14/01/2006 | Yazar: Kaos GL

‘Çeşitli yazar ve şairlerin Bilge Karasu için imzaladıkları, ona ithaf ettikleri kitaplardan yapılan bir seçmeye birlikte göz atacağız. Geçelim türlerdeki çeşitliliği, yan yana gelen yazar adları bile ilginç bir renkliliği, zenginliği göstermektedir. Farklı kuşaklardan, farklı dünya görüşlerine sahip bu yazarların ortak noktası dost’luğu ya da usta’lığıyla Bilge Karasu’dur.’ Ali Görkem Userin’in kaleminden.

‘Çeşitli yazar ve şairlerin Bilge Karasu için imzaladıkları, ona ithaf ettikleri kitaplardan yapılan bir seçmeye birlikte göz atacağız. Geçelim türlerdeki çeşitliliği, yan yana gelen yazar adları bile ilginç bir renkliliği, zenginliği göstermektedir. Farklı kuşaklardan, farklı dünya görüşlerine sahip bu yazarların ortak noktası dost’luğu ya da usta’lığıyla Bilge Karasu’dur.’ Ali Görkem Userin’in kaleminden.

KAOS GL

Ali Görkem Userin

I.

Çok sevdiği dostu Haluk Aker’e Ankara’dan yazdığı 30.07.1964 tarihli mektubunda ilginç bir şey söyler Bilge Karasu: ‘İnsanların ölümünü kabul etmek zorundayız ama insanlardan arta kalan şeyleri öldürmekten kaçınmak da gerekir.’ Buradaki ‘arta kalan şeyler’in içine birçok şey girebileceği gibi, söz konusu ‘insan’ın bir yazar –üstelik ‘ne kitapsız ne kedisiz’ diyebilecek denli kitap düşkünü bir yazar– olduğunu da anımsarsak, önceliği kitaplara vermemenin haksızlık olacağını söyleyebiliriz.

II.

Bir okurun kitaplığındaki yazarların, kitapların, türlerin ve hatta dillerin çeşitliliği onun kültürel birikim ve zenginliğine dair işaretler olarak da yorumlanabilir. Peki, bir yazarın kitaplığında yer alan ve adına imzalanan kitaplar o yazara dair ne tür izlenimler sunar bizlere? Kuşkusuz bu soru, hem okurların, hem de yazarların sahiplenip yanıtlarını aradığı türden bir soru değildir. Okur, bir yazara imzalanan kitaplarla, tek tük istisnalar dışında pek karşılaşma fırsatı bulamadığı için bu soruyla ilgilenmezken; yazar da, kendisiyle ilgili bir konuda kendisi dışındaki kaynaklara gereksinim duymayacağından muhatap olmaz böyle bir soruyla.

Oysa bir yazardan, dostu, ustası bir başka yazara ithaf edilerek, imzalanarak armağan edilen kitaplar, okur için ne denli gizemli bir konudur. Hele hele olayın iki yakası da okurun ilgisini çekecek kişilerse… İki kalem erbabı, iki insan arasındaki bu son derece özel, öznel ileti, üçüncü kişinin (hem de farklı cepheden, okur cephesinden) elinde kazanacaktır belki de asıl anlamını. Kuşkusuz bunun yorum ve değerlendirmesini yine okurun kendisine bırakmak en doğrusu olacaktır.

III.

Aşağıda çeşitli yazar ve şairlerin Bilge Karasu için imzaladıkları, ona ithaf ettikleri kitaplardan yapılan bir seçmeye birlikte göz atacağız. Geçelim türlerdeki çeşitliliği, yan yana gelen yazar adları bile ilginç bir renkliliği, zenginliği göstermektedir. Farklı kuşaklardan, farklı dünya görüşlerine sahip bu yazarların ortak noktası dost’luğu ya da usta’lığıyla Bilge Karasu’dur. Kimi sırf sanatı ve yapıtları aracılığıyla tanıdığı Karasu’ya imzalarken, kimi dostu Karasu’ya, kimi de hem ağabeyi, hem de sanatsal anlamda ustası bildiği Karasu’ya imzalamıştır kitabını. Bu bağlamda, dar ideolojik kalıplara sığdırılamayacak özgün bir yazar, önemli bir sanatçı olarak Bilge Karasu’nun portresi belirmektedir ona imzalanan kitaplarda.
Elimizdeki materyalin varoluşu itibariyle sahip olduğu mahremiyetin farkında olsak da, bu kitapların kamuya açık bir alanda okurların elinin altında olduğu gerçeği, bunları ilgili diğer insanlarla paylaşma gereğini doğurmaktadır. İmzalı nüshaları, Karasu’nun Anadolu Üniversitesi Merkez Kütüphanesi’nde yer alan kitapları arasından seçtik. Karasu’nun kişisel kütüphanesinden gelen öbür kitaplar gibi bu imzalı nüshalar da Merkez Kütüphanesi’nin 178 bin küsur kitabıyla aynı raflarda, onlarla karışık bir biçimde durmaktadır ve ayırıcı tek özellikleri, ilk sayfalarında yer alan ‘Bilge KARASU’nun Anadolu Üniversitesi Kütüphanesine Bağışıdır’ damgasıdır.

