07/06/2021 | Yazar: Sa Bahattin

Şiirde en sevdiği pozisyon bacak omza olan Onur Köybaşı ile söyleştik: “Kuir bir yanı var hep yazdıklarımın ve bundan çok memnunum”

“Çünkü hayat doldurmak ve boşaltmak üzerine” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Post-modern şiirin Türkiye’deki genç temsilcilerinden bir şair. Doğma büyüme İskenderunlu. Üstelik kuir. Kendisi ile 8 yıla varan tanışıklığımız var. Bu Onur ayında onunla bir söyleşi yapmak istedim. Karantina önlemleri, şehirler arası yolculuğun zorlukları vs. derken emailler, mesajlar ve Whatsapp’ta sesli mesajlar göndererek tamamladığımız bir söyleşi oldu. Bolca gullüm, hafiften madilik ve biraz da kür ile yoğrulmuş bu söyleşiyi keyifle okuyacağınızı umarım.

“Çünkü hayat doldurmak ve boşaltmak üzerine”

Merhaba Onur. Onur Ayın Kutlu Olsun! LGBTİ+ hakları mücadelesi için oldukça büyük önem taşıyan böylesi bir sözcüğü isim olarak taşımak nasıl bir duygu?

Merhaba, teşekkür ederim hepimize kutlu olsun. Şimdi ben üç çocuklu bir ailenin en büyük bireyiyim. Öncelikli olarak Arap kökenli bir ailede, esmer anne baba ve esmer kardeşler arasında tek sarışın çocuk ve renkli gözlü olarak dünyaya gelmiş bulunuyorum; her yerden öteki olan bana Onur ismini vermiş olmaları müthiş incelikli bir tesadüf değil mi? İsmimi çok seviyorum ve hep ne diyoruz “Onursuz Olmasın Aşk”

Ha-ha. Peki seni tanımayanlar (ki bunlar çoğunluk oluyor) için biraz kendinden bahseder misin?

Kendimden bahsetmek sıkıcı bir cevap olacak. İnsanların en çok yaptığı şey sürekli kendilerinden bahsetmeleri değil mi?  Bahsetmeye başlarsam muhakkak hep iyi şeyler diyeceğim ve bu ikimiz için iyi bi’ şey değil.

Teşekkür ederim. Beni büyük bir can sıkıntısından kurtardın. O halde eşit derece önemsiz başka şeylerden, mesela işlerinden bahsedelim. Şiirlerinde en çok işlediğin konular aşk ve cinsellik gibi görünüyor. Bunun neden böyle olduğuna dair bir çözümlemen var mı?

“Çünkü hayat doldurmak ve boşaltmak üzerine” diye yazmıştım bir şiirimde. Evet, görünürde aşk ve cinsellik şiirime fazla hakim, ama bunun neden olduğuyla hiç ilgilenmedim, daha çok nasıl ele alınmalı ve nasıl daha özgün olmasıyla ilgilendim. Yüzyıllardır sanatta aşk cinsellik işlendi ve işlenmeye de devam ediyor edecek de. Daha çok konu nasıl yaptığınla ilgili.

Muhakkak duygusal olmamla da ilintili. İzlediğim filmlerde okuduğum kitapların kurgusal romantizminin de etkisinde kalmış olabilirim. Tutkulu ve her an aşık olabilirim kafasıyla geziyorum; düşün, hâlâ…

Düşünmek istemiyorum, sinirlerim bozuluyor :-) Bilinmeyen bir şair olmana rağmen Lâle Müldür, Mete Özgencil, Umay Umay gibi isimlerle çalışmışsın. Bu ne cüret?

Şiirin her zaman anti popülist bir yanı var benim için. Ve diğer sanat dallarına göre tanınma olasılığın her zaman daha az. Nitekim bu konuda bana bok atmana izin vermeyeceğim. Çünkü birçok şaire göre tanınan bir kalemim. Mete Özgencil’le üçüncü kitabım Taşkuşağı’nda çalıştık çok özel bir çalışmayla kapağı kendi hazırlamıştı. Muazzam olmuştu.  Umay Umay, her zaman çalışmak istediğim ve çocukluğumdan beri yaptıklarına hayranlık duyduğum müthiş biri. Sağ olsun o da kırmadı beni; Beni Yalnız Anla ve Kabuğunu Arayan Yara kitaplarımda fotoğraflarını kullanmama izin verdi. Lâle benim prensesim onunla aramızda çok özel bir dünya var ne zaman bir araya gelsek kalbim uçurum hızı.

