24/02/2017 | Yazar: Kaos GL
Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks, ‘hemcins partnerlere yasal tanınmaya’ ilişkin görüş yayınladı.

Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muižnieks: Eşcinsel çiftlere hak ve fayda sağlamak, bu haklara zaten sahip olan heteroseksüel çiftlerden hiçbir şey götürmez.
Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muižnieks, “hemcins birlikteliklerin yasal olarak tanınmasına” ilişkin görüş yayınladı. Muižnieks’in görüşü Kaos GL’den Damla Umut Uzun’un çevirisiyle şöyle:
Avrupa ve ötesinde, eşcinsel çiftlere belli korumalar sunan ilişkilerinin yasal olarak tanınması yönünde artan bir akım var. Danimarka 1989 yılında “kayıtlı partnerlik”e izin veren ilk ülkeyken, 2001 yılında Hollanda eşcinsel evliliği yasallaştıran ilk ülke oldu. Bugün – 27’si Avrupa Komisyonu’nda olmak üzere- toplamda 47 ülke, eşcinsel çiftlere belli ölçülerde yasal tanınma sağlıyor.
Bu konuda her tür duygu çok yoğun yaşanıyor. Örneğin, 2015’te coşkun kalabalıklar, eşcinsel evliliğin yasalaşmasına çıkan evet oylarının zafer sevincini İrlanda Dublin Kalesi önünde gökkuşağı bayrakları dalgalandırarak kutladı. Öte yandan 2013’te Fransa meclisindeki eşcinsel evlilik tartışmaları sürecinde destekleyenler ve karşıt görüşlülerin düzenlediği gösteriler toplumu kutuplaştırmıştı.
En hiddetli anlaşmazlıklar “evlilik” kavramı etrafında kristalleşmiş gibi görünse de eşcinsel çiftlerin tanınması konusundaki tartışmalar çoğunlukla lezbiyen ve gey kişilere karşı derin ve köklü bir homofobi ve ayrımcılık olduğunu gözler önüne seriyor. Birçok Avrupa Konseyi üye ülkesi, ilgili kişiler ve sevdikleri için olumsuz sonuçlar doğurarak eşcinsel çiftler için yasal tanınma sağlamıyor.
Eşcinsel çiftlerin yasal olarak tanınmasına erişim sağlanması, basit bir kavramdan ibaret: yasadan önce eşitlik. Evlilik, medeni birliktelik veya kayıtlı partnerlik, devletin bir çifte sabit bir ilişki içinde sunduğu faydalar, haklar ve yükümlülükleri temsil ediyor. Bir hükümetin, eşcinsel çiftlere ayrımcılık yapamayacağı ve resmen tanınan farklı cinsiyet birlikleriyle beraber onları korumadan mahrum edemeyeceği konusunda artan bir fikir birliği mevcut.
Avrupa’da eşcinsel çiftlerin yasal tanınma süreci
Eşcinsel çiftlerin legal olarak tanınması hareketi, Avrupa’da son yirmi yılda hızlı bir gelişme gösterdi. Bu aşağıdan yukarıya bir gelişmeydi ve bölgesel örgütler veya mahkemelerce dayatılan bir şey değildi. Devletler, ulusal mevzuatın kabulünü meclis ve halkın oylarıyla sağladı. Avrupa Konseyi üye ülkelerinin çoğunluğu – 47’de 27*-, eşcinsel partnerliği tanıyan bazı yasal düzenlemeleri sağlıyor. Bunlardan on üçü** eşcinsel evlilik yasasını çıkardı. San Marino ve Monaco’da kayıtlı eşcinsel partnerlik üzerine yasa tasarısı şu an tartışılıyor. Anketler, birçok Avrupa ülkesinde kamu görüşünün gittikçe fazla eşcinsel çiftlerin haklarının tanınması yönünde olduğunu gösteriyor – hatta bazen politikacıların inanmış göründüğünden de çok.
Fakat bu akımın geri teptiği durumlar da vardı. Aralık 2015’te Slovenya’daki referanduma sunulan eşcinsel evlilik yasası reddedildi. Birkaç Avrupa ülkesi, evliliğin sadece bir kadın ve bir erkeğin birliği olduğunu açıkça belirtmek için anayasalarını değiştirerek tepki gösterdi. Buna rağmen Hırvatistan ve Macaristan gibi bu değişikliği yapmış devletler eşcinsel çiftlere kayıtlı partnerlik sağlıyor.