Bilge Karasu’ya imzalı kitaplar arasında göz atacağımız ilk kitap, Türk şiirinin yaşayan en büyük adlarından İlhan Berk’in imzasını taşıyor. Şair, 1960 yılında Ataç Kitabevi tarafından basılan yedinci şiir kitabı Çivi Yazısı’nı imzalamış ilk olarak Karasu’ya. Öykücünün otuzuna, şairin kırk ikisine bastığı yıl içinde imzalanan kitaba şunları yazmış Berk: ‘Hikâyelerini en çok benim sevdiğim, Büyük yazar, Canım Kardeşim Bilge Karasu’ya. İlhan Berk – 60’. Bilindiği gibi Karasu’nun ilk öykü kitabı Troya’da Ölüm Vardı 1963 yılında yayımlanmıştır. Ama bu ilk kitaptan on bir yıl önce, 1952 yılında –bir başka kaynağa göre 1950’dir bu tarih– dergilerde yayımlanmaya başlamıştır öyküleri. Bu bağlamda, İlhan Berk’in iyi bir Karasu okuru, hatta izleyicisi olduğu çıkarımını yapmak yanlış olmayacaktır. Ardından de Yayınları tarafından 1968’de basılan Âşıkane’sini görüyoruz şairin. Bu kez klasik denebilecek bir yalınlıkla imzalanır kitap: ‘Bilge için… İlhan Berk – 68’.

Yine bir büyük şairle devam edelim. Turgut Uyar’la. Karasu’nun Uyar’larla (hem Tomris Uyar, hem de Turgut Uyar ile) dostluğu da bilinmektedir. Şair, Mart 1974’te sondan bir önceki şiir kitabı Toplandılar’ı imzalamış Karasu’ya. Cem Yayınevi’nin yayımladığı ve ‘70 – 73 notları’ alt başlığını taşıyan şiirlerini ‘Bilge’ye, sevgiyle, özlemle’ imzalamış Uyar. Ve altına büyükçe bir imza atmış.

Sırada Karasu’yla aynı yıllarda doğan, yaşıtı diyebileceğimiz bir edebiyatçımız var. Hayatını ve sanatını doğuya batının, batıya da doğunun kültür mirasını aktarmaya adayan Talât Sait Halman, Shakespeare’in oyunlarından yola çıkarak yazdığı Kahramanlar Ve Soytarılar/ Shakespeare’in Dünyası adlı oyununu imzalamış Karasu’ya. 1991 yılında Cem’den çıkan bu yapıtını aynı yılın Kasım ayının on beşinci gününde içten ve sıcak sözcüklerle imzalamış Halman: ‘Sevgili Kardeşim Bilge’ye candan dileklerle – Talât, İstanbul, 15 Kasım 1991’.
Şairlerle başladık ya, onlarla sürdürelim kitaplar arasındaki bu yürüyüşümüzü. Altmış kuşağı şairleri arasındaki özgün yerinin yanı sıra, yaşadığı gel-gitli ideolojik süreç nedeniyle de her dönem gündemde olan bir şair İsmet Özel. O da Karasu’ya birkaç kitabını imzalamış. Özel, çok ses getiren Evet, İsyan adlı ikinci şiir kitabının 1969 yılında de Yayınları tarafından gerçekleştirilen ilk basımını, ‘Bilge Karasu’ya – İsmet Özel’ diyerek imzalamış. Özel’den Karasu’ya imzalanan elimizdeki ikinci kitap 1980 yılında basılmış. Özel’in yaşadığı ideolojik dönüşüm sürecinin ilk yılları da diyebiliriz 1980 için. Birkaç dostuyla birlikte kurduğu Yeryüzü Yayınları’ndan çıkan Şiir Okuma Kılavuzu’dur bu ikinci kitap. Dilimizde şiir üstüne yayımlanan en önemli incelemelerden biri olan bu kitabının ilk sayfalarına kalın uçlu bir kalemle şunları yazmış Özel: ‘Bilge Karasu için, sanatına ve kişiliğine duyduğum saygıyı bir kez daha belirtme sevinciyle… – İsmet Özel’. Geçen on bir yıl içinde şairin imzası da bir dönüşüm geçirmiş ve bugünkü şeklini almıştır. Ardından, dört yıl sonra dördüncü şiir kitabı Cellâdıma Gülümserken’i imzalar şair öykücüye: ‘Bilge Karasu’ya sevgi ve içtenlikle – 19.XI.1984, İsmet Özel’.

