09/12/2023 | Yazar: Belgin Günay

İki gün sürecek 17 Mayıs Derneği Güçlenme Konferansı, deprem gündemiyle başladı.

“Deprem sadece barınma, gıda sorunlarını değil; kentsel haklardaki eksiklikleri de gösterdi” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

17 Mayıs Derneği’nin bu haftasonu boyunca devam edecek güçlenme konferansı bugün (9 Aralık) deprem gündemiyle başladı.

Ankara’da yapılan gün konferansın açılış konuşmasını 17 Mayıs Derneği Güçlenme ve Psikososyal Destek Programı Yöneticisi Alp Kemaloğlu yaptı. 17 Mayıs Derneği’nden Sosyal Hizmet Uzmanı Havva Kafes ve Hukuki Destek Yöneticisi Kardelen Yılmaz’a konferansın hazırlanmasındaki emekleri için teşekkür eden Kemaloğlu, özellikle güçlenme hizmeti veren uzmanların kendilerinin de tükenme riskiyle karşı karşıya olduklarına dikkat çekti.

“Güçlenmek; egemenlik, iktidar sahibi olmak ya da sadece görünürlük değildir”

Kemaloğlu, LGBTİ+ hareketinin pek çok ayrımcılık yaşayan LGBTİ+ toplumuna destek vermek konusunda çok fazla sorumluluğa sahip olduğunu, bazen derneklerin her şeyi yapabilecek ebeveynler olarak görüldüğünü, hareketin ise bir aile olarak görüldüğünü, bunun da aile kurumundaki bazı toksik bileşenlerin harekete taşınması riski getirdiğini ifade etti.

Kemaloğlu şöyle devam etti:

“17 Mayıs Derneği’ndeki çalışma hayatım boyunca binden fazla lubunya ile görüştüm. Güçlenme kelimesinden herkes kendince farklı bir şey algılıyor. Güçlenmek; egemenlik, iktidar sahibi olmak ya da sadece görünürlük değildir. Kesişimselliği de bazen yanlış algılıyoruz. Kesişimsellik sadece farklı kimliklerin farklı ihtiyaçlarını görmek değildir. Kişisel anlamda örneğin ben soğuk birisiyim, yani kimliklerinin dışında da herkesin kendi içinde farklı kesişimsellikleri de olabilir. Hareketi bir yuva olarak görüyoruz ancak herkesin yuvası tektir. Aidiyetimiz birden fazla olabilir, hareket ait hissettiğimiz yerlerden birisi olabilir. Öte yandan hareketi bir yuva, bir aile gibi görmek bazı kompleks aile ilişkilerini, toksik bileşenleri de beraberinde getirebilir. Örgütler de sınırsız taleplerde bulunabileceğimiz ebeveynler değildir.”

“Afetten 10 ay sonra, LGBTİ+’lar hâlâ sorun yaşıyor”

Konferansın ilk oturumu ise “Deprem ve Lubunyalar” oturumu oldu. Oturumun moderatörlüğünü GALADER’den Nedime Erdoğan yaptı. Konuşmacılar ise Kaos GL Koordinatörü Umut Güner, SGYD’den Ceren Gürocak ve afet çalışanı Didem Kalafat oldu.

“Kocaeli depreminden pandemiye bütün doğal afetlerin sebebi olarak gösterilen lubunyalar depremden nasıl etkilendi? Deprem öncesinde sosyal korumaya erişemeyen lubunyaların deprem sonrasında hizmetlere ve sosyal korumaya erişiminin önündeki engeller neydi? Afet yönetiminde toplumsal cinsiyet eşitliği hesap katıldı mı? Lubunyalara hangi desteklere nasıl ulaştı?” gibi sorulara yanıt aranan oturumda ilk söz alan Ceren Gürocak, şöyle konuştu:

“Deprem, 11 ili etkiledi. Bireylerin benzersiz olduğu gibi, sahaların dinamikleri de eşsizdir; bu nedenle saha dinamiklerini iyi değerlendirmek gerekir. Hatay’da yıkım yüksek oranda merkezde gerçekleşti ve göç, merkezden kırsala doğru seyretti. Düzenli yaşam alanlarında yer bulamayan açık kimlikli lubunyalar, kırsalda atanmış ailelerinin yanında düzensiz çadır kurmak zorunda kaldı. Bu durum çeşitli güvenlik, hijyen ve sağlık sorunlarını –fiziksel, psikolojik ve sosyolojik– beraberinde getirdi. Deprem sonrası cinsel sağlık ve üreme sağlığı konusunu konuştuğumuzda, ‘Akut ihtiyaç döneminde cinsel sağlık bu kadar önemli miydi?’ denilebiliyor. Cinsel sağlığı konuşurken aslında cinsel hijyen, cinsel kimlik ve cinsel haklardan da bahsediyoruz. Bu bağlamda deprem sonrası süreçte insanların yeterli hizmete erişemediği alanlar ortaya çıktı. En temelde hijyen materyallerine erişim olmamasından kaynaklı, idrar yolu enfeksiyonları ile hijyen materyallerine ve tedavi materyallerine erişemeyen, HIV ile yaşayan, cinsiyet geçiş sürecinde olan tedavi materyallerine erişemeyen, cinsel yolla aktarılan enfeksiyonlara ve istenmeyen gebeliklere karşı korunma materyallerine erişemeyen pek çok kişi bu ihtiyaçlarını sahada hizmet sunan uzmanlara dahi dile getiremedi. Bu durum, afet sonrası hizmetlerin kapsayıcı olmadığını ve bu noktalarda aksiyon almanın önemini bize gösterdi.”

