14/03/2022 | Yazar: Lilith HB

Kiki ggNash ve Özgür Can Taşçı ile söyleşi…

Cis-hetero sanat ve akademiye Mamut sanatçıları penceresinden bir bakış Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Eser: Kiki ggNash

Pandemi sonrası galeri ve sergilerin geri dönüşüyle Mamut Art Project de geri dönüş hazırlıklarına başladı. Kendisini “güncel sanatta yılın umut vadeden sanatçıları için benzersiz bir keşif alanı” olarak betimleyen Kiki ggNash ve Özgür Can Taşçı ile konuştuk. İlk sohbetimiz, Mamut’un bu seneki sanatçılarından 71 Santim Canavar Travesti Kiki ggNash ile.

Öncelikle kendini tanıtmak ister misin? Kiki ggNash kim?

Ben 71 Santim Canavar Travesti Kiki ggNash, ressam ve performans sanatçısıyım. Birkaç yıldır profesyonel olarak drag yapmaya başladım ve Canavar adlı bir persona yarattım. İçimde yaşamaya çalıştığım, hissettiğim duyguları toplumun canavarca hissettirmesinden dolayı ortaya çıkan bir personaydı. Amacı biraz insanları terörize etmek üzerine idi, ki hâlâ öyle. Onun dışında özellikle son 1 yıldır yoğunluklu olarak resim yapmaya başladım. Resimde standart yüzeye boya uygulamaktansa farklı bir medyumla ilerliyorum; tuval üzerinde üç boyutlu resimler yapmaya başladım. Eserlerimi de daha çok doğurduğum yaratıklar diye adlandırıyorum. Bu üç boyutlu serüven, Kiki'nin doğumu, Through The Window için ürettiğim "Yol Arkadaşım" eseri ile başladı. Böyle de devam ediyor şimdilik.

Neden 71 santim?

7, hayatım için kötü diye nitelendirdiğim yaşadığım deneyimlere adadığım bir sayıydı. 2007, 7 yaşım, 17 yaşım falan... Şu anda 27 yaşındayım.  27 sanatçıların intihar yaşı falandır ya… Ondan dolayı 7 “her şerde bir hayır vardır” dedirten bir sayı benim için. 1 ise öncülük ve biriciklikten gelen bir birleşim.

Birçok drag performans sanatçısı var çevremizde. Senin yaptığın performansların veya ürettiğin işlerin bir sergide sergilenebilir olmasını sağlayan şey ne sence?

Benim avantajım güzel sanatlarda okumuş ve ona göre temellendirmiş olmamdan kaynaklanıyor. Yoksa drag performans yapan ve kulüplerde çıkan kişi ile %100 bir fark olduğundan kaynaklı bir şey değil. Belki başkası güncel sanatın içerisindeki dinamikleri kullanarak bir alt metin oluşturmuyordur, sadece şov kısmını gerçekleştiriyordur. Ben de biraz daha farklı seyredebiliyor. Her şovum için geçerli değil ama zaten Kiki'nin çıkış noktası da öyleydi. Ben sahnelerde drag yapmak için başlamamıştım. Benim mezuniyet projemdi Kiki ve mezuniyet projemde Kiki’yi oluşturduğumda biraz daha böyle uzaylı bir şekilde dünya dışı bir varlık olarak düşünüyordum. Sonra o dünya dışı varlık, oluşurken kendi translığımı fark etmemi sağladı. Kendi translığımı yaşamaya başlayınca da proje biraz değişti ve kafamda farklı yerlere oturmaya başladı. Genel olarak fark bu. Yani fark mı denilir bilmiyorum ama bana artı olan şey ve daha çabuk girmemi sağlayan şey bu.

Senin kendi işlerin içerisinde bir kulüpte sergilediğinle bir sergide sergilediğin arasında bir fark var mı?

