30/07/2014 | Yazar: Kaos GL

Filistinli queer grubu Al-Qaws’tan Ghaith Hilal, kendilerine sıklıkla yöneltilen sekiz soruyu yanıtlıyor.

Filistinli queer’lerin duymaktan bıktıkları sekiz soru Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Filistinli queer grubu Al-Qaws’tan Ghaith Hilal, kendilerine sıklıkla yöneltilen sekiz soruyu yanıtlıyor.

 

Ramallah’ta “queer’ler buradan geçti” yazılı graffiti

 

Filistin’de bir queer aktivist grubun esas amacının, Al-Qaws’taki bizlerin de olduğu gibi, kendi toplumundaki hiç bitmeyecekmiş gibi görünen cinsel hiyerarşiyi ve cinsiyet düzenini yok etme işi olduğunu düşünebilirsiniz.

 

Öyle de. Ancak öte yandan; derslerimiz ve etkinliklerimiz sırasında aldığımız birbirinin aynısı sorulara ya da medyanın ve uluslararası örgütlerin bizimle ilgili sorguladıklarına bakacak olursak, başka türlü düşünüyor olmanız mümkün.

 

Bütün bunları ilk ve son kez, kesin olarak bitirmek istiyoruz. İnsanları, kendi imtiyazları konusunda eğitmek bizim sorumluluğumuz değil. Ancak bu işten resmi olarak çekildiğimizi duyurmadan önce, en çok aldığımız sekiz soru ve kesin cevapları:

 

1. İsrail Filistinli queer’ler için güvenli bir bölge teşkil etmiyor mu?

 

Tabi ki ediyor: Apartheid duvarının üzerinde sıralanmış, güzel bir poz veren herkesi kabule hazır parlak pembe kapılar var. Aslında İsrail, duvarı Filistinli homofobikleri dışarıda tutmak ve kendisine sığınmak isteyen Filistinli queer’leri korumak için inşa etti.

 

Ama gerçekte: “İsrail” mülteci yaratır, mültecileri korumaz. Hiçbir zaman bir Filistinlinin -zorla yerinden edilmiş, bazen katledilmiş, çoğu zamansa kendini bir suçlama olmaksızın hapiste bulmuş bir ailenin ya da ailelerin soyundan gelen birinin-  kendini, tüm bu vahşeti yaratan devlet olan İsrail tarafından, mucizevî bir şekilde tüm bu olayların hâlâ canlı olan tarihinin ötesine geçerek, sığınma hakkı verilmiş bulduğu görülmemiştir.

 

Bazen insanlar duvarı geçip Tel Aviv’e ulaşmayı başardıklarındaysa, orada bulunmaları “yasadışı” olarak değerlendirilir. Tutuklanmaktan kaçmaya çalışarak, korkunç şartlarda çalışmaya ve yaşamaya başlarlar.

 

2. Bütün Filistinliler homofobik değil mi?

 

Bütün Amerikalılar homofobik mi? Tabi ki değil. Ne yazık ki; Batılıların kafalarında canlandırdıkları, özellikle de lezbiyen, gey, trans ya da queer Filistinli imajı, Filistin toplumundaki çeşitliliği göz ardı etme eğiliminde.

 

Bununla beraber, Filistinliler on yıllardır süregelen bir askerî işgal altında yaşıyorlar. İşgal, her toplumda yaşanan çeşitli baskıları güçlendiriyor.

 

Yine de, biz mücadelemizi homofobi çerçevesine oturtmuyoruz. Bu, küresel kuzeye özgü aktivizmden gelen bir kavram.

 

Homofobiyi, kadınlara ve toplumsal cinsiyet rollerine uymayan insanları baskıya maruz bırakan karmaşık ve baskıcı bir sistemden (ataerkillikten) ayırmamız nasıl mümkün olabilir?

 

3. Baş düşmanınızla, İslam’la nasıl başa çıkıyorsunuz?

 

Ah, demek şimdi de bir baş düşmanımız var. Eğer kendimize bir baş düşman seçecek olsaydık, bu İslam ya da başka bir din değil, işgal olurdu.

 

Pek çok Batı toplumu da dâhil olmak üzere, dünyanın pek çok yerinde dinin daha aşırı hallerinin yeniden güçlendiğini görüyoruz.

