29/03/2018 | Yazar: Kaos GL
Kaos GL ve Pembe Hayat’tan 2013-2017 yıllarını kapsayan Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Temelli İnsan Hakları İzleme Raporu.
.jpg)
Kaos GL ve Pembe Hayat’ın 2013-2017 yıllarını kapsayan Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Temelli İnsan Hakları İzleme Raporu yayınlandı.
Fotoğraf: İstanbul Onur Yürüyüşü, 2014, Aktivist Kamera
2006 yılından beri cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli insan hakları ihlallerini ve olumlu gelişmeleri izleyen Kaos GL ve Pembe Hayat dernekleri beş yıllık raporlarını yayınladı.
Raporda nefret suçlarının kayıt altına alınmasına ilişkin devlet kanalında bir veritabanı bulunmadığı için; medyaya yansıyan ve Kaos GL ile Pembe Hayat Dernekleri’nin kendi ağlarından eriştiği ve haberleştirdiği vakalar yer alıyor.
Raporda her yıla ilişkin genel bilgiler de yer alıyor. Rapordan yılların özetleri şöyle:
2013: Görünmezlik ve hak mücadelesi
Fotoğrafın büyük bir parçası görünmüyor. Görünmek istemiyor. Görünmek istememesinin birçok nedeni var. Bunun başında LGBT’lerin cinsel yönelim ve cinsiyet kimlikleri nedeniyle uğradıkları ihlaller karşısında adalete erişim noktasında yeniden yeniden ihlale uğrayacaklarını düşünmeleri ve aynı zamanda hukuki yollara başvurduklarında bunun hayatlarının farklı alanlarına nasıl yansıyacağını tahmin edemiyor olmaları. İhlallere karşı gerek yasal düzenlemelerde gerekse uygulamada etkili korumanın olmaması, ihlalleri meşrulaştıran bir hal alıyor.
2013 yılı ihlallerin yanı sıra, mücadelenin ve dayanışmanın yılı oldu. Gezi Parkı’nın işgaliyle başlayan ve tüm Türkiye’ye yayılan eylemler sonucunda farklı kesimden insanlar bir araya geldi. Gezi ruhuyla birlikte Türkiye’nin birçok yerinde LGBT’ler alanlara çıktı. Gezi sürecindeki LGBT mücadelesinin ve görünürlülüğünün kısa ve uzun vadede harekete olumlu katkılar sunacağına inanıyoruz.
2013 yılında Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda heteroseksüellerin daha eşit olduğu konusunda “uzlaşıldı” ve değişen Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanununda eşcinsellik “gayri tabiî mukarenet” olarak damgalanmaya devam etti.
LGBT’lere yönelik nefret suçlarında yargı yine bizi şaşırtmadı ve 2013 yılında sonuçlanan davalarda “haksız tahrik indirimi” uyguladı. 2013 yılında LGBT öğrencilerin örgütlenmesi “toplum buna hazır değil” gerekçesiyle engellenirken, Mersin ve Van’da kurulan derneklerin amaçlarının “ahlaka ve Türk Aile yapısına” aykırı olduğu İl Dernekler Müdürlüğü tarafından tespit edildi.
Kısacası 2013 hak ihlallerinin de mücadelenin de son hız devam ettiği bir yıl oldu.
2014: Hak ihlalleri ve bozulmayan ezberler
2014 yılı LGBT hakları açısından olumlu gelişmelerin yanı sıra genel olarak “ezberin bozulmadığı” bir yıl oldu; “Temel Hak ve Hürriyetlerin Geliştirilmesi Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı”nın yasalaşmasıyla “nefret suçu” kavramı Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) tanımlandı ancak mevcut düzenleme ile “cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği” temelli nefret ve ayrımcılığa karşı herhangi bir koruma getirilmedi. Ayrımcılıkla mücadele konusunda uluslararası standartlarda hazırlanmış bir mevzuat yürürlüğe girmedi.
Anayasa Mahkemesi eşcinsellere “sapkın” demenin nefret söylemi olduğunu kabul etti. Anayasa Mahkemesi kararına rağmen hükümete yakın yayın organlarının LGBT’leri hedef alan söylemleri artarak devam etti. Hükümet ve kamu kuruluşları ile diyalog ve işbirliği noksanlığı devam etti.
Özel sektör LGBT çalışanların haklarının korunması, istihdama davet edilmesi ve eşit istihdam olanaklarının korunmasına dair herhangi bir politika üretmedi ve pozisyon almadı.
Öğretmenlik mesleğini sürdürdüğü sırada hakkında soruşturma açılan ve cinsel yönelimi dolayısıyla meslekten atılan eşcinsel öğretmenin hukuk mücadelesi başarıyla sonuçlandı. Danıştay eşcinsel öğretmenin meslekten çıkarılmasının “özel hayatın gizliliği ve korunması” hakkını ihlal ettiğini kabul etti.
LGBT’lerin maruz kaldığı ayrımcılık ve hak ihlallerine ilişkin olarak mecliste grubu bulunan 4 partiden ikisi olan CHP ve HDP’nin kanun teklifi, soru önergesi ve bilgi edinme başvurusu şeklindeki girişimlerine Hükümet ve kamu kuruluşları sorunları görmezden gelen ve geçiştiren yanıtlar verdi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Cenevre’deki Evrensel Periyodik İnceleme Türkiye oturumunda LGBT’lere yönelik ayrımcı bir mevzuat olmadığını LGBT’lere yönelik özel bir düzenleme olmamasının haklarının yok sayıldığı anlamına gelmediğini iddia etti. Özellikle trans kadınları hedef alan şiddet ve kolluk kuvvetlerinin translara yönelik hak ihlalleri konusunda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın görev ihmali devam etti.
