16/04/2009 | Yazar: Kaos GL

4. Kadın Kadına Öykü Yarışması’na katılım tarihi bir hafta uzatıldı.  Artık gelenekselleşen, 1 Mayıs’ta sonuçları açıklanacak ve ödülleri 4.

4. Kadın Kadına Öykü Yarışması’na katılım tarihi bir hafta uzatıldı.  Artık gelenekselleşen, 1 Mayıs’ta sonuçları açıklanacak ve ödülleri 4. Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma’da verilecek olan yarışmanın bu yılki teması ‘Ütopya-m’.
Kaos GL'den Nevin Öztop'un, öykü yarışması birincileri ile yaptığı söyleşiyi kaosgl.org okuyucuları ile paylaşıyoruz.

4. Kadın Kadına Öykü Yarışması’na katılım başladı! Artık gelenekselleşen, 1 Mayıs’ta sonuçları açıklanacak ve ödülleri 4. Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma’da verilecek olan yarışmanın bu yılki teması ‘Ütopya-m’. Ütopyalarımızı bir araya getirmek ve böylece çoğaltmak için, işte bir fırsat! Kadın kadına öykülerin var olduğunu görmenin, varlığının altını çizmenin ve ‘benim de bir öyküm var!’ demenin tam zamanı.

 
Siz kâğıt, kalem ve ilham perilerinizi masalarınızın üzerinde hazır ederken, biz diğer yandan, ilhamlarını nerde bulduklarını ve kadın kadına öykülerinin onlar için ne anlama geldiğini konuşmak üzere yakaladığımız geçmiş birincilerle yaptığımız söyleşileri sizlere sunuyoruz. İşte, birincilerimiz Yeşim, Tibith, Nevruz ve Angelique sizlerle!*
 
Yeşim T. Başaran, ‘Ayrı’ isimli Öykü ile 1. Kadın Kadına Öykü Yarışması Birincisi
 
Tibith, ‘Lilith’e Göre Yaradılış’ isimli öykü ile 1. Kadın Kadına Öykü Yarışması Birincisi
 
Nevruz Ebru Aksu, ‘Bu Gece Boş Musun?’ isimli öykü ile 2. Kadın Kadına Öykü Yarışması Birincisi
 
Angelique, ‘Sappho’yla Sevişmek’ isimli öykü ile 3. Kadın Kadına Öykü Yarışması Birincisi
 
Öykün, gerçeğe mi dayalıydı? Değil ise, öyküdeki hayallerin gerçeğe dönüştü mü/dönüşür mü?
 
Yeşim T. Başaran: Öykü yaşadığım şeylere dayanmıyordu. Sonuçta Türkiye'de RTÜK'ün sansürcü politikalarını eleştiren büyük bir miting hala düzenlemiş değiliz. Öyküdeki mitingin çağrıları, Türkiye'nin dört bir yanında, yerel radyolardan bile yapılıyordu. Farklı şehirlerden bir sürü örgüt katılıyordu. Miting için bir şarkı besteleyen aktivistler, barları gezerek bu şarkıyı çalıyorlardı, filan. Henüz bu güçlülükte eylemlerimiz olmadı; hayaller elbette. Fakat, Türkiye'de LGBT hareketinin kendini geliştirme hızına bakacak olursak, çok kısa zamanda gerçekleştirilebilirler! Ha bu arada, kız arkadaşımın ablasının çocuğu da yoktu. Bak, o gerçekleşmek üzere işte şimdi.
 
Tibith: Öykü fantastik bir öyküydü; yaradılış mitini yeniden yazıyordu. Çoğu yaradılış mitine ve dinlere egemen olan ataerkil söylemi saf-dışı bırakarak, yeniden yaratırken, kendimi mutlu eden bir hayal kurdum. Tanrıyı aksakallı bir "Baba"; öfkeli, cezalandırıcı, mutlak güç sahibi yaşlı bir adam olarak değil, yaratıcı ve çalışkan bir kadın olarak düşündüm; eşcinsel aşkla heteroseksüel aşk arasında ayrım gözetmeyen, hatta beklenmeden gelişen bir eşcinsel aşk, onun planlarını aksattığında dahi istifini bozmayan bir kadın olarak. Başkalarının mitleri de bundan daha gerçek olmadığına göre, kendiminkini tercih edebilirim sanırım.
 
Nevruz Ebru Aksu: Bastırılmış hayatlar yaşayanların, gerçeklik olgusu nedir? Kişiliğinizin ayrılmaz bir parçası olan cinsel yöneliminizi ailenizden, arkadaşlarınızdan, iş çevrenizden saklayarak geçirdiğiniz hayat ne kadar gerçektir?... Benim öyküm hepimizin ‘yarı zamanlı’ gerçekliğine dayalı. Bizi ‘öteki’leştirenlerin yaşam alanlarına girdiğimiz anda, katlayıp cebimize koyduğumuz yüzümüzün gerçekliği. Pek çoğumuz deneyimledik öykümde sözünü ettiğim hayatı. Ya da o kadar çok hayal ettik ki, gerçekliğimiz artık hayallerimiz oldu ya da tam tersi…
 
Angelique:Öyküm tamamen kurgudan ibaretti. Öyküde hayal edilip yazıya dökülmüş olaylar, mekânlar, kişiler tamamen hayal ürünüydü. Öyküdeki olaylar hiçbir zaman gerçeğe dönüşmediler, dönüşmeyecekler. Hepsi, havada asılı kalmış bir ‘an’dan ibaretti. Hayallerde kalmalı.
Kadın kadına öykün ve katıldığın bu etkinlik, senin için ne anlama gelmişti/geliyor tam olarak?
 