 

Biz dini, karşılaştığımız tek istisnai sorun olarak görmüyoruz. Gene de, hangi din olursa olsun, yoğun dini duygular, cinsel farklılıkları ve cinsiyet çeşitliliğini destekleyen insanlar için her zaman engeller çıkarır.

 

Filistin milliyetçiliğinin laikliğe saygısının uzun bir geçmişi var ve bu durum, LGBTQ Filistinlilerin haklarını savunmaya yardımcı olan bazı kültürel değerler sağlıyor.

 

Bunun dışında, din genellikle Filistinli LGBTQ bireylerin hayatlarının önemli bir parçası. Biz bütün toplulukların kimliklerine saygı duyuyoruz ve farklılıklar için alan yaratmaya çalışıyoruz.

 

4. Filistinliler arasında açılanlar var mı?

 

Bu soruyu sorduğunuz için memnun oldum. Queerler için, içlerinde Batı’nın tüm rahatlıklarını barındıran şahane dolaplar inşa eden, harika Filistinli eşcinsel marangozlarımız var- öyle güzel dolaplar ki içlerinden çıkmak istemiyoruz.

 

Bir kez daha söylemek gerekirse, açılmak ya da görünürlük politikaları, oraya özel şartlar dolayısıyla, küresel kuzeydeki bazı LGBT aktivistleri tarafından benimsenmiş bir strateji. Bu stratejiyi, dünyanın geri kalanına oradaki şartları anlamadan dikte etmek ise sömürgeci bir proje.

 

Bunun yerine, bize hangi sosyal değişim stratejilerinin bizim koşullarımıza uyacağını ve ‘açılmak’ kavramının bu şartlarda anlamı olup olmayacağını sorun.

 

5. Neden Al-Qaws’ta hiç İsraillli yok?

 

Sömürgeciliğin kötü insanların başkalarına kötü davranmasıyla ilgisi yoktur (Kötü İsrailliler Filistinlilerin öğle yemeği parasını çalmazlar). Çok ‘iyi’ olmak mucizevî bir şekilde baskı sistemlerini ortadan kaldırmaz.

 

Bizim örgütümüz işgal dolayısıyla dayatılmış sınırlar arasında, Filistin toplumuyla çalışır. LGBTQ İsraillilerin karşılaştıkları problemlerin, Filistinlilerinkiyle hiçbir benzerlikleri yoktur.

 

Farklı kültürleri ve tarihleri olan iki farklı toplumdan bahsediyoruz; şu anda topraklarımızı işgal ediyor olmaları bizi tek bir toplum yapmıyor.

 

Ayrıca, queer olmak, tüm iyi niyetlere rağmen, sömürgeciyle sömürgeleştirilen arasındaki güç dinamiğini ortadan kaldırmıyor.

 

“Küresel, pembe, mutlu, eşcinsel aile” hissine direniyoruz. Sadece Filistinlilere özgü bir örgüt, Filistin toplumunu geliştirmek ve sömürgeden kurtulmak için şart.

 

6. Filistinli eşcinseller hakkında bir film gördüm –Invisible Men (Görünmez Adamlar), Bubble (Baloncuk), Out in The Dark (Karanlıkta Açık)- ve mücadeleniz hakkında pek çok şey öğrendiğimi hissediyorum.

 

İmtiyazlı İsrailli ya da Yahudi film yapımcıları tarafından yapılan, İsraillileri kurtarıcılar ve Filistinlileri kurtarılmaya muhtaç kurbanlar gibi gösteren filmlerden mi bahsediyorsunuz?

 

Bu filmler, Filistinli queer’leri kendi toplumlarından kurtarılmaya ihtiyacı olan kurbanlar gibi göstererek, onların seslerini ellerinden alıyor.

 

Bunlardan başka, bu filmler Arap erkeklerin dengesiz ve tehlikeli olarak yansıtıldığı ırkçı temsillere dayanıyor. İsrail hükümeti tarafından finanse edilen bu filmler, üstlerinde dokunaklı bir ezen/ezilen aşk hikâyesinin parlak cilası bulunan; ancak sadece İsrail hükümetini LGBTQ dostu göstermeye dayalı propagandadan ibaretler.