2015: Yürüyüşlere saldırılar ve ifade özgürlüğüne engel
2015 yılı bombaların patladığı, katliamların olduğu, devlet eliyle toplumsal gruplara sistematik saldırıların gerçekleştiği, gözaltıların, tutuklamaların, en temel hak olan yaşam hakkının korunmadığı bir yıl oldu. LGBT hakları açısından olumlu gelişmelerin yanı sıra genel olarak “ezberin bozulmadığı” bir yıl oldu.
Nefret söyleminin toplumsal yansıması nefret suçu olabilmektedir. Onur Yürüyüşü’ne polis saldırısı ve ardından LGBT’lere yönelik nefretin siyasiler eliyle körüklenmesi katliam çağrısına dönüştü, kendilerine Genç İslami Müdafaa diyen bir grup LGBT’lerin öldürülmesine çağrı yapan afişleri Ankara sokaklarına astı.
7 LGBT sitesi hakkında Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) tarafından idari tedbir kararı verildi. Bu kararlardan 1’inin basına yansımasının ardından, bir diğerinin ise TİB’e yapılan başvurunun ardından, haklarındaki idari tedbir uygulaması TİB tarafından kaldırıldı. 5 siteye ise erişim halen sağlanamamaktadır.
2 vakada üniversitede LGBT afişleri ve gökkuşağı bayrağı nedeniyle öğrenciler saldırıya uğradı. Bafra Cezaevi ise Kaos GL yayınları “müstehcen” içeriği gerekçe göstererek mahpuslara ulaşmasını engelledi.
Onur Yürüyüşüne polis; plastik mermi, gaz, tazyikli su ile saldırdı, birçok kişi yaralandı. Anayasa Mahkemesi devletin resmi ilişki biçimini belirlemiş, açıkça Anayasa’ya aykırı olan “doğal olmayan ilişki” ifadesini korumuştur.
2016: Ayrımcılık meşrulaştırıldı
2016 yılı OHAL gölgesinde bitti. Tüm temel hak ve özgürlüklerin askıya alındığı, kolluğa çok geniş yetkilerin verildiği bir ortamda “toplumsal değerlerin” tümüne aykırı olan LGBTİ’ler daha da korunmasız hale geldi.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu’nda cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve interseks durum temelli ayrımcılığın koruma kapsamı dışında bırakılması ile devlet eliyle ayrımcılık meşrulaştırılmıştır.
LGBTİ’leri hedef gösteren nefret söylemlerine karşı hiçbir önlem alınmamış, Valilik tarafından İstanbul, Ankara ve İzmir’de LGBTİ’lerin yürüyüşleri engellenmiştir.
2017: Yasaklar!
2017 yılı OHAL gölgesinde bitti. Tüm temel hak ve özgürlüklerin askıya alındığı, kolluğa çok geniş yetkilerin verildiği bir ortamda “toplumsal değerlerin” tümüne aykırı olan LGBTİ’ler daha da korunmasız hale geldi.
LGBTİ’leri hedef gösteren nefret söylemlerine karşı hiçbir önlem alınmamış, Valilik tarafından İstanbul’da LGBTİ’lerin yürüyüşleri engellenmiştir.
Ankara’da Alman LGBTİ filmlerinin yasaklanmasıyla başlayan yasak dalgası Ankara’da tüm LGBTİ etkinliklerinin Valilik tarafından yasaklanmasıyla devam etti. Ardından İstanbul’da Beyoğlu Kaymakamlığı film gösterimini yasaklarken, Bursa’da film gösterimini polis engelledi.
2017 yılında sonuçlanan davalar arasında yine haksız tahrik veya iyi hal indirimleri, onur yürüyüşüne saldırıya ilişkin takipsizlik kararına itirazın da reddedilmesi, habere erişimin engellenmesine itirazın reddedilmesi, Homofobi Karşıtı Yürüyüş’ün yasaklanmasına ilişkin iptal davasının reddedilmesi gibi olumsuz kararların yanı sıra; Anayasa Mahkemesi’nin trans geçiş sürecindeki zorunlu kısırlaştırma şartını kaldırması, Anayasa Mahkemesi’nin polislerin seks işçilerine Kabahatlar Kanunu’ndan para cezası kesemeyeceğine hükmetmesi, Anayasa Mahkemesi’nden HIV pozitif ayrımcılığına tazminat kararı, Yargıtay’ın Roşin’in katillerine müebbet kararını onaması, Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanvekili Engin Yıldırım’ın trans kadına “idari para cezasını” onaylayan karara karşı oy kullanması, Çorlu’daki transfobik cinayete müebbet hapis kararı, Ankara’da İdare Mahkemesi’nin ev kapatma işlemini hukuka aykırı bulması, trans erkek T.’nin diplomasının yeni kimlik bilgilerine uygun olarak yeniden düzenlemesi talebine karşı rektörlüğün vermis olduğu red kararını idare mahkemesinin iptal etmesi, Yargıtay’ın “Eşcinsel görüntüler ‘doğal olmayan’ kavramında değerlendirilemez diyerek daha önceki hatasından dönmesi, bir başka davada ise dört yılın sonunda gelmiş olsa da mahkemenin trans kadın mahpusun trans geçiş ameliyatı olmasında bir engel bulunmadığına karar vermesi gibi olumlu kararlara da rastlandı.
Raporun online haline ulaşmak için tıklayın.
Etiketler: insan hakları