13/02/2007 | Yazar: Kaos GL
‘Elbette efendi ve kölesi arasındaki aşk heteroseksüeldir. Cinsiyet farklılıkları, gender açısından bakılınca yani kadın-erkek olma durumları altı çizilerek ortaya konuyorsa, bu aşk elbette heteroseksüeldir. Çünkü istisnalar dışında, taraflar birbirlerini eşit olarak göremeyecekler ve böyle bir eşitliğin olabileceğini düşünmeyeceklerdir de.’
‘Elbette efendi ve kölesi arasındaki aşk heteroseksüeldir. Cinsiyet farklılıkları, gender açısından bakılınca yani kadın-erkek olma durumları altı çizilerek ortaya konuyorsa, bu aşk elbette heteroseksüeldir. Çünkü istisnalar dışında, taraflar birbirlerini eşit olarak göremeyecekler ve böyle bir eşitliğin olabileceğini düşünmeyeceklerdir de.’KAOS GL
Ümit Kader
'Annesi ölen çocukların
Fedakâr babası sandın travestileri' (1)
Keşke bir bütün olarak eşcinsellere bakış yukarıdaki dizeler kadar masum olsa. Ama olamaz, çünkü onlar kendilerine çizmiş oldukları toplum kabulleri dışındaki yaşam çizgileri dolayısıyla kabul görmezler. Yol ortasında kanlar içinde yatıyor olsalar dahi, insanlıkta eşi benzeri olmadığını söylenen Türk insanı vurur geçer yanlarından. Yok sayma sadece böyle durumlarda kendini göstermez. Her ortama uyabilirliliğiyle göz kamaştıran bir çeşitlilik söz konusudur.
Otobüste, okulda, yolda, işte, evde, sinemada, çarşıda, pazarda v.s. yerde yoksunuzdur. Olur ya kazara varsayıldığınızı fark ederseniz bu, öteki olarak hakkınız olduğundan değil, diğerinin yüce gönüllülüğündendir.
Bilmiyorsunuz, ama öğrenin artık, siz hiçbir şeyi hak etmezsiniz. En size ait olabilecek şeyler bile iğreti durur üzerinizde, düğüne giderken komşu kızından aldığınız ayakkabılar gibi ya da okuduğunuz bir kitaptan sizde kalan ama gerçekte size ait olmayan aforizmalar gibi. Bu daha da genelleştirilebilir, mesela AŞK, sizin olabilir mi? Bence bir sorun yok ama inanın Ayşe Düzkan olamayacağını söylüyor(2). Ben anlamakta epey zorlandım, yani neden diye öne sürdüğü onca ucubeden böyle bir sonuç çıkarmayı nasıl başardığını elbette. Ayşe hanıma göre aşk heteroseksüelmiş!!!
Pes! ve değil.
Elbette efendi ve kölesi arasındaki aşk heteroseksüeldir. Cinsiyet farklılıkları, gender açısından bakılınca yani kadın-erkek olma durumları altı çizilerek ortaya konuyorsa, bu aşk elbette heteroseksüeldir. Çünkü istisnalar dışında, taraflar birbirlerini eşit olarak göremeyecekler ve böyle bir eşitliğin olabileceğini düşünmeyeceklerdir de. Böyle olunca taraflardan kadınlar -ki bunda suçları yok gibidir- gönüllü olarak erkeklerin hizmetine sunacaklar kendilerini ve biz adet öyle olduğu, dünya böyle kurulduğu için hizmet veririz erkeklere ama en çok istediğimiz (aslında istedikleri için değil başka bir alternatifleri olduğunu görmelerini sağlayacak eğitimden bilinçli olarak mahrum bırakıldıkları için yaparlar, isteyerek yaptıklarını sandıkları şeylerin çoğunu) , onu sevdiğimiz için.'(3) tarzında güya neyi, neden yaptıklarının bilincindelermiş gibi tumturaklı laflarla günü kurtarmaya çalışacaklardır. Bunların hepsi eski marka göz boyasından başka nedir ki? Kendinizi kandırmayı bırakın bugüne kadar başka şekillerde görmemeyi başardığınız gerçekleri bugün de farklı şekillerde tekrarlamaya çalışmanın ne faydası olacak.
Eminim ki kadına biçilen hiçbir şeyin onun boynuna borç olmadığı konusunda hem fikiriz. Bizler için tek çıkar yol yaşamı paylaşım olarak görmekten geçer (zaten başka nasıl açıklayabiliriz ki.) Benim kişisel görüşüm ve bence olması gereken (ben de başkalarından öğrendim) şudur; bir beraberlik esnasında kişiler kendilerini diledikleri gibi ifade edebilmelidirler. Eğer bir ilişkide, bu bir eşcinsel ilişki olsun, taraflardan biri kadın diğeri erkek rolünü oynayarak birbirlerinin sevgilerini sahipleniyorlarsa bu benim için eşcinsel aşktır. Neden? Çünkü taraflardan biri kadın gibi sevse de, kendini bir kadın gibi ifade etse de o bir erkektir. 'ne kadar da kestirmiş olsalar, onlar erkek.'(4) demiştiniz bir yazınızda -belki tam bu kelimelerle olmasa da-. Benim, kestirmiş (bu, adı geçen yazarın tanımlamasıdır) olsun olmasın bir kimsenin kendini ait gördüğü ve ifade ettiği kimliğine bakışım o kişinin bakışı kadar nettir, o sizin kadar kadındır veya erkektir bilmem kim kadar. Ancak şu gerçeği de unutmam, o kişiye yaklaşan erkek veya kadın neden biyolojik cinsiyeti kadın veya erkek olana değil de ona yöneldi? Cevabı çok basit 'eşcinsel olduğu için', onda bulduğu aşkı biyolojik gerçekliği doğuştan olan birinde bulamayacağı için. Yani demem o ki o rolü benimseseler de onlar kadındır veya erkektir, sunacakları aşk da bir erkeğin bir erkeğe, bir kadının bir kadına sunacağı aşktır yani eşcinsel aşk.
