04/09/2006 | Yazar: Kaos GL

‘İndim. Ayet gibi indim sarışın arabalardan. Arap harfleri gibi titreye titreye, ben eve gidene kadar ev yansın için dua ede ede. Yanmadı ev. Her şey bozuk sadece. Bu tele pozisyonlar, bu bilgi sayamazlar, bu dönme dolaplar… ikinci el hayatımda şansızlığıma gösterge. Garantim yok. Servise gidiyorum. Oluyor muyum, bence oluyorum!’ Güzsiyah’ın kaleminden…

‘İndim. Ayet gibi indim sarışın arabalardan. Arap harfleri gibi titreye titreye, ben eve gidene kadar ev yansın için dua ede ede. Yanmadı ev. Her şey bozuk sadece. Bu tele pozisyonlar, bu bilgi sayamazlar, bu dönme dolaplar… ikinci el hayatımda şansızlığıma gösterge. Garantim yok. Servise gidiyorum. Oluyor muyum, bence oluyorum!’ Güzsiyah’ın kaleminden…

KAOS GL

Gecenin ortasında gündüz tarifesi açar günahkar bana. Esmer, incecik, tehlikeli. Buyur ederim utanç verici bir arsızlıkla. Tanrı beklemesin, intikamını görmek isterim. Arafta değil, tam burada. Önce yakarım tenimi, kezzabın tadını iyi bilen kalbimi sararım şarkılarımla. İlaçtır benim ellerim.

Her orospu bi duayla çıkar sokağa. Bi sevgili hırkasını düşler ayazda. Elsizlerin düğmelerini çözerken, Hızır olur birilerine, hazır olmaz kendine. Riya olur hayata, rüya olmaz kendine. Ben severim onları, onlar kadar masumum ve en az sizin kadar.

Yeşil çay içerim, ihtilallerden sonra. Yıkarım yakamadığım çarşafları. Sarılır uyurum sonra. Sıradanlığı denerim. Çaydanlığı anneme benzetirim. Ocağı babama… Ocak sönsün, şubat gelsin isterim. Ben bir araba, frenim patlasın isterim.

Perdeleri kesmezdim, kiraz ağacına çıkabilseydim. Koşup ter atabilseydim, ben bu haltları yemezdim. Bu türküyü inler miydim, hayır, inlemezdim.

İndim. Ayet gibi indim sarışın arabalardan. Arap harfleri gibi titreye titreye, ben eve gidene kadar ev yansın için dua ede ede. Yanmadı ev. Her şey bozuk sadece. Bu tele pozisyonlar, bu bilgi sayamazlar, bu dönme dolaplar… ikinci el hayatımda şansızlığıma gösterge. Garantim yok. Servise gidiyorum. Oluyor muyum, bence oluyorum!

Masalara bardakları koyuyorum. ‘Hoş geldiniz, güle güle…’ Yıkanmıyor dudak izleri. İstediğimi öpüyorum. İstediğimle konuşuyorum. Kimini çöpe atıyorum. Dokuzdan sonra, cadde kenarında, çöp poşetleri içinde ince, uzun, çirkin, kalın, yalnız dudaklar… Hepsini balığa benzetiyorum. Açılıp kapanıyorlar, sadece biraz yem istiyorlar. Acıyorum. Yeni gün farklı olandır. Ben yalnızlık kafesinde, herkesin ikiz tarihini ezberliyorum. Aynı, bayağı, samimiyetsiz, dalgın, salgın, heyecansız… ‘Pardon bakar mısınız?’ diyorlar. Bakıyorum. Bakıyorum. (B)Akıyorum.

‘Hesap verir misiniz?’ diyorlar. Vermiyorum. Vermiyorum. (V)Er(M)iyorum.


Güzsiyah

Ağustos 2006


*Yazarın diğer yazıları:

[[Bi Dilek Tut]]

[[10 Yıldız]]

Etiketler:
İstihdam