29/06/2006 | Yazar: Kaos GL

Fazla ağabey ‘gey’ yapar mı? Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

NTVMSNBC, ABD’li araştırmacıların ‘Üst üste erkek doğuran annenin bünyesinin, son erkek cenine tepki vermesi, onu eşcinsel yapar’ iddiasını sordu. ‘Vücudun cenine tepki vermesi eşcinsel yapmaz öldürür’ diyen uzmanlar, tezi ‘kısmen’ doğru buldu.

KAOS GL

Tülay Sağlam

ABD’li bilim adamlarının 944 homoseksüel ve heteroseksüel erkek üzerinde yaptığı bir araştırma eşcinselliğin ana rahminde belirlendiğini kanıtladı.

Araştırmacılar, ilginç bir tezi daha ortaya attı: Kendinden büyük erkek kardeşi çok olan erkeklerin eşcinsel olma ihtimali yüksek... Çok erkek çocuk sahibi olan annenin, rahmine düşen yeni erkek cenine bağışıklık sistemiyle bünyesel tepki verdiği belirtildi. Fakat annenin cenine nasıl bir tepki verdiği ve doğacak bebeğin nasıl eşcinsel olduğu kanıtlanamadı. Kadın hastalıkları uzmanları, cinsel psikiyatrlar ve ürologlar, eşcinselliğin ana rahminde belirlendiğini akla yatkın bulsa da, çok ağabeyi olan son kardeşin eşcinsel eğilimleri olabileceği tezinin kanıtlanması için daha çok araştırma ve zaman gerektiğini belirtti. ‘Eşcinsellik çok faktörlü bir durumdur’ diyen uzmanların görüşleri şöyle:

*‘Hormanal Etkiler Rol Oynar’

Opr. Haluk Kulaksızoğlu - Üroloji Uzmanı

Eşcinsellikte genetik faktör olduğu kesin, ancak bu genetik faktörü oluşturan zemin tam olarak bilinmiyor. Burada bağışıklık sisteminden çok hormonal etkilerin rol oynaması daha mantıklı, çünkü bebek anne karnına düştükten sonra kromozomlar cinsiyeti belirlese bile bir ay gibi bir süre cinsiyetsizdir. Bundan sonra gelişimsel olarak farklılaşmalar ortaya çıkıyor. Bu nedenle hormonların anne kanındaki gelişim üzerindeki etkisini biliyoruz. Ancak eşcinsellikte çok farklı faktörler vardır. Bu nedenle bu tip bir araştırma için bir şey söylemek için çok erken. Tek çocuklu ailelerin de eşcinsel çocuğu olabiliyor ya da ağabeylerden birinin eşcinsel olup diğerlerinin olmadığı da görülebiliyor. O zaman bu araştırmanın sonucuna biraz tereddütle beklemek lazım.

*‘Anne, Erkek Cenine Yabancılaşırsa Bebek Yaşamaz’

Prof. Dr. Hasan Serdaroğlu - Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı

Böyle bir şey söz konusu olamaz, üst üste erkek doğumu yapmış annenin rahmi sonraki gebelik döneminde erkek cenini yabancı bir cisim olarak görse bile ona reaksiyon vermez. Erkek cenini yabancı olarak algılayıp ona reaksiyon verirse zaten çocuk ölür. Bunun çocuğun cinsel kimliğiyle bir alakasının olması mümkün değildir, ben bu görüşe katılmıyorum. Bence bu durum tıbbi açıdan olası değil.

*‘Anne Karnında Birtakım Uyarılar Olabilir’

Prof. Dr. Faruk Buyru - Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı

O zaman ilk çocukların eşcinsel olmasını nasıl açıklarız? Tabii ki anne karnındayken birtakım uyarılar etkili olabilir ama eşcinsellikte doğumdan sonraki etkenler de etkili olabilir.

Bunu tamamen hormonlara ve bağışıklık sisteminden gelen uyarılara bağlamak bence doğru değil çünkü eşcinsellik çok faktörlü bir olaydır. Bu araştırmada sözü edilen şeylerin etkisi olabilir ancak tek etken o değildir.

*‘Eşcinselliğe Yol Açan Çok Faktör Var’

Doç. Dr. Cem İncesu – Psikiyatr

Eşcinselliğin kökenleriyle ilgili tartışmalar sürüyor, bu araştırma kesin bilgi anlamına gelmez, tıpta aynı konuda çok sayıda araştırmanın bir kanaat oluşturması gerekir ki bir bilgi haline gelsin. O yüzden bu araştırma bir ilk ama böyle araştırmalar devam ederse bu veri kabul edilebilir. Eşcinsellik hakkında 20. yüzyıl boyunca anne ve babanın tavırlarının ve yetiştirilme tarzının etkili olduğu yönünde bir kanaat vardı. Ancak son 20 yıldaki çalışmalar bize gösteriyor ki eşcinsellik muhtemelen yetiştirme koşullarından daha çok doğuştan, biyolojik belki de genetik temelleri olan bir durum gibi duruyor. Bu tür araştırmalar son yıllarda çok yapılıyor. Bu son araştırma bunlara bir ek olarak kaydedilebilir. Eşcinsellikte psikolojinin de etkisi olabilir, ancak toplumun, kültürün ve çevre faktörlerinin etkisini de unutmamak gerekir, yani bu multifaktöriyel bir durumdur.

*‘Genetikçiler Yanlış Yolda’

Dr. Kürşad Kahramanoğlu - Uluslararası Lezbiyen ve Gey Birliği (ILGA) Genel Sekreteri

Eşcinselliğin kaynağının genetik mi yoksa yetiştirilmeye bağlı mı diye araştırılmasına etik açıdan şüpheyle yaklaşıyorum; doğru bulmuyorum. Dinamiti yaratan Nobel bugün nasıl pişmansa, Kaleşnikof ürettiği silahların yarattığı sonuçlardan nasıl memnun değilse, genetik araştırmalar da pişmanlık doğuran sonuçlara yol açabilir.

Genetik bilimi sipariş çocuklar yaratmaya doğru gidiyor. Hangi aile çocuğunun gey olmasını ister? Bu gidiş çocuğunun heteroseksüel, mavi gözlü, kıvırcık saçlı vs. olmasını isteyen anne babaların taleplerini yerine getirmeye doğru bir gidiş.
Bu tür araştırmaların sonucunda ne olacak? Eşcinselliğin genetik faktörlere bağlı olduğu mu ortaya çıkacak? Ya da sosyal-kültürel faktörlere bağlı olduğu mu?.. Ya da diyelim yüzde 20 genetik, yüzde 80 sosyal faktörlere bağlı olduğu ortaya çıktı... Bu neyi değiştirecek? Sosyal hiyerarşide bunların nasıl ele alınacağı önemli esas. Diyelim ki, zengin ailede yetişen, daha açık görüşlü bir çevreye sahip olan bir eşcinselin yaşam tarzına daha makul mü yaklaşılacak? Doğuda yaşayan kısıtlı olanaklara sahip eşcinsel gençlerin töre cinayetlerine kurban gitmesi doğal mı karşılanacak? Eşcinselliğe ‘tedavi edilebilir’ bir hastalık olarak yaklaşan, kökenini ‘düzeltmeye’ yönelik araştıran her tür çalışmaya karşıyız. Zira eşcinsellik, politik platformda, bir insan hakları meselesidir.


Kaynak: NTV, 29 Haziran 2006


Etiketler: insan hakları, sağlık
nefret