“Kuir bir yanı var hep yazdıklarımın ve bundan çok memnunum”

Vay be laflara bak! Sen gerçekten bir şairsin sanırım. Neyse, seni fazla şımartmayayım da kulislerde dönen dedikodularla canını sıkayım. Söylentiye göre; 2019 yılında çıkardığın Unutma Duvarı isimli kitabındaki şiirlerini unutamadığın eski sevgilin için yazmışsın. Bu konuda bir şey söylemek ister misin?

Marguerite Duras bir kitabında şöyle der: “Bence bir kitaba geçsin, acı vermez artık, bir hiç olur silinir gider. Aramızdaki ilişkiyi düşününce anladım bunu yazmak bir bakıma da silmek oluyor, yerine başka bir şey koymak… Yazdığım zaman seni sevmekten kurtuluyorum”

Gullüm bir tarafa şiirlerinde kuir bir yan var. Üstelik bunu lubunca terimler kullanmadan yapıyorsun. Yoksa lubunca bilmiyor musun?

Hayır, pek bilmem. Kelimeden ziyade o duyguyu vermekle ilgileniyorum aslında ve evet Kuir bir yanı var hep yazdıklarımın ve bundan çok memnunum.

(Pek sanmıyorum ama) Şiirlerini yakın çevrenden okuyan olduğunda herhangi bir kötü tepkiyle karşılaştın mı? Özellikle iş yerinde herhangi bir madilik oldu mu?

Hayır. Neredeyse hiç. Ama şöyle bir anım var, oturduğum mahallede bir hoca ( dini bir adam ) yanına çağırdı beni; kitabımı okumuş,  oğlum ne yazıyorsun öyle diye sormuştu. Ben de yer altı edebiyatı diyebiliriz diye cevap vermiştim. Bence sen biraz yer üstüne çık diye yumuşak bir tenkitte bulunmuştu. Ben de yer yüzü yeterince kötü diyip gülümseyip yanından uzaklaşmıştım. Yaşadığım yerde, ailemde çevremde homofobi olmadan yaşadım. Bu da beni yazarken çok özgür kıldı. Babam çayını içerken kitabımı alır okurdu, yanında gezdirir insanlara gösterir benimle gururlanırdı.

Skandal! Müthiş hikayeymiş. İyi idare etmişsin hoca amcayı. Konsantrasyonumuzu bozmadan hazırladığım sorularla devam ediyorum. İspanyol ve Güney Amerika yazınına özel bir ilgin olduğunu biliyorum. Bu neden böyle? Yoksa latin erkekleri mi çekici buluyorsun?

Pornoda evet, ama yazdıklarımda pek etkisi yok.

COVID/karantina dönemi seni ya da şiirlerini nasıl etkiledi?

Çok besledi beni. Fazla okudum, izledim, dinledim. Kendimle kalmayı pek seven biri değilim, ama kendimi dinlemeyi ve kendime katlanmayı da deneyimledim.. Bu süreçte Fransız illüstratör Joel Person’un hazırladığı görselle ve senin çizimlerinle de katkıda bulunduğun PUNK DNA diye özel bir çalışma çıktı Sub Factory’den ve tükendi. Onun dışında bir sürü dergide şiirlerim ve röportajlarım yayınlandı. Yakın zamanda Pride özel sayı yapacak olan bir dergiye Candy Boy diye bir şiir yazdım. Görsellerini de Paris’te yaşayan drag performans sanatçısı Sasha Kills hazırladı. Özetle verimliydi.

cunku-hayat-doldurmak-ve-bosaltmak-uzerine-1

Kendim de dahil olduğum için hunharca Punk DNA’dan (hatta yalnızca ondan) bahsetmek istiyorum, ama kendimi tutacak, ve profesyonelmiş gibi davranacağım. Bazı dergilerde röportajların olduğunu biliyorum. Zannediyorum Adınla Çağır Beni kitabının yazarı André Aciman ile de bir röportaj yapacaktın. O ne durumda?

E biz zaten yaklaşık beş yıl önce onunla bir röportaj yapmıştık: Kitabın film olacağı müjdesini yaptığımız röportajda bana vermişti. İkinci röportaj için her şey hazırdı, ama o fazla yoğun bir dönemden geçiyordu ve askıya aldık. Şu an için herhangi bir gelişme yok.

Çatlayacağım kıskançlıktan. Antoni Casas Ros ile de görüşmüştün sen değil mi? Haddini biliyor musun?

