24/04/2006 | Yazar: Kaos GL



Kadın hareketinin en önemli isimlerinden Simone de Beauvoir üzerine yazdığı kitaplar ve yaptığı araştırmalarla tanınan Claudine Monteil geçtiğimiz günlerde Türkiye’deydi!.. Ankara'da da bulunan ve Simone de Beauvoir üzerine bir konferans veren Monteil'le Figen Yanık konuştu.


KAOS GL

Figen Yanık

Fransa'daki kadın hareketi öncülerinden Simone de Beauvoir'ın yaşamının son yıllarında yanında olan Claudine Monteil "Beauvoir iyi yemeklere düşkündü, bizi de pahalı lokantalara götürürdü" diyor.

Henüz anne karnındayken feminizmle tanışmış Claudine Monteil. Bir akademisyen olan annesinin 1948 yılında Claudine'e hamileyken, Simone de Beauvoir'ın "İkinci Cins" kitabını okuduktan sonra kendini artık yalnız hissetmediğini anlattığı 'özgür kadın' ideallerini dinleyerek büyümüş. Ve hep bir idol olarak gördüğü Simone de Beauvoir'ın kapısını çaldığı 1968 yılının baharında ise 20 yaşındaymış. Beauvoir ise 62. Beauvoir'la yaşamının son yıllarında yakın dostluk kuran Fransa'nın önde gelen kadın hakları aktivistlerinden Claudine Monteil, "Fransız Baharı 2006" etkinlikleri çerçevesinde Fransız Kültür Merkezi'nde Beauvoir üzerine bir söyleşi yaptı. Kültür merkezinin bahçesinde sohbet sırasında yediği brownie'den ısrarla ikram eden Monteil, o yılları şöyle anlattı; "Beauvoir, 'İyi bir feminist, iyi yemekler yiyendir' derdi. Biz parasız birer öğrenciyken bize Paris'in en iyi lokantalarında yemek ısmarlardı." Bu yıl Paris Belediyesi tarafından Saint Nehri üzerine kurulacak yeni bir köprüye de Simone de Beauvoir adının verileceğini söyleyen Monteil, bunun Fransa tarihinde Paris'te bir kadının adını taşıyacak ilk köprü olacağını da hatırlattı.

Batı'da kadın hakları konusunda ilk büyük adımları atan yazar olarak tanıdığımız Simone de Beauvoir'la tanışmak sizin için büyük bir şans gerçekten... İlk tanıştığınız günü hatırlıyor musunuz?

Fransa'daki kadın hareketleri 1968 öğrenci hareketleriyle başladı. O dönemde siyasi partilere güvenmiyorduk. Çünkü hepsi erkekler tarafından yönetiliyordu. Cezayir'in Bağımsızlık Savaşı'ndan çıkılmıştı. Cezayirli kadınlar ülkelerinin bağımsızlığı için savaşmıştı. Savaştaki rolleri bittikten sonra ise evlerindeki görevlerine dönmüşlerdi. Sovyetler Birliği'ndeki kadınların şartlarının iyi olmadığını da biliyorduk. Bütün bu çerçeve Beauvoir ile karşılaşmamı anlatmak için önemli. Feminist hareketin en gençlerinden biriydim. Beauvoir benimle tanışmak istediğini söylemiş.

Beauvoir'ın dikkatini nasıl çektiniz acaba?

O dönemde işçi kadınlarla bazı çalışmalar yapmıştım, bunu duymuş olmalı. Bu arada ben Fransa'da bilimle uğraşan bir anne babanın kızıyım. Annem de akademik çevrelerde önemli bir noktadaydı. 1948'de evlendiklerinde babamın arkadaşları ona 'Evinin kadını olacaksın herhalde' demişler. O da 'Öneriniz için teşekkürler ama hayır' yanıtını vermiş. Annem bana hamileyken Beauvoir'ın 'İkinci Cins' kitabını okuduktan sonra 'Yalnız değilim,' diye düşünmüş. Bunu tanıştığımızda ona da anlattım. 'İşte ben bu İkinci Cins'in çocuğuyum,' dedim, o da bana 'Yaramaz çocuksun yani' dedi. Hep bir Beauvoir hayranı olarak büyüdüm ve onun gibi heyecan verici bir hayatım olmasını istedim.



1968'in özgürlük rüzgarı eserken, Fransa'da genç bir kızın Beauvoir'dan etkilenmemesi düşünülemez herhalde..

Evet, düşünün 20 yaşındayım, idolüm Simone de Beauvoir'ın kapısını çalıyorum. Bana tam saat 5'te gelmemi söylemişti. Tam 5'te geldim. Kapıyı kendisi açtı ve 'geç kaldınız', dedi. Korkunç bir çalar saati vardı, hep 7 dakika ileriydi.

