17/01/2007 | Yazar: Kaos GL

‘Tanrı Lilith’e sinirlenince kadının en sevdiği meyveyi kollarında taşıyan domates ağaçlarını yerin dibine sokar ve fakat domatesler toprak üstünde kalır. Lilith için bu sorun olmaz hatta böylelikle domateslere ağaca tırmanma zorluğu olmadan yetişir.’ 1. Kadın Kadına Öykü Yarışması’nda Venüs’ün Kızkardeşleri / Kadın Aşkına Övgü Özel Ödülü alan Aslı Deren rumuzlu yarışmacının öyküsü.

‘Tanrı Lilith’e sinirlenince kadının en sevdiği meyveyi kollarında taşıyan domates ağaçlarını yerin dibine sokar ve fakat domatesler toprak üstünde kalır. Lilith için bu sorun olmaz hatta böylelikle domateslere ağaca tırmanma zorluğu olmadan yetişir.’ 1. Kadın Kadına Öykü Yarışması’nda Venüs’ün Kızkardeşleri / Kadın Aşkına Övgü Özel Ödülü alan Aslı Deren rumuzlu yarışmacının öyküsü.

KAOS GL

Aslı Deren

KADIN KADINA ÖYKÜ YARIŞMASI - Venüs’ün Kızkardeşleri / Kadın Aşkına Övgü Özel Ödülü – 2006

‘Yüzyıllardır bu mağaranın içerisinde yaşıyorum. Burası karanlık ve nemli bir yer. Gözlerinin içinde ışığı bulamadığım ve zaten bulmak da istemediğim. Adem’e kul köle olmadığım için Tanrı kapadı beni buraya. Tüm gücünü kullanarak mağaranın ağzına dev ve bana sonsuz büyüklükteki taşlar yığdı. Karanlık bir yerde yapayalnız kalmak nasıldır bilir misiniz? Ben yüzyıllardır burada, hayatın akıp gitmediğini bu yerde o nemli havayı içime çekerek yaşıyorum.

Bir ölümlüydüm önceleri. Dünya denilen gezegenin üzerinde mutluydum. Her türlü meyveyi yiyebiliyor, her yere girip çıkabiliyordum. Tanrı Adem’i yaratana kadar benim güzel bir hayatım vardı. Bencillik, kin, nefret nedir bilmezdim. Buna ihtiyacım yoktu, ama tanrı beni hep kıskandı. Adem’i yarattı. Bencil ve kıskanç Adem beni baştan çıkarmak için her şeyi yaptı. Tüm huzurumu kaçırdı ama yılmadım. Ona teslim olmadım. Gözlerinin içinde ışığı bulamadığım Adem’i hiç sevmedim ben! Tanrının oğlu Adem’i sevmemenin bedeli buraya kapatılmak oldu.

Önceleri ölümü bekledim, sonra fark ettim ki ben artık yürümüyordum. Mağaranın içindeki çakıllar ayağımı rahatsız etmiyor ve eskisi gibi üşümüyordum. Ölmüşüm de ruhum mu geziniyordu bu bahtsız yerde yoksa ölümsüz mü olmuştum, hala bilemiyorum.

Arada sırada deniz sesini duyar gibi oluyorum. Zaten benim sadece iki tesellim var. Denizin sesi ve aynam. Cömertliği ile toprağa yer veren denizin büyülü sesi olmasa ne yaparım bilmem. Ya o yeryüzünün benden gayrı tarafını izleyebildiğim aynam olmazsa nasıl dayanırdım bu çileye. Yalnız özlediğim o kadar şey var ki... Mesela domatesler... Ağaca tırmanıp kopardığım o lezzetli meyve’

Lilith mağaraya kapatıldıktan kısa bir süre sonra mağaranın derinliklerine doğru yürür ve bir oyuk bulur. Burayı kazımaya başlar. Her gün tırnakları kanayıncaya kadar bu işe devam eder ve sonunda geçebileceği kadar büyük bir yer açar kendine. Gördüğü yer mağaranın diğer yarısıdır. Burası su birikintileriyle doludur. Lililth yeryüzünde onların bu su birikintilerine yansıdığını fark eder. Ondan sonra hep buradan dünyayı izler. Aynalar Lilith’in dışarıya açılan tek bağlantısı olmuştur.

