13/07/2022 | Yazar: Yasemin Bahar

Semih Özkarakaş, Arel Talu, Melis Yılmaz ve Aslı Alpar, çizgilerini anlattı.

Çizgilerde kesişimsellik Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Kesişimsel aktivizm sayısı için kaosGL.org temaşa köşesine görsel içerik üreten çizerlerden Semih Özkarakaş, Arel Talu, Melis Yılmaz ve kaosGL.org editörü/çizer Aslı Alpar ile birden fazla alanda mücadele vermek, aktivist çizer olmak ve kesişimselliğin anlamı üzerine konunun konuyu açtığı, derin tartışmaların yapıldığı bir söyleşi yaptık.

Hoşgeldiniz. Kendinizi tanıtabilir misiniz? Hangi alanlarda çizim yapıyorsunuz?

Semih Özkarakaş: Ben Semih Özkarakaş, Bursa’da yaşıyorum. 2013 yılından beri LGBTİ+ aktivizmi yapıyorum ve 2018 yılından beri de çizimle uğraşıyorum. Kuir vegan feminist politikaların perspektifinde çizimler yaptığımı düşünüyorum.

Arel Talu: Merhaba, ben Arel Talu, Çizgi Film ve Animasyon mezunuyum. Kendi kendime çizim yapmaya pandemi zamanında başladım. Belirli bir konu seçmeden içimden ne geliyorsa öyle yapıyordum. Kaos GL ile birlikte daha aktivist bir şekilde çizmeye başladım. Sevdiğim ya da kutlamak istediğim günleri çiziyorum. Mücadele olarak da aynı şekilde kuir, vegan çizimler yapmayı seviyorum. Bir de benim engelli bir kedim var, çoğunlukla her yılın 3 Aralık gününde (Dünya Engelliler Günü) onu paylaşıyorum.

Melis Yılmaz: Selamlar, ben Melis Yılmaz. Hacettepe Üniversitesi’nde okuyorum. Bunu üniversitemi sevdiğim için söylemiyorum, sadece öyle girilince ben de konuya oradan girdim, yoksa üniversitemi- neyse burada madilemeyim şimdi (gülüyor). Amerikan Kültürü ve Edebiyatı okuyorum, en gey bölümdeyim, azıcık oradan hava da atayım. Sanırım 2016 ya da 2017 yılından bu yana çiziyorum. 2017 yılından beri de feminist ve LGBTQİA+ mücadeleleriyle örgütlü olarak mücadele ediyorum ve hayatta kalmaya çalışıyorum. Çizimlerim daha çok LGBTQİA+ hakları, kadın hakları, hayvan hakları üzerine ama aynı zamanda HIV ve AIDS üzerine de çizimler yapmaya gayret ediyorum özellikle 1 Aralık gibi günlerde, çünkü hepimizin özne olmasak da sorumluluğu olduğunu düşünüyorum. Karikatür çizmeye de Kaos GL Karikatür Okulu ile başladım. Ondan önce çok minimalist çizimler yapıyordum; lise dönemleriydi böyle varoluşsal krizler geçiriyorum o sırada. Sağ olsun Aslı Alpar ile beraber Karikatür Okulu’na katılınca aktivist çizimlere başlamış oldum. Bu şekilde anlatabilirim.

Aslı Alpar: Ben de en cishet (natrans, endoseks yani interseks olmayan, heteroseksüel ve heteroromantik) bölümden mezun olan insan olabilirim, çok şükür ki yıllar önce geride kaldı. Ben de 2016 yılından beri karikatür çiziyorum, çizmeye çalışıyorum. Hangi hak mücadelelerinde çiziyorum dersek aslında her konuda çizmeye çalışıyorum. Canım ne isterse, gündem neyse… Çünkü aslında hak mücadelesi alanına dahil edilmeyeceğini düşündüğümüz çok kişisel bir şey bile bir anda bir hak mücadelesi alanına dönüşebiliyor bizlerin inisiyatifiyle ya da mücadelesiyle. Mesela regli olduğun zaman regli üzerine çizmek, menopoza girdiğin zaman menopoz üzerine çizmek, meme aldırma operasyonu olmayı düşünürken bunun üzerine bir şeyler çizmek… Yani çok kişisel gibi görünen şeyler de aslında bir anda hak mücadelesine dair bir şeylere dönüşebiliyor neyse ki, çünkü o zaman yalnız kalmadığımızı anlıyoruz ve o alanda bir şeyler yapmaya da başlıyoruz. Hak mücadelesi alanları olarak ifade edilen alanlardan da insan hakları, LGBTİ+ hakları, kadın hakları, hayvan hakları alanlarında, bir yandan da bu alanların daha dışarıda bıraktığı doğa ve ekoloji hakları alanında çizmeye çalışıyorum. Böylelikle görünür olmayan şeyleri çizerek biraz görünür hale getiriyorum. Böyle özetleyebilirim ben de.