İsmet Özel gibi, Karasu’ya duyduğu sevgi ve saygıyı ona imzaladığı kitaplarıyla gösteren bir başka şair ve yazar da Hulki Aktunç’tur. Onun imzaladığı birkaç kitap da ulaşabildiklerimiz arasında. İlk kitap, Islıkla Tarihçe. Şairin ilkiyle aynı yıl yayımlanan (1989) ikinci şiir kitabıdır bu. 1000 Tane Yayınları tarafından basılan bu kitaba şunları yazmış Aktunç: ‘4.6.1989, Sevgili Bilge’ye, Ermiş ve yazar ellerini öperek – Hulki Aktunç’. Bu kitabın öncekilerden farklı bir yanı da var. Karasu, sahip olduğu öbür kitaplara attığı gibi buna da kendi imzasını ve tarihi (yalnızca yıl olarak) atmış. Aktunç, iki yıl sonra Telos’tan çıkan üçüncü şiir kitabı Adresim Aynalar’ı, takvimler yılın ilk ayının son günlerini gösterirken şu şekilde imzalar: ‘Sevgili Bilge Karasu için, Bir doğum gününde ‘güne değen geçmiş’ ile… – Hulki Aktunç, 27 Ocak 1991’. Ulaşabildiğimiz kaynaklardan edindiğimiz bilgiye göre Bilge Karasu’nun tam doğum tarihi 05.01.1930’dur. Yani sözü edilen doğum günü onunki değildir. Ancak Aktunç’un yaşamöykülerinde tam tarih verilmediği için onunki olup olmadığından da emin olamıyoruz. Belirsiz bir diğer nokta da, tarihteki 1991’in 1’inin üstünü çizerek 2 yapanın kim olduğudur. Ancak, kalemler arasındaki belirgin farklılık, bunu yapanın Aktunç olma olasılığını düşürmektedir. 1992’nin son günlerinde de Şarkılar’ını imzalamış Aktunç. O da şöyle: ‘Sevgili Bilge, Gerçi bütün şarkılar senin için, ama, özellikle 24. (Belki 24 saat!) – Hulki Aktunç, 29.12.1992’. Her biri numaralandırılan şarkılardan yirmi dördüncüsüne bakmak da farz oldu şimdi: ‘Yangın kavmindeniz ne giysek alev’. Aktunç’un elimizdeki son kitabı ise, yayımlandığı yıl olan 1994’te Cemal Süreya Şiir Ödülü’nü kazanan Istıraplar Ansiklopedisi. Karasu’nun ölümünden dokuz ay önce imzalanan bu kitapta şöyle diyor Aktunç: ‘Sevgili Bilge Karasu’ya, Her zamanki gibi hayranlıkla. – Hulki Aktunç, 3 Kasım 1994’.
Edebiyata felsefe katan Karasu’nun aynı zamanda iyi bir şiir okuru, hatta bir gizli şair olduğunu söyleyebiliriz. Öykünün sınırlarını aşan metinlerinin zaman zaman şiirsel metinlere döndüğü de doğrudur. Bu yüzden, şairlerin ona olan muhabbetini garipsememek gerek. Şimdi de Ebubekir Eroğlu’na bakalım isterseniz. İlk şiir kitabı Kuşluk Saatleri’nin 1974’te yayımlanmasının üzerinden geçen on yılın sonunda Bürde Yayınları’ndan çıkan ikinci şiir kitabı Kayıpların Şarkısı’nı imzalamış şair, Karasu’ya. Klasik denilebilecek bu kısa ithaf şöyle: ‘Bilge Karasu için, Saygıyla… Haziran ‘88 – Ebubekir Eroğlu’.

