21/04/2014 | Yazar: Kaos GL

90 yaşındaki büyükannemi ölmeden önceki son ziyaretlerimden birinde, olabilecek her şeyi göze aldım ve ona eşcinsel olduğumu söyledim.

Eşcinsel Olduğumu Söylediğimde Büyükannemin Verdiği Tepki Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
90 yaşındaki büyükannemi ölmeden önceki son ziyaretlerimden birinde, olabilecek her şeyi göze aldım ve ona eşcinsel olduğumu söyledim.
 
Bu karmaşık ve yoğun içerikli diyaloğa sıkı sıkı sarılıyorum. Benim için en zorlarından biriydi çünkü ona derin bir sevgiyle bağlı olsam da her zaman anlaştığımız söylenemezdi.
 
Her şeyden önce, büyükannem ve benim her zaman koşulsuz bir aşk tarlasında oynaştığımızı biliyordum.
 
Zaman zaman, bana kendim olduğum için saygı duyduğunu hissedemedim.
 
Benim saçım ona göre hep “çok kısa”ydı.
 
Ortaokul ve lisede, telefonda konuşurken bana söylediği ilk şey “Erkek arkadaşın var mı?” olurdu.
 
Bol tişörtler giymemden rahatsız olur, sık sık “bunları ütülesen daha iyi olur,” derdi.
 
Bazen onu ziyarete gitmeden önce özellikle alışverişe gidip daha “feminen” kıyafetler alırdım... Daha dar bir gömlek, daha az bol bir şort. Ve bu yeni kıyafetleri giydiğimde bile, aynı tepkileri alırdım.
 
Bunlar beni kızdırmazdı, sadece sinir bozucuydu.
 
Eşcinsel olduğumu keşfettiğimde ve bir kız arkadaşım olduğunda, ona ne zaman açılacağımı düşündüm.
 
“Bunu başından beri biliyor muydu, acaba yorumlarıyla beni değiştirebileceğini düşünüyor mu?” diye düşündüğümü de hatırlıyorum.
 
Sonunda bir ilişkiye başladığım için rahatlayacak mıydı? Yoksa homofobik miydi?
 
“Büyükanne, bilmeni istediğim bir şeyler var.” Bunu söylerken ona kız arkadaşımla fotoğrafımı uzattım.
“Yoo,” dedi titreyerek. “Bilmek istemiyorum.”
 
Söyleme şekli sert değildi. Sadece hakkımdaki gerçeği bilmek istemiyormuş gibi gelmişti. Yine de devam ettim. “Bu benim kız arkadaşım,” dedim ve ona her şeyi anlatmakta önce davrandım.
 
Eşcinsel olduğumdan emin olup olmadığımı sordu.
 
“Evet, eminim.”
 
Sonra da sadece bir erkek arkadaş bulamamış olabilir miyim, diye sordu.
 
“Erkeklerle ilgilenmiyorum.”
 
“Neden böyle olduğumu” öğrenmek için devam etti.
 
Ben de ona neden eşcinsel olmamı istemediğini sordum. Cevabı “Çocuğun olamayacak” oldu. Bu miti çürüttüm.
 
Kız Lisesine gittiğim için mi eşcinsel olduğumu merak etti. Bu miti de çürüttüm ve ona lisedeyken kimliğimi keşfettiğimi anlattım.
 
Yahudi Soykırımı’ndan bahsetti ve eşcinsel olan herhangi birinin karşılaşabileceği ayrımcılıkla karşı karşıya geleceğimi anlattı. (Naziler onları da katletmişti).
 
Sonra fazla özgürlükçü, “hippi” ebeveynlerimden konu açtı. Bununla da ilgisi olmadığını söyledim ona. Benimle öbür kaygılarını da paylaştı. Şu an hepsini hatırlayamıyorum bile.
 
Konuşmamız sakin devam etti. Aynı zamanda basmakalıplar, farklılıklar, kimlikler, nesiller hakkında bir konuşmaydı. Neredeyse bir saat böyle geçti. Büyükannemin, beni yani torununu daha yakından tanımasını istedim. Bunun için gereken her şeyi söyledim ona.
 
Onunla yaptığım en önemli konuşma en içten ve en kişisel konuşmalarımdan biriydi.
 
Şimdi sıra ondaydı.
 
Eşcinsel olan bir akrabamızdan bahsetti ve ona ne kadar destek çıktığından. “Büyükbabanla ben öğretmenken okul müdürümüzü sıklıkla akşam yemeğine davet ederdik. O da partnerini getirirdi,” dedi.
 
Konuşmamız böylece sona erdi. Bu önemli belirtilerde bana “Emma, eşcinsel olman sorun değil,” demeye çalışıyor gibiydi.
 
Bu ufak diyalogdan sonra her şey mükemmel gitmedi tabii. Babamdan ona sık sık “Emma’ya partnerini sorsana,” hatırlatmaları geldi. O da sordu, çoğunlukla “Arkadaşın nasıl?” olarak olsa bile.
 
Bunu duyunca gülümserdim çünkü bu bana insanların değişebileceğini gösterirdi.
 
Değişim yavaştır ve başkalarıyla diyaloğa açık olmamızı gerektirir – güvensizliklerimizi paylaşmamızı, kafamızdaki soruları ve hikayemizi de. Savunmasız, kırılgan yanlarımızı paylaşabilmeliyiz. Bazen bu önemli fakat zorlu konuşmaların bir kısmını önceden planlayabiliriz, benim bir zamanlar yaptığım gibi.
 
Bazen diyaloglar hiç beklemediğimiz bir anda gelir, bizi savunmasız yakalar ve kızarız veya inciniriz, bu zamanlarda büyük annemin yorumlarıyla birlikte içimde akan duygularla birlikte.
 
Sonuç olarak 90 küsur yaşında ve 20 küsur yaşındaki torunuyla oturup konuşmaya müsait bir büyükannem olduğu için gurur duyuyor ve muazzam şanslı hissediyorum. Ne istediğim ve büyük annemden ne beklediğimle ilgili her zaman dürüsttüm ve kendime güvenerek “Değişmeyeceğim,” dedim. Son olarak bunu duyabildi ve “Peki, seni seviyorum.” diyebildi.
 
Son ziyaretimde, ona verdiğim derslerden bazı videolar izlettim. Kendisi de New York’ta öğretmenlik yapmıştı. Sonsuza dek sevgiyle anacağım mükemmel bir son buluşmaydı, özellikle heyecanla “Öğretmen olarak pantolon giyebiliyorsun!” dediği an.
 
Sonra Yahudi hamur işlerinden yedik ve Noodle Kugel. Ve ben hiçbir şey demeden bana kız arkadaşımı sordu.
 
Kaynak: shetroit.com 

Etiketler: insan hakları, aile
İstihdam