Neden çiziyorsunuz? Çizim yapmanızın arkasındaki motivasyonlardan bahsedebilir misiniz?

Semih: Kendim için çiziyorum ben, kendimi ifade etmek için. Çünkü bir lubunya olarak heteronormatif, cisnormatif bir düzende lubunyaların kendi şansını kendi yaratma imkânları neredeyse hiç olmuyor. Ben de kendi sesimi öncelikle duymak, sonra da duyurmak için çiziyorum. Motivasyonum bu.

Arel: Ben de aynı şekilde kendim için çiziyorum ama her ne kadar bir güzel sanatlar fakültesinden mezun olsam da her gün çizmiyordum. Bana pandemi, evde kapalı kalmak, dışarıya çıkmamak ve kendi içime dönmek çizdirdi. Böyle böyle içimden gelenleri çizmeye başladım. Aslında içimden daha çok şey geliyor da ara ara kapanıyorum, mesela şu anda da çok fazla çizim yapmıyorum. Ama ara ara da kendimi motive ediyorum.

Melis: Ben ilk önce hayatta kalmak için çiziyorum gerçekten. Çizimler ve karikatürler beni hayata bağlıyor çünkü Türkiye gündemini sürekli takip ediyorum, ki bir LGBTQİA+ olarak bunu tamamen takip etmek mümkün değil; zaten gündemin ta kendisi oluyoruz çoğu zaman. Böyle hayatta kalabilmek, içimi dökebilmek için çiziyorum en çok.

Kaç kişiyi temsil edebiliyorum ya da kaç kişi çizimlerimle kendini bağdaştırabiliyor bilmiyorum o yüzden herkes için çiziyorum gibi çok iddialı bir argüman üretemeyeceğim burada, ama kendim de bir as+ (aseksüel+) olarak daha çok as+ özneleri gündeme getirerek onların kendilerini bulabileceği şekilde çizmeye devam ediyorum. Kendi öznelliğim üzerinden Türkiye’de yaşayan lubunyaların, aktivistlerin kendilerini daha çok bulabileceği çizimler yapmaya çalışıyorum. Beni motive eden de gerçekten diğer çizerler oluyor. Alpar’ın, Semih’in, Arel Talu’nun, Bartu’nun, herkesin çizimlerini görmek beni daha da motive ediyor. Türkiye’deki ve dünyadaki olmaması gereken şeyleri görmek de beni olması gerekenleri çizmeye motive ediyor. Daha da geçenlerde Kadın ve Edebiyat adlı derste bahsedip fangirl’lük yapmış olabilirim. Derslerini kapsayıcı tutan, herkese cinsiyet atamayan, they/them (İngilizcede cinsiyet nötr kişi zamiri) zamirlerini kullanan çok tatlış bir hocamız var, onu da buradan övmüş olayım.

Alpar: 2006’dan bugüne kadar neden çizdiğim sorusuna cevaplarım sürekli değişti. Önce sadece var olmak için, sonra var olduğuma ikna olmak için, sonra biseksüel bir kadın olarak var olduğumu etrafa göstermek için ve kendim kabullenmek için çizmeye başladım. Bunlar bittikten sonra kendime bir konuşabilme alanı açmak, derdimi kamusal alanda anlatabilmek için çizdim.

