29/04/2020 | Yazar: Aslı Alpar
Aktivist sanatçıları bir araya getirecek olan rezidans projesi TAPA’dan Özgürcan, Yunus Emre ve Lilith ile görüştük; projenin ortaya çıkışını, rezidans sürecini ve sanatı konuştuk.
2020 Temmuz itibariyle başlayacak 45 günlük rezidans süreciyle birlikte aktivist sanatçıları buluşturmayı hedefleyen Transformative Art Project for Activists (Aktivistler için Dönüştürücü Sanat Projesi)- TAPA ekibiyle görüştük, projenin ortaya çıkışını, rezidansı ve sanatı konuştuk.
Covid-19 pandemisine alınan tedbirler kapsamında sosyal izolasyon sürecinde Zoom aracılığıyla online gerçekleştirdiğimiz bu görüşmede TAPA’dan Lilith, Özgürcan ve Yunus Emre, projenin temel amacını belirledikleri temalarda hak savunuculuğu yapan, söz üreten sanatçıları güçlendirmek olarak özetliyor.
“Bunca sergi olurken bu görünürlük neden bu kadar azdı”
TAPA projesinde kimler var.
Özgürcan: 3 kişilik bir ekibiz. Ben, Yunus Emre ve Lilith.
Yunus Emre: Ancak sosyal medya paylaşımları için gönüllü desteğini sunan arkadaşlarımız var.
Proje nasıl ortaya çıktı?
Özgürcan: 2019 Mayıs ayında proje fikrini oluşturmaya başladık. Yola çıkarken aktivist sanatçıların bireysel olarak politikalarını ve sanatını icra ettiğini görüyorduk –galerilerde, bienallerde, insiyatiflerde, sokakta- fakat birlikte bir söz üretmenin de öneminin farkındaydık.
Bunca sergi olurken bu görünürlük neden bu kadar azdı? Burada da bir çelişki vardı.
Hedef kitlemizdeki sanatçıların, üretimindeki motivasyonunun politika olmasını baz alarak, politik dertleri olan sanatçıları bir araya getirmek istedik ve kendi güvenli alanlarından sanat piyasasına politik bir söz söyleyen sanatçılara birlikte düşünüp üretebilecekleri güvenli alanı nasıl sağlayacağımızı düşündük. Önceleri aklımıza sergi yapma fikri gelse de serginin bizim ihtiyaçlarımızı karşılayamayacağının farkındaydık.
Elimizde güvenli alan, birlikte düşünme, etkileşimli dönüşüm, aktivizm ve sanat kalmıştı.
Haliyle biz de diğer rezidanslardan çok daha farklı bir deneyim yaşatmayı hedefledimiz TAPA'yı oluşturmaya başlamıştık.
Dediğin gibi queer sanatçıların, queer işlerin yer aldığı çok sayıda sergi düzenlendi…
Özgürcan: Evet, çokça yapıldı. Tam olarak da buradan hareketle bir sergi değil bir rezidans projesinin bizim işaret ettiğimiz sorunlara çözüm önerileri ortaya koyabileceğine karar verdik. Farklı alanlarda aktivizm yürüten ve sanat üreten/ üretmek isteyen aktivist sanatçıları tanıştırmak istedik ve rezidans yapalım dedik.
Yunus Emre: İstanbul’da yılda bir ya da iki queer temalı sergi gerçekleşiyor. Ayrıca kuir sanatçıların işlerini takip edebildiğimiz sergiler de oluyor. Arter’de bir sergi oluyor mesela içinde bir queer sanatçının işlerini de görmek mümkün. Onur Haftaları sergilerini de eklemek gerekir buna. Ancak bu sergiler TAPA için yola çıkarken dert edindiğimiz mesele ile kesişmiyor. Dahası bu sergiler, bu sergilerdeki işler ne kadar queer onu da tartışmak gerekebilir.
Şunu da eklemek istiyorum, tüm çağrı sürecinde acaba çok mu beyaz kalıyoruz diye düşündük. Bir yanda sergiye gitmekten çekinen lubunyalar, diğer yanda tek bir yere, atölyeye, gece kulübüne sıkışmış sanat aktiviteleri.
TAPA ile hem dilde hem de üretim sürecinde kapsayıcı ve aktivist bir sanat pratiği edinmeyi umursuyoruz.
“Türkiye’de LGBTİ+ haklarını savunmak gibi; ekoloji, türcülük ve sınırlar üzerine de konuşmak kolay değil.”
Peki, “Göç, kadın, ekoloji, türcülük, beden, sakatlık”, bu başlıklar nasıl TAPA’nın gündemine dahil oldu?
Yunus Emre: TAPA’nın ortaya çıkışında projeyi şekillendiren başlıklar da fikrimizin şekillenmesine neden oldu. Türkiye’de LGBTİ+ haklarını savunmak gibi; ekoloji, türcülük ve sınırlar üzerine de konuşmak kolay değil. Birçok alanda politika yapmak, siyasi ya da sanatsal bir ifade alanı yaratmak kolay değil. Buradan hareketle TAPA’nın tematik başlıkları çıktı.
