08/08/2024 | Yazar: Kaos GL
Rayyan Aboobaker İngiltere'de göçmenleri hedef alan şiddeti yazdı: Şu anda gördüğümüz nefret suçları, güvenliğin bir haktan ziyade bir ayrıcalık haline ne kadar çabuk gelebileceğinin altını çiziyor.
Rayyan Aboobaker’ın PinkNews’te yayınlanan “UK riots: ‘I’m a trans Muslim – all marginalised communities must stand against violence’” başlıklı yazısını KaosGL.org Türkçeleştirdi. Yazının tamamı aşağıda yer alıyor.
Genellikle Londra'yı keşfetmeye evet derdim: müzeleri keşfetmek, Gay's the Word kitapçısına gitmek gibi. Ancak Birleşik Krallık'ta son zamanlarda yaşanan şiddet olayları beni Güney Asya toplumunun dışına çıkmaya korkar hale getirdi.
Bir trans Müslüman olarak ırkçılığın, İslamofobinin ve transfobinin ağırlığı özellikle fazla geliyor. Geleneksel kıyafetler giymek gibi basit eylemleri güvensiz hale getiren kamusal düşmanlığın artması ve önyargıların yoğunlaşması, izolasyon hissini daha da arttırıyor.
2000'li yıllarda Batı Londra'da doğup büyüdüğüm için, bayramı birlikte kutladığımız ve yerel camiye abayalarımız[1] ve takkelerimizle yürüdüğümüz büyük bir Müslüman topluluğunun parçası olduğum için şanslıydım. Ancak İslamofobi, özellikle de yanlış bilgi yayan, Müslümanları, mültecileri ve göçmenleri şeytanlaştıran çeşitli medya kuruluşlarında yaygındı ve Birleşik Krallık'ın dört bir yanında saldırganlık vardı. Hala da çok yaygın.
Hatırlıyorum da 2018'de arkadaşlarım ve ben, belirli bir günde topluluğumuzu hedef alan bir broşür nedeniyle okulda panik halindeydik. O kadar korkmuştuk ki hiçbirimiz evden çıkmaya cesaret edemiyorduk. Tanıdığım insanlar, farkında olmadan, dışarı çıkmak isteyip istemediğimi soruyorlardı. Ben de "Hayır, bizim için çok tehlikeli” demiştim.
Hedef alınma ya da saldırıya uğrama korkusu bizi kapana kısılmış hissettiriyor. Bu anlar ve şu anda gördüğümüz nefret suçları, güvenliğin bir haktan ziyade bir ayrıcalık haline ne kadar çabuk gelebileceğinin altını çiziyor.
Buna ek olarak, yanlış bilgilendirme ve zararlı stereotiplerin yayılması nedeniyle homofobi ve transfobi yükseliyor, özellikle beyaz olmayan translar düşmanlığın en ağır yükünü taşıyor. Irkçılık, İslamofobi ve homofobinin kesişimi hayatlarımızı karmaşıklaştırıyor ve birçok kişiyi sürekli tetikte yaşamaya zorlayan bir baskı ağı yaratıyor. Benim için, sadece var olmak için bir labirentte gezinmek gibi geliyor.
Çocukluğum homofobi ve transfobi ile geçti, geleneksel değerlerden ve 28. Madde'nin[2] kalıcı etkilerinden etkilendim ve bu durum LGBTQ+ kimlikleri hakkında konuşmayı tabu haline getirerek beni içselleştirilmiş homofobi ile baş etmek zorunda bıraktı.
Bu kesişen kimlikler, varlığımın genellikle bir anormallik veya tehdit olarak görüldüğü anlamına geliyor - benim ve birçok kişinin karşılaştığı zorluklar, sadece bir önyargı biçimiyle değil, birden fazla ayrımcılık katmanıyla uğraşmaktır - ve medyada deneyimlerimiz anlaşılmadığı, gerçeklerimiz sıklıkla göz ardı edildiği veya yanlış temsil edildiği için yalnızlık ve görünmezlik hissini artırıyor.
Bu baskıların birleşik ağırlığı, kabul, güvenlik ve eşitlik için sürekli bir mücadele yaratıyor ve daha incelikli ve kapsayıcı savunuculuğa duyulan acil ihtiyacı vurguluyor.
Karşılaştığımız ötekileştirme sistematik ve sağlık hizmetlerinden istihdama kadar hayatımızın her alanını etkiliyor. İster cinsiyet kimliğinin ya da dini inançların anlaşılmadığı ya da kabul görmediği bir iş yerinde, ister ihtiyaçların göz ardı edilebildiği tıbbi bakım arayışında olsun, marjinal grupların bir dezavantajlar döngüsüyle karşı karşıya olduğu açık.
Bu döngüyü kırmak için, kesişen kimliklerin karmaşık gerçeklerini tanıyan destek ve kapsayıcılık ile bu sistematik sorunları ele almak esas.
Ancak zorluklara rağmen toplumlarımızda güç ve dayanıklılık da gördük. Gönüllülerin sokakları temizlediğini, protestocuların ibadet yerlerini ve mülteci ve göçmenlere yönelik alanları savunduğunu gördük ve insanların adaletsizliğe karşı seslerini yükselttiklerini duyduk. Marjinal grupların eşitlik için bir araya geldiğini gördük.
Bu son şiddet karşısında, marjinalleştirilmiş topluluklar dayanışma içinde olmalı. Tüm topluluklar arasında empatiyi geliştirmeli, birbirimizi desteklemeli ve savunmasız grupları koruyan politika reformlarını savunmalıyız. Her birimiz bir fark yaratabiliriz.
Benim için, hikayelerin duyulabileceği güvenli bir alan yaratmak önemli çünkü bu, kimsenin mücadelesinde yalnız hissetmemesini sağlıyor.
Kimliğin her yönünün korkulmak yerine kutlanacağı günler konusunda umutluyum.
İngiltere’de neler oluyor?
İngiltere’de geçen hafta üç kız çocuğunun ölümüyle sonuçlanan bıçaklı saldırının ardından ülkede göçmenleri hedef alan şiddet olayları başladı. Aşırı sağcı grupların göçmenlere yönelik saldırılarının ve sosyal medyadaki dezenformasyonun ardından Başbakan Keir Starmer, ortaya çıkan sahneleri "Aşırı sağcı haydutluk" diye tanımlarken "Bunları yapmanın hiçbir meşruiyeti yok" dedi.
[1] Siyah renkli, bol, omuzlardan ayak bileğine kadar uzunlukta, daha çok Kuzey Afrika, Arap Yarımadası, İran, Mısır gibi ülkelerde giyilen kaftan veya çarşaf benzeri kadın üst giysisidir.
[2] Yerel Yönetimler Yasası'nda 1988'de yapılan bir değişiklik olan madde, yerel yönetimlerin ve okulların eşcinselliği teşvik etmesini yasaklıyor ve Thatcher hükümeti tarafından gündeme getirilmişti.
Etiketler: insan hakları, mülteci, nefret suçları, siyaset, dünyadan