11/12/2015 | Yazar: Rosida Koyuncu

Rosida Koyuncu, 40 Derecede Edepsiz Sayıklamalar kitabının yazarı Zafer Kılıç ile söyleşti: ‘Ben aslında hayatımdan yakınıyorum ve bu yakınmalarım da sayıklamalarımdır!’’

Edepsiz sohbetler Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Rosida Koyuncu, 40 Derecede Edepsiz Sayıklamalar kitabının yazarı Zafer Kılıç ile söyleşti: “Ben aslında hayatımdan yakınıyorum ve bu yakınmalarım da sayıklamalarımdır!’’

Bir arkadaşımın bana hakkında yazmam için arkadaşının şiir kitabını verdi: “40 Derecede Edepsiz Sayıklamalar”. Ancak benim gibi bir edepsiz bu kitabı okur diyerek şiir kitabını aldım ve okudum. Kitabın ismi gerçekten ilgimi çekti. Arka kapağından tutalım, şiirlere kadar klasik alışılmış bir edebiyattan ve sözlerden uzak, mizahi ve düşündüren kelimelerle doluydu. Yazar, kendini cümle ve kelime mühendisi olarak tanımlıyor ve duyduğumuz kelimeleri farklı anlamlarla okuyucuya sunuyordu. Ben, kitabı bitirdikten sonra şiirlerini bazı arkadaşlarıma da okudum ve ne düşündüklerini sordum. İnsanların, yazarın bu çalışmasına anlam veremedikleri gibi; “Bu ne Allah aşkına?”, “Bu kitabı okuma” gibi cümlelerle karşılaştım. 

Ben edebiyatın herhangi bir kalıbının olduğuna inanmadığım ve yazarın ne anlatmak istediğini öğrenmek için Zafer Kılıç’a sosyal medya aracılığıyla ulaştım. Onunla kitap hakkında söyleşi yapmak istediğimi aktardım.  Zafer kabul etti ve söyleşi için bir araya geldik.

Edepsiz sayıklamalar dört bölümden oluşuyor; “Yaşasın platonik aşkların onurlu mücadelesi”, “Kendi kendine gaz veren adam”, “Çok safsın,  keşke sevişsen” ve  “Başlığa gerek yok, konuyu biliyorsun Tanrım, amin..”

Kılıç; aşk, cinsellik, kimlikler, politika ve yer yer eşcinsel alt kültürü üzerine kitabını aratmayacak bir sertlikte fikirlerini kitabında tanıtıyor.

Bu röportaj bilindik tarzda olmasın diye yazarın dilini mizah ile anlatmak istedim. Tabi ki, yazarın sohbette söylediklerini esas alarak. Röportaja başlamadan önce hazırladığım bazı sorular vardı. Kitaptan da bazı şiirleri hatırlatarak söyleşi yaparız diye düşündüm; ama tabi öyle olmadı. Soruları ben soracağıma daha çok her zaman ki patavatsızlığım  tuttu ve ben sordum, ben cevapladım. Sevgili Zafer ise; “evet doğrudur, tam da bu şiirde bunu kastetmiştim’” der gibi okuyucuyu onayladı ve kitabını okuyup da anlam veremeyenlerin verdiği tepkileri de kendisine ilettiğimde çok sakin bir şekilde en patavatsız sorularımı bile cevapladı.

Kitabın kapağından ve isminden başlayarak sohbet ettik. Kitabın kapağındaki fotoğrafın kendisine ait olup olmadığını sordum. Kendisi de ”mizahi bir fotoğraf ”dedi. Ben okuyucuya ”bu fotoğraftan ne anlam çıkarıyorsunuz?” diye sorduğumda “şaşıran, azgın ve seksi bir anlam çıkarıyorlar’’ diye belirttiğimde de kendisi “ben bunu hiç tahmin etmemiştim” diyerek kahkaha attı. Kendisine “siz bu fotoğraftan ne anlam çıkarıyorsunuz?” diye sorduğumda ise  Zafer Kılıç; “Arkadaşın ruh hali hiç iyi değil, psikolojisi bozuk” şeklinde  cevapladı.

Kitabın adının neden “40 Derecede Edepsiz Sayıklamalar’ olduğunu sordum ve bilimsel bir açıklamayla karşı karşıya kaldım. Yazar, bize edepsiz kavramını anlatmaya başladı. Biz çocuğa sus edepsiz deriz, çocuğun söylemek istediklerini veya sormak istediklerini bastırırız,  bu da sayıklamaya yol açar. Bizler bilinçaltımızda sakladığımız birçok durumu sayıklarız. “40 Derece” demesinin sebebi ise; “insanlar 40 derecede ateşlenir ve ondan sonra sayıklamaya başlar” dedi ve cümlesine şu şekilde devam etti: “Ben aslında hayatımdan yakınıyorum ve bu yakınmalarım da sayıklamalarımdır!’’

Yazar, çevrede tam olarak anlaşılmadığını ve onu anlayacak kimsenin olmaması sonucu sayıklamalar içine girdiğine dikkat çekti: “Ben kendimi kalıpların içine sokmam ve normların dışına çıktığım için toplum tarafından anlaşılmıyorum. Ben hadi oturup da kitap yazayım diye kitap yazmadım, benimki bir kusmadır. Hayat felsefem ve yaşam tarzım” dedi. Bir de sanırım zihninin yapısı, kitaba ve yazdıklarına yansıdığını iletti. Kalıplara kendini koymadığı gibi yazdıkları da alıştığımız bir edebiyat ve kelimeler değil diye düşünürken, bir de bu tarzın Nazım Hikmet tarzı olduğu da dikkatimizi çekti. Nazım, ideolojik bir insandı ve düşüncelerini de bu şekilde dile getirirdi. Biz, düşüncelerini neden makale yoluyla dile getirmediğini diye sorduğumda, politik ve siyasi makaleler yazdığını belirtti.

Yazar, yaşadıkları acılar ile ancak mizah yaparak, insanlara fiziksel orgazm değil, zihinsel orgazm yaşatmak istediği ve “eğer beş yıldızlı muhafazakar bir porno yıldızı olsaydım daha değer görürdüm” diyerek, okuyucu kitlesinin mizahı seven ve farklı ve sıra dışı olduğunu belirtti. Aynı zamanda kendisinin birilerinin anlayıp anlamaması gibi bir kaygının olmamakla beraber, onu nasıl tanımladıklarının da ilgilenmediğini belirtip, “beni anlayacak kitle Gezi kitlesidir;  mizah ve kelimelerle oynayanlardır” dedi. Kendisi ile uzun bir sohbetimizin sonucunda bu kitabın bir sözlük anlamı taşıdığını düşündük. Ben bu kitabı okuduğum için tepkiler alsam da bu kitabı sevdim; sırlar ayrıntıda gizlidir. Zafer'in sırları ve keyifli sohbeti harikaydı!


Etiketler: kültür sanat
İstihdam