02/05/2025 | Yazar: Burhan Kılıç
Cezaevlerinde hak ihlallerine maruz kalan trans mahpuslar anlatıyor. CİSST Derneği’nden LGBTİ+ Tematik Temsilcisi Avukat Erkin Akbay, cezaevlerinde LGBTİ+’lara yönelik hak ihlallerini değerlendiriyor.

Cezaevlerindeki LGBTİ+ mahpuslar, yıllardır ayrımcılığa, tecrit uygulamalarına, sağlık hizmetlerinde ve atölye katılımlarında engellemelere maruz kalıyorlar. Ancak bazı kurumlarda uyum sürecine yönelik olumlu adımlar da atılıyor. Görüştüğümüz mahpuslar ve uzmanlar, infaz kurumlarında yaşanan hak ihlallerini ve kısmi iyileşmeleri ortaya koyuyor.
Geçmişte cezaevinde kalmış Eylem Su Erkoç, Seçil Ceylan ve hâlâ cezaevinde olan Ayşe’nin* tanıklıkları, yıllar içinde yaşanan değişimi transların gözünden, Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) LGBTİ+ Tematik Temsilcisi Av. Erkin Akbay ile yapılan görüşme ise LGBTİ+’ların infaz sistemindeki yerini bir sivil toplum kuruluşunun gözünden değerlendirmemizi sağlıyor.
1999: Eylem Su Erkoç’un deneyimleri
Eylem Su Erkoç, 1999’da Ankara tutukevine girdiğinde, trans mahpusların hangi koğuşta kalacağına dair net bir düzenleme olmadığını söylüyor. Ne erkek ne de kadın koğuşuna kabul edilmediğini anlatan Erkoç, "Özel tecritte kaldım. Hücre hapsi değildi ama ciddi kısıtlamalar vardı" diyor. İlk günlerden itibaren ayrımcılığa maruz kaldığını belirten Erkoç “Başlangıçta emniyete getirildiğimizde polis nezaretindeyken de şiddet gördük. Bir suç işlemediğimiz hâlde böyle muamele gördük" diyor ve "Havalandırma hakkımız yoktu, bahçeye bile çıkamıyorduk. İlk zamanlar saldırgan olabilme ihtimalimiz bahanesiyle tıraş bıçağı bile vermediler, kişisel temizlik ihtiyaçlarımızı karşılayamadık" diye de ekliyor.
Cezaevinde şiddet ve kötü muameleyle karşılaşan Erkoç, Nevşehir’e nakledildikten sonra infaz koruma memurlarından dayak yediklerini söylüyor. "O zamanlar televizyon çok yaygın değildi. Biz de dışarıdan az da olsa bilgi alabilmek için yönetimden radyo rica ettik. Yanlışlıkla radyoyu bozduk ve ne olduysa ondan sonra oldu. Falakaya yatırıldık, gözlerimiz bağlandı” ifadelerini kullanıyor.
Bunun yanında, olumlu gelişmelere de değiniyor. Hormon tedavisi için başvurduğu ceza infaz kurumundan olumlu yanıt aldığını, hormon ve uyum sürecine orada da devam ettiğini söylüyor.
Etkinlikler ve atölyelere katılım ile ilgili olarak; “Bunlar tamamen ceza infaz kurumu müdürünün inisiyatifine bağlı. Bazı müdürler çok gaddar ve kötüydüler, atölye ve etkinliklere katılımımıza izin vermediler. Bazıları ise çok iyi ve saygılı insanlardı. Ayda bir sinema gösterimine katılmamıza izin verirler ve bize saygılı davrandılar” diye de ekliyor.
2008: Seçil Ceylan ve koğuş içindeki ayrımcılık
Seçil Ceylan, 2008 yılında cezaevine girdiğinde, LGBTİ+’ların sistematik olarak ayrımcılığa uğradığını anlatıyor. "Cezaevine girdiğim ilk gün dört erkek asker tarafından zorla soyuldum. Hiç bu kadar aşağılanmamıştım" diyor. “Mahkemeye giderken kadınları ayrı bir araca, erkekleri ayrı bir araca koydular. Beni ise tek başıma bir yere koydular, kendimi çok garip hissettim” diye ekliyor.
Hormon tedavisine erişemediğini, psikolog desteği alamadığını ve bazı gardiyanların transfobik tutumları olduğunu belirtiyor. "Koğuş içinde de ayrımcılık vardı. LGBTİ+’lar bile kendi aralarında gruplara ayrılıyordu, zaman zaman sevgililik ilişkileri yaşanıyordu. Ancak yönetim bunu öğrendiğinde keyfi cezalar veriliyordu" diyor ve tüm sürecinde üç maymunu oynadığını ifade ediyor.
Yaşadıklarına göre hukuki destek konusunda da sorunlar yaşadığını söyleyen Ceylan, avukatının kendisinden yüksek miktarda para aldığını ancak hiçbir hukuki destek sunmadığını vurguluyor.