Bilge Karasu’ya olan dostluk ve hayranlığını yazdıklarından da bildiğimiz birkaç yazardan biri de Enis Batur’dur. Karasu’nun ve yazdıklarının anlaşılması, hak ettiği değeri görebilmesi için yıllardır elinden gelen çabayı göstermektedir Batur. 1981’de Ada Yayınları tarafından yayımlanan şiir kitabı Kandil’i aynı yıl içinde şöyle imzalar şair: ‘usta’ya, dost’a, sevgiyle – Enis Batur ‘81.’ Batur’un gözünde Karasu’nun yeri apayrıdır: hem usta, hem dost. On bir yıl sonra Remzi’den çıkan ve ertesi yıl da 1993 Cemal Süreya Şiir Ödülü’nü kazanan Perişey’e bakalım şimdi de: ‘Usta! Beni öldürsene! Sevgiyle – Enis Batur 92’. Karasu yine usta’dır ama bu kez Göçmüş Kediler Bahçesi’ndeki yedinci masal olan ‘Usta Beni Öldürsen E!’deki usta-çırak ilişkisine bir gönderme söz konusudur.

Günümüzde her yazdığı ses getiren şair ve yazarlarından biri olan Murathan Mungan, ilk kitaplarından ikisini bir ay gibi kısa bir arayla imzalar Karasu’ya. İlk imzalanan kitap, 1981 yılında Ödül Alan Kitaplar Yayınevi’nce yayımlanan ve Mungan’ın, Akademi Kitabevi Şiir Başarı Ödülü’nü Turgay Fişekçi ve Ozan Telli’yle birlikte aldığı Osmanlıya Dair Hikâyat’tır: ‘Çok Sevgili Bilge’ye, bu minval üzre, en kadim muhabbetle! 25 OCAK ‘82 – Murathan Mungan’. Öbür kitap ise, 1982’de Dost Kitabevi tarafından yayımlanan Taziye adlı oyunudur. Ki, yazar bu oyunuyla Sanat Kurumu’nun 1984 yılı en iyi tiyatro yazarı ödülünü alır. Taziye’yi şöyle imzalamış Mungan: ‘Çok Sevgili Bilge, Çok çok Sevgili Bilge, her sevdâya başlarken de taziye, biterken taziye… Her kitaba başlarken de… her kitap da… 5 MART ‘82 – Murathan Mungan’. Mungan’ın, Karasu ile birebir dostluğu olan ve evine gelip giden yazarlardan biri olduğunu da eklemeliyiz.

Sona doğru yaklaşırken, bir kadın şairimizle sürdürüyoruz kitaplar arasındaki gezintimizi. Lâle Müldür’ün de iki kitabı var elimizde Karasu’ya imzaladığı. İlki, 1988 yılında Şiir Atı tarafından yayımlanan Uzak Fırtına’dır. Müldür, şöyle ithaf eder bu kitabını: ‘Sayın Bilge Karasu’ya, dostlukla, hayranlıkla – Lâle Müldür’. ‘Dostluk’ ve ‘hayranlık’ öbür yazar ve şairlerin ithaflarında da rastladığımız durumlardır. Ancak ‘sayın’ hitabını ilk kez Müldür’de görüyoruz. İkinci kitap olan ve 1992 yılında Metis Yayınları’ndan çıkan Kuzey Defterleri’ni de benzer bir biçimde imzalamış Müldür: ‘Sayın Bilge Karasu’ya Kuzey Defterleri ile iyi yolculuklar. Saygıyla – Lâle Müldür’. İlginçtir, Müldür iki kitabı imzalarken de tarih atmamış.
Elimizdeki son kitap, seksenlerden bu yana özellikle deneme ve eleştiri üstünde yoğunlaşan, bunun yanı sıra Kayıp Hikâyeci adlı kitabıyla öykücülüğünü de kanıtlayan Âlim Kahraman’a ait. 1985 yılında Akabe Yayınları’nca yayımlanan Bir Duyarlığın Çağdaş Biçimleri adlı inceleme çalışmasını imzalamış yazar, Karasu’ya. Kahraman’ın ithafı da öbürlerinden biraz farklı sayılabilir: ‘Troya’da Ölüm Vardı’nın yazarı Bilge Karasu’ya… 8.4.1985. İst. – Âlim Kahraman.’ Farklılığı, Karasu’nun bir yapıtını merkeze alıyor olmasındadır. Üstelik adı geçen bu yapıtın yayımlanışının üstünden yirmi iki yıl gibi kısa sayılamayacak bir süre geçmiştir. Demek ki Kahraman’ın üstünde küçümsenemeyecek boyutta etkileri olmuştur Troya’da Ölüm Vardı’nın.

Kaynak: Kitaplık, Aralık 2005, Sayı: 89


Etiketler: kültür sanat
nefret