30/07/2009 | Yazar: Barış Sulu

Toplumdaki HIV/AIDS korkusu yüzünden kan bağışlamaları yasak olan Çinli lezbiyenler, kan verme hakkını elde etmek için hükümete dilekçe sunacak.

Toplumdaki HIV/AIDS korkusu yüzünden kan bağışlamaları yasak olan Çinli lezbiyenler, kan verme hakkını elde etmek için hükümete dilekçe sunacak. Ülke genelinde en az 540 lezbiyenin imzaladığı dilekçenin hükümete gönderilmeden önce bin kişiye ulaşması bekleniyor. http://www.towleroad.com/2009/07/lesbians-petition-to-end-chinese-gay-blood-ban.html Kampanyayı düzenleyenlerden bir kişi, "Hükümetin kan bağışlama talebimize saygı duymasını ve ayrımcılığın kalkmasını umuyoruz" derken Pekin Kızıl Haç Kan Merkezi Başkan Yardımcısı Şi Weiwei, sağlık açısından riskli oldukları için eşcinsellerin kan bağışlamasına izin verilmediğini belirtti. 10 milyonu lezbiyen olmak üzere yaklaşık 30 milyon eşcinselin yaşadığı Çin'de yasal bir düzenleme olmamasına rağmen eşcinseller yok sayılıyor.
Türkiye’de durum çok olmasa da farklı; lezbiyen ilişki eşcinsel ilişki olarak kabul görmüyor ve erkek erkeğe cinsel ilişkide bulunanlar kan veremiyorlar.
Kızılay’ın resmi internet sitesinde‘Kan bağışı yapabilir miyim?’ butonuna tıkladığınızda 16. Madde karşınıza çıkıyor:
 
Yüksek risk içeren aktiviteler:
Damardan uyuşturucu bağımlılığınız var mı?
Erkek erkeğe cinsel ilişkiniz oldu mu?
Pıhtılaşma faktör konsantresi ile tedavi oldunuz mu?
HIV (AIDS) Pozitif misiniz?
Para karşılığı cinsel ilişki yaptınız mı?
Cinsel yolla bulaşmış bir hastalık geçirdiniz mi?
Yukarıda sayılan riskli aktiviteleri yapan biri ile cinsel ilişkiniz oldu mu?
‘AIDS hastaları, damardan uyuşturucu kullananlar, HIV pozitif olanlar, erkek erkeğe cinsel ilişki yapmış olanlar, faktör konsantresi kullanan hastalar ve bütün bu gruplardan herhangi biri ile cinsel ilişkisi olanlar hiçbir zaman kan bağışı yapamazlar!’ uyarısı ile karşı karşıya kalıyorsunuz. ( http://www.kanver.org/sayfa.php?t=158 )
 
Bu konuyla ilgili biz de okuyucularımızdan görüşlerini aldık.
 
Elif Ceylan Özsoy,
Siyahpembeüçgen İzmir Derneği,
 
"Eşcinseller kan veremez, eşcinseller örgütlenemez, eşcinseller evlenemez. Peki, eşcinseller ne yapabilir bu ülkede? Öldürülür, bıçaklanır, derneği kapatılır, gizli yaşamaya zorlanır, heteroseksüel varsayılırlar. Eşcinsellerin kan bağışı yapmasını uygun bulmayanlar, neredeyse ayda bir yaşanan LGBTT cinayetleri ile dökülen kanlar hakkında ne düşünüyorlar acaba?
"Korunmadan cinsel ilişki yaşadınız mı" sorusu ile yetinilmiş olsaydı, ayrımcılık da önlenmiş olurdu. Bana, katillerin "eşcinsel ilişki teklif etti" sözünü çağrıştırdı. Ayni zihniyetin ürünü, eşcinsel ya da karşıcinsel ilişkiyi birbirinden apayrı gören, birini üstün diğerini aşağılık, hastalıklı gören zihniyet.
Toplum nezdinde eşcinselleri kriminalize eden ve nefret suçlarına arka plan hazırlayan bu zihniyetin devlet kurumlarında, en azından kağıt üzerinde yok edilmesi gerekir. LGBTT bireylere yönelik ayrımcılık ve nefret önlenmek isteniyorsa tabii"
 
