03/10/2006 | Yazar: Ali Erol

‘Heteroseksüel erkek iktidarınca korunup kollanan ve onun kurumlarınca davranışsal ve zihinsel olarak yeniden üretilen toplumsal erkeklik bizim sorunumuz olmalı. O değişiyor mu, o parçalanıyor mu? Makyaj değişiklikleri ile kendimizi kandırmayacaksak yanıtlanması gereken soru budur.’ Gay'e Efendisiz’in kaleminden.

Erkekler ve Estetik: ‘Erkekler Farklılaşıyor

‘Heteroseksüel erkek iktidarınca korunup kollanan ve onun kurumlarınca davranışsal ve zihinsel olarak yeniden üretilen toplumsal erkeklik bizim sorunumuz olmalı. O değişiyor mu, o parçalanıyor mu? Makyaj değişiklikleri ile kendimizi kandırmayacaksak yanıtlanması gereken soru budur.’ Gay'e Efendisiz’in kaleminden.

KAOS GL

Gay'e Efendisiz

Hetero erkeklerin "Güzellik" serüveninin estetik ameliyatına kadar uzandığını görüyoruz. Konumu ne olursa olsun, söz konusu serüven hetero erkekler açısından epey sancılı olmalı. Serüvenin seyrini,"erkeklik" denilen sosyo-kültürel ucubenin ne olduğu ve nasıl algılandığı belirliyor olmalı. Biyolojiden bağımsız olan ve egemenlik ilişkilerinin sonucu olarak belirlenen ve şekillenen toplumsal erkeklik de denilen bu ucubeye şimdi ne olacak? Söylendiği gibi, gerçekten "erkekler farklılaşıyor" mu?

Açıktır ki sözü edilen "farklılaşma" bir makyaj değişikliği olarak yeni bir imaj şeklinde somutluk kazanıyor. İmaj söz konusu olduğunda zaten varolan bir ayrımın altını çizmek yerinde olur. İnsanın, bedensel ve ruhsal bütünlüğü için kendi için kendine yönelmesi; kendiyle ilgilenmesi, kendini tanıması ve sevmesi, bana göre birincil bir anlam ve öneme sahiptir. "Makyaj" ve "İmaj" da kabul etmek gerekir ki her zaman boş şeyler değildir. Sosyo-kültürel süreçte insan, diğer insanlarla, doğayla ve toplumsal olaylarla etkileşiminde ve iletişiminde fiziğiyle oynamış ve bedenine müdahale etmiştir. Boş ve boktan olan, sadece makyajdan ibaret bir vücuttur. Plastik bir insan taklidinden başka bir şey olmayan böyle bir vücut güzellik bir yana, bir taş heykelden bile ruhsuzdur. Hetero erkeklerin, fizik güzellik(?) için makyaj ve estetik ameliyatına yönelmeleri neyi ne kadar ve hangi yönde farklılaştırıyor ve değiştiriyor? Yanıtlanması beklenecek soru bu olmalı. Eve çamaşır makinesinin girmesiyle kadınların çamaşır derdi bitmediği gibi, hetero erkeklerin makyajıyla da toplumsal erkeklik ortadan kalkmaz.

Bir makyajla üzeri gölgelenmeye çalışılan toplumsal erkeklik nedir? Her şeyden önce toplumsal erkeklik kadınların köleleştirilmeleriyle varlık bulmuştur. Sosyo-kültürel yansımalarında farklılıklar olsa da kapitalist toplumda doruğuna çıkmıştır. Heteroseksüel erkek iktidarıyla korunan toplumsal erkeklik, o iktidarın kurumlarınca yeniden yeniden üretilir. Bir dayatma olarak biyolojik cinsiyetin üstüne örülür. Kategorik bir dayatma olarak insanın üzerinde bir yük ve pranga işlevi de görür. İktidarın sunduğu rant dolayısıyla çekiciliği olmakla birlikte insanın özgürleşmesi ve kendini özgürce yaratabilmesi önünde kurtulunması gereken bir engeldir. Bu noktada birçok hetero erkek süreci toplumsal erkeklikten vazgeçmek eşittir eşcinsellik olarak algıladığından ikilemler yaşayabiliyor. Rol ve davranış kalıplarına uymayan en küçük bir hareket ve yönelimin (Karı mısın, ibne misin?) şiddetle cezalandırıldığı ortada iken söz konusu kaygılar anlaşılabilir. Rol ve davranış kalıplarının adı üstünde toplumsal kategorilerce belirlendiğini ve her zaman değişebildiğini ve değişebileceğini görmek lazım.

