26/12/2013 | Yazar: Kaos GL
Fatih Üniversitesi’nde ders veren Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Kalaycı ve Prof. Neşe Özgen’in görevlerine dönem ortasında hiçbir gerekçe gösterilmeksizin son verildi.

Fatih Üniversitesi’nde ders veren Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Kalaycı ve Prof. Neşe Özgen’in görevlerine dönem ortasında hiçbir gerekçe gösterilmeksizin son verildi.
Fatih Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğrencileri ile Üniversite Dayanışma Platformu Eşgüdüm Kurulu üyeleri iki öğretim görevlisinin işine son verilmesi üzerine 27 Aralık Cuma günü, İstanbul Tabip Odası’nda basın açıklaması yapacak.
“Sosyoloji okumak, Sosyoloji çalışmak ve Sosyoloji yapmak istiyoruz işte!” diyen öğrenciler “bu haksızlığa sessiz kalmamak” için Fatih Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğrencilerini anlamak isteyenleri açıklamaya bekliyor.
Üniversite Dayanışma Platformu Eşgüdüm Kurulu ise “Üniversitelerin şirketleştirilmesine, eğitim emekçilerinin güvencesizleştirilmesine karşı” dayanışmaya çağırdı. Yapılan çağrıda “Vakıf-kamu ayrımı yapmadan yoğunlaşan baskılar, üniversitelerde “eğitim ve öğretimin taşeronlaştırılması süreci”nin sonuçlarından sadece biri” denildi.
27 Aralık Cuma günü saat 16.00’da, İstanbul Tabip Odası’nda yapılacak basın açıklaması öncesi Üniversite Dayanışma Platformu Eşgüdüm Kurulu tarafından yapılan çağrı şöyle:
“Yakın dönemde hukuki mücadeleleri birleştirilmiş olan Bilgi, Maltepe, Doğuş, Okan, Bahçeşehir ve Yeditepe tenkisatlarından sonra hukuksuz ve buyurgan işten çıkarmalar devam etti. Doğuş Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nün kâr amaçlı bir şirket gibi çalıştırılmasına karşı çıkan Prof. Dr. Serdar Değirmencioğlu işten çıkarıldı. Fatih Üniversitesi’nde ise son bir senede bilimsel yetkinliğin artması için çaba gösteren Prof. Dr. Manuel Knoll, Prof. Dr. Philipp Amour, Yrd. Doç. Dr. Rainer Brömer, Dr. Nil Mutluer ve son olarak da Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Kalaycı ve Prof. Dr. H. Neşe Özgen’in işten çıkarılmasında nitelikli akademik eğitimi itibarsızlaştırarak yok etmeye yönelik şiddetin izleri var. Sadece özgür düşünceden değil, bunun gerekleri olan akademiyi ve kaliteli eğitimi savunmaktan yana olan birçok öğretim üyesi, üniversitelerin yönetimleri tarafından birer safra olarak atılıyor, kalanlar da sindirilerek kâr odaklı ve düşük nitelikli eğitimin yolu açılıyor.
Vakıf Üniversiteleri olarak adlandırılan ve çoğu birkaç apartman katıyla gösterişli birer web sayfasından ibaret olan onlarca özel şirket, İş ve İdare Hukuku’nun sağladığı haklar çerçevesinden uzak keyfi kadro ve özlük politikalarıyla idare ediliyor. Taşeron sistemin en yırtıcı biçimleri üniversite adı altında yürütülüyor, sözleşmesiz veya hukuksuz çalışma baskısı uygulanıyor. Araştırma görevlisi kadroları “lisans üstü burslu öğrenci” ismi altında kaçak veya sigortasız çalıştırılan öğrencilerle telafi ediliyor. Mütevelli Heyetlerinin çıkarı olan şirketler bizzat destekleniyor. Öğretim üyeleri, iktidarda olan her kimse onun adına propaganda yapmaya, siyaset ve inanç zeminli gösterilere zorlanıyor. Diğer taraftan, akademik dereceleri dahi olmayan, ama iktidarlarla siyasi yandaşlık kurmakta yararlanılacak kişiler akademik kadrolara alınıyor ve egemenlerle ilişki kurma adına akademik unvanlar ulufe gibi dağıtılıyor. Öğretim üyeleri sadece “ders verici”ye indirgeniyor. Öğrenciler, öğrenim ücretlerine ilaveten fahiş miktarlara ulaşan servis, yemek vb. ücretlerle acımasızca soyuluyor. Mezunlar, patron fabrikalarında ücretsiz stajyer olarak çalıştırılıyor.
