10/10/2006 | Yazar: Şahika Yüksel

‘Yeni gelişen bir dal olmakla birlikte cinsel tedaviler bir yandan kipinin yaşamındaki kritik yeri, diğer yandan ticari ‘değeri’ ile çok popüler bir alan haline gelmiştir. Kısa bir sürede olan bu yaygınlaşma 90’lı yıllarda cinsel tedaviler, tedaviciler ve cinsel tedavi etiği gibi konuların tartışmasını gündeme getirmiştir. Türkiye’de ise uygulama alanı yaygınlaşmakta olan cinsel tedavilerin etiği henüz hiç dokunulmamış bir alandır. Cinsel tabuların ve cinsiyetçiliğin egemen olduğu bir kültürde cinsel tedavilerde etiğinin ivedilikle tartışılması bir zorunluluktur.’ Şahika Yüksel’in kaleminden.

‘Yeni gelişen bir dal olmakla birlikte cinsel tedaviler bir yandan kipinin yaşamındaki kritik yeri, diğer yandan ticari ‘değeri’ ile çok popüler bir alan haline gelmiştir. Kısa bir sürede olan bu yaygınlaşma 90’lı yıllarda cinsel tedaviler, tedaviciler ve cinsel tedavi etiği gibi konuların tartışmasını gündeme getirmiştir. Türkiye’de ise uygulama alanı yaygınlaşmakta olan cinsel tedavilerin etiği henüz hiç dokunulmamış bir alandır. Cinsel tabuların ve cinsiyetçiliğin egemen olduğu bir kültürde cinsel tedavilerde etiğinin ivedilikle tartışılması bir zorunluluktur.’ Şahika Yüksel’in kaleminden.

KAOS GL

Şahika Yüksel, Prof. Dr.

Cinsel tedaviler son yıllarda oldukça popüler hale gelmiştir. Giderek artan bu ilgi, cinsel tedaviler ve cinsel tedavi etiği gibi konuların tartışılmasını gündeme getirmiştir. Bu yazı konu ile ilgili temel sorunları gözden geçirmektedir.

Günümüzdeki anlamıyla cinsel tedavilerin ilk adımı bundan 30 yıl kadar önce Masters ve Johnson’ın sınırlı olguya dayanan çalışmaları ile atılmıştır. Doğum kontrol ilaçlarının da sağladığı özgürlükle, üremeden kendini bağımsızlaştırabilen cinsellik, ilgili bu tartışmalar daha açık ve yaygınlaşmıştır. Hiç kuşkusuz cinsellikle ilgili bu tartışmalar, tabuların delinebilmesi, konu ile ilgili önemli değişimlere yol açmıştır. Masters ve Johnson’ın çalışmalarına, orta sınıfa ait olma, çok seçilmiş olguları kapsaması, cinsel isteksizlik gibi önemli bir gerekçeyi dışlaması ve teklere hizmet verememesi gibi farklı eleştiriler gelmiştir. Sayılan eleştiriler farklı cinsel tedavilerin gelişmesinde de kışkırtıcı olmuştur.

Günümüzde, 30 yıl öncesine kıyasla tedaviciler cinsel tedavilerin etki alanı ve uygulama biçimine ait çok daha fazla bilgilidir. Standart bir tedaviden çok, sorunun yapısı ve nedenlerine göre farklı uygulama seçenekleri vardır. Bu bilgi, en azından cinsel tedavilerin başladığı ve yayıldığı kültürler için geçerlidir. Türkiye’de son 10 yıldır cinsel tedaviler uygulanmakta ve kültürümüzde de kullanılabilir olduğunu gösterir sonuçlar bildirilmektedir.

Yeni gelişen bir dal olmakla birlikte cinsel tedaviler bir yandan kişinin yaşamındaki kritik yeri, diğer yandan ticari ‘değeri’ ile çok popüler bir alan haline gelmiştir. Kısa bir sürede olan bu yaygınlaşma 90’lı yıllarda cinsel tedaviler, tedaviciler ve cinsel tedavi etiği gibi konuların tartışmasını gündeme getirmiştir. Türkiye’de ise uygulama alanı yaygınlaşmakta olan cinsel tedavilerin etiği henüz hiç dokunulmamış bir alandır. Cinsel tabuların ve cinsiyetçiliğin egemen olduğu bir kültürde cinsel tedavilerde etiğinin ivedilikle tartışılması bir zorunluluktur.