Gürocak, cinsiyet kimliği ya da yönelimi nedeniyle pek çok LGBTİ+ kişinin deprem bölgesinde güvenlik, gıda ve barınma yardımına erişim gibi konularda afetten 10 ay sonra hala sıkıntı yaşadığına dikkat çekti.

“Lubunyalarla afet yönetimi arasında köprü olmaya çalıştık”

Hayata Destek Derneği’nden Didem Kalafat ise konuşmasında deprem sonrası süreçte lubunya depremzedeler ile afet yönetimi kurumları arasında köprü olmaya çalıştığını belirterek şunları dile getirdi:

“Depreme çok hazırlıksız yakalandığımızı söyleyebilirim. Bu hem bizim hem diğer tüm STK’lar için geçerli. Hayata Destek’in mülteci çalışmalarıyla büyüyen bir yapısı var. Dolayısıyla deprem bölgesinde mültecilere yönelik zaten çalışıyorduk ve depremle birlikte bu bölgede çalışanlarımız da depremzede oldu ve kendilerine dahi yardım etmekte zorlandılar. Ben deprem sonrası süreçte lubunyalara daha iyi ulaşabilmek için Lubunya Deprem Dayanışması’yla da çalıştım. Sivil toplumda profesyonel çalışmanın bana getirdiği ayrıcalıkları kullanmaya çalıştım. Lubunya kapsayıcı çalışabilecek kişi ve kurumlarla lubunya depremzedeler arasında köprü olmaya çalıştım. Bu aslında çok zorlayıcıydı ve bazen bir vaka için 3 gün, 5 gün uykusuz kaldım çünkü örgütlülük yoktu, koordinasyon yoktu. Dolayısıyla Şubat, Mart, Nisan dönemleri çok zorluydu ve lubunyalar gibi kesimlerin hizmetlere ulaşmakta en zorlandığı dönemdi. İlk üç ay fiziksel olarak o kadar büyük imkansızlıklar vardı ki, cinsiyet kimliklerine duyarlı program geliştirmek noktasına gelemedik.”

Kalafat, lubunyaların sosyal ve psikolojik destek için başvurmaya çekindiklerini, başvuru sayılarının beklediklerinden az olduğunu, bunun sebeplerinin tartışılmasını gerektiğini de belirtti. “Türkiye’deki afete hazırlıksızlık yüzünden biz 10 ay sonra hala akut dönem sorunları yaşıyoruz” diyen Kalafat, nasıl daha kapsayıcı bir afet yönetimi yürütülebileceği konusunda tüm STK’ları tartışmaya çağırdı.

“Ankara’ya gelen depremzedelere ev açtık”

Kaos GL Genel Koordinatörü Umut Güner ise oturumdaki konuşmasında Ankara’daki LGBTİ+ dernekleri olarak deprem sürecinde kurdukları Ankara Lubunya Deprem Dayanışması içinde yaşadıkları deneyimleri paylaştı. Güner şöyle konuştu:

“Depremden sonra biz Ankara’daki 5 LGBTİ+ örgütü bir araya geldik. İlk üç günde bize gelen başvurular güvenli ve korunaklı mekana erişemeyen insanlardan geldi. İnsanlar çoğu zaman gıdaya da erişemedi. Örneğin mülteci LGBTİ+’lar gıda talep ettiklerinde yardım dağıtanlar tarafından reddedildiler, ayarlanan otellerde barınmaya çalıştıklarında yine reddedildiler. Lubunyaların birçoğu depremden önce de yardıma nasıl erişeceğini bilmiyordu, depremden sonra da aynı sorunla karşılaştılar. Deprem bize sadece barınma, gıda sorunlarını değil, kentsel haklardaki eksiklikleri de gösterdi. Ankara’da 17 Mayıs ve Pembe Hayat dernekleri psikolojik destek süreçlerini yürüttüler. Ayrıca depremzede lubunyalar için üç tane ev açtık biz. Bu evlerle ilgili yaptığımız risk analizlerindeki tüm riskleri de ne yazık ki yaşadık. Bunları önlemek için çeşitli kurallar belirlemek durumunda kaldık.”

Güçlenme Konferansı’nın ilk günü “Aileler değişir mi?” ve “Dijital Şiddet” oturumlarıyla devam ediyor.


Etiketler: insan hakları, kent hakkı, barınma
İstihdam