15/05/2025 | Yazar: Kaos GL

Çanakkale Onur Haftası Komitesi, valiliğin düzenlediği “Aile Yürüyüşü”ne ilişkin basın açıklaması yaptı: “Bu yürüyüşü, bu politikayı, nefretin meşrulaştırılmasını kabul etmiyoruz”

Çanakkale Pride: “Bu düzen bizi bastırmaya çalıştıkça, biz dayanışmayla büyüyoruz” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Çanakkale Valiliği, geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımla 15 Mayıs “Uluslararası Aile Günü” programını duyurdu. Programda “Aile Yürüyüşü” adı verilen bir etkinlik de yer aldı.

Çanakkale Pride, Çanakkale Valiliği Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü binasına “Aile Yılı Değiş, Direniş Yılı” yazılı pankart asarak valiliğin programına tepki gösterdi.

Tıklayın-Çanakkale Pride'dan valiliğin "Aile Yürüyüşü"ne pankartlı tepki: "Kurumları gökkuşağına boyuyoruz"

Çanakkale Pride Komitesi, bugün valiliğin düzenlediği Aile Yürüyüşü’ne ilişkin basın açıklaması da yaptı. Komite, basın açıklamasında “Buradan açıkça söylüyoruz: Bizler, nefrete karşı yaşamı savunuyoruz. Bizler, yasaklarınıza, yasalarınıza, yok saymalarınıza, hedef göstermelerinize rağmen buradayız, hiçbir yere gitmiyoruz!” dedi.

Basın açıklamasının tamamı şöyle:

“Bilindiği üzere Cumhurbaşkanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından 2025 yılı “Aile Yılı” ilan edildi. Ocak ayının başından beri ülkenin dört bir yanında heteronormatif aile kurumunu yücelten, erkek egemen ve eşitliksiz aile düzenini teşvik eden etkinlikler düzenleniyor.

Bizler biliyoruz ki bu yılın “aile yılı” ilan edilmesi, toplumun tamamını kapsayan bir iyileşme çağrısı değil; aksine, LGBTİ+’ları dışlayan, hedef gösteren ve bizleri toplumsal yaşamdan silmeyi amaçlayan politikaların bir örtüsüdür. Anayasa değişikliği planlarıyla birlikte aile yalnızca “kadın ve erkeğin birliği” olarak tanımlanmaya çalışılıyor. Bu tanım yalnızca LGBTİ+’ları dışlamakla kalmıyor, aynı zamanda yaşam tarzı farklı olan, evlenmeyen, çocuk yapmayan, yalnız yaşayan veya seçtiği topluluklarla bir arada var olan herkesi ötekileştiriyor.

“Aile yılı” adlandırmasının tek işlevi; homofobik, transfobik, kadın düşmanı şiddete meşru bir zemin yaratmasıdır. Neredeyse her gün başka bir siyasetçi ya da gazeteci, ailenin kutsallığı adı altındaki konuşmalarında nefret söylemine varan açıklamalarda bulunuyor. Bu söylemlerin toplumdaki izdüşümü ise nefret, şiddet ve saldırı oluyor.”

“Nefretin devlet eliyle silahlaştırılması yeni bir şey değil”

“İktidara sesleniyoruz: Aile dediğiniz şey şiddet üretmeye devam ederken, LGBTİ+’ları hedef almanız bardağı taşıran son damladır. Bugün burada gerçek adalet, gerçek eşitlik için ses çıkarıyoruz.

Nefretin devlet eliyle silahlaştırılması yeni bir şey değil. Devlet hem cinsiyet uyum süreçlerini ve hormon tedarikini zorlaştırarak doğrudan bedenlerimiz üzerinde tahakküm kuruyor, hem de LGBTİ+’ları insandan saymayarak ve şeytanlaştırarak toplumda ötekileştiriyor. Yakılarak öldürülen ve cinayeti hala aydınlatılmayan Hande Kader, babası tarafından eşcinsel kimliği bahane edilerek katledilen Ahmet Yıldız, sokak ortasında göğsünden kurşunlanarak can veren ve failleri haksız tahrik indirimi alan Çağla Joker; son yirmi yılda nefret cinayetine kurban gitmiş ya da intihara sürüklenmiş onlarca isimden sadece aklımıza kazınanlar.

