12/09/2024 | Yazar: Nalin Öztekin
Eskişehir’deki “LGBT suçtur” yazılamalarını yargıya taşıyan Av. Hasan Çayır, KaosGL.org'a konuştu: “Toplumun her kesimine olduğu gibi, LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemleri de TCK kapsamında bir suç.”
Eskişehir’in farklı mahallelerindeki elektrik panolarına “LGBT suçtur” ifadeleri yazılıyor. 30 Haziran’dan beri Eskişehir’in farklı mahallelerinde bulunan elektrik panoları üzerine yazılan “LGBT suçtur” şeklindeki nefret söylemi, şehirdeki LGBTİ+ hak savunucularını harekete geçirdi.
Son dönemde artarak daha görünür hale gelen yazılamaların kim tarafından organize edildiği ise belirsiz. Kentin farklı noktalarında görünür hale gelen nefret söylemi için neden elektrik panolarının seçildiği merak konusu olurken, elektrik hizmetinden sorumlu olan Osmangazi Elektrik Perakende Satış A.Ş konuya ilişkin bir açıklama yapmadı.
Konuyu yargıya taşıyan Avukat Hasan Çayır, yazılamaların yapıldığı panoları tespit ettikten sonra görselleriyle birlikte Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu. Yazılamaların LGBTİ+’ları hedef aldığını belirten Av. Çayır, “Failler tespit edilerek Türk Ceza Kanunun 216/1 maddesi gereğince halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme suçundan soruşturulmalı ve yargılanarak cezalandırılmalılar” dedi.
“Mevcut kanunların uygulanması halinde bu yazılamaların bir nefret söylemi olduğunun kabulü gerekmektedir”
Çayır, söz konusu yazılamaların ifade özgürlüğü kapsamına girmeceğini belirterek KaosGL.org'a şu açıklamayı yaptı:
“LGBTİ+ olmak bir kişinin cinsel yönelimi ve cinsiyet kimliği ile alakalı bir durum. Yapılan yazılamalar ile ikili cinsiyet sisteminin bize sunduğu modeller dışında kalan cinsel yönelimlere ve cinsiyet kimliklerine bir suçluluk atfederek hedef gösteriliyor. LGBTİ+’lar açısından hukukumuzda aleyhe bir düzenleme olmamakla beraber, mevcut kanunların uygulanması halinde bu yazılamaların bir nefret söylemi olduğunun kabulü gerekmektedir. Her zaman söylediğimiz gibi, LGBTİ+’lar bu ülkenin eşit yurttaşları. Dolayısıyla toplumun her kesimine olduğu gibi, LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemleri de TCK kapsamında bir suç.”
“Bunun nedeni siyasal iktidarın cezasızlık politikası”
Geçtiğimiz yıllarda Eskişehir’de nefret söylemleri içeren kitapçıkların kamusal alanda dağıtılmaya çalışıldığını da hatırlatan Av. Çayır, “Yapılan eylemler de göz önünde bulundurulduğunda durumun sistematik bir hal aldığı görülüyor. Bunun en büyük nedeni ise siyasal iktidarın LGBTİ+lar söz konusu olunca faillere yönelik cezasızlık politikası yürütüyor olmaları. Bu yaşanan olayı hükümetin LGBTİ+lara yönelik yürüttüğü ayrımcı politikaların bir sonucu olarak görüyorum” ifadeleriyle durumun münferit olmadığına da dikkat çekti.
“Yerel yönetim, umarsızlığa boğulmakla meşgul”
Kentte yaşayan LGBTİ+ aktivisti Mati Solak ise nefret söyleminin kamusal alanda bu denli yer buluyor olmasını şu sözlerle değerlendirdi:
“Birincisi evet pek çoğumuz yaşanan durum karşısında yaşam hakkımız adına korku ve endişe duyuyoruz. İkincisi, seçim döneminde bize eşit, adil ve özgür bir kent hayatı hakkında söz veren, adli yıl açılış töreninde Adalet Sarayı önünde boy boy poz veren hukukçuların ve belediye başkanlarının, yazılamalar karşısında siyasi kimliklerinin ötesinde bir hukukçu olarak insan haklarını hiçe sayan tutum ve davranışlar gerçekleştirmesi duruma en büyük etkendir. Koltuğun verdiği güç halüsinasyonuna kapıldıklarını düşünüyoruz malum bizde çok yaygın. Onur haftasında sosyal medya üzerinden konuyu gündemimize taşıdığımızda bir kaç LGBTİ+ friendly arkadaşımız dışında kimse bu yazılamalar sonucunda gerçekleşecek şiddeti bu kadar ciddiye almadı. X üzerinden tüm postlarda belediye başkanları etiketlenmesine rağmen hiç biri üstelik en önemlisi bunlardan bir tanesi hem bir kadın hemde hukukçu olan Büyükşehir belediye başkanı Ayşe Ünlüce sessizliğin içerisine kendini gömerek, vermiş olduğu sözleri hiçe saydı. Anlayacağınız yerel yönetim umarsızlığa boğulmakla meşgul.”
“Yazılamalar sürecin küçük bir yansıması”
Kentteki değişimin 2015 yılından itibaren kendini hissettirdiğine ve iktidarın LGBTİ+ karşı politikalarından bağımsız olmadığına dikkat çeken Solak, önlem alınması gerektiğini belirtti:
“Kentte yaşayan LGBTİ+lar ve feministler 20 yıl öncesinden bu manzarayı görmüş buna dair kent muhalefetini ve yerel halkı yaşanacak dikta değişime karşı uyarmasına ve mücadeleye çağırmasına rağmen herhangi bir karşılık bulamadı. Yavaş ve sinsice ilerleyen nefret kentin damarlarına yayılmış durumda. Yapılan yazılamalar belirttiğim sürecin çok küçük bir yansıması sadece. Dahasının olacağını düşünüyorum.”
*Bu haber, Avrupa Birliği’nin maddi desteği ile hazırlanmıştır. İçerik tamamıyla KaosGL.org’un sorumluluğu altındadır ve Avrupa Birliği’nin görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.
Etiketler: insan hakları, nefret suçları, kent hakkı, siyaset, dava, özel haber, beda