14/05/2017 | Yazar: Kaos GL

Homofobi Karşıtı Buluşma’nın ikinci günü, feminist akademisyenler ihraç süreçlerinde yaşadıklarını ve nerede nasıl tavır alacaklarını tartıştılar.

Feminist akademisyenler KHK’ların ardını anlattı Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Homofobi Karşıtı Buluşma’nın ikinci günü, feminist akademisyenler ihraç süreçlerinde yaşadıklarını ve nerede nasıl tavır alacaklarını tartıştılar.

Kaos GL Derneğinin “Emeğin Queer Politikası” başlığıyla bu yıl on ikincisini düzenlediği Homofobi Karşıtı Buluşma’nın ikinci günü KHK’lar ile ihraç edilen feminist akademisyenler ve akademisyenlerin okuldan ihracıyla eğitim hakları kesintiye uğrayan öğrenciler bir araya geldi.

On sekiz üniversiteden akademisyen ve öğrencilerin katılacağı oturum, Melek Göregenli’nin konuşmasıyla açıldı.

Melek Göregenli forumun açılış konuşmasında “Eşcinsellerin kurtuluşu heteroseksüelleri de özgürleştirecektir” sloganıyla ortaya çıkarken hiçbir zaman sadece kendi çevresini oluşturmadı. Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği eksenini toplumsal cinsiyetle eş güdümlü götürdü. Toplumsal hareketlerle ve feminist hareketle sürekli temas hâlinde oldu” dedi.

Forumun kolaylaştırıcıları ise Yıldız Teknik Üniversitesinden ihraç edilen Ece Öztan ve Ankara Üniversitesinden ihraç edilen Funda Başaran oldu.

Funda Başaran: “Talep etmeyi bilmediğimi ihraç sürecinde öğrendim”

“Yakıcı bir süreç yaşıyoruz. Ne kadar bekliyor olsak da kolay atlatabildiğimizi söyleyemeyiz. İmzacı akademisyenlere baktığımızda çok büyük bir kadın katılımı olduğunu görüyoruz. Bunun bir anlamı olmalı diye düşünüyorum. Bütün bu hengamenin içinde beraber hareket ediyor olsak da kadın akademisyenler olarak her birimiz ayrı bir süreç yaşadık.”

“İlk başladığımda akademiyi özel sektöre göre daha cinsiyetsiz bir alan görüyordum. Bunun da yanlış olduğunu öğrendim. Akademi hayatım boyunca bir “güçlü kadın” imajı çizdim. Hiç kimseden bir şey talep etmedim. İhraç noktasına geldiğimde talep etmeye ihtiyacım olduğunu ve talep etmeyi hiç bilmediğimi fark etmiş oldum.”

Ece Öztan: “Dirsek teması kurduklarımızla ihraç edildik, tesadüf değil”

“Bu fırtına ortamında sağlıklı köşeler yaratmamız çok önemli. Uzun süredir kadınların akademideki varlığı nicel bir yerden tartışıldı. %47 gibi bir oran çok ciddi bir orandır.”

“Gerek imzacıların, gerek KHK’larla uzaklaştırılan kadınların büyük bir çoğunluğunun toplumsal cinsiyet çalışanlar olması bir tesadüf değil. Ben bugün bu çalışmalara ilgi duymamı sağlayan hocalarımlar ve benimle birlikte ilgi duymaya başlayan öğrencilerimle uzaklaştırıldıysam, bunlar asla tesadüf değil.”

Göregenli, Öztan ve Başaran’ın konuşmalarının ardından sözü farklı şehirlerdeki üniversitelerden ihraç edilen akademisyenler aldı.

Nadide Karkıner: “Daha güçlüyüm!”

Anadolu Üniversitesi’nden KHK ile ihraç edilen Nadide Karkıner, ezilme deneyimlerinin kadınları güçlendirdiğine dair bir savım vardı, kendi hayatımda yaşadığını, üniversiteden ihraçtan sonra kaygı bozukluğu yaşadığın ama yendiğini ve daha güçlü olduğunu belirtti.