Bu yazıda konu ile ilgili temel sorunlar tartışılacaktır.


Gizlilik ve güvenirlik:

Psikiyatrik değerlendirmede kişilerden özel bilgiler alınır. Cinsel sorunu olanlarda bu bilgiler cinsel yaşamının ve ilişkisinin ayrıntılarını içermekte. Bu bilgilerin amacı kişiyi tanıyarak ona en iyi yaklaşım biçimini belirlemek. Cinsel sorunu olan bir çifti değerlendirirken bazen tarafların birbirinden gizlediklerini öğrenebiliriz. Bunları bir yandan gizlememiz gerekirken bu durum diğer yandan cinsel tedavilerde geliştirmeğe çalıştığımız eşler arasındaki paylaşma ve açıklık ilkesi ile çelişkiye yol açarak tedaviyi baltalayabilir. Bu durumda tutulacak yol tartışmaya açıktır. Bizim sorumluluğumuz bu sırların tedaviyi baltalayacağını iletmek ve eşleri ile ilişkilerini dönüştürmek istiyorlarsa tedavi sürecinde konuya öncelik tanımaları gereğini hatırlatmaktır.

Terapistin danışanı etkilemesi

Tedavi sürecinde terapist, sorunları ile kırılgan durumda olan danışanı-hastayı etkileme konumundadır. Tıbbi bir sorunda, o konunun uzmanı olan hekim için bu doğru olabilir. Ama cinsel bir sorun salt tıbbi etkenlere bağlı değildir. Terapist bazen kişiye/çifte yeni iletişim yolları önerecektir. Karar onlara aittir. Bu bağlamda, terapistlerin etkinliği ve kendi değerlerini yansıtmamaları için erişkin-erişkin arası bir ilişkiye girmeleri gereğini vurgulamalıdır.

Terapistin tam bir yansız konumda kalması zordur. Önemli olan kendi zorluk değerlerini, ön yargılarını tanıyarak onları denetleyebilmesi.. Cinsel sorunlarda, ‘uzmanların’ kendi değerlerini sanki tıbbi gerekçeler olarak iletmelerinin en tipik örneklerinden bazılarını birlikte hatırlayalım; 18–19. yüzyılda, üremeye yönelik olmayan cinselliklerin tıbbi zararları ‘bilimsel’ gerekçelerle aktarılırken cinselliğe bu yüzyılın başında ‘mental hijyen’ hareketinde, kendini tatmin etmenin tıbbi hatta geri dönülemez zararları ‘bilimsel’ olarak açıklanmış ve yapanlara bedensel hastalık değil ama suçluluk bulaştırmıştır. Bilimsel çalışmaların ürünü olmayan bu görüşler kendi devirlerinin toplumsal değerlerinin bir ürünüdür. Bugün, 18–19. yüzyılın sapıklık-günah değerlendirmeleri, karşıtcinsellik (heteroseksüalite) dışı cinsel yönelimi olanları ‘hasta’ olarak değerlendirilmesinde sürmekte. Cinsel yönelimin erken yaşta belirlenmesi, sosyal cinsellik çalışmalarının tutarlı bir şekilde eşcinselliğin toplumsal yaygınlığın göstermesine, psikiyatrik sınıflandırmalardan eşcinselliğin çıkarılmasına karşın, eşcinsellik toplumsal bir stigma olarak görülerek tedavi edilmekte.

Tedavi yöntemleri ile ilgili bilgilendirme ve onay alma

Bir tedaviye başlamadan önce danışana, nasıl bir tedavi sürecinin izleneceği, o tedaviden ne gibi olumsuz (yan) etkilerin olabileceği, bizim önerdiğimiz dışında hangi almaşık tedaviler olabileceğini iletilmelidir. Eğer bu yapılmazsa, hasta ne olduğunu bilmediği bir tedaviye gözü kapalı girer. Net bir plan sunulmadığında hayır deme şansı yoktur ve kişi sahte veya olumsuz beklentilerle dolu olabilir. Beklentilerine uymayan tedaviyi terk ettiğinde işbirliği yapmayan, hevesi düşük bir hasta olarak etiketlendirilecektir.

