19/09/2006 | Yazar: Kaos GL

‘Yapmak istediğimiz o kadar şey var ki… Umuyoruz bir gün hepsi gerçekleşecektir. Bunun için bir avuç insanın yeteceğini bilsek de, biz ‘hep birlikte’ diyoruz. Beğenilmeyen yönlere küsüp geri çekilmek gibi bir tepki değil, ‘Şunu da böyle yapalım’ türü öneri istiyoruz. KAOS GL 3. yılında… Eylül 1994’de ‘3-5 kişi’… Eylül 1996’da ‘büyükçe bir grup’… Gelin, önümüzdeki süreçte ‘hep birlikte’!…’ Atilla Karakış’ın kaleminden.

‘Yapmak istediğimiz o kadar şey var ki… Umuyoruz bir gün hepsi gerçekleşecektir. Bunun için bir avuç insanın yeteceğini bilsek de, biz ‘hep birlikte’ diyoruz. Beğenilmeyen yönlere küsüp geri çekilmek gibi bir tepki değil, ‘Şunu da böyle yapalım’ türü öneri istiyoruz. KAOS GL 3. yılında… Eylül 1994’de ‘3-5 kişi’… Eylül 1996’da ‘büyükçe bir grup’… Gelin, önümüzdeki süreçte ‘hep birlikte’!…’ Atilla Karakış’ın kaleminden.

KAOS GL

Atilla Karakış

Eylül 1996. Dergimizin 3. yılı. Anlatılamaz bir mutluluk. Birçok sıkıntının, teknik olanaksızlığın hâlâ çözülememiş olmasından dolayı da anlatılamaz koşuşturmalar. Bütün bu ‘anlatılamaz’ları biraz da olsa anlatmak, sizlerle paylaşmak isteyerek bu yazıyı yazma gereği duydum. Bu yazı kesinlikle dert dökme yazısı değil. Bizlerin (siz okurlar ve derginin çıkması için koşturan/koşturmamakta direnen hepimiz bu ‘biz’ içinde) bir dergisi olan KAOS GL’nin her şeyini paylaşmak için yazılmış bir yazı.

Bugün Türkiye’de yüzlerce dergi var. Her çeşit, her konuda, her ebatta… Profesyonel yayın gruplarının (medya tröstlerinin) dışındaki dergiler ne yazık ki düzenli bir periyodu izleyememekte, çoğu dergi birkaç sayıdan sonra yayın hayatından çekilmek zorunda kalmakta. 5-10 yıl öncesinden hoşuma giden dergilerin (Sokak, Beyazperde vs. ) birer birer bayilerden çekilmesi hep bir boşluk, bir üzüntü yaratmıştır bende. Çıkmasını dört gözle beklediğin, her hafta/ay alışkanlıkla aldığın şeyler her gün yemek zorunda kaldığın yiyeceklerden pek de farklı olmuyor bir süre sonra. Alışıyorsun, fark etmesen de zorunlu bir ihtiyaç oluyor. Belki alırken anlaşılmıyor ama birden ortadan yok olduğunda yeri/önemi anlaşılıveriyor. Ama bu noktadan sonra yapılabilecek şey de kalmıyor.

KAOS GL gerek tiraj olarak, gerek de ulaştığı şehirler açısından fark edilmese de bayilerdeki bir çok dergiden daha geniş çevreye ulaşıyor. Ticari anlamda bir tiraj kaygımız olmadı, olmayacak da. Ancak ulaşılan insan sayısı her zaman bizi ilgilendiriyor. Ve hiçbir zaman bu sayı bizim için yeterli olmuyor, olmayacak. Çünkü biliyoruz ki milyonlarca gey, lezbiyen, anti-heteroseksist var. Ve biliyoruz ki birbirimizin sesini duymaya, seslerimizi duyurmaya ihtiyacımız var. Eşcinsel mücadele ile ilgili tartışmada nedenler ve nasıllar üzerinde duracağım için burada asıl yazmak istediğim şeye, derginin 3 yıllık sürecine gelmek istiyorum.

