23/11/2022 | Yazar: Kaos GL

Lubuncayı hakaret addederek “İstiklal Marşını alenen aşağılama” iddiasıyla açılan dava 23 Mart 2023’e ertelendi.

Boğaziçi Lubunca davasında karar seneye kaldı Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

2019’da atılan bir e-posta üzerine Lubuncayı hakaret addederek açılan davanın ikinci duruşması bugün (23 Kasım) İstanbul 18. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü.

2021’de kayyum rektörün kapattığı Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü’nün 2019 yılında üyelerine attığı bir e-posta üzerinden açılan davada, ölüm tehditleri alan LGBTİ+ öğrenci, “İstiklal Marşını alenen aşağılamadan” yargılanıyor. Davanın gerekçesi, Savcının LGBTİ+ alt kültürüne ait Lubunca dilini hakaret addetmesi. İki kişinin üç yıl sonra yargılanmasına yol açan süreci başlatan ise hükümete yakın medya organlarının karalama kampanyaları.

Dava ertelendi

Bugün görülen duruşmaya yargılanan LGBTİ+ öğrenci ve avukatları katıldı. Salon içerisinde ve kapı önünde sivil polislerin beklediği davada karar çıkmadı. Mahkeme, LGBTİ+ Çalışmaları Kulübüne ait e-posta adresinin akıbeti hakkında bilgi almak için üniversiteye yazılan müzekkereye cevap gelmediği için davayı 29 Mart 2023’e erteledi.

Sosyal medyadaki bir paylaşımı üzerinden davaya eklenen kişinin avukatı ise beklenen cevabın kendi müvekkili ile ilgisi olmadığını belirterek dosyanın ayrılmasını talep etti. Ancak hakim bu kararı kabul etmedi.

İddianamede ne var?

Üç yıl süren soruşturmanın ardından hazırlanan iddianamede ise LGBTİ+’ların kendisi aşağılama sebebi olarak gösteriliyor:

“İstiklal Marşı'nın mısralarının "LGBTİ+" olarak anılan, lezbiyen, gey, biseksüel ve transgender ve interseksüel topluluğu ve kişileri temsilen kullanılan ibare ve kelimeler ile değiştirildiği, marşın Türk milleti için kutsal olan anlam bütünlüğünün ve kanunlarla korunan manevi varlığının alenen aşağılandığı…”

“Benim kültürümü değersiz, aşağı, iğrenç gören bu zihniyet doğal olarak LGBTİA+ düşmanıdır”

Yargılanan 23 yaşındaki öğrenci M., ilk duruşmada savunmasını Mahkemeye sundu. M., savunmasında, “Parçası olduğum bu mücadele yok sayılan, ezilen, baskılanan kimliğim/kimliklerimiz için verdiğim bir hayatta kalma mücadelesidir. Parçası olduğum öğrenci kulübü BÜLGBTİA+ ise bu mücadelenin sadece mütevazi bir aparatıdır. Kulübümden de, kimliğimden de, parçası olduğum mücadeleden de gurur duyuyorum. Tam olarak da duyduğum bu gurur nedeniyle üzerime atılan asılsız suçlamaları reddediyorum. Ben bir suç işlemedim” dedi ve Mahkeme’nin Lubuncayı yargıladığını söyledi:

“Benim ve benim gibi olanların güvensiz yaşam koşulları nedeniyle oluşturdukları bir dildir Lubunca, kimlikdaşlarımın hayatta kalma yöntemi olarak asırlardır kullandıkları bir araçtır. Yani, kimliğim için oldukça önemli bir unsurdur. Ben de bir LGBTİA+ olarak bu dili sahipleniyor ve bu dilden, bu dili konuşan başta translar olmak üzere tüm LGBTİA+lardan, onların verdikleri yaşam mücadelesinden gurur duyuyorum. Dolayısıyla, gurur duyduğum bir şeyi aşağılama amacıyla kullandığıma dair iddia düpedüz bir mantık hatasıdır. Hatta ve hatta, mantık hatası olmasının da ötesinde, İstiklâl Marşı’nın sözlerini Lubunca kelimelerle değiştirmek suretiyle onu aşağılamaya çalıştığımı söyleyenler LGBTİA+fobi yapmaktadırlar çünkü onlar LGBTİA+ların kullandığı dil olan Lubunca’yı değersiz, aşağı, iğrenç görmekte ve İstiklâl Marşı’nı değersizleştirdiğini düşünmektedirler. Benim kimliğim olan LGBTİA+lığımı, benim dilim olan Lubunca’yı, benim kültürümü değersiz, aşağı, iğrenç gören bu zihniyet doğal olarak LGBTİA+ düşmanıdır.”


Etiketler: insan hakları, nefret suçları, eğitim
2024