27/10/2008 | Yazar: Barış Sulu

Eşcinsel ve Mülteci Olmak! İran’dan eşcinsel oldukları için kaçan altı konuğumuz ‘Eşcinsel ve Mülteci Olmak’ söyleşisi için Kayseri’den geldiler. Üç konuğumuz konuştu. Türkçe bilen sadece Sasan var ve onunla başlayalım. Ayrıca bize tercümanlık da yapacak Sasan.

Eşcinsel ve Mülteci Olmak! Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı Eşcinsel ve Mülteci Olmak!



İran’dan eşcinsel oldukları için kaçan altı konuğumuz ‘Eşcinsel ve Mülteci Olmak’ söyleşisi için Kayseri’den geldiler. Üç konuğumuz konuştu. Türkçe bilen sadece Sasan var ve onunla başlayalım. Ayrıca bize tercümanlık da yapacak Sasan.

KAOS GL – 27/10/2008

Tarih: 11 Ekim 2008

Yer: Cafe Orta Dünya, Ankara

Konuşmacılar: Sasan & Maryam & Roodabeh

Sasan: Ben Türkçeyi az biliyorum, 27 aydır buradayım, Türkiye’de. İran’da her şeyi bıraktım ve geldim. Sadece canımı elime aldım ve geldim. Mülteci ve eşcinsel olarak Türkiye’deyim. Vatanı bırakmak herkes için çok zor bilirsiniz. Aileyi, akrabayı bırakmak çok kötü. Her şeyi göze alıp onları arkada bıraktım. Başka bir ülkeye gitmeyi umut ediyorum. Para kazanacağım, zorlanmadan yaşayacağım, nefes alacağım bir ülkede yaşamak istiyorum. İran böyle değil, yaşamak çok zor, şeriat var orada. Her şey problemli yani.

Maryam: İran’da insan eşcinsel olarak yaşayamıyor. Oradayken hep Türkiye için çok güzel bir ülke diye düşünüyordum. Türkiye daha rahat, daha özgür bir ülke, hem şeriatla da yönetilmiyor diyordum. Ama Türkiye’ye geldim ve düşündüklerimden çok farklı bir yer ile karşılaştım. Aynı İran gibi. İran’da polis, emniyet güçleri baskıcı ama burada halk, insanlar baskıcı. Hiçbir farkı yok.

Sasan: Bekâr olduğumuz için, ev vermediler burada, yabancı olduğumuz anlaşılınca daha fazla fiyatlar söylediler. Gey olduğumuzu anlayınca da başka gözle bakıyorlar. ‘Kadın mısın erkek misin’ diye yolda laf atıyorlar, kavga etmeye çalışıyorlar bizimle, şiddet, küfür, her an karşılaştığımız şeyler burada. Mesela alışveriş için çıkıyoruz dışarı; ‘toplar gelmiş, ibneler gelmiş’ diye laf atıyorlar, rahat ettirmiyorlar. Mağazalara giriyoruz. Fiyatları çok fazla söylüyorlar ya da bizimle dalga geçiyorlar alışveriş yapmaya gittiğimizde. En kötüsü de bazen hiç konuşmuyorlar, paramızla almaya çalıştığımız şeyleri biz eşcinseliz, İran’dan geldik diye satmıyorlar. Ben geyim ama insanım. Çok güceniyorum.

Burada bir bara gittim. Oturuyoruz. Eleman geldi ‘burası dolu’ dedi. Sonra ‘şu masa dolu mu’ dedik, ‘evet orası da dolu’ dedi. Kalkmak zorunda kaldık biz de. Yani bizi resmen kibarca dışarı attılar. Çünkü geydik.

Küçümseme, küfür, şiddet her şeyle karşılaştık. Arkadaşlarımız Ankara’ya görüşmeye gelmek için otobüs bekliyorlardı. Bir arabadan 7 kişi inmiş ve burada bu saatte ne yapıyorsunuz diye sormuşlar. Sonra o 7 kişi arkadaşlara saldırmış. Polis çağırmışlar en sonunda. Mahkemeye vermişler. Ama mahkeme zamanında kimse gelmemiş. Kimse takip etmemiş davayı. Bu arkadaşlar sadece insan. Can güvenliğimiz yok ve hukuk da yanımızda değil.

