02/02/2016 | Yazar: Kaos GL

BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeid, Türkiye’deki devlet şiddetini, sokağa çıkma yasağı ilan edilen bölgelerdeki insan hakları ihlallerini ve medya üzerindeki baskıları eleştirdi.

BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeid, Türkiye’deki devlet şiddetini, sokağa çıkma yasağı ilan edilen bölgelerdeki insan hakları ihlallerini ve medya üzerindeki baskıları eleştirdi.

                                                           Fotoğraf: Ateş Alpar, Cizre

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeid Ra’ad Al Hussein, sokağa çıkma yasakları ve Türkiye’deki devlet şiddetine ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. Zeid, Türkiye Cumhuriyeti makamlarını sivillerin temel haklarına saygılı olmaya ve geçen hafta Cizre’de silahsız bir grup insana ateş açıldığı iddiasıyla ilgili acilen soruşturma başlatılması konusunda göreve çağırdı.

Zeid açıklamasında kendisi de olayda yaralanan ve görüntüleri çeken kameramanın yanı sıra, Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve gazetenin Ankara Temsilcisi Erdem Gül hakkında savcılar tarafından son derece ağır hapis cezaları talep edilmiş olmasıyla ilgili ciddi kaygılarını da dile getirdi:

Bir zulmün filme alınması suç değildir

“10 gün kadar önce Cizre’de Refik Tekin tarafından çekildiği anlaşılan görüntülerin fazlasıyla korkunç. Görüntülerde önlerinde beyaz bayrak taşıyan bir kadının ya da erkeğin bulunduğu bir grup silahsız sivil bulunuyor. Bir tür el arabası itiyorlar ve söylendiğine göre ölüleri taşıyarak bir caddeyi geçiyorlar. Belli bir mesafeden de silahlı bir askeri araç da bu kişileri izliyor. Caddenin karşısında geçince de yoğun ateş açılması ile yolları kesiliyor. Tekin de akan kan kamerasının merceğine yansırken çekim yapmayı sürdürüyor.

“Bir zulmün filme alınması suç değildir, tersine silahsız sivillerin vurulması suçtur. Sivillerin yaralandığı ya da öldürüldüğü bu ve benzeri olaylarla ilgili kapsamlı, bağımsız ve tarafsız bir soruşturmanın yürütülmesi son derece elzemdir. Bu görüntülerin ortaya çıkması, güvenlik güçlerinin dış dünyaya tamamen kapadığı iddia edilen Cizre’de ve Türkiye’nin Güneydoğu’sundaki diğer yerlerde tam olarak nelerin olduğu konusunda soru işaretleri oluşturuyor.”

BM insan hakları şefi, Refik Tekin’in maruz kaldığı muameleye ilişkin aktarımların, Türkiye’de gazetecilerin ve diğer eleştirel seslerin maruz kaldığı muameleler ile ilgili “hâlihazırda mevcut olan kaygılara” yenisini eklediğini söyledi.

“Ülkede endişe verici sayıda gazeteci ya da medya çalışanı ya hâlihazırda yargılanıyor ya da yargılanmayı bekliyor” diyen Zeid sözlerine şöyle devam etti:

“Bu durum da Türkiye’nin tarafı olduğu Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğünü güvence altına alan 19. maddesinin gereklerini yerine getirip getirmediği konusunda soru işaretlerinin oluşmasına neden oluyor. Terörle mücadele yasaları, ifade ve görüş bildirme özgürlüğünün kısıtlanması için birer araca dönüşmemeli. Yazdıkları yazılar için yargılanan Can Dündar ve Erdem Gül’ün davasında olduğu gibi hiç kimse ömür boyu hapis cezası ile karşı karşıya bırakılmamalı. Gazeteciler ve diğer medya çalışanları mesleklerini icra ederek yaptıkları meşru ve barışçıl eylemleri nedeniyle gözaltına alınmamalı, tutuklanmamalı ve yargılanmamalı. Kamuoyunu ilgilendiren konularda eleştirel bir ortamın yaratılmasına katkıda bulunmak medyanın görevlerindendir.”

Devletin memurları insan haklarını ihlal edemez

Hükümetin kendisini 20 Haziran 2015 - 28 Aralık 2015 tarihleri arasında polis, jandarma ya da asker 205 güvenlik gücü mensubunun öldürüldüğü konusunda kendisini bilgilendirdiğinin altını çizen Zeid, “Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin vatandaşlarını şiddetten koruma görevini elbette kabul ediyorum” dedi.

Yüksek Komiser sözlerine şöyle devam etti: “Ancak yetkililer askeri ya da güvenlik operasyonları sürdürülürken insan haklarının korunması konusunda son derece dikkatli olmak zorundadırlar. Eğer devletin memurları insan haklarını ihlal ederlerse de kovuşturulmalıdırlar.”

Yüksek Komiser, “terörle mücadele adı altında yapılan her türden eylemin, uluslararası hukuktan kaynaklanan başta yaşama hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı, ifade özgürlüğü ve kişi güvenliği olmak üzere insan haklarını koruma ve saygı gösterme yükümlülükleriyle uyumlu olmasının güvence altına alınması” konusunda harekete geçilmesini istedi:

“Bu haklara saygı gösterdiğini ortaya koymanın en hızlı yolu da gazeteci, akademisyen ya da insan hakları savunucusu olsun devletin fiillerini takip ettiği ya da eleştirdiği için tutuklanmış ya da yargılanan kim varsa herkesi serbest bırakmak olacaktır. Buna ek olarak kamu yetkililerinin sadece sözcükleri ve kameraları olan muhaliflere gaddarca tutum almaya imkan sağlayan yasal düzenlemeleri gözden geçirmeli ve gerektiği durumda değiştirmelidir.”


Etiketler: insan hakları
İstihdam