Bu bağlamda iğrendirme (aversion) tedavisi, tıbbi kastrasyon ve psikocerrahinin terapötik olarak kullanılabilirliği tartışılmalıdır. İğrendirme, özellikle 50-60’lı yıllarda, cinsel sapmış davranışları gidermek amacı ile, bir ceza gibi, kullanılırdı. Amaç beğenilmeyen, ‘sapmış’ kabul edileni kaldırmaktı. Bugün, cinsel suçlularda olduğu gibi, hapishane yerine önerildiğinde, gönüllü bir tedavi bağı kurulamayacağı ve tek başına bir tedavi yöntemi olarak kullanılamayacağı görüşü egemendir. Yöntem ancak çok iyi seçilmiş durumlarda, başka yaklaşımlar içinde, kişinin toleransına göre ayarlanarak, onun kendi denetiminde kullanılmaktadır. Hormon ve ilaç tedavileri salt cinsel alanı değil kişiyi genel anlamda etkilediği için etik bakımdan uygun değildir.

Hasta-terapist arasında cinsellik

Cinsel tedavide cinsellik odaktır. Kişinin cinsel konularda rahatlığının arttırılması hedeflenir. Bu ilişkide cinsel duygular hastada veya terapistte uyanabilir ama cinsel ilişki veya herhangi bir yakınlığa yer yoktur. Ruh sağlığında çalışanlar arasında yapılan anonim bir taramada erkekler %5–10, kadınlar %1–2 hastaları ile cinsel yakınlık bildirdi. Hasta-terapist ilişkisini yasaklayan tabu ensest tabusu ile benzer kavramlar olarak değerlendirilmeli. Her iki durumda da, güven ilişkisi ihlal edilmektedir. Bu tabu cinsel ilişki için yaygın bir kabul görmektedir ama sınırın ne olacağında tartışmalar süregitmektedir. Tedavi ilişkisinde cinsellik bedensel temasla sınırlı değildir. Sözel, tahrik edici davranışlar dolaylı olarak aynı etkiyi yapabilir. Zor durumda olan bir hastanın giderken elini uzunca sıkmak, gerekirse omzuna dokunarak destek vermek ve benzer davranışlara terapist neden dokunduğunu bilir ve bunu doğru aktarabileceğine güveniyorsa yer vardır. Bir yemekte hastanın sorunlarını tartışmak uygun olmaz ama rastlandığında birlikte bir çay içilebilir.

Tedavi sürecinde terapist-hastasını/danışanını cazip bulabilir veya onun tarafından beğenilmek çok cazip gelebilir. Bunlarla nasıl başa çıkıldığı nasıl çözümlendiği veya tedavi edenin değiştirilmesi önemli konulardır. Bu kritik konu ile ilgili olarak Edelwich, Brodsky’nin (1991) yapılacak ve yapılmayacaklara ilişkin önerileri bize yol gösterici olabilir.

Yapılacaklar: Kendi duygularınızı kabul edin, kendi duygularınızla hasta ile görüşürken ayırın, danışmanınızla yoksa akran bir meslekdaşınızla olguyu ve yaşadıklarınızı tartışın, bunlar yetmediğinde profesyonel danışmanlık alın, cinsel olmayan yakınlık-ilgiyi ifade edin, konularla doğrudan yüzleştirin, hastanın davranışlarını terapötik olarak inceleyin.

Yapılmayacaklar: Hastanın sorununu kendi sorununuz haline getirmeyin, kendi sorunlarınızı hastaya vermeyin, reddetmeyin, kişisel sorulara yanıt vererek veya hastaya ‘çifte mesaj’ vererek süreci tartıştırmayın, kolayca ‘başkasına yollamayın’.

