06/12/2010 | Yazar: KAOS GL

Liverpool merkezli bir sanat ve sosyal adalet örgütü olan Homotopia, homofobik ve transfobik saldırıya maruz kalanları anmak için menekşe dikiyor.

Bu Menekşeler Aslında Birer Yara İzi Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Liverpool merkezli bir sanat ve sosyal adalet örgütü olan Homotopia, homofobik ve transfobik saldırıya maruz kalanları anmak için menekşe dikiyor. Mehmet Sander, “Güzel yurdumuzda her köşe başına bir menekşe diksek az gelir ama şimdilik sembolik olarak bir tane dikeceğiz” diyor.

Homotopia’nın her yıl düzenlediği geleneksel LGBT festivalinin, Avrupa Kültür Başkenti olması dolayısıyla İstanbul’da düzenlenen 2010 ayağı kapsamında Türkiye’ye gelen tanınmış İngiliz sanatçı Paul Harfleet konsolosluğun bahçesine menekşeler dikti.
  
Kendisini “Liverpool merkezli bir sanat ve sosyal adalet örgütü” olarak tanımlayan Homotopia, yıl boyunca düzenlediği çeşitli sanat organizasyonlarıyla başta İngiltere olmak üzere dünyanın birçok yerindeki toplumları çoğulculuk ve insan hakları konusunda bilinçlendirmek ve herkes için eşitlik anlayışını geliştirmek için çalışıyor.
 
Bunun yanında, her yıl Kasım’da düzenlenen uluslararası LGBT (Lezbiyen-Gey-Biseksüel-Trans) sanat festivallerinde de özellikle cinsel yönelim ve toplumsal cinsiyet konularda farkındalığı artırmak için film gösterilerinden, dans performanslarına çok geniş programlar hazırlanıyor.
 
Sanat Direktörü Gary Everett’ın dediğine göre Homotopia’nın Türkiye için de birçok planı var. 2010 daha çok, daha kapsamlı işbirliği yapmaya gönüllü olacak yerel sanatçılar ve sivil toplum kuruluşlarıyla diyaloglar kurmak ve bu çalışmalara zemin hazırlamak için kullanılan bir pilot yıl olmuş. Gary, 2011 için daha heyecanlı; !f İstanbul ve URA Gallery destekçilerden bazıları.
 
Paul’ün küratörü olduğu Menekşe Projesi (The Pansy Project) de Homotopia kapsamındaki etkinliklerden biri.
 
Menekşe Projesi?
Peki nedir bu Menekşe Projesi? Kadın ya da erkek fark etmez, eşcinsellerin toplum içinde uğradıkları sözlü ya da fiziksel saldırılara dikkat çekmeyi amaçlayan bir proje bu. Beş yıl önce sanat eğitimi aldığı sırada psiko-coğrafyaya yani mekanların insanların duygu ve düşünce durumlarıyla nasıl etkileştiğine merak saran Paul kendi saldırı deneyimlerinden hareketle başlamış bu işe. İlham kaynağı da İngiltere’de trafik kazaları ya da benzer can kayıpları sonrasında insanların tamamen kendi içlerinden geldiği şekilde, kaza mahalline çiçekler bırakıp mumlar yakarak oluşturdukları yol kenarı abideleri olmuş.
Her saldırıya karşılık bir menekşe diken Paul bir süre sonra sadece kendisine yönelik saldırıları anmakla kalmayıp bunu kitlesel bir hareket haline getirmiş. Sadece ama sadece eşcinsel olduğu için sokak ortasında dayak yiyip öldürülen dostlarını anmak için, cesetlerin bulunduğu noktalara menekşeler ekmiş.
Normalde bu işi “gerilla bahçıvanlığı” denen bir yolla hallettiğini anlatıyor Paul. Onu çiçeklerle uğraşırken görüp yanına gelen halktan insanlar ve polis de amacını anlayınca destek vermeye başlıyormuş. Bir fotoğraf gösterdi örneğin, bir polis memuruyla birlikte dikiyorlar menekşeleri. Ama işler her zaman bu kadar kolay yürümeyebiliyor elbette. Örneğin 2007’de yine Homotopia kapsamında Liverpool’da bulunan St. Jones Parkı’nın bir ucundan öbür ucuna menekşe dikmeye karar vermişler. Gary, izin almak için tam beş ay uğraştıklarını söylüyor.
 