Bu üniversitelerin içerisinde; hem çalıştırılırken hem de işten çıkarılırken hakların nasıl ihlal edildiğine ve ahlaki sorunlar yaşandığına dair bilgilerini derslerinde öğrencilerine aktaran hukukçular, sosyologlar, psikologlar, tarihçiler, siyaset bilimciler, temel bilimciler, felsefeciler bulunuyor. Mesleğinin itibarını korumak, eğitimin kalitesini yükseltmek için çabalayan bunca nitelikli öğretim üyesinin bugün üniversite dışı bırakılmasının nedeni, tamamen çıkar ve kâr odaklı bir üniversite işletmesine dayanan sistemin saldırılarından kaynaklanıyor. En büyük zararıysa üniversite olduğunu sandıkları bu ticari kurumların diplomalı işsizleri olacak öğrenciler görüyor.”
“Yakın dönemde hukuki mücadeleleri birleştirilmiş olan Bilgi, Maltepe, Doğuş, Okan, Bahçeşehir ve Yeditepe tenkisatlarından sonra hukuksuz ve buyurgan işten çıkarmalar devam etti. Doğuş Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nün kâr amaçlı bir şirket gibi çalıştırılmasına karşı çıkan Prof. Dr. Serdar Değirmencioğlu işten çıkarıldı. Fatih Üniversitesi’nde ise son bir senede bilimsel yetkinliğin artması için çaba gösteren Prof. Dr. Manuel Knoll, Prof. Dr. Philipp Amour, Yrd. Doç. Dr. Rainer Brömer, Dr. Nil Mutluer ve son olarak da Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Kalaycı ve Prof. Dr. H. Neşe Özgen’in işten çıkarılmasında nitelikli akademik eğitimi itibarsızlaştırarak yok etmeye yönelik şiddetin izleri var. Sadece özgür düşünceden değil, bunun gerekleri olan akademiyi ve kaliteli eğitimi savunmaktan yana olan birçok öğretim üyesi, üniversitelerin yönetimleri tarafından birer safra olarak atılıyor, kalanlar da sindirilerek kâr odaklı ve düşük nitelikli eğitimin yolu açılıyor.
Vakıf Üniversiteleri olarak adlandırılan ve çoğu birkaç apartman katıyla gösterişli birer web sayfasından ibaret olan onlarca özel şirket, İş ve İdare Hukuku’nun sağladığı haklar çerçevesinden uzak keyfi kadro ve özlük politikalarıyla idare ediliyor. Taşeron sistemin en yırtıcı biçimleri üniversite adı altında yürütülüyor, sözleşmesiz veya hukuksuz çalışma baskısı uygulanıyor. Araştırma görevlisi kadroları “lisans üstü burslu öğrenci” ismi altında kaçak veya sigortasız çalıştırılan öğrencilerle telafi ediliyor. Mütevelli Heyetlerinin çıkarı olan şirketler bizzat destekleniyor. Öğretim üyeleri, iktidarda olan her kimse onun adına propaganda yapmaya, siyaset ve inanç zeminli gösterilere zorlanıyor. Diğer taraftan, akademik dereceleri dahi olmayan, ama iktidarlarla siyasi yandaşlık kurmakta yararlanılacak kişiler akademik kadrolara alınıyor ve egemenlerle ilişki kurma adına akademik unvanlar ulufe gibi dağıtılıyor. Öğretim üyeleri sadece “ders verici”ye indirgeniyor. Öğrenciler, öğrenim ücretlerine ilaveten fahiş miktarlara ulaşan servis, yemek vb. ücretlerle acımasızca soyuluyor. Mezunlar, patron fabrikalarında ücretsiz stajyer olarak çalıştırılıyor.
Bu üniversitelerin içerisinde; hem çalıştırılırken hem de işten çıkarılırken hakların nasıl ihlal edildiğine ve ahlaki sorunlar yaşandığına dair bilgilerini derslerinde öğrencilerine aktaran hukukçular, sosyologlar, psikologlar, tarihçiler, siyaset bilimciler, temel bilimciler, felsefeciler bulunuyor. Mesleğinin itibarını korumak, eğitimin kalitesini yükseltmek için çabalayan bunca nitelikli öğretim üyesinin bugün üniversite dışı bırakılmasının nedeni, tamamen çıkar ve kâr odaklı bir üniversite işletmesine dayanan sistemin saldırılarından kaynaklanıyor. En büyük zararıysa üniversite olduğunu sandıkları bu ticari kurumların diplomalı işsizleri olacak öğrenciler görüyor.”
Etiketler: insan hakları, eğitim