Sevgin Duru,
 
Tıp biliminin iktidarla olan iflah olmaz ilişkisi Foucault ve onun gibi birkaç düşünürü meşgul ede geldi. Bilimin iktidarı başlığı altında ele alınsa da bu ilişkisellikte tıbbın özel bir yeri var. Her şeyden önce çok işlevsel bir araç (bakınız Nazi Almanya’sı). İşte tıp denen bilim iktidarla böylesine ilişkili ve iktidarın kendisi de ilişkisel bir şey olduğu için dünyanın bir ülkesinde yasak olan diğer bir ülkesinde serbest olabiliyor. Egemenlerin ve egemen sistemin eşcinselliğe bakışında farklı biçimlerde aynı kapıya çıkan ama uygulamada farklılıklar yaratan değişikler olabiliyor.
Çin’de kadın-erkek tüm eşcinseller kan veremiyorken Türkiye’de sadece erkek erkeğe eşcinsel ilişki yaşayanlar kan veremiyor. Neresinden tutsak bir ucubelik bir çoraklık. Çin en azından lezbiyen ilişkiyi cinsel ilişkiden sayıp lezbiyenlerin de kan vermesini yasaklamış; görünürlük var. Ha! Elbette cinsel ilişkiyle bulaşan bir hastalık varsa o da en çok ‘yeryüzünün’ bir diğer ‘lanetlileri’nde olmalı: AIDS. Tabi yine iktidar güdümlü tıbbın AIDS’e ilişkin yaptığı manipülasyona burada değinmiyorum bile. Ah! Bu devletler, iktidarlar, ‘normal’ olanlar ne kadar tiksindirici ve ikiyüzlüler. Yeryüzü’nün bir diğer ikiyüzlü ülkesi (o kadar çoklar ki) Türkiye’de ise ‘penis’ merkezli cinsellik algısından olacak bu kez de erkek eşcinseller kan veremiyor. Lezbiyenlerin yaşadığı zaten cinsel ilişki değil. Ne yaşadıkları devleti pek alakadar etmiyor, esasında o kadar çok alakadar ediyor ki bunu gizlemek için bu işi toplumun değer yargılarına ve bazı kurumlarına havale etmiş, aman uyandırmayalım politikası. Oysaki her kişi bedeninin sahibi olmalı, kanımı paylaşmak istiyorsam bunun tek ölçütü paylaştığım kişiye zarar vermemek olmalı, binlerce yıllık ataerkil- heteroseksist sistem ve onun saçma sapan bir ahlak anlayışı değil. Ama hele de biz kadınların çok iyi bildiği gibi devletin eli her zaman bedenlerin üstündedir. Ama olsun bizim de lanetimiz var. Egemen ve ‘normal’ olmadığım ve yeryüzünün lanetlilerinden biri olduğum için bedenimi var eden güç her ne ise ona o kadar müteşekkirim ki bunu anlatmaya kelime dağarcığım yetmez.

Arzu Kaykı
,
Pozitif Yaşam Derneği Yönetim Kurulu Başkanı,
 
Biz bu konuda daha önce de kan verme formunu araştırmıştık. Burada yapılması gereken yönlendirmenin korunmasız cinsel ilişki olması gerekmekte. Aynı konuda bize de şikayetler geldi. Bunun HIV ya da başka bir hastalığın bulaşma riskini arttırdığını düşünüyorum. Ayrımcılığı teşvik etmemek gerekir.

Murat Çekiç,
Bu davranışın ayrımcı olduğuna dair özellikle ABD'de çalışmalar yapılıyor. Ancak ABD'nin yetkili kurumu FDA bu konudaki yaklaşımını değiştirmeye yanaşmıyor. Aşağıdaki adreste NY Times'ta bununla ilgili güncel bir haber var.
http://www.nytimes.com/2007/05/24/washington/24blood.html?_r=3&oref=slogin

1983 yılında alınan karara göre HIV riskinden dolayı 1977 yılından sonra eşcinsel ilişki kurmuş bir erkeğin ömür boyu kan vermesi yasak.

Habere göre Amerikan Kızılhaç’ı Amerikan Kan Bankaları Birliği (AABB) ve Amerikan Kan Merkezleri hemcinsiyle cinsel ilişki kuran erkekler için sadece bir yıllık bir kısıtlama getirilmesini, bir yıl sonra kan bağışının kabul edilmesini önermiş ama FDA (Food and Drug Administration) reddetmiş.

Karara karşı çıkanlar, bunun hem ayrımcı bir uygulama olduğunu hem de giderek artan kan ihtiyacına yanıt verebilecek sağlıklı bağışçıların onunu kestiğini savunuyor.

Tayland'da ise (özellikle dini açıdan kan vermek önemli bir manevi olgu) sivil hareketlerden gelen baskı üzerine, Tayland Kızılhaç’ı bütün cinsel yönelimleri dahil edecek bir politika güdeceklerini açıklamış.
http://afp.google.com/article/ALeqM5iryUiYCXAyEoTYcqEvVtMJAcCwHQ

Rusya'daki insan hakları aktivistlerinin çalışmaları sonucu Rusya Sağlık Bakanlığı bu ayrımcı politikayı değiştirmiş.
http://www.ukgaynews.org.uk/Archive/08/May/2302.htm
 
Avustralya'da ise bir kan bağışçısının başvurusu üzerine Tazmanya İnsan Hakları Komisyonu eşcinsellerden gelen kan bağışını reddetmeye devam kararı vermiş.
http://www.abc.net.au/news/stories/2009/05/27/2582507.htm


Etiketler: insan hakları
İstihdam