise işimiz her zaman zordur.

Kişi eşcinselliğinden dolayı çevresinden dışlanıyor, işinden atılıyor, iş bulamıyor, ailesi tarafından reddediliyor, fiziki şiddete maruz kalıyorsa bunlardan kurtulmanın yolu yurtdışına kaçmak değildir, olmamalıdır. Bunları bertaraf etmenin yolu kişisel mücadelelerin yanında ortak bir mücadele hattı oluşturmaktır.

Bunun yanında yurtdışı özlemi dolayısıyla eşcinselliğini bahane etmek, Türkiye’de eşcinsel hareketi oluşturan, gelişmesi için çaba harcayanları görmezden gelmek, ‘enayi’ olarak görmek anlamına gelmektedir.

Ayrıca kurtuluşu yurtdışına kaçmakta görenlerin aklında bulundurması gereken bir şey daha var: Gittiği yer şu an ne kadar ‘cennet’ gibi görünse de sessizce yaşadığı sürece bir gün orada da eşcinsellerin sahip oldukları hakları kaybetmelerinin söz konusu olabileceğini düşünürsek, sorunla karşılaştıkları takdirde oradan da kaçıp kaçmayacaklarını merak ediyorum.

Kaos Grubu, Kaos GL Dergisi

Eşcinseller için, eşcinseller tarafından çıkarılan, Türkiye eşcinsel hareketinin bağımsız bir bileşeni olan KAOS GL’nin ortaya çıkışında iki önemli noktanın altını çizmek istiyoruz.

1. KAOS GL şimdiye kadar Türkiye’de yaratılmaya çalışılan ‘hareket’lerden ‘oluşum’lardan, radikal bir kopuştur.

2. Hiçbir iktidar hedefi olmayan KAOS GL, özgürlükçü perspektifiyle, eşcinsellerin kurtuluşunun yalnız lezbiyen ve geylerin elinde olduğunu söyler.

KAOS GL bu ülkede yaratılan siyasi geleneklerden radikal kopuşunu, hareketin belirli bir hiyerarşiye dayanmaması ‘öncü’nün ‘sözcü’nün olmaması ile gerçekleştirdi.

Küçük bir grup eşcinselin 94’de İHD Ankara şubesinden çıkartılmalarından sonra KAOS Grubu adını alan KAOS GL’li eşcinseller düzenli olarak toplantılar yapmaya başladı. Gündemi; grup içi seminerler, film gösterimleri yada terapi işlevi gören sohbetlerden oluşan toplantılarımızda, toplantılarımızın işleyişini düzenlerken de KAOS GL dergisini çıkarırken de parmak demokrasisini, atölye demokrasisini hep reddettik.

İnançlı ve samimi insanların ‘nasıl bir araya gelebiliriz, nasıl birlikte olabiliriz?’ sorusunu devamlı sormaları derginin ve toplantıların formatının düzenli olmasını sağladı.

Yolumuzda adım adım ilerledik. Derginin ilk sayısıyla son sayısını karşılaştırdığınızda, dizgiden, mizanpaja teknik olarak ne çok yol kat ettiğimizi görebilirsiniz.

Sadece eğlenmek için değil, ’gün ışığını da istiyoruz’ şiarıyla geçen yıl düzenlediğimiz pikniğe bir minibüs geyle gitmiştik, dünkü pikniğimizde 2 büyük otobüste bir sürü insan ayakta kaldı.
Toplumsal Araştırmalar Vakfı’nın, tiyatro festivali organizasyonu yüzünden vakıf merkezinde toplanamaz olduk. Sivil Toplum Örgütleriyle, Meslek Kuruluşlarıyla iletişim kurmayı denedik. Ama geçişime izin vermeyen cemaat anlayışları, bu kurumların mekânlarından, bir sivil toplum örgütü olarak bizim de faydalanmamızı engelledi.

Hayallerimiz hiç bitmedi. Bugün Türkiyeli Eşcinsellerin 2. buluşmasını gerçekleştirirken, kendimize ait bir kültür merkezinin, bir mekânın hayalini kuruyoruz. Şimdiye kadar bir şey isterken, inisiyatifimiz dışındaki koşulların engellenebileceğini de düşünmemiz sayesinde, kurduğumuz hayallerin realitede karşılığını bulabildik.

Yaklaşık 20 yıldır bu ülkede insanlar güçler dengesini göz önünde bulundurarak hareket ediyor. Sahip oldukları cemaat olgusuyla kendileri söyleyip kendileri dinleyen, geçişime izin vermeyen bütün bu kurumlar, bir gün gelecek bizi davet edecekler, kendi etkinliklerinde yararlanmak için bizden mekân isteyecekler.