Sadece sembolik değil: “Gökkuşağı” ailelerinin karşılaştığı gerçek sorunlar
San Marino, Slovakya ve Letonya’ya son ziyaretimde bana sabit eşcinsel ilişkilerin yasal tanınmasındaki eksikliğin doğurduğu belli sorunlara dair güçlü örnekler veren lezbiyen ve gey aktivistlerle tanıştım.
Eşcinsel çiftler, ömür boyu paylaşım ve mal sahipliğinin ardından bile miras haklarına sahip olmayabiliyor. Yakın akraba olarak hiçbir yasal tanınmanın olmaması, kişinin yaşarken partnerinin sağlık sigortasından yararlanmaya, partneri öldükten sonra ise onun ölüm aylığını almaya veya onun evinde oturmaya devam etme hakkına sahip olmaması demektir. Ayrıca kişi, ciddi bir kaza geçirip hastanelik olduğunda ve kişisel ilişkilerini açıklayamayacak bir durumla olduğunda, kişinin partneri aynı şekilde ziyaret haklarından veya tıbbi dosyaya erişim hakkından mahrum edilebilir.
Eşcinsel çiftlerin çocukları da ebeveyn olarak bildikleri kişilerin bakımından mahrum kalabilir. Genel olarak eşcinsel partnerlikler yasal olarak tanınmadığında, birlikte evlat edinme gibi bir ihtimal de olmaz. Bu durumda eğer çift ayrılırsa, doğuran ya da evlat edinen ebeveyn ölürse ve ciddi hastalıklar veya çocuğun engelli olması gibi durumlarda yasal olarak tanınmayan ebeveynin işten izin alması gerekirse mutlaka bir sorun çıkacaktır. Eşcinsel bir çift ayrılmaya karar verdiğinde nafaka/ bakım haklarını ve birbirlerine veya çocuklarına olan sorumluluklarını düzenleyecek herhangi bir yasal çerçeve mevcut değil. Uzun süredir birlikte olan eşcinsel çiftlerin de devlet tarafından diğer çiftlere sağlanan vergi kolaylıklarına erişimi yok.
Evlilik gibi kayıtlı partnerlik de birbirine bağlı çiftlerin ilişkilerine bazı haklar ve yükümlülükler sağlıyor. Bu durumda, eşcinsel çiftler de diğer her çift gibi aynı ihtiyaçlar ve sorunlara sahip oluyor.
Avrupa Konseyi Standartları: Eşcinsel çiftlere karşı ayrımcılığa son verin
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (PACE) 2000 yılında lezbiyen ve geylerin durumuna ilişkin Avrupa Konseyi’nde sunulan 1475 No.lu Teklifte, Bakanlar Kurulu üye ülkeleri “kayıtlı partnerlik için hükümler getiren yasaları kabul etmeye” çağırdı. Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelinde ayrımcılıkla savaşan önlemler üzerine hazırlanan 2010 Teklifi’nde, Bakanlar Kurulu üye ülkeleri uzun süreli çiftleri heteroseksüel veya hemcins diye ayırmaksızın yasal tanıma sağlama konusunda adımlar atmaya çağırdı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) son hukuki kararı, uzun süreli heteroseksüel çiftlerle aynı haklardan yararlanması gereken uzun süredir birlikte olan eşcinsel çiftlerin var olan ihtiyaçlarının tanınması için sağlam bir zemin sunuyor. Öncelikle AİHM, bu konuya değinmede ve devletlere bu konuda kendi ilgili toplumlarının hazır oluşunu değerlendirirken saygı göstermede dikkat gösterdi. Yine de tartışmasız, eşcinsel bir çift arasındaki ilişki Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 8. Maddesindeki “özel hayatın korunması” kavramına girer. Schalk and Kopf (2010) ve Vallianatos (2013) davalarında AİHM daha sonra fiilen uzun süreli birliktelik yaşayan eşcinsel çiftlerin ilişkilerinin de 8. Madde uyarınca “aile hayatı” kavramına girdiğine karar verdi.
2015’te AİHM, üç tane eşcinsel çiftin İtalya’da ne evlilikle, ne de kayıtlı partnerlikle hiçbir şekilde ilişkilerini yasallaştırma seçenekleri olmaması üzerine açtıkları Oliari davasında da bir hüküm verdi. Mahkeme, İtalya devletinin kayıtlı partnerliği eşcinsel çiftler için uygulamayarak AİHS’in 8. Maddesini ihlal ettiğine karar verdi. Mahkeme bu kararı verirken yukarıda tarif edildiği üzere Avrupa’da eşcinsel çiftlerin yasal tanınmasına yönelik hızlı gelişmeye de referans verdi.