İhraçtan sonra, yeniden çalışma hayatına dönmenin de iktidarın baskısı nedeniyle zorlaştığını belirten Karkıner, mizahi bir üslupla konuşmasına son verdi.

Hafize Öztürk: “Özel sektör fırsatçı”

Akdeniz Üniversitesinde 22 Kasım tarihinde KHK’larla ihraç edilen Hafize Öztürk, Karkıner’in bıraktığı yerden ihracın ardından çalışma hayatı deneyimini paylaştı. Kendisinin hekim olarak çalıştığını ve alanının tıbbi etik olduğunu belirten Hafize Öztürk, özel sektörde fırsatçılığın ve emek sömürüsü ile mücadele etmek zorunda kaldığının altını çizdi.

Süreyya Karacabey: “Artık işsizliği iş edindim”

Ankara Üniversitesinden ihraç edilen Süreyya Karacabey, “tuhaf bir şekilde herkes birbirinden ayrıldığına üzülmeye başladı. Bireysel düzlemde bakınca çok trajik, tımarhaneye dönmüş bir ülke” sözleriyle başladığı konuşmasına üniversiteye dönmek istemediğini, hatta artık çalışmak istemediğini ifade etti.

İdealist bir biçimde başladığı bir şeyin çirkin bir şekilde kendisine dönmesi sebebiyle, artık herkese yardım edeceğini ama kurumsal bir anlamda hiçbir yerde çalışmayacağını ekledi. “O kadar da üzülecek bir şey yok. İnsan aç da kalabiliyor. Belki oburluklarımız, fazlalıklarımız; kibirlendiğimiz ve başka dünyayı savunduğumuz zamanda bile bencilliklerimiz katlandırdı hüznümüzü. Devletin karşısında konumlanan kim varsa da yanında olacağım” sözleriyle konuşmasını bitirdi.

Derya Keskin: “Taciz yönergesini çıkaramadık”

Kocaeli Üniversitesinden ihraç edilen Derya Keskin, 8 Mart’ta düzenlenen törenlerde kadınların anneliğinin konuşulduğu etkinliklerin düzenlendiği bir üniversiteden geldiğini ve kadın çalışmalarının bu koşullarda var olmaya çalıştığını ifade ederek başladı konuşmasına.

İhraç edilmeden önce cinsel taciz yönergesi çıkarmaya çalıştıklarını ve üniversite yönetiminin buna fırsat vermediklerini de ekleyen Keskin, “kentle bağımızı sıkı tutmaya çalışıyoruz” diyerek “mücadeleye devam” mesajını verdi.

Ceren Akçabay: “Altı kişi ihraç edildik, üçümüz feminist kadınız”

Marmara Üniversitesinden ihraç edilen Ceren Akçabay. Toplumsal cinsiyet çalışmalarına doktora süreci ve sonrasında yöneldiğini ve ardından hem kendi fakültesinden hem de bölümünden büyük bir baskı gördüğünü belirtti. Cinsiyet araştırmalarının sürekli “radikal” ve “saçma” görüldüğünü ekleyen Akçabay, “biz altı kişi ihraç edildik, gururla söylüyorum bu altı kişinin üçü kadın, üçü de feminist hareketten kadınlar” dedi.

Akçabay, çalışmaya devam etmenin kendisi için çok önemli olduğunu ancak hiçbir şey için geç olmasa da hiçbir şeye en baştan başlamak istemediğini ifade etti. Dayanışma hakkında herkesin itiraf etmesi ve düşünmesi gereken konular olduğunu, kamplaşmaya karşı bir grup feminist kadın olarak kazanımları korumak üzerine makullük gösterdiklerini ve dayanışmanın bu kadar önemli olduğu bir süreçte ötekileştirilmenin kendisini korkuttuğunu belirterek konuşmasına son verdi.                       