Sergi olarak ilk karantina sırasında sergilediğim Performistanbul’da yaptığımız bir serim var sadece. Beyaz kutu dediğimiz yerin içerisinde fiziksel olarak gerçekleştirmedim ama mezuniyet projemi sayabiliriz belki.  Kiki olarak tüm okula bir sunum yapmıştım. Şöyle bir fark var; ister istemez kulüpte yapacağım şeyin temelinde eğlence oluyor ve orada insanları eğlendirmek asıl kaygım oluyor ama diğerinde böyle bir kaygım olmuyor. Daha farklı ve daha “Ne derdim var” gibi bir yerden ilerletiyorum aslında.

Bu sene Mamut Art Project’e de seçildin. Performans mı sergileyeceksin yoksa resimlerin mi yer alacak?

Resim olacak. 13 tane seriden oluşan bir resim. "13 Karede Annemi Öldürdüm" diye bir seri olacak. Aileme trans olarak ifşa oldum ve o süreçte yapmam gereken şey organik bağı tamamen kesmekti. Bu seri de aslında izleyicileri buna şahit ediyor. Çünkü ben orada onu yaşadım ve o oluşturduğum serideki kompozisyonda, o işlerin yerleşiminde bunu hissettirmeye çalıştım. Temelde hüzünlü bir figür ve birden fazla figür var. Hepsi yaratık, hepsi norm dışı bir şeye sahip ama aynı zamanda çok fazla arabesk bir yerden de varlığını sürdürüyorlar. Tepede bir tane kara büyücü, benim annem kara büyücüydü ve korkunç bir türbanlı figür var. Ona ithafen böyle bir seri yaptım ve kabul aldım.

Daha önce başvurmuş muydun?

2-3 yıl önce üniversitedeyken başvurmuştum bir kere.

Başvururken Mamut'tan beklentin neydi?

Güzel sanatlarda resim okudum ve akademinin bozukluğundan ve erilliğinden kaynaklı olarak ilk zamanlar çok sallamasam da istemsiz şekilde okul tarafından yarışmalara itildim. Diyorsun ki “Yapıyorum bari başvurayım” ama o zamanlardaki kaygımla şu an yaptığım şeyler arasında 180 derece fark var ve şu an seçilmemin de o zaman seçilmememin de sebebi bence bu. Mamut nedir? Genel yargısı, yeni başlayan sanatçılar ya da ilerlemek isteyen sanatçılar için görünürlük kapısı aslında. Bu nasıl avantaj nasıl dezavantaj onu henüz bilmiyorum. Özellikle genç sanatçılar için sistem biraz sömürüye açık. E haliyle bu tarz fırsatlar okey bir yerde. Benim açımdan şu an bir trans olarak, sergilere ve cis-sanat dünyasına girmek isteyen bir trans olarak, güzel bir basamak olacak diye ümit ediyorum. E tabii beldesi de mevcut. Sanat dünyasında beldenin konuşulmaması ama insanların muhteşem yerlerde gezip iyi yerlerde yaşaması ama hepsinin beyaz eril bir yerde konumlanması ve bunların el altından dönüyor olması çok sinir olduğum bir nokta. O yüzden Mamut’un nispeten bütün işleri satabiliyor olması veya bunun için uğraşıyor olması önemli.

Mamut sonrası hedeflerin ne?

