20/11/2019 | Yazar: Gözde Demirbilek
Polise rağmen: İzmir’de Baro’nun çağrıcı olduğu Nefret Suçu Mağduru Transları Anma yürüyüşü gerçekleşti.
![“Fail; egemenin körüklediği, yaratılmaya çalışılan transfobidir” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı](img/galeri/haberler/fail-egemenin-korukledigi-yaratilmaya-calisilan-transfobidir.jpg)
İzmir Barosu, 18 Kasım’da Hande Buse Şeker’i katleden polis memurunun yargılandığı davanın üçüncü duruşmasından sonra Nefret Suçu Mağduru Transları Anma yürüyüşü için çağrı yapmıştı. Türkan Saylan Kültür Merkezi önüne yapılan çağrı saatinden yarım saat önce çevik kuvvet ara sokakları kapattı. Baro Başkanı Av. Özkan Yücel ve Yönetim Kurulu üyeleriyle görüşmeler sonucunda basın açıklamasının ardından yürüyüş başladı.
Polis, yürüyüş başladıktan yaklaşık iki dakika sonra “slogansız, dövizsiz, bayraksız” bir yürüyüş olmasını dayatarak LGBTİ+’ları durdurdu.
“4 kişi yan yana yürümeyecek, dövizler ve bayraklar havaya kaldırılmayacak yoksa saldırırız” anonsundan sonra LGBTİ+’lar dövizleri ve bayrakları kucaklarında taşıyarak Baro’nun önüne yürüdü.
“Senin eline yakışmamış, ver bana” diyerek yürüyüş katılımcılarından birinin üzerinde “Onur Yürüyüşü Haktır” yazan dövizini alarak bir süre taşıdı.
Yürüyüş esnasında Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde yürüyüşte
olmayan kişilere Baro’nun hazırladığı “Kabahatler Kanunu’nun Hukuka Aykırı
Uygulanmasına Karşı Yurttaşlar için Bilgilendirme Broşürü” dağıtıldı.
“Translar; toplumun, yaşamın, devletin özneleridir”
Av. Yesra Uyanıkoğlu’nun okuduğu basın açıklamasının tam
metni şöyle:
“Bugün tüm dünyada ezilenlerin, ötekilerin birlik ve
mücadele günü. 21 yıl önce, siyahi trans kadın Rita Hester 1998 Kasım ayında,
Amerika'nın Boston kentinde kendi evinde göğsüne aldığı 21 bıçak darbesiyle
canice katledildi. Rita Hester’in cinayeti sembol haline gelerek, her yıl 20
Kasım’da nefret suçu transları anma günü etkinlikleri tüm dünyada, transfobiye
dur diyebilmek için yapılmaktadır.”
“Dünyanın her yerinde ve Türkiye'de translar nefret
cinayetleri sonucu yaşamlarını yitirmektedir. Avrupa trans ağı Transgender
Europe'in (TGEU) 2015 yılı raporuna göre Türkiye, trans cinayetlerinde
Avrupa'da birinci, dünyada ise dokuzuncu sırada yer almaktadır. Ölenlerin çoğu,
hayatlarını sürdürebilmek için çalıştıkları sokaklarda ya da yaşadıkları
evlerde vahşice katledilmektedir.”
“Transfobi, doğduğu bedendeki cinsiyete ait hissetmeyen
insanlara karşı beslenen önyargı, korku ve nefrettir. Devlet din ve aile
üçlemesinde, transfobinin körüklenmesi transları açık şekilde egemen eliyle
nefretin öznesi haline getirmekte, cezasızlık politikaları egemence
işletilmektedir. Bireyler devlet daireleri, hastaneler, özel kurumlar, okul,
restoranlar, akla gelen birçok yerde cinsiyet kimliklerinden kaynaklı
ayrımcılığa maruz kalmakta, ayrımcılıkla mücadele edebilmeleri için kendilerine
koruma sağlayacak yasal düzenlemeler bulunmamaktadır. Var olan yasal
düzenlemeler, çoğunlukla aleyhlerine işletilmekte, söz konusu trans özneler
olduğunda, birçok evrensel hukuk ilkeleri görmezden gelinmektedir.”
“Anayasanın eşitlik maddesi olan 10. Maddede cinsiyet
kimliği ve cinsel yönelimin düzenlenmesi ihtiyacının ısrarla görmezden
gelinmesi, herkesin eşit ama bazılarının biraz daha eşit olduğu bir
demokrasinin varlığının kanıtıdır. Devlet eliyle eşitsizliğin körüklenmesi,
demokratik hukuk devletlerinde düşünelemez. AB'ye uyum normları çerçevesinde
hazırlanan ve 2014'te son şeklini alan TCK' nin 122. maddesi, kanuna
eklendikten sonra nefret suçu cezalandırılacak haberleriyle sunulsa da aradan
geçen bunca seneye rağmen, maddenin neredeyse işlenemez bir suç tanımladığını,
verilen cezalarda da neredeyse hiç mahkûmiyet kararına hükmedilmediği
ortadadır.”
“Türkiye'de nefret söylemi ve nefret suçu, Türkiye'nin üyesi
ya da katılımcısı olduğu Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, Avrupa Güvenlik
ve İşbirliği Teşkilatı kriterlerini ve tavsiyelerini karşılamaktan uzaktır.
Nefretin söyleminin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi düşünülemez.
Nefret söylemini ifade özgürlüğü hakkının korumasına dahil eden her fikir, tüm
özgürlüklerin içeriklerini yok eder. Var olan hakların egemen kitlelerin
baskısıyla kötüye kullanılması, kitlelerin kışkırtılarak dezavantajlı grupların
suçun mağduru haline gelmesine neden olmaktadır.”
“Karakola 1 dakika mesafede öldürülen Esra Ateş, cesedi
ormanlık alanda yanmış halde bulunan Hande Kader, yaşadığı baskıya dayanamayan
ve İstanbul Boğaziçi köprüsünden atlayan Eylül Cansın, polis tarafından
katledilen Hande Buse Şeker ve daha niceleri...”
“Öldürülen ya da baskılara dayanamayıp intihar eden her
transın faili, translara yöneltilen, çoğu zaman medyanın ve egemenin
körüklediği, yaratılmaya çalışılan transfobidir. Bugün nefret cinayetlerine
sessiz kalmak, farklıları aşağılamak ya da buna uygun zeminleri hazırlamak
yarın tüm farklılıkların yok edilmesine, ötekilerin sistematik biçimde
katledilmesine onay vermektir. Translar hasta ya da sapkın değildir. Cinsiyet
kimlikleriyle yaşamın, toplumun, devletin özneleridirler.”
“İzmir Barosu LGBTİ+ hakları komisyonu olarak, tüm
avukatları ve tüm yargı mensuplarını, insan haklarının ütopyalarda kalmaması
için farkındalığa; ayrımcılık, ötekileştirme ve nefretin cezasız kalmaması için
çalışma yapmaya davet ediyoruz. İrem Okan'ın annesi Melek Okan'ın şu
sözleriyle, basın açıklamamızı sonlandırıyoruz; ‘Koskoca dünyaya benim çocuğumu
sığdıramadınız!’”
Etiketler: insan hakları