İktidarın söylemleri, medya kanallarıyla desteklenen “LGBTİ+ karşıtı propaganda”ya dönüşmüş durumda. Kamu kaynakları kullanılarak yayınlanan nefret içerikli kamu spotları, düzenlenen “aile yürüyüşleri”, LGBTİ+’ların varlığını inkâr eden anayasal düzenleme teklifleri bu baskının yalnızca birkaç örneği. Bu söylemlerin sonuçları ise çok ağır. Halihazırda güvencesiz bir hayata mecbur bırakılan, yoksullukla ve işsizlikle boğuşan, kimliği sebebiyle eğitim hakkına erişemeyen, kiralayacak ev bulmakta bile güçlüklerle karşılaşan biz LGBTİ+’lar bu yıldan itibaren karşılaşmakta olduğu yok sayma ve hor görme biçimleri çok daha yıpratıcı, somut ve organize. Sokakta, okulda, evde, işyerinde LGBTİ+lar daha da görünmez hale getirilmek isteniyor. Etkinliklerimiz yasaklanıyor, vakıf ve derneklerimiz hedef gösteriliyor, kamusal alandaki varlığımız kriminalize ediliyor. Bu politikalar yalnızca LGBTİ+’ları değil, şiddete karşı mücadele eden kadınları da hedef alıyor.”

“Bu şehirde arkadaşlarımız üniversite kampüsünün içinde cinsel tacize maruz kalıyor”

““Aile” dedikleri yerde kadınlar öldürülüyor. Bugün, 15 Mayıs 2025 tarihinde, Çanakkale’de Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından “Aile Günü Kortej Yürüyüşü” gerçekleştiriliyor. Sözde "aile değerlerini koruma" iddiasıyla yürütülen bu etkinlik, gerçekte nefretin yürüyüşüdür. Biz bu yürüyüşte taşınan bayrakların arkasında, bizleri “anormal” ilan eden, yaşam hakkımıza saldıran bir ideolojiyi görüyoruz. Aileyi eril tahakküme ve kadının görünmez emeğine indirgeyenler, aşkı, aşksızlığı ve sevgiyi bize çok görüyorlar.

Ancak buradayız. Çünkü biliyoruz: Aile sadece bir kalıba sığmaz! Aile; şiddetsiz, özgür, dayanışmacı bir ortamdır. Bugün bu topraklarda her gün kadınlar öldürülüyor.

2025’in yalnızca ilk beş ayında 173 kadın tanıdıkları bir erkek tarafından öldürüldü. Sayısız kadın şiddete maruz kaldı. Öldürülen kadınların cinayet soruşturmaları hakkıyla yapılmıyor; deliller karartılıyor, şüpheliler tutuksuz yargılanıyor ve en nihayetinde teşvik sayılabilecek cezalar alıyorlar. Bugün aile kurumunu kutlamak için yürüyüşler, festivaller düzenlenen Çanakkale’de henüz birkaç hafta önce bir kadın evli olduğu erkek tarafından kaynar su ile işkenceye maruz bırakıldı. Bu şehirde bir kadın cinayeti, Tuğba Yavaş’ın şüpheli ölümü Ekim ayından beri etkin şekilde soruşturulup aydınlatılmıyor ve fail Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde hiçbir şey olmamış gibi ders vermeye devam ediyor. Failler aramızda geziyor! Bu şehirde arkadaşlarımız üniversite kampüsünün içinde cinsel tacize maruz kalıyor.”

“Nefretin meşrulaştırılmasını kabul etmiyoruz”

“Çocuklar istismara uğruyor, failin en yakın olduğu gerçeği hala yok sayılıyor. Devletin "aileyi koruyacağız" dediği her gün, bizler şiddet, baskı ve yok sayılma ile karşılaşıyoruz. Buradan açıkça söylüyoruz: Bizler, nefrete karşı yaşamı savunuyoruz. Bizler, yasaklarınıza, yasalarınıza, yok saymalarınıza, hedef göstermelerinize rağmen buradayız, hiçbir yere gitmiyoruz! “Yasa”yla var olmadık, “Yasa(k)”la yok olmayız! Varoluşumuz sizin “tanım”larınıza sığamaz! Sevdiğimiz kişileri, kurduğumuz dayanışma ağlarını, birlikte iyileştiğimiz dostlukları, mücadeleyle ördüğümüz aile biçimlerini tanımayan bir devleti meşru görmüyoruz. Bu sistem nefreti büyütmeye çalıştıkça, biz sevgiyi büyütüyoruz. Bu düzen bizi bastırmaya çalıştıkça, biz dayanışmayla büyüyoruz. Bu yürüyüşü, bu politikayı, bu nefretin meşrulaştırılmasını kabul etmiyoruz. Haklarımızdan, kimliklerimizden, hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz! Yaşasın LGBTİ+ mücadelesi! Yaşasın kadın dayanışması! Yaşasın özgürlük, eşitlik ve haklarımız.”


Etiketler: insan hakları, nefret suçları, aile, siyaset, onur yürüyüşü
İstihdam