Oliari kararı ve mutabık görüşler, eşcinsel çiftlerin aile yaşamı haklarının korunmasının bir yolu olarak yasal tanınmalarını sağlamada davanın, AİHS’ye taraf devletlere olumlu bir yükümlülük getirmesinden öte yorumlanamaz.
Peki ya resmi evlilikler?
Bu bölümde önerilenler tamamen resmi nikahlarla ilgilidir, dini nikahlarla bir ilgisi yoktur.
Uluslararası insan hakları yasası şu an eşcinsel çiftlerin evliliğine izin verme konusunda devletlere herhangi bir yükümlülük getirmiyor. Schalk ve Kopf davalarında AİHM, AİHS’nin 12. Maddesi (evlenme hakkı) uyarınca eşcinsel çiftlerin evlenme hakkını tanımayı reddetmişti. Fakat bu kararda Mahkeme, artık evliliğin yalnızca bir kadın ve bir erkeğe özgü bir şey olarak değerlendirilmemesi kararına da vardı. Bu, AİHS’ye taraf devletlerin evliliğe erişimi nasıl düzenleyeceklerine karar vermeleri içindi. Ayrıca Mahkeme, eğer AİHS’ye taraf devletler arasında bir fikir birliği sağlanırsa bu yaklaşımın değişebileceğini de ekledi.
Eşcinsel çiftlerin resmi nikahına olanak sağlamaya yönelik bazı tartışmalar mevcut: Biri, hemcins ve heteroseksüel çiftlerin haklarının tamamen eşit olmasını sağlamaktır. Nitekim çoğunluklar kayıtlı partnerlikler, çocukların evlat edinilmesi veya tıbbi yardımlı doğum gibi daha tartışmalı konuları bir kenara bırakarak kısıtlanmış bir hak seçimi sunmaktadır. Bana göre tam eşitliğe asıl adanmışlık, devletlerin en azından eşcinsel çiftler için resmi evliliği başlatmayı ciddi ciddi düşünmesini gerektiriyor.
Eşitliğe adım adım
Devletler, aile hakları alanında cinsel yönelim temelinde ayrımcılığı ortadan kaldırmak için çalışmaya devam etmelidir. Bu da birtakım önlemleri gerektirir:
• Avrupa Konseyi’nin eşcinsel çiftlere henüz hiçbir hak tanımamış 20 ülkesi, en azından evli veya kayıtlı heteroseksüel çiftlere tanınan öncelikler, yükümlülükler ve faydaların aynı şekilde eşcinsel çiftlere de tanınmasını sağlayan kayıtlı partnerliği oluşturacak bir yasa koymalılar.
• Tüm devletler kayıtlı eşcinsel çiftlere, evli veya kayıtlı heteroseksüel çiftlerle aynı haklar ve faydaları – örneğin; sosyal güvenlik, vergiler, istihdam ve emeklilik geliri, hareket özgürlüğü, aile birleşmesi, ebeveyn ve miras hakları gibi – sağladığından emin olmalı.
• Devletler, lezbiyen, gey ve biseksüel kişilere saygıyı teşvik etmeli ve insan hakları eğitimleri ve farkındalık kampanyalarıyla cinsel yönelim temelindeki ayrımcılığa karşı savaşmalı.
Eşcinsel çiftlere hak ve fayda sağlamak, bu haklara zaten sahip olan heteroseksüel çiftlerden hiçbir şey götürmez. Bu haklar çok fazla insana ulaştığı için daha zayıf veya değersiz de değildir. Eşcinsel çiftlerin yasal olarak tanınmasına yönelik akım, ilişkilerin çok uzun zamandır tanınmamış ihtiyaçları ve günlük gerçekliklerine cevap veriyor. Toplumlarımız, çok çeşitli bireyler, ilişkiler ve ailelerden oluşuyor. Artık bunu bir zenginlik olarak görmenin zamanı geldi.
* Andorra, Avusturya, Belçika, Hırvatistan, Kıbrıs, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Almanya, Yunanistan, Macaristan, İzlanda, İrlanda, İtalya, Lihtenştayn, Lüksemburg, Malta, Hollanda, Norveç, Portekiz, Slovenya, İspanya , İsveç, İsviçre ve Birleşik Krallık.
** Belçika, Danimarka ve Finlandiya --- Fransa, İrlanda, İzlanda, Lüksemburg, Norveç, Portekiz, İspanya, İsveç, Hollanda ve Birleşik Krallık'ta 1 Mart 2017’de yürürlüğe girecek.
Etiketler: insan hakları, aile