Dilek Özhan Koçak: “Büyük bir kötülükle karşı karşıya kaldığımı fark ettim”

Giresun Üniversitesinden hakkında soruşturma açılması arkasından ihraç edilmesi ve sonrasında yaşadıklarını anlattı. Koçak, KHK’dan ihraç edilen herkesin büyük sorunlar yaşadığını, kendilerinin hakkında bu dönemde yürütülen hınç kampanyalarından örnekler verdi.

Sosyal medyada kendisi hakkında paylaşılan linç mesajlarını okuduktan sonra “çok büyük bir kötülükle karşı karşıya olduğumu fark ettim” diyen Koçak, akademiyi idealize ettiğini çalışmaya başladıktan sonra fark ettiğini ifade etti. İnsanların yaşamasını istedikleri için akademiden atıldıklarını ve bu süreçte daha fazla politikleştiklerinin altını çizdi.

Nisan Kuyucu: “Dayanışmaya ihtiyacımız var”

Ankara Üniversitesinden ihraç edildiğinde doktora sürecinde bir araştırma görevlisi olduğunu ve doktor unvanı olmadığı için uluslararası bağlamda burslardan da yararlanmadığını ifade ederek konuşmasına başlayan Nisan Kuyucu, akademisyen olmanın bir statü olduğunu ve bu statünün bir koruma çeperi gibiydi hissettiğini ekledi.

İhraç edilmesinin ardından aileden bağımsızlaşmanın zorlaştığını ifade eden Kuyucu, dayanışmaya ve sosyalleşmeye en çok ihtiyacım olan zamanda olduğunu ekledi.

Esengül Ayyıldız: “Kendimizle ilişkimizi kesen çok kuvvetli bir sistem var”

Çukurova Üniversitesinden ihraç edilen Esengül Ayyıldız, barış imzacılarının kendisinin de fotoğrafı ile birlikte Anadolu Ajans’ına servis edildiğini ifade ederek başladı konuşmasına. Kendimizle ilişkimizi çok kuvvetli bir şekilde koparan bir sistem olduğunu ilk defa bu kadar yoğun olarak KHK’ların ardından hissettiğini ve hayatta kalmak için mücadele etmek zorunda olduğunu anlattı.

Barışı konuşurken, ihraç edilmelerinin ardından karşılaştıkları kendi sorunlarını çözmeye vakit harcamak zorunda kaldıklarına dikkat çekerek, “belki bundan sonra konuşmamız gereken şey, yeniden barışı nasıl konuşabiliriz onu düşünmektir” diyerek konuşmasını bitirdi.

Nevcan Demir: “İhraçlara şaşırmadım”

İhraç sürecinin kendisine hiç garip gelmediğini, imza sürecinden sonra önce soruşturmalar sonra açığa alınma sürecini deneyimlediğini anlatarak konuşmasına başlayan Demir, ihraçtan önce de Kürt olduğu için kendisine sürekli “Sen Kandil’e gitsene, lojistik destek sağlarsın” gibi sözel saldırılara maruz kaldığını ekledi.

Bu ihraca da şaşırmadığını ama gençler olarak daha çaresiz bir yerde durduklarını ve kararsızlıkla boğuştuklarını hissettiğine dikkat çekti. Demir, “Bu süreci kararsızlıkla birlikte ne yapacağımızı bilmeden geçiriyoruz” diyerek sözlerine son verdi.

Özlem Şendeniz: “Politik olarak buna hiç hazır da değildim”

Iğdır Üniversitesi’nde imzanın nereye varacağını düşünmeden bir imza attığını söyleyerek başladığı konuşmasına Özlem Şendeniz, “politik olarak buna hiç hazır da değildim. İmzadan üç gün sonra rektör beni yanına çağırıp “Sen devletin ekmeğini yiyorsun, ne imzası” dedi” diye devam etti.

Şendeniz, akademisyen değil doktora öğrencisi olduğunu, akademiyi doğru dürüst sahiplenemediğini, bundan sonraki sürecin yol gösterici ve kafa açıcı olmasını dilediğini ifade ederek konuşmasını sonlandırdı.

Fotoğraflar: Semih Varol


Etiketler: insan hakları, çalışma hayatı
İstihdam