07/08/2006 | Yazar: Kaos GL

Bursa’da yaşanılanlar yerel basında da birbirinden farklı yorumlarla yer aldı. Bunlardan biri özellikle ilgimizi çekti. Bursa Hakimiyet Gazetesi yazarlarından Haluk Payaslıoğlu, yazısında ‘Ah keşke Bursa'yı Nazizm ‘ruhaniyetiyle’ değil ‘insanlık değerleriyle’ özdeşleştirebilseydiniz’ diyor.

Bursa’da yaşanılanlar yerel basında da birbirinden farklı yorumlarla yer aldı. Bunlardan biri özellikle ilgimizi çekti. Bursa Hakimiyet Gazetesi yazarlarından Haluk Payaslıoğlu, yazısında ‘Ah keşke Bursa'yı Nazizm ‘ruhaniyetiyle’ değil ‘insanlık değerleriyle’ özdeşleştirebilseydiniz’ diyor.

KAOS GL

Haluk Payaslıoğlu

''Cinsel Yönelime Yönelik Ayrımcılığa Karşı Buluşma'' adı verilmiş pazar günkü Bursa yürüyüşünü linç tehditleriyle iptal ettirmeyi ‘başaran’ Bursasporlu Esnaflar Derneği, tepkisini bir gün önceden açıklamıştı zaten.

’Travestileri, Transeksüelleri, Geyleri, Lezbiyenleri Koruma, Yardımlaşma ve Kültürel Etkinlikleri Geliştirme Derneği’nin (GÖKKUŞAĞI), Bursa Valiliği’nin derneğin kapatılması istemiyle Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı başvuruyu protesto amacıyla organize ettiği yürüyüşe tepki gösterenlerin temsilcisi önceki gün şunları söylüyordu:
‘Bursa, çağ açıp çağ kapatan Fatih Sultan Mehmet Han'ın, Ulubatlı Hasan'ın doğduğu bir memlekettir. Onca evliya türbesinin bulunduğu ruhaniyetli bir şehirde böyle kişilerin bırakın yürüyüş yapmalarına, Bursa'nın ismini ağızlarına bile almalarına karşıyız… Bursa böyle kimliği belirsiz lanet insanların cirit atacağı bir şehir değildir…’
‘Bu tarz kişilerin Bursa'yla özdeşleşemeyeceğini’ de ifade eden Dernek temsilcisi, ‘5 bin taraftarla geleceklerini’ söyleyerek ‘yürüyüşün engellenmesi için’ yetkilileri göreve çağırmıştı!

Tehditler işe yaradı. Yürüyüş bir şekilde iptal edildi. Can güvenliği ve kentin huzuru her şeyden önemliydi tabii. Tarafların şiddet siciline bakılırsa kentin kan gölüne dönmesi, Bursa ve dünya tarihine rezil rüsva bir şiddet sayfası eklenmesi an meselesiydi. Emniyet Müdürlüğü dikkatli davrandı. Yerel basın gazetecilik şehvetini dizginledi; Emniyetle iş birliği yaptı, provokasyona neden olabilecek haberleri vermedi, veremedi.
Ama sonuçta ne oldu? Bence, onca evliya türbesinin bulunduğu ‘ruhaniyetli’ ‘payitaht’ Bursa'mız 6 Ağustos Pazar günü, eş cinselleri Yahudilerle birlikte gaz odalarına gönderen Nazizm ‘ruhaniyetine’ teslim oldu! Keşke o yürüyüş yapılabilseydi…

Keşke Bursalı kimliğinizi ve 5 bin kişilik gücünüzü bir gurup talihsiz insanı lanetleyip aşağılamak için değil, Bursa'nın asıl değerlerini yüceltmek için kullansaydınız…
5 bin kişilik gücünüz toplumun dışına itilmiş, ezilmiş, var olma ve kimlik savaşı veren; cinsel yönelimleri birçoğunun kendi tercihi olmayan bir avuç sorun yumağı insana yeteceğine, siz de o Fatih Sultan Mehmetler gibi, ‘sizin gibi olmayanların haklarına saygı gösteren’ yepyeni bir çağ açabilseydiniz…

Payitaht olduğunu bilecek kadar gelişmiş kültürünüzü; Bursa'nın tarihini, doğasını, çevresini yok eden müteahhit zihniyetiyle savaşarak da gösterseydiniz delikanlı gibi, yeni katlar çıkacağınıza evlerinizin üstüne…

Şikeye karşı kampanyalar da yapsaydınız 5 bin taraftarla derdiniz gerçekten namus korumaksa. Setbaşı Köprüsü'ne futbolda şiddetin, kötü tezahüratın önlenmesi için gelseydiniz. 5 bin değil ama 50 kişi ile de töre cinayetlerinin karşısına dikilebilseydiniz sokaklarda. Eşlerini, çocuklarını döven adamları da lanetleseydiniz aynı 50 kişinizle…

‘Annelerin, babaların, çocukların gezdiği yerlerde’ trafik kazalarına, silahlanmaya; maganda kurşunlarına, okullara, hastanelere dikkat çekseydiniz. Gelir dağılımdaki adaletsizliği protesto etseydiniz. Haksız zamları, insafsız vergileri, soygun düzenini, yolsuzlukları kınamak için yürüseydiniz 5 bin taraftarınızla…

Özürlüler için bir çabanız bulunsaydı. Sokak çocukları için 500 kitaplık bir katkınız olsaydı onları otomobilinizin camlarını silmeye çalışırken küfredip kovacağınıza ve neredeyse ezeceğinize çelimsiz bedenlerini tekerleklerinizin altında…

Dünya çocuklar için cehenneme dönüştü, bakın biner biner ölüyorlar; keşke biraz da onlara ilgi gösterseydi aranızdan birkaç kişi. Sadece Müslüman çocuklar için değil, bütün çocuklar için titreseydi yürekleriniz…

Yaşayabilmek için, bir parça ekmek için etini satan hayat kadınlarıyla evliyalar şehri Bursa'da ilk cinsel deneyimlerinizi yaşarken gelseydi Ulubatlı Hasanların diktiği bayrak aklınıza. Bursa'nın adını ağzına almasını istemediğiniz o insanların benzerlerinin, taklitlerinin yer aldığı programlara reyting rekorları kırdırmasaydınız keşke…

Travestilerin, transeksüellerin, geylerin, lezbiyenlerin de sizin kadar onurlu insanlar olduğu aklınızın bir köşesinden geçebilseydi. Onlara yardım eli, çok değil 5 dost eli uzatabilseydiniz keşke. Bir dua etseydiniz ne olurdu 5 açık avuçla Bursa'daki evliya türbelerinde ıstırap dolu hayatlarına kolaylıklar dilemek için. Ve şükretseydiniz Allah'a siz de öyle olmadığınız, sizi yok etmek isteyenler olmadığı için…

Keşke asıl Bursalılığın bu olduğunu hissedebilseydiniz. Ah keşke Bursa'yı Nazizm ‘ruhaniyetiyle’ değil ‘insanlık değerleriyle’ özdeşleştirebilseydiniz…

Kaynak: Bursa Hakimiyet Gazetesi, 8 Ağustos 2006

Etiketler: medya
İstihdam