Yeşim: LGBT hareketi içinde kadın katılımı ve aktivasyonu ilk yıllarda oldukça zayıftı. Harekete dahil olan kadınlar olarak, bu durumu değiştirmek için epey çaba sarf etmek zorunda kaldık ve kalıyoruz. Kadın Kadına Öykü Yarışması’nın, bu tarih içindeki yeri benim için çok önemli. Yarışma, pek çok kadının kolundan çekiştirip, onların olan bitene bakmasına, birbirileri ile tanışmalarına vesile oldu. Ödül törenleri de, kadınlar açısından benzer bir şekilde tarihi önemi olan etkinlikler bence. Artık gelenekselleşen bu yarışmanın, bizleri yazan kadınlar haline getirmesini çok seviyorum.
 
Tibith: O sıralar Jeannette Winterson üzerine araştırmalar yapıyordum. Bu öykü yarışmasını duyduğumda, bizim ülkemizde de Winterson’ınkiler gibi öyküler yazılacağını, okuyacağımı umdum ve bayağı sevindim, ancak aylar geçlikçe öykü gelmiyordu. Ben de daha önce hiç yapmadığım bir şey yaptım, bir öykü yazarsam belki şeytanın bacağı kırılır, başka öyküler de gelir diye düşünerek. Benimkini bir sürü birbirinden güzel öykü izledi. Daha önce hiç öykü yazmamıştım, sonra da yazmadım. Dolayısıyla, benim için beklenmedik ve eşsiz bir deneyim oldu.
 
Nevruz: Yarışmaya gönderdiğim öykümü yazdığım günlerde içime kapanıktım. Tüm dışavurum yollarımın kapandığını düşünüyordum ve açıkçası bu etkinliğe katılmayı düşünmüyordum. Aynı dönemde ‘Aç Yüzünü!’ ismini taşıyan ve Kaos GL ile ortak yürüttüğümüz bir fotoğraf projesi üzerinde çalışıyordum. Proje, kadınları seven kadınların portrelerinden oluşuyor. Elbette pek çoğu tanıdığım kadınlar ve çekimler sırasında ettiğimiz sohbetlerden sonra anladım ki, hepimizin kendini ifade etme ve görünür olma ihtiyacı var. Pek çok arkadaşımın hayallerini ve yaşamlarını dile getirmiş olduğumu düşünüyorum. Hepimiz adına bir üretimde bulunmak ve bu üretimin ödüllendirilmesi çok onur verici.
 
Angelique: Ben yıllardır yazıyordum fakat yazdıklarımı kimseyle paylaşmıyordum. ‘Ten ve Tutku’ temasını görünce, içimden yazmak ve yollamak geldi. Kazanmak, özellikle birinci olmak ise, benim yazmak konusundaki özgüvenimi arttırdı. Yarışmadan sonra, hikâyelerimi başkalarıyla paylaşmaya başladım; ve şimdi, hikayelerimi bir dergide yayınlayabilecek kadar az çekiniyorum onların okunmalarından.
 
Öyküne ilham veren kişi/kişiler ile paylaştın mı birincilik mutluluğunu? Ya da birincilik ödülünü?
 
Yeşim: İlham kaynağım, kişiden çok yaşadığım ilişki. Hem öykünün kendisinin hem de ödülün, ilişkimde özel yerleri var elbette. Ancak, kedilerim ödülümü kıracaklar diye ödüm kopuyor. Seramikten bir ödül çünkü! Yazdığım öykü, birinciliği başka bir öykü ile paylaştı. O öykü gerçekten çok -çok- özel bir öykü bence. Oldukça yaratıcı, canlı, inanılmaz. Hayatımda okuduğum en güzel "kadın kadına" metinlerden birisi o. Yazarı, yazmaya devam ediyor mu bilmiyorum. Umudum devam etmesi yönünde.