3 yıl öncesinden de gelen düşünceler, birikimler vb. ile yokluğu hissedilen ‘eşcinsel dergisi’ni başkalarından beklemek yerine neden biz çıkarmıyoruz diyerek hazırlıklara başladık. Gerçekten sayıca çok azdık ve maddi imkanlarımız ancak günlük ihtiyaçlarımızı karşılayacak düzeydeydi. Ama artık bıçak kemiğe dayanmıştı. Bir yerlerden başlanması gerekiyordu. Maddi imkansızlıklar içinde matbaa baskısı bir derginin çıkması mümkün değildi. En az iki aylık dergi basım masrafının hazır olması gerekiyordu. Ayrıca olabilecek herhangi bir aksaklık, başarısızlık gibi durumların, uzunca bir dönem eşcinsel hareketin olumsuz etkilenmesine neden olacağının bilincindeydik. Amacımız sesimizi duyurmaksa eğer, bir kıvılcımla başlamak, zamanla bu kıvılcımın büyük bir şenlik ateşine dönüşmesine katkı koymak demekti. Önceden Express dergisinde KAOS GL imzalı bir yazımız çıkmıştı. Sıra KAOS GL’nin kendisindeydi. Söyleyecek sözümüz çoktu, yazı sıkıntısı çekmezdik. Ama herkesin sesimizi duymasını istiyorduk. ‘Ne yazarım’, ‘nasıl yazarım’ kaygısı taşımadan tüm eşcinsellerin ve anti-heteroseksist heteroseksüellerin yazmasını istedik. Bizler hakkında bilir bilmez, sözde bizlere anlayış gösteren yazılardan, sözüm ona araştırmalardan gına gelmişti. Aktüel’inden Tempo’suna, Nokta’sından bir başkasına bütün dergiler eşcinselleri, eşcinselliği defalarca kapak yapmış; ya hiçbir şey anlatmayan sayfalar ya da açıkça alay eden yazılar dışında geriye hiçbir şey kalmamıştı.

Evet, artık sıra biz eşcinsellere gelmişti. Kendi dergimizde kendi ifadelerimizle varolma sırası… Madem elimizin altında bir bilgisayar yoktu, yazılarımızı çalıştığımız yerlerde kaçak dizecektik. Madem matbaa için paramız yoktu, dergiyi fotokopiyle çoğaltacaktık.

Tam anlamıyla dergimizin ulaşacağı kitleyi bilemiyorduk, dilimiz ağır oldu. Piyasayı bilmiyorduk, fotokopi istediğimiz kalitenin altında oldu. Bilgisayar kullanmayı yeterince bilmiyorduk, sayfa düzenimiz verimsiz oldu. Ama tüm bunlara ve bunların dışındaki olumsuzluklara rağmen 20 Eylül 1994’de KAOS ŞANLADI.

İlk tepki şaşkınlıktı. ‘Sonunda bizlerin de bir dergisi var’ sevinciydi. Ne var ki katkı koymak, elbirliğiyle dergiyi geliştirmek yerine, görmezden gelen, bir kenara iten, burun kıvıranlar da oldu. İşin komiği okumadan, sadece yazının başlığına bakarak dergiyi belli bir siyasi görüşün temsilcisi olmakla suçlayanların varlığıydı. Bu komik olduğu kadar acı vericiydi de. Ama hiçbir zaman bu kişilere küsmedik. ‘Böyle dergi mi olur’ diyerek, asıl Aktüel ayarında bir ‘dergiyi’ çıkartacaklarını söyleyenlere rakip gözüyle bakmadık. Bütün samimiyetimizle biz de farklı dergilerin çıkmasını istedik, bekledik. Yıl 1996, aylardan Eylül… KAOS GL’nin 25. Sayısı elinizde. Hâlâ başka bir dergi yok. Bu bizim kıs kıs gülmemizi sağlamıyor. Çünkü biz ne yaptığımızı ve niye yaptığımızı biliyoruz. Şov yapmıyoruz. Farklı seslere çamur atmayacağımızı, öyle bir durum gerçekleştiğinde farklı dergileri bizlerin de okuyacağını biliyoruz.

1994 yaz-sonbaharında İnsan Hakları Derneği Ankara Şubesinde, Gey ve Lezbiyen Hakları Komisyonu’nda KAOS GL’yi çıkaranlar olarak da yer alıyorduk. Ancak bir süre sonra gerçekleşen yönetim değişikliğinin bizlerin komisyonunu onaylamaması sonucu bu dernekteki çalışmalarımız ve 2 sayı çıkan Çığlık adlı bültenimiz sona erdi. Tartışacağımız, bir şeyler üreteceğimiz mekanımız yoktu. Bizler de kafelerde toplanmaya başladık. Kalabalık, gürültü, müzik sesleri arasında uzun bir dönem düzenli toplantılarımızı gerçekleştirdik. Son 3 ay öncesine kadar, bize ait, sessiz bir odada toplantı yapmak sadece bir özlemdi.

Tabii bu arada medya bizleri ‘keşfetti’! Kanal D Haber Bülteni’nde ve Hürriyet gazetesinde ‘Eşcinseller dergi çıkarıyor’ başlıklı, yorumsuz haberler yer aldı. Medyanın işleyişini, ‘farklı’ şeylerin üzerine atılıp medyatik şova çevirerek tüketme tavrını bildiğimiz için medya tarafından art arda gelen görüşme tekliflerini reddettik. Bu tavrımız kimi eşcinseller tarafından korkaklık olarak değerlendirildi. Kimi eşcinseller ise daha çok insana sesimizi duyurabilme şansını geri çevirdiğimizi iddia etti. Oysa biz parlayıp sönmek değil, emin adımlarla, üreterek ilerlemek istiyorduk. Yaptıklarımızla insanlara ulaşmak istiyorduk. Ve en önemlisi eşcinsellere yaklaşımlarını her zaman gördüğümüz, bildiğimiz medyaya ilkelerimiz doğrultusunda, malzeme olmayı reddediyorduk.

