02/11/2007 | Yazar: Aydın Öztek

Kim Ki-Duk’un son filmi ‘Nefes’ nefes almanın sürekli yaptığımız ve aslında ne olduğunu tam olarak anlamadığımız bir eylem olduğunun önemini vurguluyor ve gizli bir eşcinselliğe de göz kırpıyor. Aydın Öztek’in kaleminden…

Bir ‘Nefes’ Gibidir Aşk Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Kim Ki-Duk’un son filmi ‘Nefes’ nefes almanın sürekli yaptığımız ve aslında ne olduğunu tam olarak anlamadığımız bir eylem olduğunun önemini vurguluyor ve gizli bir eşcinselliğe de göz kırpıyor. Aydın Öztek’in kaleminden…

KAOS GL - 01/11/2007

Aydın Öztek - İstanbul

Nefes almanın sürekli yaptığımız ve aslında ne olduğunu tam olarak anlamadığımız bir eylem olduğunun önemini vurgulayan film, bir idam mahkumu ile evliliğinde mutsuz bir kadının aşkını ele alıyor.

‘Boş Ev’ (2004), ‘Yay’ (2005), ‘Zaman’ (2006) gibi filmlerinden tanıdığımız yönetmen Kim Ki-Duk, diğer filmlerine göre şiddete daha az yer verdiği, 14. filmi Nefes’te, bir kadın ve bir erkeğin aşkını anlatıyor. Kocası tarafından aldatılan Yeon ve ailesini öldürmek suçundan, idama mahkûm edilen Jang Jin’in aşkını…



Televizyondan, Jang Jin’in intihar etmeye kalkıştığını öğrenen Yeon, hapishaneye giderek, onu ziyaret eder. Bunu yaparken de, ‘eski sevgilisi’ olduğunu söyler. Birbirlerini tanımayan, ama birbirlerine bağlanan bu iki insan, ‘yaşamak’, ‘ölmek’, ‘nefes almak’, ‘aşk’ gibi kavramları tekrar gözden geçirmeye başlarlar. Bu gözden geçirmeler, Ji-a Park’ın canlandırdığı Yeon’un çılgın fikirlerle dolu olmasından kaynaklanır. Her ziyaretinde, ziyaret odasını farklı bir mevsime bürüyen genç kadın, duvarları bir mevsime ait yapıştırmalarla donatır ve etrafı da çiçeklerle. 2004 yapımı ‘2046’ adlı filmden hatırlayacağımız Chen Chang’ın canlandırdığı Jang Jin’in odaya girişiyle şarklı söylemeye başlayan Yeon, idam mahkûmu adam için, bir ‘beklenen’ haline gelmektedir.

Yeon, kocası tarafından aldatılan, bunalıma girmiş bir kadındır. Mutluluğu, tanımadığı bu adamda bulan Yeon, kocasının kendi hatalarını sorgulamasına ve güvenini kaybetmesine neden olmuştur. Kocası, neden idam mahkûmu bir adamla kendisini aldattığını bir türlü anlayamaz ve bunu bir ‘ödeşme’ olarak görür. Ona göre, o aldatmış, fakat, yine de görevlerini yerine getirmiştir. Neden, kadın, asıl görevi olan kızlarıyla ilgilenmemektedir, ev işlerini ihmal etmektedir?

Kim Ki-Duk’un, ‘mutsuzluk, kıskançlık ve sevgi açlığı’ olarak özetlediği filmde, gizli bir eşcinselliğin olduğunu da söyleyebiliriz. Hapishane duvarları arasında, cinsellikten hiç söz edilmeden, kelimelere dökülmeden, derinlerde bir eşcinselliğin var olduğunu sezebiliyoruz. Bir mahkumun, Jin’i kıskanması normal olarak gözükse de, filmin başlarında sergilediği davranışlar, giderek değişmekte ve aslında kıskanılan kişinin, Yeon olduğu anlaşılmaktadır. Yeon’un ziyaretlerini sıklaştırması, Jin’in bu ziyaretleri hevesle beklemesi… Yeon’un her ziyaretinde verdiği bir fotoğraf vardır ve nedense bu fotoğraflar her defasında kaybolur. Kıskanan mahkum fotoğrafı neden parçalar ve yer? Neden, Jin’le kavga eder ve ziyarete gitmesine engel olmaya çalışır?

Sadece, dört duvar arasında geçen, hiçbir diyalog olmadan anlatılan bu hayranlık, gizliden gizliye bir eşcinselliğe mi dönüşmektedir? Ya da öyle mi gösterilmek istenmektedir?

Hayranlığını gizlemekte başarısız olan mahkum, en sonunda, sürekli intihar etmesine rağmen bunu başaramayan, her defasında kurtarılan Jang Jin’i öldürerek, ne yapmak istemiştir? Kendi zaferini mi kanıtlamıştır Yeon’a karşı? Belki de, aşık olduğu kişinin, bir daha gelmeyecek aşığını düşünerek acı çekmesine izin vermek istemediğindendir bu cinayet…

*Muhabirimizin diğer haberleri

[[Dönersen Ölürsün]]

[[Türkiye sinemasında eşcinsellik]]

[[Kaos GL’den yerel gey-lezbiyen muhabir ağı eğitimi]]

Etiketler: kültür sanat
İstihdam