İş vermiyorlar bir de. Hetero gibi giyinsek de bu nasıl kıyafet diyorlar. Sakal traşı ol, küpeni çıkart, doğru dürüst giyin diyorlar. İş vermiyorlar. Birleşmiş Milletler ayda 81 YTL veriyor düşünün artık. Helsinki Yurttaşlar Derneği her hafta arıyor, ‘senin problemin ne, nasılsın’ diyor ben de ‘fena değil yaşıyorum hâlâ’ diyorum. Ne diyeyim, dernekler hiçbir şey yapmıyorlar.

Maryam: Psikolojik doktor yardımı diye söz verdi Kaos GL ama hâlâ tarih vermedi.

En fazla Kayseri’de yaşıyor mülteci eşcinseller. Kendi kendine yardımcı olmaya çalışıyor eşcinseller yardım gelmeyince. Artık Kayseri’ye almıyorlar mesela mültecileri. Yeni gelen eşcinsel ne yapacak? Niğde, Nevşehir, Van, Afyon’da bir eşcinsel mülteci nasıl yaşar? Türkiye emniyeti bizim derdimizi hiç anlamıyor.

Barış: Türkiye 1951’de Cenevre Sözleşmesine coğrafi çekince koydu ve Türkiye’nin doğusundan gelen kişilere mültecilik vermiyor. Batıdan gelenlere mültecilik statüsü veriyor. Bu yüzden İran’dan ve diğer şehirlerden gelen arkadaşlar Türkiye’yi geçiş ülkesi olarak kullanıyorlar. Yani Türkiye arada bir ülke, köprü görevini görüyor. Bu arkadaşların kaldığı şehirler genelde küçük şehirler oluyor. Büyük şehirlerde güvenliklerini sağlayamayacakları gerekçesiyle ikamet etmelerine izin vermiyorlar. Belli pilot bölgeler var, sığınmacılar oralarda kalabiliyorlar ve haftada 3 kez de imza atmaları gerekiyor ‘ben bu il sınırları içindeyim’ diye.

Maryam: Biz üçüncü ülkeye gittiğimiz zaman kolay yaşayacağız deniyor ama burada yaşadığımız psikolojik sorunlarla başka ülkeye gidince rahat yaşayabileceğimizi de düşünmüyorum.

Sasan: Burada hayatta kalmak için çalışmamız lazım lezbiyen arkadaşlarımız mesela burada iş bulma konusunda neler yapacaklar. Tamam, biz erkeğiz ama onlar kadın ve daha zor bir durum, yaşamlarını sürdürmek için. Hasta olduğumuzda ne yapacağımızı bilmiyoruz. Bir grip olduğumuzda bile ilaçları nasıl alacağız diye düşünüyoruz. İşlemler çok uzun. Emniyete git, valiye git, faturayı ödemezsen evlere uyarı yazıları geliyor. Kimse de bize yardım etmiyor. Normalde valiliğe bağlı sosyal yardımlaşmanın görevleri arasında bize de bakmak var ama bize yardım etmiyorlar. Kendimizi öldürüp her şeyden kurtulalım mı artık? Anlamıyorum. Ben bu ülkeye gelmek zorunda kaldım, doğduğum toprakları bırakıp neden gelmek isteyeyim ki buralara.

Bir de kültür ile ilgili problemler var. Çok yakın iki ülke ama kültürleri çok farklı. İlk geldiğimizde Türkçe bilmiyorduk mesela. Dil bilmiyorsun. Çok büyük bir problem dil ve kültür. Hakkımızı savunamıyoruz yani bunlardan dolayı. Çalışıyorsun ayda 200 YTL veriyorlar, hamal gibi sabahtan akşama kadar çalışıyorsun. Derdimi anlatamıyorum. Ben kiramı mı ödeyeyim, aç mı kalayım?

Cansu: İşte çalışma hakkı vermiyorlar, sağlık hakkı vermiyorlar, ne halin varsa gör diyorlar. Birleşmiş Milletler çağıracak görüşme için diye bekleyecekler aylarca.