KAOS Grubu bugüne kadar düzenlediği, katıldığı tüm etkinliklerde beraber olmanın, birlikte hareket etmenin önemine vurgu yaparak, kendini anlattı, ön yargıları anlattı, yeni bir toplumsal hareket olarak Eşcinsel Hareketi anlattı.

İletişim kurmayı hep önemsedik. Örneğin Lambda İstanbul ile çok iyi bir iletişimimizin olması Türkiye Eşcinsel Hareketi için çok sevindiricidir. Bundan sonra yapmamız gereken: bu noktaya gelen ilişkilerimizi ‘nasıl yan yana durabiliriz, birlikte neler yapabiliriz’ sorularıyla geleceğe evriltmektir.

Altı Üstü Risk

BaharAnkara'da uygulanan Risk Belirleme Anketi değerlendirmesi

BaharAnkara'da birçok yerden gelen yüzü aşkın eşcinselin biraraya geleceğini düşünerek, cinsel yolla bulaşan hastalıklar açısından riskli davranışları ele alan ve bu konularda genel durumla ilgili bilgi verebileceğini umduğum bir anket hazırladım. Anketi hazırlarken daha önce internette kendime uyguladığım bazı testlerden de faydalandım. Anket son bir gün içerisinde hazırlandı, ben hiç tecrübeli değildim filan gibi mazeretlerden dolayı sorularda azımsanamayacak hata ve eksikler var (ki bunu da bana uygularken arkadaşlar hatırlattı). Uygularken çok bir sorun yaşamadık (sadece ben dört tükenmez kalem kaybettim). Büyük çoğunluğun Cuma günkü 'Coming Out Atölye Çalışması'nda doldurduğu bilgi formunu, sonradan gelenler de ertesi gün pikniğe giderken doldurdular.

Sonuçları değerlendirip Pazar günkü toplantıda sundum (evet, bara gittikten sonraki sabah erken kalkıp akşama kadar onları değerlendirdim). Tabi ki değerlendirme konusunda tecrübeli değilim. Bu yüzden istatistik bilgisi olanların da affına sığınarak sonuçları şöyle toparlayabildim:
Toplam 97 kişi katılmış. Bunların 61'i homoseksüel erkek, 9'u homoseksüel kadın, 15'i biseksüel erkek, 2'si biseksüel kadın, 4'ü heteroseksüel, 4'ü belirtmemiş, 1'i de transseksüel (dikkat dikkat! ben şıklara bunu yazmayı unutmuşum!). Katılanların %75'i 20-29 yaşları arasında.

Formu dolduranlardan önemli bir çoğunluğun son yıl içindeki cinsel birlikteliği olan eş sayısı 2-5 arasında. Hayat boyu eş sayısı %30'unun 11–50 arası. Partner sayısı arttıkça AIDS ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklar açısından risk artar. (Sadece merak edenler için: geçen yıl 51'in üzerinde eşi olan 6, hayatı boyunca 1000'in üzerinde eşi olan 6 kişi var.) Geçen yıl içinde para karşılığı seks yapan 9 kişiden sadece 3'ü hep korunmuş. Birisiyle yatarken, onun daha önce yatmış olduğu kişiler de aslında yataktadır; ama zevk vermektense hastalık taşımayı tercih ederler.

Birlikte oldukları kişilerle tanışma yeri olarak barlar birinci sırada. Bunu arkadaş aracılığıyla tanışma, eşcinsel grup ve sinema takip ediyor. (Eşcinsel grubun bu kadar yüksek olması formun buluşmadakilerce doldurulmasından kaynaklanıyor olabilir.) Homoseksüel kadınlarda arkadaş aracılığı bardan daha önce geliyor.

Bir yıl içinde hiç tanımadığı birisiyle birlikte olma %62. Homoseksüel erkeklerde %77, homoseksüel kadınlarda %30, biseksüellerde %58. Tek eşlilik riski belirgin bir şekilde azaltır. (Tabi eşlerin birbirine sadık kaldığı uzun süreli bir ilişki olarak tanımlanırsa. Biriyle üç, diğeriyle beş ay yaşanıp eşini hiç aldatmamış olmak tek eşlilik değildir.) Her kiminle yatılıyorsa yatılsın kondom kullanılması gerekir, özellikle hiç tanımadıklarınızın nasıl bir cinsel yaşamları olduğunu bilemezsiniz.

Genelde arada sırada içip sarhoş olmama ile arada sırada içip bazen sarhoş olma en sık görülüyorlar ve birbirlerine eşit sıklıktalar. İçmiş olmak korunmayı güçleştirebilir. Damar yolu ile alınan uyuşturucu ise sadece iki kişi tarafından denenmiş, AIDS riski açısından önemli olan enjektörü paylaşmamak.