2025: Ayşe’nin* Ceza İnfaz Kurumu'ndaki deneyimi
Ayşe, şu anda Ankara Ceza İnfaz Kurumu’nda bulunan bir trans mahpus. Daha önce kaldığı Bafra ve Aksaray cezaevlerinde fiziksel şiddete ve tacize maruz kaldığını belirtiyor. Ancak son yıllarda bazı iyileşmeler yaşandığını da ekliyor.
Özellikle cinsiyet uyum sürecine erişim açısından Ankara'daki uygulamaların daha olumlu olduğunu vurguluyor. "Hormon tedavime düzenli olarak devam edebiliyorum. Hacettepe Üniversitesi Hastanesi’nden randevularım alınıyor. Ancak süreç çok yavaş ilerliyor, bazen birkaç ay beklemek zorunda kalıyorum" diyor.
Cinsiyet uyum sürecindeki mahpusların operasyon sürecini tamamlayabilmesi için belirli Ceza İnfaz Kurumları’na sevk edilmesi gerektiğini belirten Ayşe, "Hacettepe’deki ameliyat sürecim için Ankara’ya nakledildim. Buradaki doktorlar sürecimi takip ediyor" ifadelerini kullanıyor. Bunun, LGBTİ+’lar için önemli bir kazanım olduğunu belirten Ayşe, "Geçmiş yıllarda bu sürecin hapishanelerde tamamlanması mümkün değildi. Şimdi en azından bazı hapishanelerde uyum sürecine yönelik olumlu adımlar atılıyor" diyor ve bulunduğu kurumda her mahpusun eşit olduğunu da vurguluyor.
Ekonomik durumu kötü olan mahpusların temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandığını da belirten Ayşe, "Annem ve babam vefat etti. Ekonomik durumum ne yazık ki iyi değil. Bu nedenle bulunduğum yere televizyon alamıyordum. Müdür, bana bir televizyon hediye etti. Bu benim için çok büyük bir jestti çünkü burada en küçük şey bile çok anlamlı oluyor" diyor.
Yine de sistematik sorunların devam ettiğini belirten Ayşe, özellikle trans mahpusların açık cezaevine alınmaması ve hücre hapsi benzeri tecrit uygulamalarının sürdüğünü belirtiyor.
CİSST: LGBTİ+ mahpuslar için hukuki ve yapısal eksiklikler
CİSST LGBTİ+ Tematik Temsilcisi Av. Erkin Akbay, Türkiye’de LGBTİ+ mahpusların ceza infaz kurumlarında ciddi hukuki belirsizliklerle karşı karşıya olduğunu belirtiyor. “Kanuni düzenlemeler, kadın ve erkek mahpusların ayrı barındırılacağını söylüyor ancak LGBTİ+ mahpuslar için açık bir düzenleme yok. Cinsel yönelimi farklı olanların ayrı barındırılacağı belirtilse de her infaz kurumunda LGBTİ+ koğuşları bulunmadığı için LGBTİ+’lar tecrit koşullarında yaşamak zorunda bırakılabiliyorlar” diyor.
CİSST’e yapılan başvurular, LGBTİ+ mahpusların büyük çoğunluğunun tek kişilik hücrelerde tutulduğunu, etkinliklere katılım haklarının sınırlandırıldığını ve açık cezaevine geçiş haklarının engellendiğini gösteriyor.
CİSST’in gözlemlerine göre, LGBTİ+ mahpuslar için ayrılmış koğuşların sayısı yetersiz. “Bu mahpuslar çoğu zaman, kendi talepleri dışında, farklı koğuşlara dağıtılarak güvenlik riskleriyle karşı karşıya kalabiliyor. Genel uygulamada trans mahpuslarla natrans LGB mahpusların ayrı tutulduğunu görüyoruz ancak bu uygulama da bir standarda oturtulmuş değil” diye ekliyor Akbay.
LGBTİ+ mahpusların cezaevlerinde en çok karşılaştıkları sorunların başında ayrımcılık olduğunu belirten Akbay, sonrasında tecrit, şiddet ve sağlık hizmetlerine erişim eksikliğinin geldiğini belirtiyor. “Kapasite yetersizliği bahanesiyle LGBTİ+ mahpuslara ayrı koğuş açılmıyor. Açık ceza infaz kurumlarına geçişlerinde keyfi engellemelerle karşılaşılabiliyor. Ayrıca infaz rejimi gereği tecritte tutulmaları gerekmemesine rağmen birçok LGBTİ+ mahpusun teklide kaldığını gözlemliyoruz” diye ekliyor.
Sağlık hizmetlerine erişim: Hormon tedavisi ve uyum süreci
CİSST’e gelen başvurular, trans mahpusların sağlık hizmetlerine erişimde ciddi sorunlarla karşılaştığını gösteriyor. Akbay, “Beden uyum sürecinde olan trans mahpuslar için hastane sevklerinde büyük aksaklıklar yaşanıyor. Takip edildikleri hastanelerden başka bir ile sevk edilen mahpuslar oluyor, bu da süreci uzatıyor” diyor.