Tibith: Öykümü, Kaos GL’ye yollamadan önce, ilham veren kişilerle paylaştım. Beni Winterson okumaya ilk yönlendiren kişi, "ben fantastik öykü sevmem, iyi olmuştur herhalde" dedi, heyecanım sönüverdi. Fakat ben yazarken keyif almıştım, o yüzden başkalarıyla da paylaşmaya karar verdim aynı keyfi alanlar olabilir diye. Öte yandan öyküyü, beğenmeyen ilhamıma e-postalarken, yine onun tanıştırdığı, kendisinin de yazdığını bildiğim bir tanıdığa da yollamıştım. Hiç üşenmemiş, benim gözümden kaçan klavye hatalarını tek tek işaretleyip, büyük bir mütevazılıkla düzeltme önerileri yapmış; içerik konusunda da cesaret verici şeyler yazmış. En az benim kadar heyecan duymuştu öyküden; birincilik haberi geldiğinde benden daha çok sevindi. Öykü vesilesiyle arkadaşlığımız ilerledi, derken dönüştü. İki buçuk yıldır birlikteyiz. "Lilith'e göre Yaradılış", birincilik ödülünü bir başka öykü, Dambırık rumuzlu (Yeşim T. Başaran) arkadaşımızın "Ayrı" adlı öyküsü ile paylaştı. Ödül bir sonraki sene, Ankara'da Homofobi Karşıtı Buluşma’da verildi, ancak aradan geçen sürede yeni bir yarışma yapılıp, ilk yarışmada iki öykünün birinci seçildiği unutulmuş ve sadece bir ödül hazırlanmıştı; seramik çalışmaları yapan bir arkadaşımızın hazırladığı çok güzel bir levha. Yeşim o sene buluşmaya gelemedi. Ben de ödülü aldıktan sonra İstanbul'a, Yeşim’e gönderdim.
 
Nevruz: Öyküme ilham verenler, yaşamıma ucundan kıyısından ya da tam orta yerinden dokunmuş tüm arkadaşlarım. Hepsiyle olmasa da, hala görüştüklerimle paylaşıyorum mutluluğumu.
 
Angelique: Öyküme kimse ilham vermemişti; her şey benim beynimin içinde olup bitti. Bu sebeple, birinciliğimi iki-üç arkadaşımla paylaştım sadece. Ödül ile bir fotoğraf makinesi aldım ve milyonlarca fotoğraf çektim.
 
Bu senenin teması, ‘Ütopya’. Yarışmaya bu yıl bir kez daha katılacak olsan, ilhamını nerede ararsın?
 
Yeşim: Kaos GL Dergisi’ndeki, LGBT örgütlerinin web sitelerindeki, hareketin ürettiği broşür ve kitapçıklardaki ve elbette gerçekleştirdiğimiz etkinliklerdeki kadın deneyimlerinde ararım.

Tibith: Yaşadığım toplumda değişmesini, daha iyi olmasını istediğim her şeyde. Ursula LeGuin, Marge Piercy, Sarah Perkins Gilman, erkek egemenliğinden arınmış toplumlarda yaşam, aşk ve kadınlar üzerine benim çok beğendiğim ütopyalar yazmıştır. Bu yarışmaya katılacak öyküleri o yüzden ayrı bir heyecanla bekliyorum.
 
Nevruz: Pek çoğumuzun ütopyası olan bir ülkede, Norveç’te yaşıyorum şu anda. İlhamımı şu anda yaşadığım ülkeden alırdım sanırım.
 
Angelique: Ütopya, üzerine çok fazla şey üretilebilecek bir konu başlığı bence. Ben bir hikâye yazacak olsam, ilhamımı kendimden alırdım. Kesinlikle. Çünkü kendime ait ütopyalarla dolu bir dünyam var.
17 Nisan, katılım için son gün. ‘Katılsam mı… Katılmasam mı…’ demekte olan kadınlara bir notun var mı?
 
Yeşim: Ben daha önce hiç öykü yazmadım. Herhangi bir konuda birinci de olmadım. Dolayısıyla "öykü yarışması"na katılmak benim yaşantımda sıradan bir olgu değil. ‘Bizlerin yarışması’ olduğu için katılmıştım. Hiçbir lezbiyenin veya biseksüel kadının, "benim yazdıklarımın, yaşam deneyimimin ne önemi var ki" demesini istemem. Nihayetinde biz, bu yaşam deneyimlerine dayanarak politika üretmiyor muyuz?...
 
Tibith: Anlatmak istediklerini, gerçek ya da kurgusal deneyimlerini en iyi onlar anlatır; bu işi başkalarına bırakmayıp, kendi sözleriyle kendilerini ifade etsinler. Olanı değil, nasıl olmasını istediğimi hayal etmenin, yazmanın, paylaşmanın keyfi için yazmış ve katılmıştım; çok da keyifli oldu.
 
Nevruz: Her türlü azınlığın, kayıtlı bir tarihi olması çok önemli. Özellikle gelecek kuşaklar için. Yarışmada dereceye girmek değil önemli olan. Hepimizin her türlü yapıcı üretimi, ‘biz buradayız!’ diye bağıran barış çığlımızdır. Önemli olan bu çığlığa ortak olmanın verdiği iç huzurudur…
 
Angelique: Ütopyaları varsa kadınların (olmadığını düşünemiyorum bile!), ellerinden geldiğince yazmalılar. Kazanmak bir yere kadar önemli. Ben, hikâyemi Kaos GL’ye gönderirken, şöyle demiştim kendime: ‘Bu hikâye, hiçbir ödül alamasa da, ben hayalimi yazdım. Benim bir hikâyem var!’
 
*Söyleşiyiyapan: Nevin Güngör
 


Etiketler: kadın
İstihdam