Katılımcıların %60 kadarı hiç HIV/AIDS için test olmamış. En sık tercih edilen test merkezi özel/resmi hastane/poliklinik/laboratuar. Belli bir sıklıkla test olmanın koruyucu bir etkisi yok, ama korunmadığımız ilişkilerden sonra test olmak her şeyi netleştirir, eğer hastalık tespit edilirse erken takip ve tedavi mümkün olur. Test bir kerede hasta olduğumuzu göstermez, doğrulama testleri yapılması gerekir. Her yataklı devlet hastanesinde test yaptırılabilir. Eczanelerde satılan testleri tavsiye etmiyoruz (Dünya'da sadece Türkiye'de böyle yanlış bir uygulama var). Kan bağışlayarak eğer virüs bulunursa bana haber verirler diye düşünmek yanlış: test edip etmemiş olduklarından, eğer birşey bulurlarsa sizinle birlikte medyaya da söylemeyeceklerinden emin olamazsınız. En sağlıklısı testi danışmanlık hizmeti ile birlikte almak, bunun için de danışmanlık hizmeti veren yerlere başvurabilirsiniz. Hem bilgilendirilirsiniz, hem de gerektiğinde isminiz saklı kalır.

Sıklık sırasıyla geçirilmiş/geçirilmekte olan cinsel yolla bulaşan hastalıklar şöyle: bit, mantar, belsoğukluğu, uyuz. Bu hastalıklarla ilgili bilgi önümüzdeki sayılarda yayınlanacak. Cinsel organlardan akıntı belsoğukluğu belirtisidir, akıntı geçirip de belsoğukluğunu işaretlememiş olanlara bilhassa duyurulur. Cinsel organlar üzerinde veya çevresinde her türlü yara da frengi belirtisi olabilir. Herhangi bir belirti görüldüğünde mutlaka doktora başvurulup, gerekirse tedavi olunmalıdır.

%77 Hepatit B aşısı yaptırmamış. Her yenidoğana artık aşı yapılıyor. Ama acil önlem olarak cinsel yaşantısı olan herkesin Hepatit B'ye karşı aşılanması gerekiyor. Aşı üç kez yapılıyor. Bazı sigorta kuruluşları masrafı karşılıyor. Olmazsa da çok pahalı değil. (Türkiye'de her on kişiden biri Hepatit B taşıyıcısıdır.)

Mastürbasyondan sonra en sık cinsel edim korunmadan oral ilişki (%60). Oral ilişkide ağzına boşalınma ise %25. Oral ilişkide prezervatif kullanılması tavsiye edilir, çünkü anal ilişkiden daha az olsa da hastalık bulaşma riski vardır. Gene de kullanılmayacaksa, ağıza boşalınmaması, ilişki önce ve sonrasında dişlerin fırçalanmaması, ağızda kanama, cinsel organda yara ya da kanama varken ilişkiye girilmemesi riski belirgin biçimde azaltır. Oral ilişkiyi korunarak/korunmadan anal ilişki izliyor. Korunan ve korunmayanların sayısı eşit. İçine alma ve içine girme de aynı sayıda. Homoseksüel erkeklerin sadece yarısı anal ilişkiye girmiş. Anal ilişki en yüksek risk taşıyan ilişki biçimi, mutlaka prezervatif kullanılmalı. %24 oranında yapılan anüsü dille uyarma AIDS açısından değilse de diğer hastalıklar açısından risklidir, yapılmamasını tavsiye ederim.

Cinsel ilişki sırasında korunmuyorum, risk altında değilim diyen 3 kişi var (cinsel ilişkiye giren herkes değişen oranlarda risk altındadır aslında). Hiç korunmadığını söyleyenlerin oranı %18. Her eşiyle her ilişkisinde korunanların oranıysa %25. Sadece bazı eşleriyle birlikte olurken korunanlar %24. AIDS ve Hepatit yıllar boyunca belirti vermeden taşınabildikleri için kişinin dış görünüşüne, mesleğine, nerede tanışıldığına ve yaşına bakılmaksızın herkesle korunmak gerekir. Eşleriyle bazen korunup bazen korunmayanlarsa %20. Kondomun koruyuculuğu her ilişkide ve doğru kullanılmasına bağlıdır.

Formu dolduranların hemen hemen hiçbiri AIDS veya diğer cinsel yolla bulaşan hastalık geçiren birisiyle birlikte olmamış. (En azından formları dolduranlar böyle zannediyor, çünkü bu grupta cinsel yolla bulaşan hastalık geçirmiş onca kişi varken, nasıl olur da birlikte oldukları kişiler de hiç birşey olmaz?) Cinsel yolla bulaşan hastalık belirtileri olan birisiyle tedavisi tamamlanıncaya kadar (yani belirtilerin ortadan kalkması yeterli değil) yatmamak gerekir. Yakın zamanlarda birlikte olunmuş eşlerin de doktora gitmeleri için uyarılmaları gerekiyor.

