23/07/2006 | Yazar: Kaos GL

Eşcinsellikle ilgili derdi olmayan insan, kim eşcinsel parmak kaldırsın demez. Birey olarak bunu içselleştirmiş eşcinsel kişi de, adını söyledikten sonra benim adım Ayşe, Ali ben eşcinselim demez.

Eşcinsellikle ilgili derdi olmayan insan, kim eşcinsel parmak kaldırsın demez. Birey olarak bunu içselleştirmiş eşcinsel kişi de, adını söyledikten sonra benim adım Ayşe, Ali ben eşcinselim demez.

Ebru Sorgun*

Bir insan neden eşcinsel olur? İnsan neden heteroseksüel olur peki? Bir kadın nasıl bir kadını sever ve arzular, bir erkek neden bir erkeği sever ve arzular? Bazı çocuklar çocukluk yıllarında sevgi yatırımını kendi cinsinden olan ebeveyne yapar, diğer ebeveynle özdeşleşir. Eşcinselliğin nedenlerinden biri budur. Bazısı yatırımını karşı cinse yapar, kendi cinsinden olan ebeveynle özdeşleşir. Heteroseksüelliğin nedenlerinden biri budur. Bazı yaklaşımlar cinsel kimliği böyle açıklar. Bazı yaklaşımlar genetik, bazı yaklaşımlar öğrenme modelleri ve şemalarla açıklamaya çalışır. Bu açıklamalar neyi ne kadar açıklar tartışılır, ama çok tartışılmayan taraf neden heteroseksüellerin eşcinsellerle uğraştığıdır. Kaygı gerçekten eşcinselliği anlamak mı, yoksa eşcinsellerle uğraşmak mı? Yani merak bilimsel mi yoksa amaç bağcıyı mı dövmek? Her insanın bir gelişim çizgisi var ve gelişim çizgisinde önceki kuşaktan alınanlar, yaşam içinde oluşan ilişki biçimleri, öğrenmeler var. Bugünümüzü, bireysel tarihimiz ve bu çerçevedeki koşullar, tercihler belirliyor. Fakat cinsel kimlik oluşumu, meslek, futbol takımı gibi tercihlerle açıklanabilir bir durum değil. Heteroseksüelliği de eşcinselliği de insanın içsel ve dışsal koşullarının buluşması belirliyor.
Psikiyatri ve psikoloji bu konuya mesafeli durdu, açıklamaya çalıştığı zamanlarda da uzunca bir süre toplumun genelinden çok farklı açılımlar sunamadı. Eşcinsel olma kaygısı yaşayan birçok kişi bundan kurtulma arzusu ile psikiyatri kliniklerine, psikologlara koştu ya da koşturuldu. Ruh sağlığı uzmanları da eşcinselliği tedavi etmeyi denemeye kalktılar. Bu esasında eşcinselliğe ilişkin homofobik bir tutumun sözüm ona klinik bir uzantısıdır. Hâlâ bir kısım ruh sağlığı çalışanı (bu konuda herhangi bir eğitim almadan, anlamadan ve araştırmadan) bu durumu hastalık olarak görüyor, zaman zaman da tedavi girişimlerinde bulunup kişilere "heteroseksüel umut" pazarlıyorlar. Fakat yaklaşık 30 yıldır, en azından resmi olarak, psikiyatri ve psikoloji kitapları eşcinselliği hastalık olarak ele almıyor.

Etiketleme

Eşcinsel kaygı neden yaşanıyor? Eşcinsel birey, eşcinselliğini kabul ettiğinde, bunu yaşadığında farklı olacak ve etiketlenecek, dışlanacak. Kaygıyı besleyense toplumun ta kendisi. Kaygı karşılıklı. Toplum eşcinsel karşısında kaygılı, eşcinselliğini hissetmeye başladığından beri birey zaten kaygılı. Hiçbir heteroseksüel, ergenlik zamanı karşı cinse ilgi duymasını sorgulamaz. Zaten toplumsal kabul de bu yöndedir. Ancak eşcinsel duygularını hisseden ergen veya erişkin kendisinin de bilmediği ve toplumsal kabul de görmeyen bu durumla baş başa kaldı. Eşcinsellikle birlikte anılacak iki olgu söz konusu: Birincisi homofobi diğeri ise stigmatizasyon yani etiketleme.

Stigma kelimesi Eski Yunan'a dayanır. Stigma, yani etiketleme terimi kişinin ahlaki düşkünlüğünü ortaya koyan, bedenine kazınan dikkat çekici bir işarete gönderme yapardı. Bu işaret insanın köle, cani veya hain olduğunu gösteren işaretlerdi. Kişinin bedenine kazınır ya da dağlanırdı, ki herkes bu öteki varlıktan kaçınabilsin. Zamanla bu kavram fiziksel bir hastalığın görünür işaretini ifade eden bir şey haline geldi. Günümüzde ise stigma/etiketleme artık bedensel bir işaretten çok kötülüğü, aykırılığı, ötekiliği anlatır. Etiketleme yoluyla, bireyi normal insanlardan farklı kılan bir özellik, katkı ya da bozukluk olarak görülen şey somutlanır. Etiketleme, kişiler arası ilişkilerde iki şekilde yaşanır: Ayrımcılık ya da kabul edilmezlik. Önyargılar, nesnelere karşı olumsuz görüş ve tutumlar bireyler tarafından içselleştirilip kişisel bir tercih olarak kabul edilirler. Ortaya konulan sosyal mesafede kendilerini açığa vururlar. Farklı olanı etiketleyip, uzakta tutarsanız, kendi içinizde sizi rahatsız edebilecek bir kaygıyı da dışarıya yansıtmış olursunuz. Yani eşcinsellikle ilgili etiketlemeler kişilerdeki homofobik kaygıyı azaltır. Böylece kötü dediğiniz homoluk dışarıya, iyi dediğiniz heterolukla beraber homofobinin fobisi size kalır.
Neye iyi, neye kötü dediğimizi ne belirler? Bunları kültür, toplum, anne-baba kuralları gibi insanın hem bilincine hem bilinçdışına yerleşen birçok durumla açıklayabiliriz. Fakat doğruluğu yine görecelidir.