Birincisi zengin olmak, Kurtuluş Son Durak’ta yaşıyor olsam da daha iyi bir şekilde yaşıyor olmak. Çünkü özellikle trans görünürlüklü yani bir vitrin olarak trans olarak yaşamaya başladıktan sonra gerçekten beldenin güvencesinin ne kadar önemli olduğunu böyle toplum rak diye tokat atarak gösteriyor sana. Kurumsal farklı işyerlerinde çalışmıştım ve geçen yıl sanırım ekimde şutlandım. E sahneler de kapalı olduğu için kapana kısılma yaşandı. “Her şerde bir hayır vardır” demiştim ya 7... O da ayın 7'sinde gerçekleşmişti. O gerçekleştiği anda ben resim satmaya karar verdim ve bende ilginç bir dönüşüm gerçekleşti. Soruna geri dönecek olursam şeye çok sinir olurdum: üniversitedeyken “Trans sanatçı var mı?” diye sorduğumda hocalarım bana saçma bir şekilde sadece kaslı eşcinsel erkek bedenleri üzerinden üretimler yapan bir takım sanatçı isimleri vermişlerdi ve haliyle tatmin olmamıştım bundan. Çünkü ne kaslıyım ne eşcinselim ne de beyazım. Kendimi görmek istiyordum. Orayı bir çalkalandırmak istiyorum. Erkeklere “Bir susun” demek istiyorum çünkü çok varlar. Yaptıkları, yapmaya çalıştıkları eserleri biraz kendi dilimce aşağılamak istiyorum. O konuşa konuşa bitiremedikleri okullarda asla bitmeyen paralarıyla okudukları felsefelerle birazcık alay etmek istiyorum çünkü onlar bunu yapıyorlar.

Amen! Peki sanatında bir dönüm noktası var mı?

Akademi sırasında sanatın terapi özelliği olamayacağına dair dayatılan bir söylem vardı. “Sanat terapi değildir. Sanatla insan iyileşemez. Duygular ile yapılan işler komiktir. Güncel sanat özellikle post modern devirde üretilen felsefi alt metne dayalı işlerde bu yaşatılamaz. Yaşatılırsa dalga geçilebilir” gibi bir yerden üretiliyordu. Bu benim uzun süre sanat hayatına girmemi engelledi çünkü yaptığım işlerde hissederek yapıyorum. Bazen “Neden yaptın? diye soruluyordu ve aslında cevabı “Canım istedi, yaptım”. Kuirlikte de vardır ya: “Neden öyle?” “Böyle hissediyorum. Bu kadar...” Bu beni sanat hayatımda farklı bir yere konumlandırdı. Sonra bunu aşmamla beraber sanatla birlikte hayatımın ne kadar dönüştüğünü ve onu terapi olarak kullandığımda nasıl iyi bir yerde gerçekleştiğini fark ettim. Bu benim için önemli bir adımdı. Önemli bir farkındalıktı.

cis-hetero-sanat-ve-akademiye-mamut-sanatcilari-penceresinden-bir-bakis-1

Eser: Özgür Can Taşçı

Benim bir izleyici olarak Mamut’un sergisini ilk ziyaret edişimse 2019’da olmuştu. Hiç unutmuyorum sergiye girer girmez Özgür Can Taşçı’nın koca tablolarıyla dolu bir duvar karşılıyordu ziyaretçileri. Dolayısıyla Mamut’tan sonraki deneyimleri hakkında Özgür ile konuştuk.

Mamut'tan beklentilerin neydi? Dönüp baktığında son 3 yılda o beklentilerin karşılanmış mı?

Açıkçası Mamut'tan daha çok şey bekliyordum. Sürekli "Mamut, Mamut, Mamut, Mamut..." adını duyuyorduk. Çok büyük satışlar yapmalar, galerin beni alması, oradan yürümek falan gibi bir beklentim yoktu. Nasıl beklentim vardı diye düşünüyorum. Galiba bir tık tanınmaktı, insanlar işlerimi görsün, adımı duysun filandı. O beklentimi karşıladı. Çok fazla insan gördü, beni tanıdı. Takip etmeseler bile benim kim olduğumu en azından biliyorlar.

Sergiye girince direkt senin işlerin vardı rak diye. Senin işleri görmeden sergiden çıkmak da mümkün değildi.

Evet. Mamut o konuda çok iyi yaptı. Ben, bana arkalarda bir yer verir, kendilerince bir sansür mekanizması uygularlar diye düşünmüştüm ama hiç uygulamadılar.