HIV/AIDS hastası tanıyor musunuz sorusuna yanıt olarak tanıdığını söyleyenler %12, bahsedildiğini duydum diyenler %14. Bu sorudaki hata da bu Türkiyeli hastaların sorulduğunu belirtmemesiydi. 1998 sonu Sağlık Bakanlığı rakamlarına göre hastalardan 79'u eşcinsel (tabi eşcinsel olanların asıl çoğunluğunun bunu söylememeyi tercih etmiş olacağını biliyoruz.).

Prezervatif kullanmamanın en popüler sebebi hissetmeyi engellemesi (%22). Bu genellikle sadece bir önyargı. Eskiye göre kondomlar çok daha hassas. Hissetmeyi arttırmak için takmadan önce kondomun içine de sadece birkaç damla olmak üzere kayganlaştırıcı sürülebilir (abartmamak gerekiyor ama). Bundan sonra en sık kullanmama sebebi ilişkiye ara verip takmanın zor gelmesi (%15). Bunu çözmenin tek yolu kondomu sevişmenin bir parçası haline getirmek. Yani eşlerden birinin diğerinin kondomunu takması gibi (herhalde heyecanı azaltmak yerine arttırabilecek bir şey bile olabilir). Önemli bir nokta da kondomun kolay ulaşılabilir bir yerde olması; sevişmeyi bırakıp dolabın en dibinden, defalarca sarılmış, gizlenmiş bir kondomu çıkartmak, haklı olarak ortada heyecan filan bırakmaz. Zaten eğer evde yapılmıyorsa yanımızda taşıyor olmamız en iyisi (her saatte eczane ya da süpermarket bulamayabiliriz). Eşleri ikna etmekte zorlanan ya da eşinin ona güvenmediğini zannetmesinden çekinenlere ise önerim eşleriyle bu konuyu mümkünse başka bir zaman tartışarak halletmeleri. Eğer herşey aniden gelişiyorsa da kondom kullanılması için ısrar ederek kurtulacağınız hastalıklar, nedense kullanmamakta ısrar eden bir eşten daha önemlidir (yani gerektiğinde hayır demeyi öğrenmemiz gerekiyor). Kondom kullanmanın güvensizlikle ilgili olmadığını, onu sevdiğiniz için onu korumaya çalıştığınızı, ya da güveninizi ispat etmek için ikinizi de riske atamayacağınızı söylemenizin faydası olabilir.

Kayganlaştırıcı mutlaka su bazlı olmalıdır. K-Y gelly, Gleitgelen sırf kayganlaştırıcı olarak üretilmiş, su bazlı kremlerdir. Birincisi Türkiye'de yok, dışardan getirtiliyor (gene de en çok kullanılan kayganlaştırıcı o: %20). Gerçi bazı eczanelerde bulunabildiği söylendi, araştırmak gerekiyor. Gleitgelen ise İstanbul, Ankara’da sadece bazı eczanelerde bulunabiliyor (%12). Biz kayganlaştırıcı olarak gliserin öneriyoruz. Bu hemen her eczanede bulunan, satın alırken utanılmayacak, ucuz bir kayganlaştırıcı. Bunların dışında kullanılan vazelin, bebe yağı, güneş kremi gibi şeyler yağ bazlı olduklarından kondomun güvenilirliğini ortadan kaldırıyorlar. (%17 vazelin, %23 kozmetik krem kullanılıyormuş; kozmetik krem kullanılacaksa içinde yağ mı su mu olduğuna bakmak gerekiyor). Tükürük kullanan arkadaşlar da aslında doğru yapıyorlar ama ne kadar pratik olduğunu bilemeyeceğim.

Eeee…Yani?

Şimdi bu soruşturmanın sonuçlarını izninizle yorumlayacak olursam: Durum vahim. Ama henüz geç kalmış değiliz (üstelik beni biraz şaşırtan bir %18–20 bu konularda bayağı dikkatli). Biz sapır sapır hastalıktan dökülmeye başlamadan bilinçli davranırsak beladan yırtarız gibi geliyor. Batı'da eşcinsellerin bunu öğrenmesi için neredeyse bir kuşağın tümden AIDS ile silinip gitmesi gerekmiş, biz bunu bekle-meyiz herhalde?

Bu anketin sonuçları doğrultusunda hem bazı hastalıklar hem de korunma yöntemleri ile ilgili dergide yazılar yayınlanacak. Ama merak ettiğiniz ve yazılmasını istediğiniz bir konu varsa bunu dergiye yazarsanız yol gösterici olabilir. Teşekkürler.

Kaynak: Kaos GL, Mayıs 1999, Sayı 57

Etiketler:
İstihdam