Maryam: Aybaşı geliyor para vermiyorlar bazen de. Nereye şikâyet edeceksin. Hiçbir yere.

Roodabeh: Çalıştığı yerde kadın arkadaşların bayramda mesela çalışmadılar diye paraları kesildi. Mesela ben dişçiyim. İran’da dişçiydim. Birleşmiş Milletler’den malzeme istedim. Ben sığınmacı arkadaşların bakımlarını yapayım Kayseri’de dedim. Ama hiçbir geri dönüş olmadı. Diş hekimiyim ben ve arkadaşlarıma yardım etmek istiyorum. Özellikle kullandığımız suyla ilgili kadın arkadaşlar idrar yollarından sorunları çok yüksek Kayseri’de. Ama sağlıkla ilgili bir şey yapamıyoruz. Birleşmiş Milletler’de yardım gibi bir maaş var, 140 YTL gibi bir para. Arkadaşlar buna hak kazanmışlardı ama aradıklarından sonra kazanmadınız dediler. Görüşmeleri yapıldıktan sonra mesela bu paraya hak kazandıkları ortaya çıktı ama bu para uçup gitmişti.

Sasan: Birleşmiş Milletler ne yaptığını bilmiyor bence, benim de başıma geldi bu durum çünkü. İnternete bak dediler bana görüşme tarihleri için, bakıyorum yok girilmemiş, arıyorsun yanıt vermiyorlar. Sonra öğrendim ki görüşme tarihim nerdeyse geçecekmiş, 3 ay 4 ay sonra. Bir hafta sonra tekrar aradılar. 1 ay sonra para gelecek dediler. 27 aydır ben buradayım ve hâlâ maaş alamadım.

Birleşmiş Milletler’de kafalarına göre hareket etme var, aman bunlar da diyorlar. İnsanların tipine göre seçiyorlar.

Mesela bir arkadaşımız Kanada’ya gidecekti bir hafta sonra uçak tarihi almıştı. Ama hâlâ Birleşmiş Milletler bir ay sonra gel görüşmeye diye arıyor. Haberleri yok yani arkadaş uçak biletini almış gidecek artık. Düşünün ne kadar ilginç.

Roodabeh: En ufak seste polis evimize geliyor. Hemen komşularımız telefonla arıyor. Bir de gürültü yaptık diye para cezası kesiyor polis bize.

Sasan: İki katlı bir ev, her katta 2 oda var 12 kişi orda yaşıyor. Komşularımız da biliyor kimlerin yaşadığını. Ya polisleri arıyorlar ya da taş atıyorlar camlara. Camları kırdılar evet bir ara lezbiyen arkadaşların. Mesela bütün komşular imza toplamışlardı apartmandan attırmak için. Yürüyüş yaptılar eşcinseller Kayseri’yi terk etsin diye.

Roodabeh: Taş atanları polise şikayet ediyoruz ama polis gelene kadar uzun zaman geçiyor. Kayseri’de Bahaîler ve bir de biz varız. Onlar Kayserililere daha yakınlar. Arkadaşların lezbiyen olduklarını biliyorlar ama biz beraber dışarı çıkınca madem lezbiyensin neden erkeklerle dolaşıyorsun diyorlar kadın arkadaşlara. Böyle tuhaf şeylerle de karşılaşıyoruz. BMMYK’den 6 kişi para alıyordu ama geçen ay Kanada’ya uçtular. Ama o paralar başkasına verilebilirdi.



Maryam: Haftada 3 kere imza sorunumuz var emniyete gitmek gerekiyor. Ben mesela işten izin alıp imza atmaya gidemiyorum. Patronum izin vermiyor. 3 katlı işyeri ben 3 kat sürekli iniyorum, çıkıyorum. Çok yoruluyorum kalbimde de problem var zaten.

Sasan: Dışarıda alışveriş merkezinde nerelisin diye soruyorlar, İran diyorum, hemen evet
şeriat var değil mi orada, kadınlar da kapanmak zorunda, burası daha güzel değil mi diyor. Yok bence hiçbir farkı. Orada kadınlar kapanmak zorunda ama burada isteyerek kapanıyorlar, bunu düşünmüyor.

