13/02/2007 | Yazar: Kaos GL
‘Aşk; güvenli ve yanı başında bulabileceğin seks ve huzur ihtiyacıdır dersek bu fizyolojik ve psikolojik ihtiyaçtan başka bir şey değildir. O zaman elini bile tutmadan yaşanan platonik aşklara ne diyeceğiz? Aşk duygu işidir, kimyası bilinmeyen.’
‘Aşk; güvenli ve yanı başında bulabileceğin seks ve huzur ihtiyacıdır dersek bu fizyolojik ve psikolojik ihtiyaçtan başka bir şey değildir. O zaman elini bile tutmadan yaşanan platonik aşklara ne diyeceğiz? Aşk duygu işidir, kimyası bilinmeyen.’KAOS GL
Dicle F.
Sevgili Yeşim'e;
Aşk konusunda ben de ahkâm kesmek isteyenlerden olmak istemezdim. Ancak [[Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek]] adlı yazını okuduktan sonra, bu konuda düşüncelerimi yazmak istedim. Yazdığın paragrafları biraz açmak gerektiğini, karşı fikirlerimi yazmasam bir şeylerin eksik kalacağını düşündüm. Kişisel hiçbir şey olmadan bu yazıyı kaleme alıyorum.
Her şeyden önce yazının ilk paragrafını okuduğumda aşkı yaşamış, tatmış bir insanın sözleri diye düşündüm. Yazını okudukça kafası karışık, belki de aşkı hiç tatmamış; tatmış olsa da aşktan saymamış birinin yazdığı düşünceler demekten kendimi alamadım.
Lezbiyenliğimizi aşikâr eden... Hangi kadın eşcinsel duygularıyla âşık olmadan tanışmıştır ki! İstisnalar dışında yoğun duygular duymadan hatta âşık olmadan ilk kez iki vücudun beraberliğini utangaç da olsa kaç kişi düşünmüştür?
Aşkın kimyası çözülemez. İşte sihirli ve doğru sözcük. Çözülseydi zaten bu kadar konuşulur muydu? Ben senin tersine insanların doğasında aşk denilen bir olgunun var olduğu inancındayım.
Eminim bunun bilimsel temelleri bile vardır. Yoksa tüm canlı doğa çiftleşmek, yaşamı daha kolay kılabilmek için mi birlikte oluyorlar; bazıları oldukça monogam bir yaşam sürüyor? Bu noktada aşkın aynı süreçte tek bir canlıyla yaşanabileceğine, daraltırsak tek bir insanla olabileceğine inanıyorum ve aşk monogamdır diyorum.
Belki T.V. nasıl ilan-ı aşk edeceğimizi gösteriyor ancak duyguların nasıl hissedildiğini, yaşandığını öğretemiyor hem iletişim (yazılı-görsel) gösterdiği tarzı lezbiyen aşka uyarlarsak hayli komik olabileceği inancındayım. Onlar rehberimiz olamaz. Aşkın tarzı yoktur, herkes kendince yaşar hani derler ya "anlatılmaz, yalnızca yaşanır" türünden.
İnsan yaşadığı gibi düşünmeye başladığı kanaatim; lezbiyen çevreyi tanıdıkça ve yazının bir kısmında geçen sözlerinle netlik kazandı. İnan aşk abartılsaydı, insanlar çok değer verselerdi onu korumaya çalışırlardı. "Kimin eli kimin cebinde, eski partnerler yumağı" vs düşüncelerin olmazdı. Çünkü aşk insanın kapısını devamlı çalan bir şey değil. Ayrılsan da unutulması kolay değil. Olsa olsa yazdıkların dar ve fazla alternatifi bulunmayan bir çevrede âşık olmak isteyip de olamamış ve bir kadından hoşlanma ve cinsellik hissini aşk sanmış insanların yanılgısı diyebilirim.
Fakat ben o mutlu azınlıkta, çevresel şartların zorluğuna rağmen aşkı tatmış bir kadınım. Hiçbir zaman aşkı aramak hedefim olmadı. Aşk iki insanın kimyasının uyuşmasından başka hiçbir şey değil. Ten, mimik, bir gülümseme, bir bakış, bir hareket onu bulmamıza neden olup, aşkı başlatabilir. Daha sonra sosyo-kültürel düzey, yaşama bakış, kişilik vs. ilişkiye artı puan getirecek ve uzun sürmesini sağlayacak şeylerdir.
Eğer 'hayallerimizin kadınını' arıyorsak, baştan kaybetmişizdir. Siz yalnızca bayan mükemmeli arıyorsunuzdur. Öyle biri de bildiğim kadarıyla yok. Aşkta zaten gözler bir süre görme yetisini kaybeder. Bu göreceklerinin korkunçluğundan değil, yalnızca sarhoşluğundandır.
Aşk aramakla bulunabilecek bir şey değil. Aşk her an gelebilir. Yeter ki ona inanın ve ön yargısız olun.