‘Doğanın bir parçasıyım aslında ama Adem ve onun oğullarını ben yarattım! Onlara can üfledim. Doğaya verim getirdim. Doğa ve onun çocuğu Lilith’i adam edecekti Adem, yani benim güzel oğlum. O hain Lilith ona sunduğum nimeti anlamadı, benim güzel oğlumu istemedi, kaçtı ondan. Adem yalnız kaldı, ağladı ve bana yakardı. Ben de Lilith’i uyardım. O en sevdiği meyveyi, domatesi önce yeşertip sonra kırmızılaştıran ağaçları yerin dibine soktum! Gücümü görsün istedim, herkes gücümü görsün.’

Tanrı Lilith’e sinirlenince kadının en sevdiği meyveyi kollarında taşıyan domates ağaçlarını yerin dibine sokar ve fakat domatesler toprak üstünde kalır. Lilith için bu sorun olmaz hatta böylelikle domateslere ağaca tırmanma zorluğu olmadan yetişir. Tanrı bu durumun karşısında daha da öfkelenir. Bir süre sonra Adem dualarını artırır. Tanrı durumla baş edemeyeceğini anlayınca Lilith’e tuzak kurar. Kadını tuzağına düşürmesi kolay olur çünkü Tanrı onun en zayıf-ki aslında Lilith’in ölümsüzleşmesinin sırrıdır da bu- yanını öğrenir.



‘Bir gün Lilith’in büyük ve çevresi taşlık bir gölün kenarında gördüm. Ağaçların arkasında durup izledim onu.’

Lilith o gün suya bakar ve kendi aksini görür.

‘Karşımda koyu ve dalgalı saçları omuzlarımdan beline sarkan, duru topraktan teni ışıl ışıl parlayan, koyu renk gözleri kirpikleriyle örtülü bir kadın gördüm. Onu çok sevdim, istedim ki dokunayım o saf tenine.’

Lilith suya dokunmak üzere eğilirken yanında kendisine çok benzeyen varlık belirir. Suyun içindeki kadının yanına geldiğini zanneder önce ama bakar ki o peri kadar güzel yaratık hala orada suyun içerisinde durmaktadır fakat karşısındaki ona öyle güzel, öyle çekici gelir ki adeta suyun içindeki kadını unutur. Ondan gözlerini alamaz. Yanında duran kadın elini onun üzerine doğru uzatır. Parmaklarını Lilith’in yüzünde gezdirir. Lilith hayatı boyunca hissetmediği şeyler hissetmeye başlar.

‘lacivert gözlerinin içinde ışık bulduğum yemyeşil tenli, uzun toprak rengi saçlı o kadın kimdi? Bir yandan hem ona dokunmak istiyordum hem de asla dokunamayacağımı düşünüyordum.’

Lucfer, lilith’in gözlerinin içine bakar ve der ki ‘Gölün içinde gördüğün kendinsin. Bu kadar içten bakan gözlere sahip olmak, o gözlerden dünyaya bakmak ama kendini görememek. Şimdi kendini gördün ne kadar güzelsin değil mi? Renkler çok şey ifade eder benim için. Hayat renklerden oluşur. Senin renklerin ne kadar da güzel. Özellikle gözlerinin rengi... Neden siyah?’ Lilith şaşırır ve kadını dinlemeye devam eder. ‘...denizlerin en derin yerleri de böylesine koyu renk, bu senin içindeki derinliğin gözüne yansıması olabilir mi?’

Lilith ağzını açıp bir şeyler söylemek ister fakat Lucifer veda etmeden hızlıca uzaklaşır çünkü birisi adına seslenmiştir. Seslenen Adem’dir. Tanrı Lilith ile Lucifer arasında geçen konuşmayı o kadar kıskanır ki Adem’e Lucifer’i çağırmasını emreder. Adem güzel meleğin adını ağzına alınca melek kadın Lilith’i bırakıp gitmek durumunda kalır. Böyle yaparak Tanrı, Lilith’in, Lucifer’in adını öğrenmesini engeller.

