26/10/2006 | Yazar: KAOS GL

‘millet meclisi'nin, iddaa kuponlarının, sünnet törenlerinin, asker eğlencelerinin, halı saha maçlarının arkasında hayat var mı? tecavüz edenleri, en çok konuşan, en çok yöneten, en çok döven, en çok sömüren, en çok öldüren ve en çok emredenleri anlamadan bu dünyayı anlamak mümkün mü?’ Ayşe Düzkan ''Erkekliğin Kitabında Yazmaz Bu'' adlı kitabında erkekliğin kitabını yazıyor. Gülşen İşeri’nin söyleşisi.

Erkekliğin kitabında ne yazar ne yazmaz Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

‘millet meclisi'nin, iddaa kuponlarının, sünnet törenlerinin, asker eğlencelerinin, halı saha maçlarının arkasında hayat var mı? tecavüz edenleri, en çok konuşan, en çok yöneten, en çok döven, en çok sömüren, en çok öldüren ve en çok emredenleri anlamadan bu dünyayı anlamak mümkün mü?’ Ayşe Düzkan ''Erkekliğin Kitabında Yazmaz Bu'' adlı kitabında erkekliğin kitabını yazıyor. Gülşen İşeri’nin söyleşisi.

KAOS GL

Gülşen İşeri

» Kitabınıza aldığınız erkekleri hangi ölçülere vurarak seçtiğinizi sorabilir miyiz?

daha öncekileri gündeme göre seçmiştim, yenileri ise bana önemli geldi, kenan evren, orhan pamuk, tarkan ve ahmet kaya.

» Neden önemli bu erkekler?

son yılları anlamak açısından önemli.

» Ahmet Kaya'yla ilgili yazınızda ilginç tespitleriniz var... Tepkilerden korkmadınız mı?

hayır korkmadım, ahmet kaya'ya değer veriyorum, bunu yazıda da belirttim zaten ama söylediklerimin doğru olduğunu düşünüyorum, iyi yazı sadece düşmanların değil dostların tepkilerini de göğüsleyerek başarılacak bir şey değil mi?

» "Erkekliğin Kitabında Yazmaz Bu" derken özellikle neyi vurgulamak istediniz?

birkaç şey var. bir tanesi şu: erkekliğin kitabında yazmaz bu klasik bir erkek lafı. onu tersine çevirmek eğlenceliydi, ikincisi de şu: burada yazılanları 'erkekliğin kitabı'nda bulamazsınız ancak bir feminist yazabilir bunları anlamında koyduk bu adı.

» Erkekler ne diyecek...

bilmem, bunu erkeklere sormak gerek ama bu yazıların çoğu ilk yayınlandıklarında kimi erkeklerden olumlu tepki aldı.

» Gerçekten mi?

özellikle kürt sanatçılarla ilgili yazılar, ibrahim tatlıses, mahsun kırmızıgül falan, nazım hikmet'le ilgili olanın son kısmını sip"ten ayrılan bir grubun ayrılma metninde gördüm, ayrılma metni olmadı ayrılıklarının sebebini açıklamak için yazdıkları metinde...

» Yazınıza geleceğim ama, sizi "yazıdan hiyerarşiyi kaldıran yazar" olarak tanımlıyorlar... Büyük harfiniz yok... Ben de çok merak ediyorum...

yok aslında büyük harf kullanmamamın sebebi bu değil, harfin hiyerarşisinden ne olacak ama büyük harf gerçekten işlevsiz

» Sadece bu mu?

bu bir gelenek, büyük harf kullanmadan yazılan ilk metin benim bildiğim gerçeküstücülerin manifestosu, sonra almanya'daki raf (kızıl ordu fraksiyonu) gibi gruplar da kullanmıyorlar büyük harf. böyle yazan feministler de var. ben de kullanmıyorum ama editörüm isterse ısrar etmiyorum. yoksa hiyerarşi falan değil

» Aşk konusunda uzman gibisiniz... Dışarıdan aldığım duyumlar feministleri erkeklere karşı düşman olarak tanımlar...

aşk üzerine çok yazdım pazartesi'de ama uzman olduğumu söyleyemeyeceğim, feministlerin hepsi erkek düşmanı değil, ama ben erkek düşmanıyım, ama bunun erkeklerle ilişkilenmemekle bir ilgisi yok. nasıl ki bilinçli bir işçi patronlara düş-mansa ben de kadınları ezdikleri ve sömürdükleri için erkeklere düşmanım, nasıl ki bir işçi patron düşmanı diye işe girip çalışmamazlık etmiyorsa ben de erkeklerle ilişki kuruyorum, bunu da illa aşk olarak anlamamak gerek, yakın erkek arkadaşlarım da var. çünkü bu aralar ilişki dedin mi aşktan başka şey anlaşılmıyor, nasıl ki bilinçli bir işçi düşmanlığını tek tek patronlardan ziyade bir sistem olarak kapitalizme yöneltirse ben de bir sistem olarak patriyarkayla meşgulüm, ama daha önemlisi şu erkekler kadınları öldürüyor dövüyor kalbini kırıyor en iyisi bile emeğini sömürüyor. kadınların emeğinden faydalanmamış erkek yoktur, ama bu kadın düşmanlığı kimsenin dikkatini çekmiyor bunu fark edip onlara düşman olunca eleştiri alıyor insan.