'Sıklıkla eşcinsellerin aralarında kadın erkek rollerini benimsediklerinin, bunu en çok aşkta çoğalttıklarının farkındayım.'(5) diyorsunuz. İnsanlar kimliklerini (cinsel kimlik değil elbette) kişiliklerine uygun buldukları ya da uygun bulunan rolleri taklit ederek oluştururlar. Uygun bulunandan kastım, medya sanki bütün eşcinseller travestilerden ibaretmiş ya da travestilik eşcinsellikte gelinecek noktalardan biriymiş, bir basamakmış tarzından saçmaları neşrederek cinsel kimliğini yeni yeni çözmeye başlayan genç eşcinsellerin yanlış bilgilenmeyle kendilerine uygun olmayan bir alana yönelmelerine neden olurlar. Daha açıkçası Sayın Şahika Yüksel'in bir röportajda belirttiği transeksüelleştirmede bir basamak vazifesi görür. Tespitinizde haklı olabilirsiniz ama bunu genelleme hakkına sahip değilsiniz. Sizlerin bile sıkıldığı kurumlara hazine bulmuşçasına sarılanlar elbette olacaktır ama aşk cinsiyeti olan bir kurum olmadığı gibi size ait de değildir. Dahası aşk bir kurum da değildir. Hazine bulmuşçasına heteroseksüel kurumlarda eşcinselliğini yaşamaya çalışanları da burunlamaya kimsenin hakkı yok. Daha emekleme döneminde olan eşcinsellerin kimilerinin böyle seçim yapmaları doğaldır. 'Henüz hiçbir biçimi olmayan bir ilişkiyi A'dan Z'ye yaratmak zorundadırlar; dostluğu yani birbirlerine sevinç vermelerini sağlayan şeylerin tümünü.'(6)
Kadınların erkeklere nasıl kölelik ettiklerini anlatıyorsunuz. Kadının hep verdiğini erkeğin talep ettiğini anlatıyorsunuz. Ve kadının bütün bu yapıp etmelerinde gönüllü olduğuna değinirken sanırım bir şeyi gözden kaçırıyorsunuz. Kadın beğendiği erkeği ele geçirmek veya elinde tutmak için bekâretini verir, evini temizler, çamaşırını yıkar, gömleğini ütüler, yaşamının denetimini ona sunarsa bu erkeğin aşkını (tabi ona aşk denebilirse) satın alıyor; kendi aşkını da verdiği rüşvetlerle satıyor demektir. Bu heteroseksüel aşk tanımlamasına giriyor olabilir ama bizimkine girmediği kesin. Peki, sağlıklı mıdır bu ilişki? Cevap vermeye bile gerek yok: evliliğin daha ilk aylarında eşini aldatmaya başlayan erkekler ve onun nikâhı bende diyerek gönüllerini yelpazeleyen kadınlar. Alın size hetero usulü aşk. Böyle aşklar elbette heteroseksüeldir.
Sanırım Ayşe Hanım artık bir karar vermek durumunda. İşine gelmediği yerde 'kestirmiş' de olsa kadın olmayan/sayılmayan, kadın sayılmadıkları için de sunacakları aşk, oynayacakları rol kadın aşkı ve rolü olmayan bu insanların aşkı nasıl bir aşktır? Eşcinselim diyerek acaba heteroseksüelliği mi kutsarlar?
Ne düşünürseniz düşünün, sizin kadın ve erkek kalıplarınızda değiliz. Erkeğiz erkeği seviyoruz; kadınız kadını seviyoruz. Birbirimize sunduğumuz aşkın 'eşcinsel aşk' olduğunu düşünüyoruz. Birbirimizin aşkına sığınıp, onun sıcaklığına kendimizi bırakışımızın ve birbirimize sevgiyi sunuş biçimlerimizin heteroseksüellikle bir ilintisi olmadığına inanıyoruz.
Hetero aşkınız sizin olsun, eşcinsel aşk bize yeter.
1. Trapezci. Sunay Akın/Kaza Süsü
2. Pazartesi Gazetesi, sayı 52, Temmuz 99, ‘Aşk Heteroseksüeldir’, Ayşe Düzkan
3. Pazartesi Gazetesi, sayı 52, Temmuz 99, ‘Aşk Heteroseksüeldir’, Ayşe Düzkan
4. Pazartesi Gazetesi, sayı 34, Ocak 98, ‘Huysuz Bakireyle Çiçeği Burnunda Nişanlı’, Ayşe Düzkan
5. Pazartesi Gazetesi, sayı 52, Temmuz 99, ‘Aşk Heteroseksüeldir’, Ayşe Düzkan
6. ‘Dostluğa Dair’, Michel Foucault
Kaynak: Kaos GL, Aralık-Ocak 19992000, Sayı 1
Etiketler: