14/01/2011 | Yazar: KAOS GL

Başbakan’ın Mehmet Aksoy’un Kars’taki heykeli hakkındaki

Büyüklük, Ucube ya da Kiç'ören Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Başbakan’ın Mehmet Aksoy’un Kars’taki heykeli hakkındaki “ucube” nitelendirmesi gündemi meşgul etmeye devam ediyor. Aslında sanat açısından ucube kavramı birçok anlam barındırıyor. Ucube öncelikle klasik anlayışı sarsan, algılamayı sarsan anlamlarında da kullanılıyor. Ya da Klasik Yunan estetiğinden gelen ve bizim güzellik anlayışımız oluşturan “oran”, “uyum”, “denge” ve “pürüzsüz” gibi değerlerimizi sekteye uğratır. Platon ve Aristo’nun da saptadığı bu güzellik “ne eksiltilebilen ne de artırılabilen” orta anlayışına dayanır. Yani su ne çok sıcak ne de çok soğuk olacaktır; ılık yani…

Bu anlamda başta grotesk olmak üzere ucube; akademik, iktidar olmuş güzellik anlayışını sarsan bir koz olarak sürrealizm, dada gibi modernist akımlar tarafından seve seve sahiplenilmiş, politikleştirilmiştir. Max Ernst özellikle, başta Bosch’un tuhaf, ucube dünyasının tekrar sahiplenilmesi gibi. Yani toparlarsak ucube, bizim algılarımızı ve estetik beğenimize şamar indiren bir güce sahip. Ama Başbakan’dan bu bilgileri bekleyemeyeceğimiz için, onun tanımlaması başka tınılar taşıyor. Ama şöyle de bakılabilir tabii. Aksoy’un  klasik güzellik anlayışımızı ve uslu Orta duygumuzu sarsan heykeli,  Başbakan’ın  estetik anlayışına bir tokat atmış olabilir; ya da ortalama beğeniyi sarsmıştır.

Kitsch (Kiç) Şehir

Aslında ucube kavramını özellikle AKP’li belediyelerin yaptıklarıyla da kullanmak mümkün. Ya da Kiç kavramıyla. Çünkü Ankara Keçiören, sonrasında Sincan neredeyse sanat tarihine girecek bir mekan ve bağlam sağlıyor. Melih Gökçek’in ilginç anıtlarını da unutmamak koşuluyla.  Kiç kavramı daha çok, süslü, kolay, ucuz, çabuk algılanan estetik nesneler için kullanılıyor. Özellikle de 19, yüzyılda makinalaşma ve seri üretilen ürünleri tanımlamak için kullanılmış bir tanımlama. Hem ucube hem de kiç kavramı AKP’li belediyelerin yaptığı kentsel mobilyalar (!) için verimli uçlar veriyor. Akademide de bol miktarda makaleye de konu oluyor zaten. Ama Keçiören özellikle bu konuda liderliği kimseye bırakacak gibi değil. Hem devasa ölçüleriyle, grotesk biçimleriyle insanı sarsıveren, “noluyo” duygusu uyandıran tasarımlar cenneti. Hatta ismi yakında Kiç’Ören’e dönüşürse şaşırmamak gerekiyor. Hatta belediye dünya akademilerinde kiç ve ucube kavramını çalışan akademisyenleri bir uluslar arası rezidans programıyla kendine çekerek turizm geliri bile kazanabilir. Bizden söylemesi…

AKP’li belediyelerin yaptığı kentsel düzenlemeler ve anıtlardaki ortak nokta, kolay anlatımcılık ve devasa boyutlar. Özellikle de idealize edilmiş bir Osmanlı tarihiyle beraber olmak üzere. Aşır büyüklük aynı zamanda cüret ve gücü de fazlasıyla gösteriyor. Yani ucube ya da Kiç kavrama nereden baktığınız ve nereyi sarstığınız da önemli. Bu anlamda Başbakan’ın başka ucubelere de bakması gerekiyor.

Ucube kavramı sadece aşağılanmaz
Ucube kavramını aşağılayıcı anlamların dışında inceleyen çok önemli bir araştırma, geçtiğimiz günlerde YKY tarafından yayınlandı. Bu kavrama Başbakan’ın dışında bakmak isteyenlere önerilir.
 
(KİTAPTAN)
Ucubeler kendi başlarına yoktur. Bizim için vardırlar, kolektif temsillerimizde bulunmaktadırlar. İşte bu sebepledir ki insan ucubelerin fenomenolojisi, tarihsel bir bakışı ve psikanalitik bir yaklaşımı göz ardı edemez. İki kafalı bir adam, yapışık ikizler, tek gözlü burunsuz bir çocuk Kimi zaman hayatta kalma başarısını gösteren, kimi zaman daha doğmadan ölen ağır biçimsel bozukluklardan mustarip bütün bu varlıklar İşte Pierre Ancet, on dokuzuncu yüzyılın bilimsel teratoloji deneylerinden ucubelerin nesneleştirilerek meraklı gözlere sunulduğu panayırlara kadar, geçen yüzyıllarda ucubenin nasıl algılandığına değiniyor. Psikanaliz ve fenomenolojinin ışığında, günümüzde içerik değiştiren bu algının çözümlenmesine odaklanıyor.
 


Etiketler: kültür sanat
İstihdam