Mamuttan sonra TAPA'da sanatçı olarak değil de sanat direktörü olarak yer aldın ve sonrasında Tabiatımız sergisinde de küratör olarak gördüğümüz bir Özgür Can Taşçı vardı. Senin için nasıldı bu deneyim?

Hem küratörlük kısmını hem sanat koordinatörlük kısmını mecburen yaptığım bir durum oldu. Birincisi şeye mecburdum, bu tabii biraz da istekle gelen bir mecburiyet, artık birilerinin sanat alanı hakkında bir şeyler yapması gerekiyordu ve biz de zaten bu konuyla alakalı bir şey yapalım diye yola başladık. Kendimiz çaldık kendimiz söyledik. Sanatçı koordinatörü diye bir unvanım yoktu, böyle bir eğitimim yoktu vesaire ama birilerinin bunu yapması gerekiyor deyip kendi içimizde bir denge oluşturduk ve yapabildik gibi duyuldu. Benim için keyifliydi. Kafamın içinde hep bir sergi yapsam nasıl yaparım diye düşünüyordum. Yani neyin etrafında döner, kavramsal olarak neler yakın hissettirir bir sergiye diye hep düşünüyordum aslında ama aktivizmle beraber olacakmış. Oldu. Güzel oldu.  

Peki sanat alanındaki diğer aktörlüklere devam etmeyi istiyor musun?

Yani tekrar yapmak istiyorum tabii ki ama bir sergi yapmak çok zor. Galeri bulman lazım, bütçe bulman lazım, sanatçılarla iletişime girmen lazım, tekrardan bir kavramsal alt metin oluşturman lazım. Tek başıma yapabileceğim bir şey mi? Bilmiyorum. Tek başıma yapamam bence ama belki kolektif olarak olabilir. O serginin o kadar iyi olması ya da o sürecin çok iyi geçmesi tek başıma benim başarım değildi. Hem sanatçıların hem ekip arkadaşlarımın büyük katkısıyla olmuştu. Tek başına bir küratörlük deneyimi ya da sanat alanında aktör olmak benim için biraz zor bir deneyim olabilir. Kolektif bir şekilde böyle bir şeyler yapmak heyecanlandıran bir şey. Birlikte yeniden bir sergi kurmak, yeni yeni bir sürü sanatçılarla ile tanışmak bence besleyen de bir şey. Herkesten bir şey öğreniyorsun bir yandan da. Kendi okulunu kendin yapıyorsun gibi bir şey. Ben üniversite okumadım ama örgütlendiğim arkadaşlarımla ya da başka genç sanatçılarla her şeyi kendi kendimize deneye deneye öğreniyoruz gibi.

Bu deneyimlerden sonra sanatçı olarak sanat pratiğin dönüştü mü?

Şöyle etkiliyor: sanatçı kaprisim olamıyor. Mesela garsonluk da yapıyorum. Ben bir mekâna gittiğimde o mekânda her şeye çok dikkat ediyorum çünkü o çalışanın ne hissettiğini biliyorum. Dolayısıyla masayı kirletmemeye çok dikkat ediyorum. Bu deneyimler sırasında sanatçılardan bir şey isteyince 5 yıl sonra yollamalarını -veya çeşitli sanatçı kaprislerini deyim altını her şekilde doldurabiliriz- görüp işim yavaşladığı için sinir olduğumdan ötürü başka bir küratöre bunu yapmak istemiyorum. Mesela Tuba ile Mamut'ta tanışmıştık. Gerçekten tanıdığıma en memnun olduğum insanlardan biri. Tuba ve Lara’nın yaptığı Apartman sergisinde Tuba bir şey diyor rak yapıyorum, metin istiyor rak yolluyorum, şu saatte asılacak rak gidiyorum. Biliyorum ki bunlar inanılmaz zor şeyler ve sanat emekçileri çok yoruluyor. Dolayısıyla daha kolay çalışabilir bir sanatçı oldum bence.