Bazen hiç! Pulbiber dergisi için hazırlamıştık o röportajı. Yapmış olduğum en iyi röportajlardan birisiydi. Antoni’nin kalemi ve hayat görüşü benim için büyük ilham kaynağı.

“Şiir bir şekilde yolunu buluyor”

Bir hemşehrinle devam edelim. Lubunların çok sevdiği Kalben isimli bir şarkıcımız var biliyorsun. O da İskenderunlu. Bu konuda bir şey söylemek ister misin?

Hımm ben onu nedense Mersinli diye biliyordum. Kalben çok duyarlı ve çalışkan bir sanatçı şarkıları bana çok hitap etmese de yaptığı şeyleri çok takdir ediyorum.

Peki, ülkemizde bugünlerde şiirin ya da sanatın durumunu nasıl değerlendiriyorsun?

Pandemi sebebiyle fazla durağan geliyor. Sosyal medyada ve çeşitli programlarda müthiş bir canlı yayın furyası başladı ve bu benim hiç ilgimi çekmiyor. Tıpkı tabletten kitap okumak kadar yavan.

Şiirinse çok etkilendiğini düşünmüyorum o bir şekilde yolunu buluyor. Sanat çok fiziksel bişi gibi geliyor. Sanal seks sevmeyenler ne demek istediğimi anlayacaklardır.

LGBTİ+ görünürlüğü, özgürlüğü ve hakları için şiirin nasıl bir rolü olduğuna inanıyorsun?

Şiirimin özgür bir yanı var, şuursuz, kural tanınmaz, kalıba sığmayan, şekil sevmeyen bir tarafı. Şiirimin savaştığı birçok önyargı konuları var. Bazıları sokağa çıkarak, bazıları bir film çekerek, müzik yaparak aktivizm yapar bense şiirimle aktivizm yapıyorum. O boşluğu doldurmayı kıymetli buluyorum.

Ben nostaljik olmaktan çok fütürist olmayı yeğleyen biriyim, biliyorsun. İnsanlar gözleri yaşlı biçimde 90’ları yâd ederken, ben yeni ortaya çıkan alternatif isimlerin önemine vurgu yapmaktan hoşlanıyorum. Örneğin Brek, Jakuzi, Gaye Su Akyol, ya da biraz önce sözünü ettiğimiz Kalben bu isimler arasında sayılabilir. Bu konuda beni boklamak ister misin?

Hayır boklama hakkımı başka konulara saklamak isterim. 90’lar çok güzeldi ona sarılmayı bildiğimiz gibi şimdiki yapılan iyi şeylere de kucak açmak güzel şey. E sen kucak açmayı seversin.

Hadsiz! Ne biçim laf o. Şimdi ben sana gösteririm günü. Söyle bakalım şiirde en sevdiğin pozisyon nedir?

Bacak omza.

Bir porno filmde oynamayı mı tercih edersin yoksa bir politikacı olmayı mı?

Yaşasın Porno.

Peki porno mu şiir mi?

Porn Şiir.

Şiir mi para mı?

Seks.

Para mı özgürlük mü?

Seks.

Okuduğum röportajlarında son soru olarak verdiğin bir hayal var. Dünya kapanıyor ve insanların bir şeyler alarak çıkması bekleniyor. Bu sırada yapılan bir anonstan bahsediyorsun ve anonsu “Hanımlar, beyler...” şeklinde başlatıyorsun. Bu söylemde “ikili cinsiyet” zırvasına düştüğünü hiç fark ettin mi? Dünyada hanımlar ve beylerden başka kimse yok mu?

Saçmalama tabii ki var. Beyan önemli biliyorsun. Haklısın biraz cisnormatif geliyor, ama bilinçli bişi değil. Bir distopya hayal ediyorum orada ve anons elbette bizim ülkemizde geçiyor. Bu ülke o kadar duyarlı değil biliyorsun.

Eh, o da olacak bir gün diye düşünüyorum ben... Peki, bu Onur ayında en çok ne yapmak isterdin?

Partilemek, çok özledim. Yalnız başıma dans edip kendimle dans etmekten sıkıldım.

Ay ben de çok özledim valla. Şimdi söyle bakalım: insanlar seni kolilemek isterse hangi uygulamaları kullanmalılar?

Bazen her yerdeyim bazen hiçbir yerde. Tinder’dayım şu an.

Tamam bu kadar yeter. Gidebilirsin!

Öp beni.

DEFOL!


Etiketler: kültür sanat
İstihdam