 

Eğer topluluğumuzun ve mücadelemizin gerçeklerini öğrenmek istiyorsanız, Al-Qaws ya da Palestinian Queers for BDS sitelerinden Filistinli queer’lerin söylemek zorunda olduklarını dinlemeyi deneyin.

 

7. Eşcinsellerin hakları için mücadele etmek, pinkwashing ile mücadele etmekten daha öncelikli değil mi?

 

Kuzeydeki anaakım LGBT grupları bizim, queer’lerin homofobi kurbanı olmak dışında toplumlarıyla hiçbir bağı olmayan, ayrı bir dünyada yaşayan bir topluluk olduğuna inanmamızı bekliyor.

 

Ancak, ayrımcılık, ataerki, kapitalizm ve baskının diğer türleri mevcutken, queer’ler de özgürleşemez. Bu baskıcı güçler arasında bağlantıları hedef almak önemli.

 

Ayrıca, pinkwashing, dünyanın başka yerlerinde yaşayan queer’lerin desteğini kazanmak için kullanılan bir İsrail Markası yaratma kampanyası. Bu sadece Siyonistlerin projelerini queer bireyler için daha çekici hale getirmek için bulundukları bir girişim.

 

Bu, tanıdık ve zehirli sömürgeci fantezinin kendini başka bir şekilde yinelemesi- sömürgeci, sömürgeleştirilenlere onların kendileri için sağlaması mümkün olmayan, önemli ve son derece gerekli bir şey sağlayabilir.

 

Pinkwashing bizim sesimizi, tarihimizi ve temsilimizi, dünyaya İsrail’in bizim için en iyisini bildiğini söyleyerek, silip atıyor. Bu politikayı hedef alarak, kendi temsilimizi, tarihimizi, seslerimiz ve vücutlarımızı geri talep ediyor ve dünyaya ne istediğimizi ve bizi nasıl destekleyebileceklerini anlatıyoruz.

 

8. Neden kendi mücadelenizi anlatmak için  “Batı”dan gelen LBGT ya da queer gibi terimleri kullanıyorsunuz? Bu eleştiriye nasıl cevap verirsiniz?

 

Her ne kadar çoğu zaman parçalanmış, İsrail’in suç ortağı olmuş, naif ve (Batı’da bulunanlar tarafından) Batılılaşmış olarak damgalansak da, aktivistlerimiz kültürel emperyalizm ve Oryantalizm konusunda on yılların yerinde yaşanmış tecrübesine sahipler.

 

Bu, buraya seyahat eden pek çok akademisyen için ham malzeme sağlıyor. Ancak, ayakları yere basmayanların çalışmaları, neredeyse hiçbir zaman sahada çalışanlara hesap verebilir olmadığı gibi aktivistler üzerindeki (aynı sömürgeci ekonomiden kaynaklanan) iktidarını da kabul etmiyor.

 

Biz kendi yerel topluluklarımıza ve örgütlenmemiz süresince geçen yıllarda gelişen değerlerimize karşı sorumluyuz.

 

Dil bir stratejidir; ancak kim olduğumuz ve ne yaptığımızı bir bütün olarak gölgelemez. Küresel geçerlilik kazanmış LGBTQ gibi kelimeler, bizim tabandan örgütlenen hareketlerimizde büyük bir dikkatle kullanılırlar. Bu kelimelerin belirli bir ortamda ve siyasal durumda üretilmiş olması, bizim koşullarımıza uyarlandıklarında aynı politik içeriği taşıyacakları anlamına gelmez.

 

Kullandığımız dil, çalışmamız boyunca her zaman tekrar gözden geçirilir ve zenginleştirilir. Dil, yeni tartışmalar ortaya çıkarır ve daha eleştirel düşünmemizi tetikler; ancak Arapça ya da İngilizce, hiçbir kelime işin kendisini yapamaz. Ancak bir hareket yapabilir.

 

Ghaith Hilal, 2007’den beri Al-Qaws liderliğinin bir parçası olan, Batı Şeria’dan Filistinli bir queer aktivisttir.

 

Kaynak: The Electronic Intifada 


Etiketler: yaşam, siyaset
nefret