Neden uğraşılır?

Eşcinsellik psikiyatrik, psikolojik, hastalık kavramlarıyla açıklanabilir bir durum değil. Eşcinsel, heteroseksüel ya da aseksüel; insanı psikoseksüel gelişim çizgisinde, psikososyal bir çerçevede ele almak gerekir. Hasta heteroseksüeller olabileceği gibi hasta eşcinseller de olabilir. İnsanların psikolojik sorunları eşcinsel ya da heteroseksüel oluşundan kaynaklanmaz. Cinsel kimlikle ilgili birçok kaygı, birçok psikolojik soruna yol açabilir elbette. Ama sağlıklı birey tanımı sadece cinsel kimlik tanımından geçmez. Asıl önemli ve sorun yaratan nokta eşcinsellerle uğraşılması. Benim için, normal diyenin de, sapıklıktır diyenin de eşcinsellikle derdi bitmiyor. Neden ben aldığım gazetelerdeki eşcinsel ve heteroseksüel oranını bileyim ki? Gazete okuyucusu neden böyle bir ihtiyaç duyar? Bununla bu kadar ilişkili olmak düşündürücü. Bu noktada etiketleme ve homofobi duruyor. Kim olduğunuzu bilelim, ona göre mesafemizi alalım. Bunu merak eden kişi dolaylı olarak heteroseksüel olduğunu da ifade etmiş oluyor böylece.
Eşcinsellik 3. cins olmak mı? 3. cins ne demek? 1. cins erkek, 2. cins kadın, 3. cins eşcinseller? Ataerkilliğe yakışır bir sıralama. Bir tür üstünlük sıralaması gibi duruyor. Liberal giysili, sonuna kadar ataerkil bir etiketleme biçimi. Oysa ki kadın ve erkek var. 3. cins tanımı dışlamanın ve aşağılamanın ta kendisi. Sürekli eleştirilen bir söylem vardır. Gazeteci-yazar, kadın gazeteci-yazardan sonra köşe yazarı, kadın köşe yazarı, eşcinsel köşe yazarı. Ciddiye alınacaklar, bazen ciddiye alınacaklar ve yaftalanacaklar. Tabii bunların içinde de binlerce etiket olacaktır.

Özet olarak söylemek istediğim şey, eşcinsellikle ilgili derdi olmayan insan, kim eşcinsel parmak kaldırsın demez. Birey olarak bunu içselleştirmiş eşcinsel kişi de adını söyledikten sonra benim adım Ayşe, Ali ben eşcinselim demez. Cinsel kimliğinden dolayı baskıya ve şiddete uğrayıp sesini yükseltmekten bahsetmiyorum burada. Fakat, eşcinsellik benim için sorun değil, ben 3. bir cinsin varlığına inanıyorum demek dışlamayı, kabul edilmezliği simgeliyor.

Okuyucunun okuduğu yazarın cinselliğine dair bilgi sahibi olması iddiası epeyce komik. Bu ülkede insanlar bilmesi gereken her şeyi öğrendi, şimdi köşe yazarlarının cinselliklerine sıra geldi. Her türlü politik ve bürokratik yolsuzluğun olduğu bizim gibi ülkelerde bunlar eski numaralar olarak da düşünülebilir. Ekonomik sıkıntılar, siyasi krizlerin iyice arttığı bugünlerde gazete okuyucularının derdi midir köşe yazarlarının eşcinselliği? Yoksa suni gündemler dizisinin bir bölümü mü? Beslenmesi gereken daha önemli meraklar varken, kim kiminle nerede ne yapmışlardan oluşan televolelerden sonra iş eşcinsel-heteroseksüel köşe yazarlarına mı geldi? Tüm bunlar tehlikeli ve rahatsız edici. Erkek egemen medya dünyasında cesaretin ve özgür olduğunun göstergesi, cinsel kimlik beyanında bulunmak değil. Bireylerin sınırlarına tecavüz eden, insan hak ve özgürlüklerini sözde özgürlükçü görünen bir anlayışla yok etmeye çalışan bir anlayış bu. Çünkü ataerkil ideolojinin kadınlık ve erkeklik tanımları var. Toplumsal rolleri var. Bu tanımın ve rollerin dışında kalanlar her yerin dışında bırakılmaya çalışılır. Ataerkil düzenin cadı avı seferleri bitmez.


* Psikolog, Lape Hast.


Kaynak: Radikal İki, 23 Temmuz 2006


Etiketler:
İstihdam