‘Benim yarattığım yüce Adem’i beğenmeyen budala Lilith, Lucifer’e aşık oldu. Ben buna katlanamam! Ona öyle bir tuzak hazırladım ki bir daha Lucifer’i hiç göremeyecek!’

Tanrı yılan kılığına girer ve Lilith’in yanına gider. Ona gölün kenarında gördüğü kadının yerini göstereceğini söyler. Lilith, bugüne kadar yılanlardan hiç zarar görmemiş olduğu için yılan kılığındaki Tanrıya inanır ve onu takip eder. Bir elma ağacının yanı başında duran büyük ve kasvetli bir mağaranın önüne gelirler. Yılan aradığı kadının mağarada yaşadığını söyler ama içeri girmeden önce ağaçtan zehirli çıngırağı ile kopardığı elmayı Lilith’in yemesini ister. Lilith, yılanın verdiği meyveyi altında kötü niyet aramadan ısırır ve bayılır. Bunun üzerine tanrı Lilith’i mağaraya taşır ağzına on binlerce büyük taş yığar.

‘Bana şeytan diyorlar, varsın desinler. Tanrı Adem’i yarattı. Adem bencil, kibirli, kaba ve zalim bir varlıktı. Tanrı yarattığı varlığın önünde diz çökmemi buyurdu ama Tanrı da onun Adem’i de bilir ki ben kimsenin kulu değilim. Özgürüm, itaat etmek bana göre değil ve buna hiç mecbur değilim. Ben ateşten yaratıldım, o topraktan. Ateş toprağı, toprak ateşi selamlar ama birbirlerini ezmezler. Küçük görmedim Adem’i ama onu yücede görmedim. İlk zamanlar Tanrı’nın yarattığı bir varlık olmasına rağmen Adem’in olacağını düşündüm. Oysa Tanrı kendisinin birebir aynısını yaratmıştı. Çevresinde ne varsa zarar veren, tüm diğer varlıklar karşısında üstünmüş gibi davranan, dünyanın kendi etrafında döndüğünü sanan bu yaratık karşısında diz çökmem. Tanrıda zaten şunu hiçbir zaman açıklayamadı, madem beni iddia ettiği gibi yarattı neden yok edemedi.

O gücünü kötüye kullandı, daha fazla güç istedi. Güzel Lilith’in bana gülümsemesini çok gördü. Oysa o asla bilemez Lilith’in bana baktığı zaman hissetiklerimi...Gözünü hırs bürümüşler aşkın saflığını bilemezler.

Lilith’i arıyorum, nerede bilmiyorum. Bilen varsa lütfen söylesin bana. Kalbimdeki bu acı dinsin artık. Eğer onu bulabilirsem ilk işim ona bir kucak dolusu domates götürmek olacak. Aşk meyvesini yerin dibine sokma cesaretini bulan Tanrı kim bilir onu nereye götürdü? Nereye...’

Lucifer yüzyıllardır Lilith’i arıyor. Lucifer ismi ile çağrıldığı zaman yanınıza gelir. Lilith eğer bu güzel meleğin ismini öğrenip onu çağırırsa mağaranın ağzını kapayan taşlar kırılacak ve iki sevgili kavuşacak. Bu kavuşmadan sonra dünya evrimini tamamlayacak diye bir yalan da uydurulabilirdi fakat Tanrının yalanları kadar benmerkezci bir bakış açısı olurdu bu.

‘Aynaları takip et, önce beni göreceksin sonra kendini bulacaksın... Sadece doğadan gelen kadın ve erkekler için’

Küçük bir ek yapmak istiyorum. Geceleyin aynaya bakılmaz diye bir söz vardır halk arasında
Özellikle de geceleri aynaya bakan genç kadınların kısmeti kapanır derler. Bunun arkasında yatan aynadan bizleri izlediği rivayet edilen ‘kötü cin’ Lilith’in genç kadınlara aşık olup musallat olduğudur.










Etiketler: kültür sanat
nefret