Lilith: Bu başlıkların aynı zamanda anaakımda gündeme gelemeyen başlıklar olduğuna da dikkat çekmek isterim. Anaakımın gündemine giremeyen bu alanlarda üretme konusunda sanatçılara alan açmak ve onları güçlendirmek istedik.
Yunus Emre: Diğer yandan bu konular mücadelenin de en güçlü olduğu alanlar aslında. Yola sanatın dönüştürücü bir etkisi olduğunu söyleyerek çıktık, haliyle mücadelenin en güçlü olduğu bu başlıkları LGBTİ+ aktivizmi ile birlikte ele almamız gerekiyordu. Kesişimselliği önemsiyoruz.
TAPA neyi hedefliyor?
Lilith: TAPA’ya dâhil olan sanatçıların ya da adaylarının network oluşturabilmesini ve sanata, aktivizme ve hayata güçlenerek devam edebilmelerini hedefledik.
Rezidans öncesinde de Instagram canlı yayın söyleşileri düzenliyorsunuz.
Özgürcan: Evet, ancak bu rezidans sürecindeki atölyelerden farklı. Covid-19 pandemi sürecinde TAPA’yı sıcak tutmak, aklımızdaki soruları tartıştırmak amacımız.
Başvuracaklar için belirlediğiniz tematik alanlarda üretmiş olmalarını bekliyor musunuz?
Lilith: Hayır, daha önce bu başlıklarda iş üretmemiş ancak bu alanlarda çalışmaya istekli kişiler de başvurabilir. Mesela başvuru koşulları içinde katılımcılardan illa portfolyo istemiyoruz, varsa elbette yollasınlar. Biz başvuruculardan bir motivasyon mektubu bekliyoruz.
TAPA’ya katılanları neler bekliyor?
Lilith: 45 günlük rezidans sürecinde 10’dan fazla atölye planladık. Projedeki atölyelerin üç ana hedefi var. İlki oradaki iletişimi etkili hale getirmek; Şiddetsizlik Merkezi’nden talep ettiğimiz atölyeler bunu sağlayabilmek için. İkinci olarak, katılımcıların sanat kariyerlerine iyi gelecek, onları donatacak atölyeler; ifade özgürlüğü, aktivizm, sanat alanı aktörleri kimler, sözleşmeler nasıl olmalı gibi sorularına yanıt verebilmek. Son olarak da onların aktivizm yönünü güçlendirecek atölyeler. Katılımcılara da atölye yapmak fırsatı tanıyacağız.
Özgürcan: Katılımcılara başvuru formunda yapmak istedikleri atölye var ise belirtmelerini istiyoruz. Program başladığında onların atölyelerini de katabilmeyi umuyoruz.
TAPA bir senelik bir iş mi devamı gelecek mi?
Özgürcan: TAPA’yı bir yıl için öngörüyoruz şu an. Ancak sonraki senelerde de devam edebilmek istiyoruz. Asıl hedefimiz 45 gün sonrasında sergi planlamaları dışında ile sanat ve aktivizm alanında çalışan bir dernek kurabilmek.
Yunus Emre: TAPA’yı sürdürebilmek istiyoruz. Bununla birlikte sürdürülebilirliğin politik duruşumuz bağımsız olsa bile mali meselelerden dolayı kolay olmuyor. 45 gün konaklamanın kendisi bile başlı başına mali kaynak yaratmak zorunda bırakıyor…
Ama amacımız sürdürebilirlik. Bu TAPA ile olur ya da bizden bağımsız sanatçılar bir ağ oluşturur. Temel motivasyonumuz bu.
Karantina devam ederse b planı var mı?
Özgürcan: İzliyoruz süreci. Temennimiz yapabilmek ama erteleme opsiyonunu da saklı tutuyoruz. Başvurucuları böyle bir durumda önceden bilgilendireceğiz.
“Sanat piyasası aktörlerini dürtmek istiyoruz”
TAPA’dan bağımsız olarak, kişisel görüşlerinizi merak ediyorum sanat piyasasına dair…
Özgürcan: Hali hazırda bugünkü mevcudumuzla sanat piyasasına güçlü bir eleştiri haddimiz değilmiş gibi hissediyorum. Ancak sanat piyasasının içindeki eşitsizliğe dikkat çekmek istiyoruz. Karma sergilerde queer sanatçılara numunelik yer verilmesini, tematik olarak seçtiğimiz konuları daha çok tartışan bir sanat alanı yaratabilmeyi istiyoruz.
Yunus Emre: Çatlak seslerin her zaman etki yarattığını düşünüyoruz. O sesi çıkarmak sanat piyasası aktörlerini dürtmek istiyoruz. Sanatta güç, eseri satın alanda ya da galeride değil, üreten de. Bunu hatırlatmanın önemli olduğunu düşünüyoruz.
Özgürcan: Sonuçta TAPA’ya dönersek; TAPA aracılığı ile o sevmediğimiz sanat piyasası içinde bir söz söylemek istiyoruz; 45 gün boyunca çatır çatır üreterek.
TAPA’ya başvurmak için son 2 gün!
TAPA için son başvuru tarihi 1 Mayıs Cuma. 4 dilde (Türkçe, İngilizce, Arapça ve Kürtçe) yayınlanan açık çağrının tam metnine ulaşmak için burayı ziyaret edebilirsiniz.
Etiketler: kültür sanat