Kaos GL’ye girdikten sonra kendim gibi insanlarla tanışmak için çizdim, birbirimizi bulabilmemiz için çizdim. Ondan sonra görev gibi çizdiğim bir dönem var çünkü kuir karikatür gibi bir şey Türkiye’de -hâlâ tabii çok gerideyiz ama- yoktu, çok cishet bir şey vardı ve bu biraz kırılsın, artık böyle olmasın diye çizmek zorunda kaldım. O dönem çizdiğim hiçbir işi sevmiyorum ama çok işlevsel oldu bence. Bir sürü kuir çizerle tanıştım. Hayatım şu an harika, çok mutluyum şu an geldiğimiz yerden. Sonra çizmedim çünkü biraz dinlenmek istedim. Bu sorunun yanıtı artık çizmek istemiyorum oldu. Sonra para kazanmak için çizdim. Sonra ses vermek için çizdim. Yani o kadar çok değişti ki 2006’dan bu yana gerçekten… Bugün ne için çizdiğimi ben de bilmiyorum. Galiba bir alışkanlığa dönüştü. Çizmezsem olmazmış gibi. Bu cevap daha ne kadar böyle olur bilmiyorum ama benim yanıtım da böyle.

Birden fazla alanda çizdiğiniz için özellikle sormak istedim. Sizin için farklı hak mücadeleleri nereden kesişiyor ve nereden kesişmiyor? Nasıl bir bağ kuruyorsunuz aralarında?

Semih: Ben farklı hak mücadeleleri nereden ya da nasıl kesişiyor kısmında günümüz üzerinden belki hissettiğim bir şeyi söyleyebilirim. Sadece bizim coğrafyada da değil -evet, bizim coğrafyada şiddet çok fazla ama-, dünyada çok ciddi bir anti-gender, sağ muhafazakâr bir yükseliş hatta belki de faşist eğilimler ön plana çıkmış durumda. Benim kesişimsellik denildiğinde odağım daha çok dayanışma kısmı. Aslında her alanda hak mücadeleleri veren özerk grupların ittifakı olarak çizmeye çalışıyorum. Kafası karışık diyor bazıları ama trans haklarından bahsederken sadece bir broşa vegan hakları üzerinden bir şey yazmak beni güçlendiriyor.

Bir de kesişimselliği düşündüğümde şunu da düşünüyorum: Pandemi ortaya çıktığında ilk gözden çıkarılabilir gruplar mülteciler ve seks işçisi trans kadınlar oldu. Ya da şu an yoksulluk ve ekonomik kriz büyüdüğünde ilk etkilenen gruplar yine LGBTİ+’lar, mülteciler, yoksulluk sınırının çok altında yaşayan insanlar oluyor. Bu durumda da galiba ana akımın ya da asıl merkezin çemberi varsa o çemberinin dışında olan kimsesizlerin çizgisiziyim diyeyim, ki o kimsesizlerden biri de özne olarak benim. O yüzden kesişimsellik bana ittifakları güçlendirmek ve dayanışmak gibi geliyor. Hem de asıl etkilenen, ilk gözden çıkarılan grupları görmekle alakalı gibi geliyor.

Arel: İnsanı insan olarak kabul edip, hatta hayvanları da ayırmayıp bu şekilde olabilme hali diye düşünüyorum kesişimselliği. Çizim yaparken sadece kendimden başlamıştım. Sonra Aslı’yı, Melis’i diğer çizerleri gördüm. Dedim ki “Neden ben de LGBTİ+, feminist, vegan çizimler çizmeyeyim?”. Bir de bir örnek vermek istiyorum, geçen sene Black Lives Matter gündeme daha fazla gelmeye başladı ve gündemi takip etmeyi öğrendim. Daha önceki çizimlerimde hiç siyah insanlar çizmiyordum, aklıma gelmiyordu doğrusu. Sonra ben de toplu çizimlerime siyah insanlar eklemeye başladım. Öğrenmenin iyi bir şey olduğunu düşünüyorum.