Toplumsal erkeklikte, eşcinsel erkekler ve kadınlar üstünde de bir baskı aracı olabiliyor. Eşcinsellik ayrı bir varoluş olarak kabul edilmediğinden eşcinsel erkekler, toplumsal erkekliğe uymayan ya da uymayı reddeden sorunlu ve suçlu kişiler olarak görülür. Doğaldır ki baştan böyle bir dayatma olmasa, eşcinsel erkekler kendilerini keşfetme süreçlerini sancısız ve sorunsuz yaşayarak kendilerini var edebileceklerdir. Aynı şekilde hetero erkekler de "Erkeklik"lerini ispatlamak için kılıktan kılığa girerek o kadar eziyet çekmeyeceklerdir. Toplumsal erkekliğin karşısında toplumsal kadınlığın dışına çıkmayan kadınlar da (lezbiyen ya da hetero olsun) o korkunç baskılanma ve ezilme altında hiçbir zaman gerçek bedensel ve ruhsal bütünlüklerini ortaya koyamazlar. Daha en baştan güçsüz ve aciz olduklarına inandırılan kadınlar potansiyel fizik güçlerini bile dışsallaştıramazlar. Zincirine bir halka da kozmetik sanayiince eklenen kadın, ayakları olup yürüyemeyen, kanatları olup uçamayan bir yaratığa dönüştürülmüştür. Çekicilik(?) ve güzellik(?) için onca eziyete katlanan kadının erkekten benzer şeyleri istemesi hakkıdır aslında. Fakat bizim konumuz bu değil.

Kapitalist pazarda, kadın, işgücü olarak sömürülmekle birlikte, ayrıca onun cinselliği imaj olarak de sömürülebilir. Başta reklam sektörü olmak üzere bu durum açıkça görülür. Kadınların hiçbir zaman kullanmayacağı ürünlerde bile kadın ve onun meta haline getirilmiş cinselliği kullanılır. Gerçek olmayan ihtiyaç üretimiyle varlığını sürdüren kapitalist toplumda, kadın cinselliğinin meta haline dönüştürülerek ya doğrudan ya da takviye aracı olarak kullanılması anlaşılabilir bir şey bu durumda. Erkek de reklam dünyasında, güçlülüğün cesaretin ve tek başında ayakta kalmanın sembolü olarak kullanılıyordu. Feminist mücadele etkisini bu alanda da gösterdi ve erkek cinsel yönüyle de kullanılır oldu. Maço olmayan ama sert bakan, kılsız ama kaslı/badili yarı çıplak erkekler reklamlarda boy göstermeye başladı. Bu tür erkekler aynı zamanda eşcinsel imajını da ön palana çıkarırken lezbiyen imajlı reklamlar da gecikmedi. Gelişmeler kadın cinselliğinin meta olarak kullanılmasında bir değişiklik getirmediği gibi tekeller artık bir taşla birden çok kuş/müşteri vurmaya başladılar.

Şimdi bir Japon kozmetik firmasının reklamına birlikte bakalım. Japon kozmetik firması Kanebu tarafından bir ruj reklamında ilk kez erkek kullanılıyormuş. Kadınlar tarafından kullanılan rujun bir erkek tarafından sunulması belki de liberal feministlerin hoşuna bile gidebilir. Erkekler açısından ise yine değişen bir şey yok. Erkeğin resminin kenarında ise "Bana süper lip ile saldır" yazıyormuş. Reklamdaki parlak Japon erkeği bana maço bir erkeği hatırlatıyor. Sırt üstü yatmış bir maço sırıtarak kadına, ‘bana tecavüz et!’, diyor "Bana süper lip ile saldır".

Focus dergisi, erkeklerin estetik ameliyatları ile ilgili bir haber yapıyor aynı haberin Türk medyasında aktarımı ve sunumu birbirinden çok farklı şekillerde gerçekleşiyor. Cumhuriyet, her zaman olduğu gibi haberi yarı bilim-teknik havasında aktarıyor. Hürriyet ise tam bir magazin ağzı ile haberin sadece popo ile ilgili olan bölümünü bol resimli olarak veriyor. Hürriyet, popolara silikon taktırmayı erkeklerin en çok rağbet ettiği estetik müdahale olarak aktarıyor. Cumhuriyet ise göğse kadar her noktayı şekillerle sergilerken göğüsten aşağı inmiyor. Hürriyet ise popodan yukarı çıkmıyor. Şimdi burada Hürriyet'i ve Cumhuriyet'i eleştirmek gibi bir niyetim yok. Medya her zamanki medyalığını yapıyor. Dikkat çekmek istediğim noktalar şunlar: Türkiyeli hetero erkeğin olmazsa olmazlarından biri durumundaki bıyığın sözü bile edilmiyor. Bıyığın adı bile geçmeyince göğüs kılları rahatça aldırılıyor. Bu süreçte Avrupalı ve Amerikalı erkekler erkekliklerinden bir şey yitirmedikleri gibi kadınlara daha çekici geliyorlarmış. Elbette oralarda da estetik ameliyatlarının ve güzelleşmelerin erkekler açısından bir sınırı vardır. Her şey bir yana görülmesi gereken, mutlaklaştırılmaya çalışılan sosyo-kültürel kalıpların pekala değişebiliyor olmasıdır. Yine de gözden kaçırmamamız gereken bu değişikliğin mantığı olmalı. Uzun vadeli düşündüğümüzde insanın ruhsal ve bedensel bütünlüğü göz ardı edilip bir robot insanın yaratılma tehlikesi akla geliyor. Nazizmin sarışın alman askerlerinin tornadan çıkmış gibi bir örnek oluşunu kastediyorum. Böyle bir zihniyet var olan ayrımcılığı daha da keskinleştirecektir. Ele krem sürmenin bile kadınsılık olarak algılandığı bir kültürde gerçi robot insana kadar ne tehlikeler vardır kim bilir!