Cansu: Birleşmiş Milletler yeterli değil, çok fazla mülteci var, biz neler yapabiliriz bunu da konuşsak aslında. Psikolojik destek bile olsa aslında yeterli bence.

Salon: Ev veriyor mu Birleşmiş Milletler?

Maryam: Hayır vermiyor.

Salon: Burada, Ankara’ya gelince kalabildiğiniz bir yer var mı?

Maryam: Hayır yok. Hemen tekrar Kayseri’ye döneceğiz.

Evren: Bu aslında doğrudan Birleşmiş Milletlerle ilgili değil. Hükümetin belirlediği iller var. Seni bir ülke kabul ediyorsa o ülkenin her karışında sığınmacı olabilmelisin. Sadece belli illerde değil bence.

Sasan: Tabi doğru söylüyorsun. Kayseri değil de İzmir, Ankara, İstanbul’da kalabilmeliyiz.

Nevin: İran’daki hayatından bahsedebilir misin? Kadın eşcinsel olmak nasıldı orada?

Maryam: Her şey yolunda olsaydı zaten buraya gelmezdik. Lezbiyenler geylerden daha zor görünürler. Geyler belli olabiliyor. Ama kadınlar belli olamaz. Konuşacak kimseyi bulamazsın, yani İran’da tamamen yalnızsın. Kendi kendinesin. Başka lezbiyenleri bulamıyorsun. Çarşafla dolaşıyorsun ve gözerlinden lezbiyen olup olmadığı anlaşılamıyor tahmin edebileceğiniz gibi. Kadınları evlenmeye zorluyorlar hemen bir de. Evlendikten sonra cehennem hayatı yaşıyor bir lezbiyen İran’da. İdam etme de var İran’da biliyorsunuz. Eşcinsel olduğun bilinirse öldürülüyorsun. Halka kötü göstermek için de küçük çocuklara tecavüz ettiler diyorlar, haberlerde hem eşcinsel hem de yaşı küçük birine tecavüz etti diye halkı kışkırtıyorlar. İdam edilmen gerektiğini anlatıyorlar. Lezbiyen kadınları yakaladıklarında da hapishanelerde tecavüz durumu var. Hem de bir kere değil birçok kere. Geylere direk transeksüel muamelesi yapılıyor. Ameliyat olması için baskı yapıyorlar.

Sasan: Evet geyleri ameliyat için zorluyorlar. Daha kolay yaşayabilmek için geyler de kabul ediyorlar bunu.

Barış: Çünkü toplumun gözünde daha iyi. Normalleştirmeye çalışıyorlar seni. Toplumsal rollere bürünmelisin diyorlar. Bir erkekle beraber olmak için kadın olmalısın onların gözünde.

Nevin: İran’a gidip gelme durumu yok değil mi?

Sasan: Hayır yok. Ailelerle de ‘ben iyiyim, hâlâ yaşıyorum’ diye telefonda konuşuyoruz. Fazla konuşamıyoruz açıkçası.

Cem: Dini inancınız var mı?

Sasan: Ben sadece Allah’a inanıyorum. Bir yaratıcı var benim için ama dinim yok.

Maryam: Hayır yok.

Roodabeh: Beni kabul etmeyen dinleri ben de kabul etmiyorum.

Sasan: Biz bugün sorunlarımızın bir kısmını anlattık aslında burada. Daha konuşmaya kalksak bir günde bitmez. O kadar çok problemimiz var ki.

Roodabeh: İran’da kadınlar kapalı kalmak zorunda ama Türkiye’de kadınlar kendisi istiyor, kapanmak istiyor. Her şeyi yapmak istiyorlar böylece orada baskıdan dolayı. Türkiye’de geyler kendilerini belli etmiyorlar. Ama İran’da çok farklı. Gündüz erkek gibi ama akşam makyaj yapıyor erkekler burada. Çok gördüm. Böyle konularda farklılıklar var İran ve Türkiye arasında ama diğer türlü baskıyla ilgili hiçbir fark yok. Umarım biran önce üçüncü ülkeye geçiş yapabiliriz ve bu psikolojiden kurtulabiliriz.



Etiketler: insan hakları, mülteci
nefret