Melis: Semih’in de dediği gibi aslında bu alanların kesiştiği yerde ben varım zaten. Biraz da o yüzden kesişiyorlar. LGBTQİA+ bir öğrenci olarak birçok hak mücadelesinin içine giriyorum; öğrenci mücadelesi, feminist mücadele, kuir mücadele, vegan mücadele, mülteci mücadelesi. Belki her birinin tek tek öznesi değilim ama birimizin hakkı gasp ediliyorsa hepimizin hakkı gasp ediliyordur. Çünkü benim için haklar arasında bir hiyerarşi yok, hepsi eşit derecede önemli. Ve hepsi de zincir gibi; bir halka koptuğunda diğerleri de kopar. Birinden fedakârlık edelim, o gitsin diğer haklar kalsın diye bir şey asla düşünülemez. O yüzden zaten kimi zaman öznesi olmadığım konularda da çizim yapmaya çalışıyorum ve öznelerin yanında olarak o mücadeleyi destekliyorum. Benim için tüm hak mücadeleleri bu yüzden kesişiyor.

Bir de belki burada şunu da söyleyebilirim karikatür üzerinden, gülmek politik bir eylemdir. Bu politik eylem gerçekten herkesi kapsar. Ayrıca, az önce Aslı da kişisellik üzerine konuşmuştu, kişisel olan gerçekten politik bir şey. O yüzden bu hak mücadelelerinin öznel bir seviyede kesişmemesi benim açımdan mümkün değil. Söylediğim, çizdiğim her şeyin bir özne olarak önemi var. Hatta özne olmayı geçtim; muhafazakârlık, faşistlik, diktatörlük, iğrençlik, -artık siz ballandırın daha buraları vegan balla- içinde yaşadığımız için, politik olmamak mümkün değil. O yüzden bunların kesişmesi bir zorunluluk. Ben hiçbirini ayırt etmiyorum.

Alpar: Ben bu kesişimsellik lafını hiç sevmiyorum, teorik olarak da kesişimselliği (dili sürçüyor) benimsemiyorum. Zaten söylemek de çok zor belki de bu yüzden sevmiyorumdur (gülüyor). Bu terim aslında hem ortaya çıktığı tarihsel toplumsal koşullar bakımından, hem de içerdiği öz bakımından bence çok havada kalan bir söz. Birçoğumuz belki bunu böyle kullanmıyoruz, mesela Semih’in ifade ettiği şey aslında kesişimsellği bu teknik terim anlamında kullanmadığını düşündürttü. Ben de yıllarca kullandım, aslında ben de onu demek istemiyormuşum. Kesişimselliğin bu sistemin dışına çıkmadan, bu verili sistemi kabul ederek birbirimiz ile dirsek teması kurmayı ifade eden bir terim olduğunu düşünüyorum.

Bunun yerine ben başka bir şey olması gerektiğini düşünüyorum, neyse ki bu görüşümde yalnız değilmişim. Tarihsel maddeci vegan bir hayvan hakları aktivisti Marco Maurizi’nin

de benzer bir şekilde düşündüğünü ve Avrupa’da bu düşünceye sahip insanların bir araya gelmeye başladığını okudum ve bu da beni çok heyecanlandırdı. Kesişim değil mesele, mesele bütünleşmiş bir şekilde bu hakların iç içe geçerek aynı şeyi savunması ve daha sistem dışı bir çözüm aramak. Yani tüm hakların bir arada olması gerektiğini düşünen tarihsel maddeci akım “Ben biseksüel bir kadınım ama transların hakkını da savunurum ya da aynı zamanda hayvanların da hakkını savunurum” diye kurmuyor cümleyi. Bunun yerine “Ben biseksüel bir kadınım, çözüm bu sistemin içerisinde -yani kapitalizmin, bu sınıflı toplumun içerisinde- değil ve ben sadece özne olduğum için değil, ben hiç kimsenin en temel haklarının engellenmesini istemediğim için herkesin en temel haklarını savunuyorum içtenlikle. Göstermelik değil, sadece ‘dayanışma’ değil.” diye kuruyor.