Erkeklerin farklılaştığına, Suna Tanaltay da dikkat çekiyor. Kendisi tipik bir burjuva psikoloğudur. Bizim açımızdan zaten düşman cephesindedir. Fakat burjuva gençlerine de yarardan çok zararı olduğunu düşünüyorum. Çünkü onları toplumsal gerçeklikten uzaklaştırarak yabancılaştırıyor. Gerçi bu onların sorunu ama yalnızca onlarla yetinmiyor. Psikolog Tanaltay sokakta yürüyen çiftlere baktığında, cinsiyetleri zaman zaman birbirine karıştırıyormuş. Erkekler giyim, takı, küpe ve dövmelerle kadınsı süslenmeye yenik düşmüşler. Tanaltay'ın belirttiğine göre küpeler de takıldığı kulağa göre farklı şifreler ifade ediyormuş! Burada giyimi, takıyı, küpeyi, kılı, tüyü tartışmayacağım. Suna Tanaltay, orta sınıf ahlak zabıtası rolüne soyunmuş anlaşılan. "İlk çağlardan bu yana hep kadınlar süslenmiş ancak günümüzde erkekler de böyle bir yönelime girmiştir." Tanaltay geçmişe bugünün gözlükleriyle bakıyor ve yanlış ve eksik şeyler görüyor. "Erkek tarihin çok uzun bir döneminde doğa ile savaşırken kadınlarını besleme uğraşı verirken hep somut yararları önde tutmuştur." Böyle diyor psikologumuz. Geçmişte insanların, hem kadınların hem erkeklerin vücutlarına, saçlarına, başlarına sürdükleri boyalar, taktıkları takılar bugünün gözüyle bakıldığında boş ve saçma gelebilir. Fakat o insanlar için somut karşılıkları mutlaka vardı. Galiba Tanaltay, sözlerinden de çıkarabileceğimiz gibi, erkek avdayken kadın boş boş oturuyor ve o esnada makyaj yapıyor sanıyor. Burada Tanaltay o kadar çok yanlış yapıyor ki hangi birini sayayım. Zamanmerkezcilik, kültürmerkezcilik, erkekmerkezcilik hepsi Tanaltay'ın bakış açısında mevcut. Kadınlar isteseler de boş oturamazlardı. Avdan eli boş dönen erkekleri ve çocukları kim besliyordu? Her boktan anlayan psikologlar biraz da antropoloji ve sosyoloji bilselerdi belki insanlara daha yararlı olurlardı. Gerçi zihniyet değişmediği sürece onlar yine görmek istediklerini görürlerdi.

Onların dilini kullanacak olursak "Bilimci" sorumluluğunu bir yana bırakıp ortalama bir anne babanın kaygılarını dillendiriyor. Uzun saçtan, takıdan, küpeden dert yanıyor. Anlamaya çalışması gerekirken tam tersi sorumsuzca davranıyor. Ortada bir yarış ya da kazanan- kaybeden birileri varmış gibi erkeklerdeki sözüm ona farklılaşmaları, kadınsı süslenmeye yenik düşme olarak görüyor. Açıktır ki yoksulların ve alttan gelenlerin fiziksel değişikliklerine dikkat çekiliyor. Yoksa burjuva ve zengin erkekler zaten süsleniyorlardı. Bu görmezlikten geliniyor. Daha doğrusu alt kesimlerdeki insanlar aynı şeyleri yapmaya başlayana kadar ses çıkarılmıyor. Alt kesimlerde benzer davranışlar görülmeye başlandığında yaygara koparılıyor. Bu durum egemen ahlakın bir iki yüzlülüğüdür. Bu iki yüzlülüğün burjuva sınıfı tarafında yaşananlar güya gizlidir. Hafta sonu travestiliğinden, 'bi' kereden bir şey olmaza kadar o cephede her şey meşrudur. Kılıfına uydurabilirsen herşey denenebilir gerisi magazin muhabirleri ile danışıklı dövüşe kalmıştır. Onlardan biri yaparsa macera olur yoksullardan biri yaparsa sapıklık olur. Onlardan biri yaparsa çılgınlık olur, yoksullardan biri yaparsa soytarılık olur. Suna Tanaltay'lara düşen bu ikiyüzlülüğe bilimsel kılıflar hazırlamaktır.

Fiziksel değişiklikler sosyokültürel çağrışımlıdır. Yani sembolik bir anlam da taşırlar. Kadınsılık ve erkeksiliğin dışında bir süreçtir bu. 60'lı ve 70'li yıllarda erkeğin uzun saçı bir asilik belirtisi idi ve köylerde bile klasik uzun saçlı erkekler olurdu. 80'lerle birlikte hatta biraz daha erkenlerde saçlar birden kısaldı. Günümüzde kırda uzun saçlı erkek görmek belki de imkansız iken kentlerde yeniden saçlar uzadı. Ama hiç kimsenin aklına asilik ya da devrimcilik gelmiyor. Artık uzun saçlı bir erkek hele de at kuyruğu yapmışsa ya entel ya da ibne olarak algılanıyor. Giysiler, takılar ve benzeri şeylerin sosyo kültürel süreçte birden çok anlamları olabiliyor ve aynı şeyler farklı zamanlarda farklı anlamlar kazanabiliyor. Bu anlamları ilgili zaman ve mekanda değerlendirmek gerekir. Yoksa 'ah vahla' ya da 'hot zot'la bir bok olmaz.

Herkes saçını uzatabilir ya da herkes küpe takabilir. Ama herkes güzellik salonlarına veya estetik kliniklerine gidemez. İlgili pazarda ve medyada kullanılan "Babalar", "Erkekler" çoğul özneler kapitalist toplumun yapısı gereği doğru bilgi vermez. Güzellik salonları ve estetik klinikleri para gerektirir ve farklılaşan erkekliğin toplumsal yansımalarını doğru tahlil edebilmek için ilgili erkeklerin sosyoekonomik konumlarını bilmek gerekir. Bununla birlikte ilgili pazar üst-orta sınıf ve burjuva erkekleri ile yetinemeyeceği için bu alanın genişleme olasılığı yüksektir. "Süslenme" ve "Estetik kaygı" tek başına kapitalist pazarın kar mantığı ve imaj kaygısı ile açıklamak yeterli olmayacaktır. Bununla birlikte estetik kaygının ne kadarı insanın kendi bedenini sevmesini ve ona saygı duymasından ve ne kadarı imaj kaygısından kaynaklanıyor olduğunun ortaya konması gerekir. Bu durum zorunlu ve gerekli bir ayrımdır. Çünkü kapitalist toplumun insanı aynı zamanda vücuduna da yabancılaşmıştır. Kapitalist toplum insan vücudunu da bir mal olarak görür ve piyasaya çeker. Kapitalist toplumun insanı eğer vücuduyla ilgilenebiliyorsa bedensel ve ruhsal bütünlüğü için değil başkaları için ilgilenir. Kendini başkalarına sunar. Bu durum bir pazarlama olarak da görülebilir. (Pazarlama derken, kapitalist toplumda herhangi bir meslek olan fahişeliği kastetmiyorum). Bir mal/meta olarak insan vücudu insanın kendi denetiminden çıkmıştır. İlgili pazarın kuralları insan vücuduna yön vermektedir. Gelinen aşamada "Güzellik" de "Estetik" de çoktan içi boşaltılmış kavramlardır.

Farklılaşan ya da elden giden "Erkeklik"in yasını tutacak değiliz. Gerçekten "Elden giden" bir şey olsa bir tekme de biz vururuz kuşkusuz.

Heteroseksüel erkek iktidarınca korunup kollanan ve onun kurumlarınca davranışsal ve zihinsel olarak yeniden üretilen toplumsal erkeklik bizim sorunumuz olmalı. O değişiyor mu, o parçalanıyor mu? Makyaj değişiklikleri ile kendimizi kandırmayacaksak yanıtlanması gereken soru budur.


Kaynak: Kaos GL, Şubat 1996, Sayı 18


*Konuyla ilgili diğer haberler:

[[Erkekler de "Özel Olan Politiktir" Demeli]]

[[Erkek Özgürlüğü]]

[[Erkeklik Ve Eşcinsellik]]

[[Erkeklik Halleri, Şiddet ve Barış Mücadelesi]]

Etiketler:
İstihdam