Özel sorun grupları

1. Transseksüalite:

Bedensel olarak sahip olunan yapı ve kişinin benimsediği cinsiyetin birbirinden farklı olduğu özel bir ruhsal durumdur. Bugünkü bilgilerimize göre, yaşamın ilk yaşlarında kazanıldığı kabul edilen transeksüalitenin zıtlıklarının tek çözümünü transseksüeller ameliyat olarak görür. Farklı disiplinler arasında bir işbirliği gerektiren, geri dönüşü olmayan bu ameliyat kararında ruh sağlığı uzmanının rolü kritik bir önem taşır. Karar, konuda özelleşmiş merkezlerde, bazı ilkelere göre verilir. Ameliyattan gerçekçi beklentileri olan, ağır ruh sağlığı sorunu veya zeka geriliği olmayan, 25 yaş üstünde ve transseksüel olduğu en az iki yıl izlenerek kabul edilmiş kişilere yapılabilir. Eldeki veriler uygun seçilmiş olgularda ameliyatın yaşam kalitesini, intihar riskini azaltıcı olduğunu gösterirken, eşcinseller ve diğer farklı cinsel yönelimlerde ameliyatın yeri yoktur. Mayıs, 1988’de çıkan bir kararla T.C. kanunlarına göre, transseksüellerin ameliyatı resmen yapılabilmekte. Ancak, ameliyat koşulları ile ilgili bir yönetmelik hazırlanmamıştır ve eksiklik ‘piyasada’ deneyimler ‘parayı’ veren herhangi bir vatandaşın bu geri dönüşü olmayan ameliyatı olabileceğini göstermektedir. Cinsiyet değişimi ameliyatlarının yapılma koşullarına ilişkin bir tüzük getirilmesi gerekirken, beden yapısı erkek olan transseksüellerin askerlik muafiyetlerinin kolaylaştırılması gerekli. Usulüne uygun ameliyat yapmayan doktorlar hakkında, mesleği kötüye kullanımdan gerekli işlemler yapılmalı. Dahası transseksüellere sağlık sorunlarının çözümü sırasında ayrımcı muamele yapılmamasına özen gösterilmelidir.

2. Fizik veya ruhsal sorunları olan kişilerin cinsel sorunları

Tüm insanları sağlıkla ilgili danışmanlık ve tedavi edilme hakkı vardır. Ruhsal ve/veya bedensel sorunları olan kişilerin doğum kontrolü, cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunma ve benzer konularda cinsel eğitime hakları vardır. Ayrıca, bu kişilerin bedensel zorluklarına göre özel yönlendirmelere ve kendi kapasiteleri ilgili bilgilenmeye gereksinimi olabilir. Bu tür sorunları olanlara yönelik özel eğitim programları geliştirilmesine gereksinim vardır.

3. Cinsel istismar:

Son 20-25 yıldır özellikle kadın ve kız çocuklarına yönelik cinsel istismar, tecavüz olgularının sıklığına ait yoğun veriler birikmekte. ABD’de beş kadından birinde ırzına geçilme, 18 yaş altındaki kadınlarda %15 oranında en az bir kez zorla cinsel deneyim öyküsü olduğu bildirilmekte. Cinsel sorunları olanlar arasında daha sık olmak üzere, ruhsal sorunları olan kadınlarda travmatik yaşantıların varlığı bildirilmektedir. Bu nedenle ruhsal ve cinsel sorunları olanlara sistemli olarak cinsel bir travmanın varlığının incelenmesi önerilmekte. Cinsel travmatik yaşantılar hakkında çok az bilgi sahibiyiz. Bu soru genellikle ihmal edilmektedir. Cinsel işlev bozukluğu ve ruh sağlığı sorunlarının tedavisi ile uğraşanların aynı ilgiyi cinsel travma ve ardıllarını onarmaya da göstermeleri gerekir.

Etik ve Yasal sorumluluklar

Cinsel tedavi taleplerinin hızla yaygınlaşması ve iyi bir gelir kaynağı olması, tedaviciler açısından da bu tür tedavileri cazip bir uygulama alanı haline getirmiştir. Belirli eğitim standartları ve klinik deneyime sahip olanlar cinsel tedavi uygulamada yetkili olabilir. Ancak farklı disiplinlerden gelen, tüm terapistleri bağlayan belirli ilkelerin olması bir zorunluluktur.

İlk tartışma cinsel tedavinin hangi meslek grupları tarafından yapılacağıdır. Son zamanlarda, özellikle erkek cinsel işlev aksamalarında organik nedenlerin yerini giderek daha fazla vurgulamaktadır. Bir cinsel tedavide bedensel bir değerlendirmenin yapılması genellikle ön koşuldur. Ama bu konu ile ilgili bedensel inceleme yapmak dışında bir eğitime sahip olmayan bir doktor tedaviyi tek başına yapamaz. Çok kez cinsel sorunların değerlendirme ve tedavileri takım çalışmasını gerektirir.

Farklı cinsel kimlik özelliklerinin mutlaka bir psikopatoloji işareti olmadığı ve ilaçlarla dönüştürülmeyeceği temel bilgimizi bu ailelere, gençlere aktarma konumundayız. Ama toplumsal ön yargılardan etkilenen ve ‘ailelere yüzü tutmayan’ bazı meslektaşlar bu gençlere daha çok hormon veya nöroleptik türü bir reçete vermiş olduğunu öğreniyoruz.