Onlar Çiçek Değil Yara İzi
Bu arada İngiltere’de ortaya çıkan menekşe dalgası ABD, Almanya ve hatta İrlanda’ya yayılmış. Paul daha sonra her bir menekşenin fotoğrafını çekip bunlardan bir sergi oluşturmuş. Fotoğraflar uzaktan bakınca çok güzel, insana bir botanik bahçesinde geziyormuş izlenimi veriyor.
Ancak yakına gittiğinizde o güzel çiçeklerin aslında birer yara izi olduğunu düşünmeye başlıyorsunuz. Çünkü her fotoğrafın bir ismi var ve isimler yaşanan saldırılarda kullanılan çirkin ifadelerden geliyor; “Tekerlek!”, “Hey, parlak çocuk!” ya da “Galiba birkaç eşcinsel dövme zamanımız geldi!” gibi.
 
Ya Türkiye’deki Menekşeler?
Paul’le konuşurken, kendisine Türkiye’deki homofobi ve transfobi cinayetleriyle ilgili bilgisi olup olmadığını soruyorum, “Bunların nefret suçu kapsamında olmaması çok acı” cevabıyla konuya hakim olduğunu gösteriyor. Peki Konsolosluk’un bahçesi dışında da çiçek ekecek mi Paul Türkiye’de?
O noktada buradaki en yakın çalışma arkadaşlarından biri olan performans sanatçısı Mehmet Sander söz alıyor ve: “Güzel yurdumuzda her köşe başına bir menekşe diksek az gelir ama şimdilik sembolik olarak bir tane dikeceğiz” diyor.
 
Hem Düşünceli Hem Benzersiz
“Neden papatya ya da gül değil de menekşe?” diye sorarsanız onun açıklaması da Paul’den gelsin: İngilizce’de menekşe kelimesinin karşılığı olan “pansy” Fransızca düşünmek anlamına gelen “penser” fiilinden geliyor. Menekşelerin kafalarını önlerine eğip düşünen insanlara benzedikleri düşünüldüğünden bu çiçeğe de böyle bir isim yakıştırılıyor. İlerleyen zamanda düşünceli erkeklerin eşcinsel olduğu gibi bir inanış yayıldıkça, eşcinseller için yerici bir tabir olarak bu kelime kullanılmaya başlanıyor. Dolayısıyla Paul de projesi için menekşeleri tercih etmiş.
O böyle diyor. Ama benim aklımda hep etkinlik sırasında hem ilk menekşeyi diken hem de bizlere “hoş geldiniz” diyen İngiltere’nin İstanbul Başkonsolosu Sayın Jessica Hand’in bu konuşma sırasındaki sözleri var: “İlk bakışta hepsi birer menekşedir, ama aslında her menekşe, eşsiz, benzersiz ve farklıdır. Bence bu bizlerin ve içinde yaşadığımız toplumların mükemmel bir temsili. Hepimiz aynı görünsek de birbirimizden farklıyız.”
Menekşelerin farklılıklarına rağmen gözümüzde eşit olmaları gibi; hepimiz farklıyız, ama bu eşit olmadığımız anlamına gelmemeli.
Paul’ün sadece menekşe sevdiği için menekşe diktiği günlere en kısa zamanda erişmek dileğiyle…
 
Poul Harfleet’in çalışmasından örnekler:
 
İngiliz Başkonsolosluğundaki etkinlikten kareler:
 

Etiketler: insan hakları
2024