15/02/2024 | Yazar: Yusuf Çelik
Depremlerin birinci yılında Hatay’a gittik, ilk günden bugüne nelerin değiştiğini Hataylı LGBTİ+’lara sorduk: Kentte barınmak mümkün değil, LGBTİ+’lar göçe zorlanıyor.
Fotoğraf: Hatay/Serinyol, 6 Şubat 2024
6 Şubat depreminin üzerinden bir yıl geçti. Çadır kentlerde yaşamaya çalışan, ancak ayrımcılık ve imkansızlara dayanamayıp göç eden LGBTİ+’lar, sorunların hâlâ devam ettiğini ve depremzedelerin imkansızlar içinde yaşamaya çalıştığını belirtiyor.
Resmi rakamlara göre 50 binden fazla kişi hayatını kaybetti. LGBTİ+’ların hem depremle hem de ayrımcılık ve fobi ile mücadele etmek zorunda kaldığı bu süreçte, depremzede lubunyalar çadırlara alınmamış, depremin sebebi olarak görülmüştü. Geçen bir yılın ardından nelerin değiştiğini veya değişmediğini görmek için Hatay’a gittiğimizde hiçbir şeyin değişmediğini ve LGBTİ+’ların göçe mecbur bırakıldığını gördük.
6 Şubat anmalarına katılmak için gelen depremzede Helin, Eftelya ve Salih; Hataylı LGBTİ+’ların durumunu KaosGL.org’a anlattı.
Göçe mecbur bırakılmak
Depremin üzerinden bir yılın geçmesine rağmen sorunların hala devam ettiğini belirten Helin bölgedeki durumu, “Depremin hemen ardında Maraş’ta trans arkadaşımız, kimliği gerekçesiyle çadırlara alınmamış, yemek almak için bile başörtüsü takmak zorunda kalmıştı. Geçen bir yılın ardından kentte kalan lubunyalar hâlâ sağlık, eğitim, beslenme, barınma ve hukuki haklarına erişemiyor. Bunun yanı sıra tanıdığım birçok görünür lubunyalar şu an şehir dışına göç etmiş durumda. Çadırlar ve konteynırlar yaşamaya el verişli değil. Devletin ihmalkâr tutumundan dolayı hala bölge de kadınlar için ciddi hastalıklar devam ediyor. Lubunyalar bu sorunlardan azade olmadığı gibi göçe de mecbur bırakılıyor” sözleriyle ifade etti.
LGBTİ+’ların iktidar ve Yeniden Refah Partisi tarafından hedef gösterilmesini eleştiren ve ahlaksızlık ile bağdaştırılmasını eleştiren Eftelya ise, “Biz buradayız, gitmiyoruz” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Hatay’da yaptığı konuşmayı hatırlatan Eftelya, “Belediyenin işi kamu hizmeti ve kentin yaşam koşullarını iyileştirmektir. Ahlak ve dinle hiçbir alakası olmayan bir tutum. Depremzedelere uygulanan göç ettirme politikalarıyla birlikte Kadınlar ve LGBTİ+’lar kendilerine düşen payı aldı ne yazık ki. Her ne kadar bizi yok saysalar da ötekileştirseler de biz varız, Hatay’dayız, Antakya’dayız, İzmir’deyiz her yerdeyiz” dedi
“Bir yıl geçse de hastaneye ulaşamıyoruz”
Hâlâ Hatay’da yaşamaya devam eden Salih ise bölgedeki sorunların kısa sürede çözülmeyeceğini belirterek bölgedeki duruma dair, “6 Şubat depreminden sonra açık hedef haline getirilmemiz açıkçası beni şaşırtan bir şey olmadı” dedi ve ekledi:
“Ancak Hatay gibi bir yerde böylesine büyük fobi beklemiyordum. Görünür olmadığım ve kabul gören erkeklik algısına uyduğum için bu fobiye maruz kalmadım. Geçen bir yılın ardından tanıdığım bir arkadaşlarımın tamamı kenti terk etti ve dönmeyi düşünmüyorlar. Açıkçası dönmek isteseler bile Hatay’ın yeniden ayağa kalması ve insanların ‘normale’ dönmesi için çok uzun bir zamanın geçmesi gerekiyor. İktidar veya belediyenin de bölgede çalıştığını söylemem mümkün olmadığı için uzun yıllar geçmesi gerekiyor. Geçen bir yıla rağmen hala hastaneye ulaşmakta bile güçlük çekiyoruz. Ulaşımın ücretsiz olması gerekirken ekstra zam yapıldı. LGBTİ+’lar için güvenli diyebileceğimiz alanları yok oldu ve herhangi bir örgütlenme olmadığı için yalnızlığa mahkum edilmiş hissediyorum.”
Deprem raporları: Bir ihlal, diğerini de getirdi
Depremin ilk gününden itibaren barınma beslenme sağlık, gıdaya erişim deprem bölgesinde herkesin yaşadığı sorunlar olarak saptanmıştı.
Kaos GL ve 17 Mayıs Derneği, bu sorunların üzerine ‘ayrımcılığı’ da ekleyip bir rapor hazırladı. Hazırlanan rapora göre, ortaya çıkan bir hak ihlali başka hak ihlallerini de beraberinde getirdi.
Raporda öne çıkan sonuçlar şöyleydi:
“Seyahat hakkı ihlal edilen mülteci LGBTİ+’ların bu yolla sağlık hizmetlerine erişimi de engellendi. Yeterli barınma imkânına sahip olamamak güvenlik sorunlarını ve LGBTİ+’lara dönük hakaret ya da fiziksel şiddet gibi kötü muameleleri ortaya çıkardı. Çalışma hakkı ve eğitim hakkı diğer haklara erişimde etkinleştirici bir rol üstlenirken depremden etkilenen LGBTİ+’ların istihdam ve eğitim alanında karşı karşıya bırakıldığı sorunlarla ilgili yasal veya idari düzenlemeler oluşturulmadı. Sosyal güvenlikten, sosyal korumadan ve sosyal desteklerden yararlanamamak yeterli bir yaşam düzeyinin de oluşamamasına ve yoksulluktan korunamamaya sebep oldu. Bilgi ve iletişim teknolojilerine erişememek depremden etkilenen LGBTİ+’ların sosyal destek mekanizmalarına da erişememesi anlamına geldi. Bağış alma ve yardım toplamada sivil toplum örgütlerinin önüne getirilen kısıtlamalar, sivil toplum örgütlerinin insan haklarını teşvik etmesini zorlaştırdı.”
Barış İçin Kültürel Araştırmalar Derneği’nin (bakad), depremlerin altıncı ayında yayınladığı “Deprem Sonrası LGBTİ+’ların Durumu” raporu ise, “afet sonrası akut dönemde ortaya çıkan ihtiyaçların, sayılarda değişimler olmasına rağmen hala canlılığını koruması, afet yönetiminin ve özellikle LGBTİ+ kapsayıcı afet yönetiminin hala uzak bir hedef olduğunu gösteriyor”.
*Bu haber, Avrupa Birliği’nin maddi desteği ile hazırlanmıştır. İçerik tamamıyla KaosGL.org’un sorumluluğu altındadır ve Avrupa Birliği’nin görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.
Etiketler: insan hakları, eğitim, kent hakkı, barınma, sağlık, siyaset, ekonomi, özel haber, beda