Beauvoir'ın dakiklik takıntısı meşhurdur...

Evet, çünkü Sartre ve Beauvoir herkesin görüşmek istediği kişiler oldukları için yazmaya zaman kalmayacak diye korkarlardı. Ben de zaten korku içindeydim, bir de böyle karşılanınca iyice heyecanlandım. Ben bu görüşmeye yapacağımız eylemleri dinlemek için gitmiştim, ama o bana 'Fransız kadınları için ne yapalım,' diye sordu. Çok hızlı düşünen ve çok hızlı konuşan birisiydi. Ben de aynı süratte cevap vermem gerektiğinin farkındaydım. Eğer öyle yapmasaydım, hayal kırıklığına uğrayıp ilgilenmeyecekti. Beauvoir ile hikayemiz böyle başladı. Bu dostluk tam 16 yıl sürdü.

Onun dikkatini çekecek ne tür cin fikirler geldi aklınıza?

O yıllarda Katolik dininin etkisiyle kürtaj bir tabuydu, kesinlikle yasaktı. Bir manifesto yazmaya karar verdik, bu ünlü manifestonun ismi de "343 manifestosu''ydu. Çünkü 343 kadın imzaladı. Hiç kürtaj olmamıştım, ama dayanışmaya katılmak için ben de imzaladım. Kürtaj kelimesi de 24 saatte günlük hayatın içine girdi. Bir sonraki seçimlerde de yasak kalktı.

Toplantıları Beauvoir'ın evinde mi yapıyordunuz?

Evet, her pazar günü toplanıp yapacağımız eylemleri konuşuyorduk. Çok sade bir insandı, ama güzel yemekler yemeyi severdi. Evde yemekleri hep çok iyi bir aşçı da olan, ressam kız kardeşi Helene yapardı. Beauvoir özellikle çikolatalı sufleye bayılırdı. Yemekten sonra kız kardeşine 'Sen gerçek bir burjuvasın' derdi. Lokantaya gittiğimizde de çok iyi yemekler ısmarlardı 'İyi bir feminist iyi yemek yiyendir' derdi.

Erkeklere hiç güven olmaz

Kadın hareketinde 35 yılda nereden nereye gelindi? Günümüzde bütün sorunlar çözüldü mü?

1975'e kadar çok yoğun bir hareketti bu.. Her gün hakarete uğrayıp gülünç duruma düşürülüyor, fiziki zorlamalarla karşılaşıyorduk. O dönemde Fransız toplumunun bir duvar olduğunu ve o duvara çarptığımızı düşünüyorduk. Biz skandal yaratıcılar olarak görülüyorduk çünkü... Erkekler ve Fransız toplumu için ise hiç sorun yoktu. Bizim hareketimizde kadın sorunları yüksek sesle konuşulup topluma yayılmaya başlandı. Bugünse bütün sorunların çözüldüğü söylenemez. Kadın erkek arasındaki maaş farklılığı hala devam ediyor.

Fransa'da tek sorun ücret farklılığıysa hemen gelelim...

Sadece bu kadar değil tabii... Savunma Bakanı çok saygı gören bir kadın ama çok az kadın milletvekili var. Parlamentonun sadece yüzde 13'ü kadın. Kadınların ekonomik özgürlüğü var, doğum kontrolü serbest ama Fransız toplumu parlamentoda daha fazla kadın görmek istiyor. Üniversitelerde de erkek öğretim üyesi sayısı yüzde 87'lerde.. Yani aşılacak çok uzun bir yol var. Ama 35 yıl geriye baktığımda büyük yol kat edildi. Yine de her an uyanık olmak lazım, çünkü kazanılan her hakkı kaybedebiliriz. Erkeklere hiç güven olmaz.Beauvoir'ın fikirleri günümüz gençliği için hala önemli mi?

Beauvoir'ın düşünceleri hala çok modern. 'İkinci Cins' kitabı hiçbir zaman günümüzde olduğu kadar çok başka dillere çevrilmemişti. Genç kadınlar isterlerse erkekler kadar heyecanlı bir hayatları olabilir. Sadece hayallerinin peşinden gitmeleri gerekiyor. Simone de Beauvoir bize hep şöyle derdi: 'Hiçbir şey kazanılmış değildir, özellikle kadın hakları. Bir ekonomik veya siyasi kriz anında kadın hakları sorgulanabilir. Bütün ömür boyu uyanık olmak gerekiyor.' Kadınlar hayatlarının kontrolünü kendi ellerine almalı.


Kaynak: Sabah Pazar, 23 Nisan 2006


Etiketler: kültür sanat
nefret