Türkiye’de, cinsel tedavileri hangi koşullara sahip kişiler tarafından uygulanabileceğine ilişkin bir açıklık olmadığı gibi, uygulama ilkelerine ait henüz bir tartışma bile açılmamıştır. Bu tür bir tartışmanın başlatılmasına şiddetle gereksinim vardır. Bu amaçla ‘Amerikan Cinsellik Eğitimcileri, Danışmanları ve Terapistleri Derneğinin Etik Kodu’ (AASECT, 1992)unda ele alınan cinsel tedavilerle ilgili potansiyel sorunlardan bir özet vermek istiyorum.

-Etik ve yasal sorumluluklar: Cinsel sorunları tedavi edenler farklı disiplinlerden gelir. Bu kişi hastasının tedavisinde kendi disiplinlerinin etik kurallarına ve AASECT kurallarına uymak zorundadır. Kurallara uymayanların meslek ruhsatları alınır. Bu kurallar şu alt başlıklara ayrılmaktadır:

1. Beceri ve bütünlük: Terapistler başvuranlara kendi yetki ve özelliklerini açık ve doğru olarak tanımlamalıdır. Kendileri hakkında yanlış bilgi veremez ve uzmanlıklarına girmeyen raporlar veremezler.

2. Moral, etik, yasal standartlar: Danışman kendi yargısının etkilenebilir olduğunu bilmeli ve bu etkilenmelerin sonuçlarını engellemek için süre giden bir mezuniyet sonrası eğitime ve danışmanlıklardan yararlanmalıdır. Yapısı ne olursa olsun, danışanı olumsuz etkileyecek bir yakınlığa girmemelidir. Onların yasal hakları ihlal edilemez, araştırma, eğitim, danışmanlık, tedavi ve denetimde AASECT kurallarına uymak durumundadır.

3. Danışmanın menfaati korunmak zorundadır.

4. Öğrenci, eğitilen ve diğerlerinin durumu ile ilgili kurallardan haberdar olmalıdır.

5. Araştırma: Katılacak kişiler bilgilendirilir ve ancak gönüllü olarak katılabilirler. Yasal kurallara uygun olarak ve yazılı izinleri alınarak, sadece cinsel konularda araştırma yeterliliği olanlar araştırma yapabilir.

Kurallar temel ilkeleri belirlemekte, bazı zorluklarda yol göstermekte yardımcı olabilir. Ancak onlar her zaman nasıl davranılacağını belirlemekte yeterli olmayacaktır. Terapist-danışman önce bir insandır ve kişiliği mesleğinden önce gelişmiştir. Kaçınılmaz olarak klinik çalışmalarını etkileyebilme potansiyeline sahiptir. Hastanın kültürel, dini, kişisel özellikleri ve öznel veya nesnel beklentileri cinsel tedavilerin temel ilkelerine denk düşmeyebilir. Uygulamada sık rastlanır bazı zorluklardan örnek vermek istiyorum.

Bir çok aile, eşcinselliği bir korkulu rüya olarak görmekte, hastalık olarak kabul etme eğilimi içinde ergen veya erişkin yaşlarda çocuklarını kliniğe getirmektedir. Beklentileri ‘kadınsı’/’erkeksi’ davranışları olan ama bu davranışlar onların anlayışı ve ‘aile yapıları’ ile bağdaşmayan çocuklarını ‘daha erkek’/’daha kadın’ olarak biçimlendirmemizdir. Bazen de aynı etkilerle, cinsel kimliğin, adını koyamayan veya kendi cinsel kimliğini kabul etmekte kargaşası yaşayan bir genç aynı beklenti ile başvurabilir. Farklı cinsel kimlik özelliklerinin mutlaka bir psikopatoloji işareti olmadığı ve ilaçlarla dönüştürülmeyeceği temel bilgimizi bu ailelere, gençlere aktarma konumundayız. Ama toplumsal ön yargılardan etkilenen ve ‘ailelere yüzü tutmayan’ bazı meslektaşlar bu gençlere daha çok hormon veya nöroleptik türü bir reçete vermiş olduğunu öğreniyoruz.