Ancak bazı olumlu gelişmeler de var. Mahkeme kararı ile hormon tedavisi onaylanan mahpusların ilaçları devlet tarafından karşılanıyor. “Bu noktada, trans mahpusların süreci tamamlamak için hukuki destek alması büyük önem taşıyor” diye ekliyor.
Hak ihlallerine karşı şikâyet mekanizmaları
LGBTİ+ mahpuslar, infaz kurumunda yaşadıkları hak ihlallerine karşı sınırlı şikâyet mekanizmalarına sahip. Akbay, “Mahpuslar bizlere mektup yoluyla, danışma hattı vasıtasıyla, varsa avukatları aracılığıyla ulaşabilmektedir. Ayrıca mahpus yakınları da danışma hattı üzerinden bizlere ulaşabilmektedir. Danışma hattı haftanın 5 günü hizmet vermekte olup mahpus ve mahpus yakınlarının aramalarını karşılamak için açıktır. İnsan hakları ihlali tespiti halinde çeşitli kurumlara başvurular gerçekleştirilmekte. İl İnsan Hakları Kurulları, Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları başvuru yapılan kurumlar arasında sayılabilir” diye ekliyor.
Raporlar ne diyor?
Resmi veriler LGBTİ+ mahpusların sayısına dair belirsizlik yaratıyor. Türkiye’de toplamda 395 cezaevi bulunmasına rağmen, LGBTİ+ mahpuslara ilişkin net bir istatistik yok. 2013 verilerine göre 18 farklı cezaevinde 79, 2014’te ise 95 LGBTİ+ mahpus olduğu bildirilirken, CİSST raporlarında bu sayının 137’ye ulaştığı görülüyor. Ancak mahpusların kimliklerini gizleme eğilimleri nedeniyle gerçek sayının daha yüksek olduğu tahmin ediliyor.
CİSST’in 2023 yılı verilerine göre, LGBTİ+ mahpusların yüzde 80’i tekli hücrelerde tutuluyor ve birçok sosyal haktan mahrum bırakılıyor. Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın 2022 Cezaevi Raporu’nda ise LGBTİ+’lara yönelik ayrımcılık ve kötü muamelenin devam ettiği belirtiliyor. Kaos GL ve CİSST’in ortak araştırmasına göre, trans mahpusların yüzde 90’ı tecrit koşullarında tutuluyor.
Akademik literatür ve sivil toplum örgütlerinin raporları, LGBTİ+ mahpusların sistemde görünmezleştirildiğini ve ayrımcılığa maruz kalma korkusuyla verilerin eksik kaldığını ortaya koyuyor.
LGBTİ+ mahpuslar için çözüm önerileri
CİSST LGBTİ+ tematik temsilcisi Av. Erkin Akbay “LGBTİ+ mahpusların infaz koşullarının iyileştirilmesi için ihtiyaçlar doğrultusunda kapsayıcı bir kodifikasyonun gerçekleşmesi gözlemlediğimiz ihlallerin çoğunu sona ermesini sağlayabilir. Saydığınız aktörlerin iş birliği içerisinde hareket etmesi LGBTİ+ mahpusların ihtiyaçlarının giderilmesi ve karşılaşılan ihlallerin sona erdirilmesi açısından da önem taşıyor” diyor.
Raporlarda yer alan uzman görüşleri, LGBTİ+ mahpusların cezaevlerinde daha iyi koşullarda barındırılabilmesi için bazı temel reformların gerçekleştirilmesi gerektiğini vurguluyor:
- LGBTİ+ mahpuslara özel koğuşların yaygınlaştırılması.
- Açık cezaevine erişim hakkının tanınması.
- Cinsiyet uyum sürecindeki mahpusların sağlık hizmetlerine daha hızlı erişebilmesi.
- Cezaevlerinde bağımsız denetim ve şikâyet mekanizmalarının oluşturulması.
- LGBTİ+’lar, diğer mahpuslarla aynı-eşit haklara (çalışma, sağlık, spor, açık cezaevi hakkı vb.) sahip olmaları.
- Güvenlik gerekçesi veya keyfi gerekçeler üretilerek bu haklardan mahrum bırakılmaması.
Türkiye’de cezaevlerinde LGBTİ+ mahpuslara yönelik ayrımcılığın sona ermesi için yalnızca hukuki düzenlemeler yeterli değil. Denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi ve LGBTİ+ mahpusların temel insan haklarına erişiminin sağlanması gerekiyor. Cezaevlerinde herkes için adil bir infaz rejimi oluşturulmadığı sürece, LGBTİ+ mahpuslar ayrımcılık ve tecrit altında yaşamaya devam edecek.
*Konuşan kişinin adı güvenlik gerekçeleriyle değiştirilmiştir.
Etiketler: insan hakları, nefret suçları, barınma, sağlık, sağlık hakkı, özel haber