Evet, biz eşcinseller aşkta yaratıcılığımızı kullanmalıyız ne mutlu bize. Klişeler yok, roller yok, tamamen duygu sağanağı. Ben zamanında bir erkeğe de âşık olmuştum (cahiliye dönemi diyelim) yaşım küçüktü, belki birçok şeyi göremeyip, abartmıştım. Bu gün bir kadına âşık olmuş bunu yaşayan bir insan olarak özünde iki cinse duyulan aşkın aynı olmasına rağmen lezbiyen aşkın daha yalın, daha saf, daha pazarlıksız, daha içten ve daha bizden öğeler taşıdığı inancındayım. Heteroların yaşadığı aşkla lezbiyen aşkın ayrım noktalarını koyup, bunun üzerine kafa yorarsak bu konudaki kafa karışıklığının kalmayacağı tersine kendi dil ve etiğimizi oluşturma adına güzel fikirler çıkabileceğini düşünüyorum.
İnsan âşık olduğunu nasıl anlar? En azından bende olan aşk durumlarını yazayım daha gerçekçi olur. Bir kadının teninin vazgeçilmez olduğunu fark ettiğimde, gözlerinden gözlerimi ayıramayıp o gözlerde eridiğimi hissettiğimde, onu gördüğümde, düşündüğümde kalbimden mideme ılık bir ürperti indiğinde, karnımda kelebekler uçuştuğunda (tanımlarım için kusura bakma, yaşanır demiştim ya!) gözümün algıda seçicilik yapıp hep onu gördüğünde, kendimi olmadığım kadar cesur, yalın, güzel, açık, saf hissettiğimde aşığım demektir. Herkes böyle duyumsamayabilir tabi.
İyi ki aşk-meşk konusunda toplum bana yol göstermiyor, iyi ki yalnızız. Toplumun yol gösterdiği heteroların aşklarına ve bunun sonucu evliliklerine bakın, siz de bana hak verirsiniz.
"Aşk acizliktir". Hayır, sevgili Yeşim. Senin acizlik diye tanımladığın şeyler sevdiğiniz birinde belki bir dostta bulmak istenilecek, aranacak özellikler gibi. Aşk tersine zıtları bile içerir. Tutkuludur, savaşımcı bir ruhu vardır. Kıskançtır, kaybetme korkusuyla bezelidir. Çok güvenli değildir. Duygu sağanağıdır. Belki de biraz tüketicidir. Öyle korkusuzca kendinizi pek yaşayamazsınız, çünkü her şeyi en üst sınırda yaşarsınız. Belki zamanla yerini sevgiye bırakırsa dinlenilecek bir liman olabilir. O zaman da "sevgi acizliktir" dememiz mi gerekir? Bu pencereden bakarsak insani tüm duygulara acizlik, çaresizlik diye bakmamız gerekmez mi?
Diyelim aşk acizliktir (deyiminizle) utanmıyorum ve ben de acizlik hakkımı istiyorum. Bundan güzel ne olabilir. Eğer bu acizlik kimseye zarar vermiyorsa, iki taraf da mutluysa her zaman güçlü olmak zorunda değilim. Ne mutlu bana!
Aşk; güvenli ve yanı başında bulabileceğin seks ve huzur ihtiyacıdır dersek bu fizyolojik ve psikolojik ihtiyaçtan başka bir şey değildir. O zaman elini bile tutmadan yaşanan platonik aşklara ne diyeceğiz? Aşk duygu işidir, kimyası bilinmeyen.
Aşkın belli bir tarzı yok, kalıbı, formülü yok. Karşılıklı yaşanan aşk ise dünyanın en güzel duygusu. Çok az olduğu için de bu kadar değerli. Bunu yaşayan şanslı kadınlardan biri olduğum için herkese karşılıklı bir aşk diliyorum.
Eğer aşkı karşısındakini senden 'daha bir şey' olarak görme diye algılarsak bu aşkın motivasyonu değil olsa olsa kişinin kendilik değerinin düşüklüğüdür. Aşk güven işidir. Kendini sevmeyen olumlu olumsuz özelliklerini bilmeyen, kendiyle barışık olmayan insanların harcı değildir. Kendini sevmeyen başka bir insanı nasıl sever, âşık olur? Kendine düşmüş, uğraşan bir kadın önüne çıkan aşkı nasıl görür, hisseder?
Evet, lezbiyenliğimi aşikâr eden bu konuda kafam hiç karışık değil. Her beğendiğim, arzuladığım kadınla beraber olma düşüncesini aşka yormuyorum. Aşk için ilk önce ön yargısız, saf ve yalın düşünmek, seçici olup monogam olmak gerekiyor belki de, bilemiyorum.
Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek biraz toplumsal bir şiirin güzel bir dizesi. Aşkın canlı, cansız tüm doğaya yansıtılması belli ki. İnsanlar arası aşk ise kendimizi doğanın efendisi, düşünen varlık mertebesinden indirip, onun bir parçası gibi algılayıp yalnızca duyguların kimyasına bırakmakla alâkalı. İsteyene tabi!
Bir aşk diliyorum Tanrıdan insanlara
Kaynak: Kaos GL, Aralık-Ocak 19992000, Sayı 1
Etiketler: