22/08/2024 | Yazar: Oğulcan Özgenç

Nazlı Yıldırım ile ilk romanı Deli Bir Düştü Rosa! üzerine konuştuk: “Şu an elinizdeki kitabın bir kısa film çekimine başladım. 10-20 dakika arasında bir çalışma olacak.”

Bir birikmişliğin neticesi: Deli Bir Düştü Rosa! Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Nazlı Yıldırım’ın ilk romanı Deli Bir Düştü Rosa!, geçtiğimiz aylarda Anima Yayınları etiketiyle okuyucuyla buluştu. Yıldırım, kuir bir aşk hikayesine odaklanan romanında tanıtım bültenindeki ifadelerle “özgürlüğüne sarılmaya çalışan Hediye’nin yaşama tutunarak ait olma çabasını, uzak düşlerinden çekip çıkardığı Rosa’ya olan tutkusunu” anlatıyor.

Yıldırım ile kitabın ortaya çıkış sürecini, bir süredir yaşamını sürdürdüğü İrlanda’nın edebiyatı üzerindeki etkisini, fotoğraf/sinema ve edebiyat arasındaki ilişkiyi ve cinsiyet kimliği, cinsel yönelim gibi konuları edebiyat aracılığıyla işlemenin okuyucu ve yazar açısından sunduğu olanakları konuştuk.

Deli Bir Düştü Rosa!’nın bir birikmişliğin neticesi olduğunu söyleyen Yıldırım, özgün bir üslup kurma gayretinde olduğunu ifade etti. Yıldırım, Deli Bir Düştü Rosa!’nın kısa film çekimine başladığı haberini KaosGL.org okuyucularıyla paylaştı.

“Deli Bir Düştü Rosa!” bir ilk roman. Öncelikle nasıl ortaya çıktığını ve yazım sürecini sorarak başlamak isterim.

İçinde bulunduğunuz koşullar sizi bir köşeye sıkıştırmaya başladığında sesinizi duyurmak için bir arayışa başlıyorsunuz. Benim de arayışta olduğum bir dönemdi. İş yeri koşulları, barınma sorunları ve o dönemdeki ilişkide ifadesizlik meseleleri bir araya geldiğinde kendimi bir köşeye kıstırılmış hissettim. Bu süreçte yaşanılanlardan kalan tortuları hep not tutuyordum. Zamansız gelenler, patlayan duygu akışları, sessizce belirlenen sözcükler hep müşterilerin çöpe attığı defterleri toplayıp o defterlere döküldüler. O defterlere yazdığım parça parça metinlere baktığımda birbirini tamamlayan bir bütüne dönüştüğünü fark ettim. Bu hayret karşısında söylediğim “Hemen bunları temize çekmeliyim.” oldu. Birkaç gün geceleme neticesinde ortaya bu kitap çıktı. Elbette, eklemeler, çıkarmalar oldu. Ama bir roman yazmalıyım, diye bir düşünceden çıkmadı. Bir birikmişliğin neticesi…

İrlanda’da yaşadığınızı biliyoruz. “Deli Bir Düştü Rosa!”da da kitabın arka kapağındaki ifadelerle ana karakter Hediye’nin yaşama tutunarak ait olma çabasını okuyoruz. İrlanda’da yazmak sizi hangi yönlerden besliyor? “Deli Bir Düştü Rosa!”ya bu deneyiminiz nasıl sirayet etti?

İrlanda, Türkiye yaşam koşullarıyla paralel yürüyen bir ülke. Perde önüne konulan başlıklara kanıp birçok umutla insanlar hayallere dalabiliyor ancak perde arkasına geçtiğinizde işler daha da karmaşıklaşıyor. Bu karmaşıklığın verdiği açılımları yakalayıp sizin üzerinizdeki etkileri aktarmak kolaylaşıyor. Kolaylaştırıcının tek yani kimse size karışmıyor. Sanırım benim bu kadar üretim içinde olmamın sebebi de “kimsenin karışmaması”. Burada “gösterilmeyen” bir gerçekliğin içinde üzerinize yapışan bir parça var. O parçayla ya yaşamak zorundasınız, ya da o parçayı geçmişteki belleğinizden kalanlarla harmanlayarak dönüştürüp farklı bir yol açmalısınız kendi yaşamınızda. Ben de hayata tutunmak için bir yol açmak için çabalayanlardanım. Birinin gelip beni kurtarmasını beklemiyorum.

“Edebiyatın, fotoğrafla kurduğu diyaloğu yakalayıp özgün bir üslup kurma gayretindeyim”

“Ellerim fotoğraf makinesinin metal yüzündeki soğuktan yanıyordu, sürekli ovalıyordum parmaklarımı.” Fotoğrafla da yakından ilgilendiğinizi biliyoruz. Öyle ki ilk kitabınız “Seninle Başım Dertte” fotoğraflarla dolu bir kitap. Fotoğrafçılık deneyiminiz, ilk romanınız “Deli Bir Düştü Rosa!”yı kaleme alırken sizi nasıl etkiledi? Sinema/fotoğrafçılık ve edebiyat arasındaki bağlantı hakkında neler düşünüyorsunuz?

Sanatın her alanı birbiriyle ilişki hâlindedir. Bu ilişkiyi baltalayarak tek tipleştirilmiş bir çalışma ortaya koymak tamamen yok olmaya mecburdur. Edebiyatın fotoğrafla, sinemayla kurduğu diyalogu yakalayıp o diyalog üzerinden özgün bir üslup kurma gayretindeyim. Tarihe baktığımızda sanatın ilk adımı yazı (şekiller) ile başlıyor. Yani ifade biçimi olarak mağara duvarlarındaki anlatım. Ardından görüntüler… Bu akışa baktığımızda bütün sanatının temelinde bir “düşünce” doğumu var. Kordonlar birbirine bağlı ve daima birbirlerini besler. Kitapta geçen bir sahne vardır. Bir ayakkabının ağaçta asılı olduğu kısım. Mesela o sahne gerçektir ve fotoğrafı çekilmiştir. Etkilendiğim ve anlık bir şaşkınlığın bendeki izini sözcüklere dökerek baki kılmak istedim. Sanatın hangi türü olursa olsun birbirinden bağımsız değildir. Edebiyat da sinemayı ve fotoğrafı besleyen, güncelleyen ve farklı deneyimler yaşatarak besleyici kılan bir alan. Bu yüzden birbiriyle olan ilişkilerinden ilham almaya devam ediyorum.

“Kitabın içerisinden bazı sahneleri çıkarmak zorunda kaldım”

Sınıf ve göç gibi türlü meselesinin iç içe geçtiği kuir bir roman “Deli Bir Düştü Rosa!”.  Hediye’nin uzaklardan çekip çıkardığı Rosa’ya olan tutkusunu anlatıyor. Edebiyatın; sınıfı, göçü, kültürü, cinsiyet kimliğini, cinsel yönelimi, cinsiyeti ve arzuyu anlatırken hem yazar hem okuyucu açısından sunduğu olanaklar neler?

Bir yazar açısından baktığımızda dürüst olmak gerekirse zorlayıcı, özellikle yayımlanacağı ülkenin koşullarını düşündüğümüzde. Kitabın içerisinden bazı sahneleri çıkarmak zorunda kaldım. İlk başta kendinizi ifade etmede özgür ve rahat hissediyorsunuz böyle bir ferahlamaya giriyorsunuz ancak yayımlama kısmına gelindiğinde bir tedirginlik başlıyor. “Acaba”lar devreye giriyor. Üniversite zamanlarımda sayısız kitap çıkmıştı ve imrenerek okumuştum o kitapları. O dönemde bir okur olarak müthiş deneyimdi. Ancak o deneyim şimdilerde ne yazık ki kısıtlandı veyahut tamamen olmasa da artık üzeri örtülmeye başlandı. Şimdilerde cesur çıkışlar yaparak okura bir kapı açan ve onların yolculuğunu renklendirerek güçlü olanaklar sunabilen yapıtları neredeyse az rastlıyoruz.

“Deli Bir Düştü Rosa!” kısa cümleleriyle ve yalınlığıyla dikkat çekiyor. Bu bilinçli bir üslup tercihi miydi? Yoksa yazarken üslup da yolunu mu buldu?

Bilinçli bir tercih değildi. Dediğim gibi aldığım notlar üzerinde çok az düzenlemeler oldu. O an geldiği hâliyle birebir yazdım. Daima yazma hâlindeyseniz inanın bilinçli bir çabaya girmeksizin üslubunuz bir sese dönüşüyor. Geriye o sesi dinlemek, o sesi takip etmek kalıyor.

“Deli Bir Düştü Rosa!’nın kısa film çekimine başladım”

Yeni çalışmalarınız var mı? Okuyucuları ilerleyen süreçlerde neler bekliyor?

Birçok çalışma var ancak yürüyüş hâlinde birçok düşünceler doğuyor ancak bunların olgunlaşıp dallarından düşmesi için zamana bırakıyorum. Özellikle ben şunu yapmalıyım, bunu yapmalıyım gibi zorunlu bir itki içinde tutmuyorum kendimi. Zorlama çalışmalar ve okuruyla, izleyicisiyle sıcak, samimi ilişki-bağ kurmaktan uzak oluyor. Bu yüzden çiçek açan bir düşüncenin meyveye dönüşerek dalından düşmesini bekliyorum. Elbette bu bekleyişte en iyi şekilde bakımını yaparak. Şu an elinizdeki kitabın bir kısa film çekimine başladım. 10-20 dakika arasında bir çalışma olacak. Bu film çekiminden sahne fotoğraflarını bir araya getirip bir fanzin de yer alacak. Gelecek aylarda film festivallerine yolcu olacak. Dilerim olumlu dönüşler olur. Heyecanlayım.

Nazlı Yıldırım kimdir?

1992’de Ankara’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü’nü bitirdi (2015). Bir süre öğretmenlik yaptı, yayımcılık sektöründe editör olarak çalıştı. Şiirleri, öyküleri ve yazıları Cumhuriyet Kitap, Varlık, Yasakmeyve, Ek Dergi, Aydınlık Kitap, Kafkaokur, Artful Living, Öykülem, Öykü Gazetesi, Ecinniler, Yeni e Dergisi, Edebiyatist, Parşömen Fanzin, Lahitteki Baykuş, Şiirden, Sincan İstasyonu, Lacivert Öykü ve Şiir Dergisi, Kurşun Kalem, Akatalpa, Eliz Şiir, Velvele, Çatlak Zemin, KaosGL, Arsız Sanat, Aralık Mag., Edebiyat Haber gibi çeşitli dergi, gazete ve online platformlarda yayımlandı. Fotoğraflarıyla “1+1 Birlikte Güçlüyüz!” adlı sergide yer aldı (2019). 2020’den beri Hayret adlı fotoğraf fanzinini yayımlıyor. İkinci fotoğraf fanzini Fail Books işbirliğiyle yayımlandı (2021). Eserlerinde aidiyet ve ayrımcılık temalarını kişisel deneyimlerinden yola çıkarak irdeliyor. Sınıf, kültür, cinsiyet, cinsel kimlik ve aile dinamikleri gibi faktörlerin toplumlar üzerindeki etkisini göstermeye odaklanıyor. Çalışmalarını İrlanda’da sürdürüyor.


Etiketler: kadın, medya, kültür sanat, yaşam, özel haber
İstihdam