Semih: Kesişimsellik bence eleştirel bir metod. Bana Aslı’nın dediği sistem dışı başka bir düzene giden yoldaki eleştirilerin silsilesi gibi geliyor. Mesela kadın hakları üzerine çalışan bir arkadaşım “Ne kadar güzel, belediye otobüslerinde bir sürü kadın şoförler var” diye çok mutlu oluyor. Ama baktığımızda hepsi siyah. Kesişimsellikte işte ilk adım bu oluyor. Kadın olarak otobüs şoförü olması güzel bir kazanım belki, çünkü kadınların otobüs şoförü olamayacağı inancını yerle bir ediyor. Ama ağırlıklı olarak siyah kadınlar bu mesleği yapabiliyor; yani çok enteresan sınıfsal, ekonomik bir durum ortaya çıkıyor. Ya da başka bir örnek olarak, yakın zamanda duyduğumuz “HIV pozitifler statülerini söylemek zorunda” diyen kanat, sürekli akıl veriyor kadınlara “partnerinize sürekli sorun statüsünü” diye. Bu sefer buna tamam dersek ne olacak? HIV ile yaşayan kadınlar da söylemek zorunda kalacak ve HIV ile yaşayan kadınların şiddete, stigmatizasyona, damgalamaya daha çok maruz kalabileceği bir ortam olacak. İşte bence kesişimsellik burada bir eleştirel metod. Sonra da Aslı’nın dediği gibi bütüncül politikalarla oluşturulacak yeni bir alana yol gidecek. Ben bu ikisini başlangıç ve sonuç olarak görüyorum diye ekleyebilirim.

Çizimlerinizde hak temelli savunuculuk yapmak için nelere dikkat ediyorsunuz?

Semih: İlk öncelikle özne olarak, bir lubunya olarak kendi deneyimlerimin politikliğini biliyorum ve bu politikliğin siyasetini yapmaya çalışıyorum. Öznesi olmadığım alanlarda da bir şeyler yaparken dikkat ettiğim ilk nokta özneleri aktif olarak dinlemek oluyor. Onun dışında en çok dikkat ettiğim şeyler hata yapabiliyor olmak, yaptığımda bunu iyileştirmek için gerekli adımları atıyor olmak ve en önemlisi de sanırım çizgilerimi otonom bir yerde koymak, herhangi bir tahakküm ya da iktidar yaratmamak.

Arel: Ben öğrendikçe çizimlerime daha çeşitli insanlar katmaya çalışıyorum. En ufak bir şeyden fire vermek istemiyorum. Biraz da bir ara özellikle twitter’da çok eleştiri görmemle alakalı. Ben twitter’ı bu yüzden kapattım. Yıpratıcı ve yargılayıcı diye düşündüm. Ben en çok çizimlerimi gören insanların söyleyecek negatif bir şeyi olmasın, hem de herkesi düşünerek bir şeyler yapayım diye dikkat ediyorum. Mesela sürekli aynı insanları çizmemeye, daha çeşitli insanları kullanmaya çalışıyorum. Hangi konuda çiziyorsam o konunun her versiyonunu düşünmeye çalışıyorum. Ben bu şekilde çözmeye çalışıyorum ve elimden geleni yapıyorum ama sürekli de öğreniyorum ve hatalarım da oluyordur.

Melis: Bazen kendi bedenimi referans alıyorum ama benim bedenim de çoğu norma uyabiliyor o yüzden çizerken örneğin biri elini kaldırmış ve ben 5 parmak çizdiğimi fark ettim diyelim, oradan birkaç parmak siliyorum çünkü herkesin 5 parmağı yok en basitinden. Protez takan, tekerlekli sandalyede olan, işaret dilini kullanan birilerini çiziyorum bildiğim kadarıyla. Ya da yüz çizerken farklı göz, burun şekilleri çiziyorum toplumsal güzellik normlarına da uymamak adına, çünkü hepimiz bu normlara uymak zorunda değiliz.

Benim gördüğüm kadarıyla çizimlerde pek sunulmayan bir şey de kendi bedenine vaktinde “self-harm” denilen şekilde zarar vermiş kişiler. Benim bedenimde de kimi yaralar var ve ben bunlarla aramın iyileşmesini isterim. Güçlendirici bir yerden buna dair çizimler görmek isterim. O yüzden kendi çizimlerimde de iyileşmiş yaraları çiziyorum, o yaraların içinden çiçekler, böcekler, kelebekler çıkıp havada uçuşuyor. Romantikleştirmek için değil ama iyileşmenin altını çizmek için. Böyle pozitif bir imgelemeye benim de birçok insanın da ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. O yüzden olabildiğince kendi bedenimi olsun, o normları olsun cepteymiş gibi düşünmemeye çalışıyorum.

