05/12/2023 | Yazar: Hayriye Kara

10 şehirden avukatların katıldığı “uluslararası koruma” çalıştayında konuşan Dr. Neva Övünç Öztürk, ilticada “belirli bir toplumsal gruba mensubiyet” kriteri ile bu kriterin LGBTİ+ başvurucular açısından uygulamasını aktardı.

“Eşcinsel ilişkiler suç olmaktan çıksa bile risk devam eder” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Kaos GL Derneği, BMMYK ile birlikte yürütülen “Türkiye'deki LGBTİ+ Mültecilerin İnsan Haklarının Geliştirilmesi Projesi” kapsamında, Ankara Barosu LGBTİQ+ Hakları ve Mülteci Hakları Merkezi ortaklığı ile “uluslararası koruma” çalıştayı düzenledi.

“Cinsel Yönelim Cinsiyet Kimliği/İfadesi Cinsiyet Karakteristiği Temelli Uluslararası Koruma” başlıklı çalıştay, 2-3 Aralık’ta Ankara Barosu Eğitim Merkezi’ndeydi.

10 barodan avukatlar katıldı

Mülteci hakları alanında doğrudan çalışan veya çalışmak isteyen avukatlara yönelik çalıştaya Ankara Barosu’nun yanı sıra İstanbul, İzmir, Çanakkale, Eskişehir, Adana, Mersin, Gaziantep, Şanlıurfa ve Van Barosu’ndan avukatlar katıldı.

İki gün süren çalıştayda iltica-göç temel kavramlar/belirli bir sosyal gruba mensubiyet kriteri/idarenin takdir yetkisinin sınırı konularına odaklanan oturumların yanı sıra katılımcılar Türkiye pratiğinde mülteci LGBTİ+’ların hukuki sorunlarını bütüncül olarak tartıştı.

TIKLAYIN - “LGBTİ+’lar, dünyanın dört bir yanında insan onuruna aykırı muamelelere maruz kalıyor”

“Sözleşme kriterleri yorumlanırken UNHCR rehberlerine de bakılması gerekiyor”

Çalıştayın ikinci oturumunda Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Devletler Özel Hukuku Anabilim Dalından Dr. Neva Övünç Öztürk “belirli bir toplumsal gruba mensubiyet” kriteri ile bu kriterin LGBTİ+ başvurucular açısından uygulamasını aktardı.

Mülteci statüsünün belirlenmesinde temel ilkeleri anlatan Öztürk “Sözleşme kriterleri yorumlanırken UNHCR rehberlerine de bakılması gerekiyor. Bu rehberler bağlayıcı olmasa da yorumlama aracı olarak kullanılabilir. Kendi dilekçelerimizde de açıklamalar yaparak UNHCR rehberleri ve diğer ülke kararlarının da esasen Türkiye’de de uygulanabileceği üzerine yorum yapılabilir” ifadelerini kullandı.

Statü belirlemenin idari bir işlem ve bu alanın teknik bir alan olduğunu söyleyen Öztürk şöyle devam etti:

“Statü belirleme işleminin idare hukukunun yerleşik anlayışlarına yabancı gelen kısımları da var. Örneğin, kriter yorumlamanın yerindeliğe gireceği düşünülebilir; oysa mülteci tanımında yer alan kriterler, idari işlemin sebep unsuru aslında. Hangi gerekçelerle sosyal gruba girip girmediği konusunu elbette mahkemenin denetleme yetkisi var, işin özü bu. İdarenin kriter değerlendirmesinde hata yapıp yapmadığının da aslında mahkeme tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir.”

“Eşcinsel ilişkiler suç olmaktan çıksa bile risk devam eder”

Zulüm korkusu ifadesini açıklayan Öztürk, subjektif korku ve “haklı neden” ile objektif korkudan bahsedildiğini aktardı. Öztürk, eğer kişinin ihlal edilme ihtimali olan hakkı sınırlandırılamayan bir hakka yönelikse; bunun zulüm olarak kabul edilmesi gerektiğini söyledi.

Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği bağlamında ayrımcılığın zulüm olarak kabul edilebilmesi için ağır bir seviyeye ulaşması gerektiğini söyleyen Öztürk, UNHCR rehberinde ve mahkeme kararlarında bir ülkede LGBTİ+’lara yönelik uygulamaların iyileşmesi konusunda değişikliklerin yeterli olmadığı, eşcinsel ilişkilerin suç olmaktan çıkarılmasının toplumun eşcinsellere bakışını doğrudan değiştirmeyeceğinden riskin devam ettiğinin değerlendirildiğini belirtti.

Son olarak dahili koruma alternatifine değinen Öztürk, bu konuda UNHCR ve AİHM’in benzer değerlendirmeler yaptığını, belirli kriterler belirlediğini belirtti:

“Bu kriterlerin bağlantı kriteri: kişi yasal olarak güvenli şekilde güvenli olduğu söylenen yere ulaşabiliyor mu, yerleşebiliyor mu, hayatını yaşayabiliyor mu? Makuliyet kriteri: kişi hayatının geri kalanın olağan bir şekilde devam ettirebilecek mi?”


Etiketler: insan hakları, mülteci
2024