Üniversite okumadım dedin ama seramik okuyordun üniversitede.  Ben senin aslında birçok disiplinden işini gördüm. Video işini de gördüm, performans zaten beraber yaptık ama bir tane seramik işini görmedim.

Benim birkaç fotoğraf işim de var ama onları hiçbir zaman ortaya çıkartamıyorum. Videoyu da çok sonra çıkarttım. Biz onu 2018'de çekmiştik. 2020'de bir yerde sergiledik. Ben bir süre heykel de yaptım aslında ama seramiğim yok çünkü seramik için biraz imkân gerekiyor: fırın gerekiyor, atölye gerekiyor, sır gerekiyor, falan filan... Çok katmanlı bir iş. Benim de şu an yapabileceğim atölyem vesaire buna uygun olmadığı için seramik yapmıyorum. İleride kişisel sergi zamanımda filan bir gün bir seramik atölyesine kapanıp yapmayı planlıyorum. Zaten bir sürü arkadaşım seramikten mezun, hepsinin Kadıköy'de atölyeleri var. Hem geçmişe dönüp bir bakış olacak. Ben üniversiteyi neden bıraktım; aktivizm yapacağım ve okul çok heteroseksüel. Fakat artık üniversiteye yeni gelmiş 18 yaşındaki toy lubunya da yok. Şimdi oturup seramik yapabilirim belki.

Eserlerinde çeşitli beden tiplerine yer veriyorsun. Otobiyografik bir beden tasvirin var mı? Kendi algındaki kendi bedenini resmetsen nasıl görünürdü?

Biz bunu yeni yeni terapistimle konuşmaya başladık. Ben resimleri yaparken çoğunlukla çevrem, arkadaşlarım, lubunyaların özgürlük mücadelesi, kolektif dayanışma, yaşadığımız kent ve dünya diye düşünüyordum ama son dönemde biraz resimlere baktıkça acaba hepsi ben miyim diye de düşünmeye başladık. “Acaba hep senden bir parça, senin olmak istediğin, senin kafanda kendi kurguladığın kendi kaçışın mı? Kendi mutluluk arayışın mı?” üzerine bayağı düşünmeye başladık. Öyle mi değil mi sorusuna cevap veremiyorum çünkü ben yaparken bunların hiçbirini “Ben” olarak düşünmedim ama son iki resmim benim bedenlerim zaten. Onlar benim otobiyografik beden tasvirlerim. Figürleri mi büyüttükçe kendime dönmeye başladım galiba kendi vücudum üzerinden dönmeye başladım. Göstereyim. Mavi saçlı benim.

Aaa, bu benim de makyajını yaptığım resim.

Senin makyajın benim portrem işte. Hem kendimden hem başkalarından. Bilemiyorum o yüzden. Ben resimlerimi derinlemesine yorumlamayı sevmiyorum çünkü otobiyografik dediğimde kendimi de açmam, anlatmam gerekiyor. Ben bundan biraz korkuyorum açıkçası. Kendimle alakalı bir şey konuşmaya da zaten korkuyorum. Bu da öyle bir şey resimlerde de böyle olunca üzerine gitmek biraz zor oluyor.  Galiba böyle şeyler var. Galiba diyorum çünkü bazen ben de emin olamıyorum. Yani yaptığım resimlere bakınca anlamıyorum. Bunları nasıl anlatacağız başkalarına bilemiyorum.

Kaos GL dergisine ulaşın

Bu yazı ilk olarak Kaos GL dergisinin Eşit Haklar İçin Sosyal Hizmet dosya konulu 181. sayısında yayınlanmıştır. Dergiye kitapçılardan veya Notebene Yayınları’nın sitesinden ulaşabilirsiniz. Online aboneler dergi sitesinden dergiyi okuyabilir.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir. 


Etiketler: kültür sanat
nefret