» Tomris Giritlioğlu bir söyleşisinde feministlerle ilgili, "erkek düşmanılar, erkeklerin ezdiğini düşünüyorlar ama gitsinler doğuya baksınlar, benim anneannem evin reisidir" demişti. Yani erkeklerin de ezildiğinden söz ediyordu....

ama tek egemenlik biçimi erkeklerin kadınlar üzerindeki egemenliği değil ki. bunu desek kapitalizmi falan anmazdık patiryarkada yaşa dayanan egemenlik de çok önemli gerçekten de özellikle kurt ailelerinde cinselliğini kaybetmiş kadın genç erkekler üzerinde bir otorite kazanıyor, ama o yaşa gelene kadar neler yaşamış? ayrıca oğlunun sözünden çıkmayan hatta oğlundan dayak yiyen anneler de var. yani bu genel durumu değiştirmiyor, bütün kadınlar erkeklerin hiçbir biçimde sorumlu olmadığı şeyleri yapmak zorunda.

» Mesela?

ev işi, tarla işi, bahçe işi... evdeki bütün işlerden kadın sorumlu.

» Erkekler de feminist olabilir, olamaz mı?

yani... patrondan solcu da olabiliyorsa... ama mesela hiçbir sendika, patronları üye kabul etmez, ama erkekler tabii ki feminizm yanlısı olabilir.

» Ki var de mi?

var. tabii, bu konuda araştırmalar yapmış, bu konuya ömrünü vermiş, evinde de sorumlulukları paylaşan adamlar var. ama yani her diyene inanmak zorunda değiliz, nasıl ki ben solcu oldum diyen patrona şüpheyle bakıyorsak bu konuda da şüphe duymamız normal, de mi?

» Tabii...

yani mantıklı bir şey. ben izmir'de bir toplantıya gittim, yani ben konuşmacıyım, adam dedi ki "karım evde çocuğa bakıyor şu an ben geldim, fena mı ettim, ben öğreneceğim sizden." yani inanıyordu yaptığının doğru olduğuna.

» Kitaba dönecek olursak, şu sıralar Behiç Aşçı'yla ilgili projelerin var... Bu kitapta Behiç Aşçı'yla ilgili bir yazı olabilir diye düşünmüştüm...

aslında bir futbolcu, örneğin sergen'i yazmak isterdim, ama behiç'le ilgili daha geniş bir şey yapmaya çalışıyorum, onunla uzun bir röportaj yaptım birkaç hafta boyunca, önümüzdeki günlerde bir kitap olarak yayımlanacak.

» Behiç Aşçı'da sizi etkileyen bir avukatın ölüm orucunda olması mıydı?

hayır, avukatlığının benim gözümde bir önemi yok. bir insanın seçkin bir meslekten olması ölmesini zorlaştırmaz ki. avukatınla de can, tesisat-çınınki de. ama behiç çok mütevazı, zarif denebilecek kadar kibar bir insan, bir de hem inatçı hem çok yumuşak başlı bir insan.

» Çok uzun söyleşiler yaptınız Behiç Aşçı'yla... Politik yüzünün ötesinde kimsenin bilmediği yüzünü de görmüş oldunuz, bu konuda şanslı olduğunuzu düşünüyor musunuz?

evet. onu tanıdığım için çok mutluyum, aslında hiçbir şeye dokunmadan yayınlayacağız, bir de konuşmalar internetten dinlenebilecek, ama bir yandan da inanıyorum ki başka bir gazeteci ya da yazar bunu talep etseydi ona da yardımcı olurdu, beni de çok az tanıyordu, ama onu bu kitaba konu etmek istemezdim.

» Neden?

buradaki yazılar eleştirel hatta biraz da mizahi, behiç aşçı'yı mizah konusu yapmam.

» Mizah konusu olacak bir şey yok aslında...

değil mi? gerçi başkaları da var öyle. ama şu anda eleştiri konusu bile yapmak istemem onu. ölümün eşiğinde... şimdi onu kurtarmaya çalışıyoruz. Kurtaralım, eleştiririz, eylemini de, onu da. ama genel eğilim kurtarmaktan ziyade eleştirmek yönünde değil mi?

» Evet. Toplumun genelinde bu var.

evet. hatta solcularda da. tuhaf bir şey. onlar da che guevera'ya hiçbir eleştiri yapmıyorlar mesela ya da nazım'a... halbuki onları eleştirebiliriz artık, hayatlarını, kişiliklerini, eylemlerini... ama behiç o durumda değil...

» Neden diye soracağım yine...

ahmet kaya konusunda olduğu gibi... herkesin beğendiği insanları eleştirmek prim yapmıyor, ondan bence, ama behiç aşçı herkesin takdir ettiği bir çizgide değil, benim de benimsediğim, takdir ettiğim bir çizgi değil o. ona karşı çıkmak, eleştirmek tepki görmüyor, yoksa ahlaken adam ölümün eşiğinde eleştirmek olmaz, şimdi mesela che herkesin tişörtünde falan böyle birini eleştirmeyi tercih etmiyor kimse, çoğunlukla ters düşmek istemiyor, ya da bana öyle geliyor.




Erkekliğin Kitabında Yazmaz Bu

Ayşe DÜZKAN

Versus Kitap


Kaynak: Birgün, 21 Ekim 2006

Etiketler: kültür sanat
İstihdam