Beden üzerinden örnek verdim ama her açıdan iktidar konumundan çizmemeye çalışıyorum, örneklendirecektim ama beyin oldu çorba (gülüyor). Hatta çizim yaparken hep Kaos GL haberleri veya birkaç broşür, kılavuz açık oluyor örneğin “yeniden HIVfobi üretiyor muyum?” diye bakmak için. Burada bir komik, mizah üretmeye çalışıyorum ama bu herhangi bir iktidar tarafından mı yapılıyor diye, o an bana komik geldi ama acaba gerçekten mizahsal mı oldu diye sürekli kendimi kontrol ediyorum ve geliştirmeye çalışıyorum çünkü biliyorum ki benim de kimi ayrıcalıklarım var.

Alpar: Eleştiri almaktan çekinmeyen biriyim ve eleştiriyi de çok kıymetli buluyorum, ama zorbalıktan bahsetmiyorum tabi ki. Mesela 25 Kasım için paylaştığım bir çizim vardı: Kadınlar birbirine sarılmışlar ve arkadan görünen bir gökkuşağı var. Türbanlı bir kadın bunu paylaşıp “Biz yine yokuz” yazmış. Çok haklı bir eleştiri, kendisine de “çok teşekkür ederim, çok haklı bir eleştiri” yazdım. Fakat anlatmadığım bir arka planı var. Bundan birkaç sene önce yine bir pride (onur ayı ve etkinliklerini kapsamak için kullanılan, İngilizce’de onur anlamına gelen kelime) çiziminde türbanlı bir kadını çizdiğimde ölüm tehditleri aldım açıkça, sosyal medyada da bayağı paylaşıldı “Bu kadının burada ne işi var?” diye. Bazen böyle siyasi islamın egemen olduğu bir ülkede yaşadığımız için kesişemediğimiz, çizmekten kaygılandığımız, işler oluyor.

Bir de bundan ayrıca toplum olarak, kendimi de sonuçta toplumun bir üyesi olduğum için içine katarak söylüyorum, eleştiri vermeyi bilmemek gibi bir sorunumuz var. Bir çizer sanki hak mücadeleleri üzerine çizmek konusunda görevlendirilmiş bir mekanizma, her konuya ve her olaya tepki vermek zorunda ve bir çizim karesine bütün temsiliyetlerine yer vermek zorunda… Hayır. Ne kesişimselliğin ne de dayanışmanın yolu böyle göstermelik bir yerden geçmiyor. Bunu gerçekten iyi okumamız, iyi anlatmamız gerekiyor. Bu demek değil ki farklı bedenlere yer vermeyelim. O temsil bir yandan da inanılmaz kıymetli, bunu mutlaka yapmamız gerektiğini ve yapmamanın çok büyük bir eksiklik olduğunu düşünüyorum. Sadece bir çizim karesinde biz bütün temsiliyetlere yer veremeyiz ve yer vermek zorunda değiliz.

Melis: Çizerken bir yandan gerçekten herkesi temsil etmemiz mümkün değil, karikatürde zaten genelde sadece tek kare, dört kare, bazen altı kare bir şey çiziyorum. Mümkün olmadığı kadar o karikatürü görecek, dinleyecek, okuyacak kişilere de çok adil bir yük değil aynı zamanda. Ama ben hala üretirken birilerini arka bırakma korkusuyla da çiziyorum. Çünkü özellikle Türkiye’de kendi temsiliyetini görememek çok can yakan bir şey, bunun da farkındayım. Kendimi de kontrol ederek normların dışına çıkmak, biraz daha kapsayıcı olmak, bir konuyu daha fazla öğrenmek için de hareket ediyorum. Eleştirilmemek için değil, temsiliyeti biraz daha olsun sağlayabilmeyi istediğim için çabalıyorum.

Kaos GL Dergisine ulaşın

Bu yazı ilk olarak Kaos GL Dergisinin Kesişimsel Aktivizm dosya konulu 182. sayısında yayınlanmıştır. Dergiye kitapçılardan veya Notebene Yayınları’nın sitesinden ulaşabilirsiniz. Online aboneler dergi sitesinden dergiyi okuyabilir.

 


Etiketler: kültür sanat, çizim
İstihdam