Yine sık rastladığımız bir başvuru nedeni evliklerinin ‘cinsel uyumsuzluk’/doyumsuzluk nedeni ile yürümediğini düşünen ve cinsel sorunlarının düzeltildiği özel bir ‘operasyonla’, yaşamlarının ve evliliklerinin düzeleceğini bekleyenler. Bu gruba girenler tek başlarına gelip bizden alacakları ‘reçetelerle’ eşlerini değiştirmeyi bekleyebilir. Bazen çift birlikte gelir ama aralarında büyük ve dönüştürülemez farklılıkları psikoterapide sihirli bir değnekle çözmek olası değildir. Burada da tutulacak yol kişileri standart yemek tariflerine benzer paketlerle oyalamak olmamalı. Kendileri ve partnerlerini tanımalarına yardımcı olup bu değerlendirmeler ışığında yaşamlarını planlamalarıdır.

Bu örneklerde görüldüğü gibi, özellikle cinsiyetçiliğin egemen olduğu toplumlarda cinsiyete bağlı ayrımcılıkların tedavi anlayışına yansıması seyrek rastlanmayan ve tehlikeli bir durumdur.

‘Bilimsel’ çalışmaların planlaması ve yorumlanması o toplumda geçerli normlardan etkilenebilir. Bilimsel verilerin saptırılmadan sunulması gerektiği gibi, profesyoneller dışı çevrelere, kamuoyuna ulaştırılması ve görünür kılınması da bilimsel çalışmaları yapan kişilerin görevleri arasındadır. Cinsel çalışmalarla ilgili bir örneği aktarmak istiyorum. Psikiyatriye ve çocuğun cinsel gelişiminin yaşamındaki önemini anlamamızda, büyük katkıları olan kişilerden biri olan Freud, aile içi cinsel istismar konusunda aynı bilimsel titizliği göstermemiştir. 16’sı kadın 18 hastasının belirtilerinin, çocukluk devrelerinde yaşadıkları cinsel istismarla bağlantılı olduğunu değerlendirmiş ama (çoğu baba olan) aile içi sırlarla ilgili bilgilerini gizlemiştir. Bu tutum var olan aile yapısını eleştirme ve dönüştürmeyi engellemeye çalışan statükoyu savunan bir barikattır. Freud’un ilk çalışmalarında cinsel istismarı gördüğü ve bu bilgiyi gizli tuttuğunu açıklayan kişi, Masson, ise bulunduğu bilimsel dernekten atılmıştır.

Sonuç ve öneriler

Deneyimler Türkiye’de cinsel tedavilerin kabul edilebilir ve uygulanabilir olduğunu göstermekte. Bunun doğal bir uzantısı olarak cinsel tedavilerin etiğinin hızla tartışılması ve belli kuralların getirilmesi zorunluluğudur. Henüz genel olarak psikiyatride etik konusunda ilkelerin el yordamı ile uygulanması ve yazılı her uygulayanı sorumlu tutan kuralların olmaması büyük bir eksikliktir. İki grubun çalışmalarının yer yer ortak sürdürülmesi uygun olur.

Deneyimlere dayanarak bu konuda şunları önerebiliriz:

Kendi kültürümüzün cinsel yaşam özelliklerini, uygulama ve tutumları tanımak için sosyal seksoloji çalışmaları ile veriler toplanmalıdır.

Cinsel tedavi uygulayanların standart eğitim programı hazırlanmalıdır. Salt cinsel işlev bozukluğu konusunda eğitim alması yeterli değildir. Farkı cinsel yönelimi olanlara, cinsel yolla bulaşan hastalıkları olanlarla, cinsel travma öyküsü olanlarla çalışabilecekleri bir eğitim programı hazırlanmalıdır. Terapist adaylarının eğitimi salt kuramsal kalamaz. Bu eğitim programında cinsel konulara önyargısız yaklaşabilmeleri için kendi cinsel tabularını ve cinsiyetçi özelliklerini de tanımalarına yönelik uygulamalı bir bölümü de olmalıdır.

Türk Tabipler Birliği, sağlık bakanlığı temsilcileri, ruh sağlığı uzmanlarının dernekleri, klinik psikologların meslek örgütleri ve başka ilgili meslek gruplarının katılımı ile ilgili bağlayıcı tüzüklerin ivedilikle hazırlanması gerekmektedir. Bu tüzüklerde kimlerin tedaviyi uygulayabileceği, hangi eğitimlerin gerekli olduğu, meslek uygulamasını aksatanlara uygulanacak hükümler belirlenmelidir.

*Psikiyatri, Psikoloji ve Psikofarmakoloji Dergisi 1994; 2 (Ek3)


Kaynak: Kaos GL, Ocak 1996, Sayı 17

Etiketler: insan hakları, sağlık
İstihdam