17/08/2023 | Yazar: Kaos GL
bakad’ın raporuna göre deprem sonrası LGBTİ+’lara destek sağlayan sivil toplum örgütleri bir yandan da devletin ayrımcılığıyla mücadele etmek zorunda kaldı.
Barış İçin Kültürel Araştırmalar Derneği (bakad), “Deprem Sonrası LGBTİ+’larla Dayanışma” raporunu yayınladı. Aysel Fidan ve Atalay Göçer’in hazırladığı rapor, olanaklar ve kısıtlılıklar bağlamında LGBTİ+’lara yönelik destek çalışmalarını inceliyor.
Rapora göre, devletin görevini yerine getirmemesi sonucunda LGBTİ+ örgütleri ve aktivistler, dayanışma ağları kurmak zorunda kaldı. Hak temelli veya insani yardım odaklı sivil toplum örgütleri destek sağlarken bir yandan da devletin ayrımcı uygulamalarıyla mücadele etmek zorunda kaldı.
İnsan kaynağı sorunu
Raporda öne çıkan bir diğer sonuç, LGBTİ+ örgütlerinin insan kapasitesinin yetersiz olması, depremin ardından oluşan kriz durumuna müdahale etmede zorlanmaları. Raporda bu durum şöyle aktarılıyor:
“LGBTİ+’ların resmi kurumlarca desteklenmemesi, üretilen yapısal ve kültürel şiddetle afet sonrasında da varlığını sürdürüyor. Böylesi bir ortamda kırılgan bir grup olan LGBTİ+’larla dayanışma gösterebilecek sınırlı sayıda sivil toplum örgütü ve bağımsız aktivist yer alıyor.
“İnsan hakları odaklı çalışma yürüten bu örgütlerin afet harici süreçlerde de insan kaynağı açısından sorunlar yaşayabildiği bilgisi ile beraber mevcut sayıların afete müdahale için yeterli olmayacağı kolayca söylenebilir. Ayrıca insan hakları alanında çalışma yürüten profesyonel ve gönüllülerin afete müdahalede yetkin olmayabileceği, insani yardım alanının oldukça profesyonellik gerektiren yapısından kaynaklı mevcut aktivist ve örgütlerdeki bireylerin hazırbulunuşluklarının yeterli olmayabileceği konuşulması gereken konulardandır.”
Devletin LGBTİ+ dışlayıcı afet yönetimi
Raporda devletin LGBTİ+ dışlayıcı afet yönetimi de şu ifadelerle özetleniyor:
“Afet sonrası resmi kurumların LGBTİ+ dışlayıcı ve homofobi/transfobi üreten tutumu nedeniyle beslenme hakkı, temiz suya erişim hakkı, barınma hakkı ve sağlık hakkı gibi yaşam hakkıyla doğrudan ilişkili pek çok ihtiyacın karşılanmasında sivil toplum örgütleri ve bağımsız aktivistler sorumluluk alıyor. Devletin yükümlülüklerini yerine getirmemesi ne yazık ki Türkiye’de ilk defa karşılaşılan bir durum değil. Dolayısıyla sivil toplum örgütleri ve bağımsız aktivistlerin afetten hemen sonra sahada hazır bulunmalarının, sistematik olarak LGBTİ+ dışlayıcı uygulamalara dair bir hafızadan kaynaklandığı tahmin edilebilir.
“Deprem bölgelerinde faaliyet yürütenlerin kendi yerellerinde dayanışma sergilemesini tek başına öz veri olarak ele almamak gerekiyor. Söz konusu olan, “yaralı şifacı” olarak afetten etkilenenlerin hızla sahada LGBTİ+’lara destek olmak üzere kendilerini organize etmek zorunda bırakılmasıdır.”
Etiketler: insan hakları, sosyal hizmet, danışmanlık