Samimiyetine inandığımız yerel radyo/basına karşı açıktık. İlk önce, 1994 Aralık ayında Çağdaş Radyo’da ’Fahrenheit 451’ programına konuk olduk. 3 Şubat 1996’da da Arkadaş Radyo’da ‘Siz de Varsınız’ programındaydık. Yoğun istek nedeniyle, bir hafta sonra bu program tekrar yayınlandı. 23 Nisan 1996’da SiyahBeyaz gazetesiyle görüştük. Bu görüşme 28 Nisan tarihli gazetede yayınlandı. Haziran’da Hürriyet gazetesi ve Aktüel dergisinde, dergimizle ilgili kısa yazılar ve Mayıs sayısının kapağı yayınlandı.

2 yıllık süreçte, Hacettepe Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde söyleşiler, 1996 ODTÜ Bahar Şenliği’nde bir stand açtık ve bir söyleşi gerçekleştirdik.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Ankara’da düzenlenen mitinge katıldık. Burada bir metin dağıttık ve kendi taleplerimizi haykırdık.

16 sayfa ile başladık yayınımıza. Sayfalar yetmiyordu. Bugün 32 sayfayız. Ve hâlâ her sayı dışarıda kalan yazılar bizi üzüyor. Ancak maddi olanaklarımız sayfa sayımızı daha fazla arttırmamızı engelliyor. Dergimizde resimler görmek istiyoruz. Ancak fotokopinin olanaklarıyla -ve yine sayfa sayısının yetersizliğiyle- az sayıda resim yayınlayabiliyoruz.

Özlemini çektiğimiz matbaa baskıya hâlâ geçemedik. Her sayfayı tek tek katlayıp, her dergiyi elimizle hazırlıyoruz. Dizgi işi hâlâ bir koşturmaca, geceleme demek bizim için. Ama tamamlanmış dergiyi elimize almak da mükemmel bir haz, harika bir sevinç.

Yurtdışındaki gruplarla iletişimlerimiz, yurtiçindeki/dışındaki okurlarımızla yazışmalarımız doğru yolda ilerlediğimizi gösteriyor.

25 Haziran 1996 Salı günü, Ankara’da FM 88.4 frekansından yayın yapan Arkadaş Radyo’da 1 saat olarak başlayan ‘RADYO KAOS’ 90 dakikaya ulaştı. 11 programdan sonra Arkadaş Radyo’nun teknik donanımını güçlendirmek üzere programlı yayınlarına ara vermesi nedeniyle biz de yeni dönemde daha iyi programlar için çalışmalara başladık. Kısa bir süre sonra 12. ‘Radyo Kaos’la yeniden Ankara’ya sesimizi duyururken, kim bilir, belki bir gün ‘Radyo Kaos’ da 3. yılına giriverecek.

İlk sayımızın ayın 20’sinde çıkması nedeniyle her ayın 20’sinde çıkardığımız KAOS GL, diğer illere de 1-2 gün içinde, posta/kargo ulaşımı nedeniyle kimi zaman bir haftayı bulan bir sürede ulaşıyor. Sadece Ankara ve İstanbul’da başlayan satışımız, artık İzmir, Eskişehir, Bursa, Mersin, Adana, Antalya ve Denizli illerinde de gerçekleşiyor. Ve biz tüm Türkiye geylerine, lezbiyenlerine ulaşmak istiyoruz. Artık yazılarımız dışında yüz yüze de görüşmek istiyoruz. Bunun için 26 Ekim’de, İstanbul’da ilk okur toplantımızı gerçekleştireceğiz.

Yapmak istediğimiz o kadar şey var ki… Umuyoruz bir gün hepsi gerçekleşecektir. Bunun için bir avuç insanın yeteceğini bilsek de, biz ‘hep birlikte’ diyoruz. Beğenilmeyen yönlere küsüp geri çekilmek gibi bir tepki değil, ‘Şunu da böyle yapalım’ türü öneri istiyoruz.

KAOS GL 3. yılında… Eylül 1994’de ‘3-5 kişi’… Eylül 1996’da ‘büyükçe bir grup’… Gelin, önümüzdeki süreçte ‘hep birlikte’!…

Kaynak: Kaos GL, Eylül 1996, Sayı 25




Etiketler:
İstihdam